Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/819 E. 2022/696 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR


İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2022
NUMARASI :…
TALEP TARİHİ : 14/04/2022
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2022

Taraflar arasındaki alacak, davalı şirket müdürünün sorumluluğu (maddi ve manevi tazminat) davaları kapsamında ihtiyati haciz istemine ilişkin talebin yargılaması sonunda ara kararda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati haciz isteminin reddine yönelik olarak verilen hükme karşı ihtiyati haciz isteyen davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati haciz isteyen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; aile şirketi niteliğinde olan müvekkili şirketin 02.02.1983 tarihinden bu yana ortağı olmakla birlikte, ilk kez 11.11.1997 yılında müvekkili şirketi temsil ve ilzam etme hakkına sahip olan davalının 11.11.1997 tarihinden 14.06.2016 tarihine kadar müvekkili şirketin sevk ve idaresi ile temsil ve ilzamına dair tüm işlemleri gerek asaleten gerekse de vekaleten tek başına yürüttüğünü, en son 04.03.2014 tarihinde yayımlanan … Sicil Gazetesi’ndeki karar ile müvekkili şirketi münferiden temsil konusunda … ile …’na yetki verildiğini, …’nun ise müdürler kurulu başkanı olarak seçildiğini, 2016 yılında şirketteki yönetim değişikliğinden sonra müvekkili şirket tarafından yapılan araştırmalarda …’nun müvekkili şirkete ait olan bazı gelirleri ve şirketin taşınmazlarını kendi hesaplarına aktardığının tespit edildiğini, müvekkili şirketin satışlarından elde edilen gelirlerin bir kısmını hukuka aykırı yöntemler ile kendi hesaplarına aktarmış olduğu iddiasına ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/206134 soruşturma sayılı dosyası üzerinden şikayette bulunulduğunu, müvekkili şirketin bu şikayetten vazgeçmesi için davalı ile imzalanan 13.06.2016 tarihli protokol içeriğine göre; davalının müvekkili şirketin gelirleri ile bu taşınmazları edindiğini kabul ettiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayetten vazgeçilmesi ve Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davadan feragat edilmesi karşılığında müvekkili şirketin gelirleri ile edinmiş olduğu ve ancak kendi adına tescil ettirmiş olduğu taşınmazları müvekkili şirketin ortaklarına iade etmeyi kabul etmiş olduğunun görüldüğünü, kaldı ki protokolün 2. Maddesinde belirlenen tüm taşınmazların davalı tarafından protokolde belirlenen şartlar kapsamında iade edildiğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ile davalının müvekkili şirketi idare etmiş olduğu dönemde şirkete ait toplam 4.950.723,25-TL’yi hesaplarına aktardığının tespit edildiğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/25756 sayılı soruşturma dosyasında davalı hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara sözü geçen bilirkişi raporunda yer alan tespitlere istinaden yapılan itiraz üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2022/3928 D.İş sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırıldığını ve her iki soruşturma dosyası üzerinden yapılan inceleme neticesinde tanzim edilen iddianame ile Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/302 E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, müvekkili şirketin zararının ve alacak rakamının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/10613 sayılı soruşturma dosyası ile tespit edilmiş olduğunu, müvekkil şirketin gerçek alacağının herhangi bir teminat altında olmadığı gibi Türk Borçlar Kanunu’nun 90. maddesi uyarınca da muaccel oldğunu, davalı …’nin müvekkili şirketi uğratmış olduğu zararı karşılamak için hiçbir çaba içine girmediği gibi, uğrattığı zararın ortaya çıkmaması içinde müvekkili şirketin feshi amacıyla Ankara 1. Asliye … Mahkemesinin 2019/745 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açtığını, anılan davanın reddedilmesinden sonra da çeşitli bahaneler ile sürekli olarak müvekkili şirket aleyhine icra takipleri yapıldığını, ayrıca davalı … mallarını kaçırmak için girişimde bulunmaya da başladığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000.00 TL alacağın ve şirketin uğradığı 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi zararın şirket eski müdürü olan davalıdan tahsili istemiyle açılan davalar kapsamında davalı …’nun mal kaçırma ihtimalinin bulunduğu belirtilerek ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yerel mahkemeni ara kararıyla verilen mehillere rağmen vadesi gelmiş para alacağı bulunduğunu açıklayamayan davacının ihtiyati haciz talebinin kabul edilemeyeceğini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın söz konusu soruşturma dosyasında müvekkiline delil sunma fırsatı verilmeden tek taraflı hazırlanan bilirkişi raporuna istinaden Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/303 esasında kayıtlı davanın açıldığını, işbu davanın derdest olduğunu, taraflar arasındaki ihtilaf hukuki olup yargılamayı gerektirdiğini, taraflar arasında imzalanan 13.06.2016 tarihli protokol ile ortakların birbirini karşılıklı ibra ettiklerini, dava dilekçesinde müvekkilinin şahsına şirketten nakit para aktardığı iddiasının protokol ve ibra çerçevesinde boş bir iddia olarak kaldığını, ceza dosyasında rapor hazırlayan bilirkişinin işbu protokolü ve ibrayı değerlendirmediğini savunarak ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda talep, savunma ve toplanan tüm delillere göre; İİK’nın 257. Maddesi hükmü gözetildiğinde somut olayda, dava konusu alacağın varlığı ve miktarının yargılama ile belirlenecek olması ve bu haliyle muaccel olmuş bir alacaktan sözedilemeyeceği, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlandığına ilişkin yeterli delil de sunulmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati haciz isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Ankara 5. Asliye … Mahkemesi’ne konu edilen alacak miktarı hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/206134 …… Sayılı dosyası üzerinden alınan rapor ile alacak rakamının belirlendiğini, anılan Başsavcılık tarafından müvekkili şirketin kayıtları ile davalı …’nun hesap hareketleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde, müvekkili şirketin yaptığı satışlardan elde ettiği gelirlerden 4.950.723,25 TL’nin davalı tarafından kendi hesaplarına aktarıldığının tespit edildiğini, anılan rapordaki tespitlere dayanılarak Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/302 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, İİK’nın 258. Maddesine göre yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, ilk derece mahkemesince alacağın muaccel olmadığı yönündeki tespitin de yerinde olmadığını, nitekim Yargıtay 23. HD’nin 10.06.2020 tarihli ve 2017/885 Esas-2020/1988 Karar sayılı kararında; suç teşkil eden eylemlerden kaynaklı haksız fiillerde eylemin ve işlemin yapıldığı tarih itibarıyla alacağın muaccel olacağının hükme bağlandığını, nitekim müvekkili şirket adına ikame edilen işbu davanın konusunun aynı zamanda suç teşkil etmesi, yapılan soruşturma neticesinde Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/302 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açılmasının alacağın muaccel olduğunun açık ispatı niteliğinde olduğunu, ayrıca davalı borçluya karşı 23.12.2019 tarihinde Ankara 2. Asliye … Mahkemesi nezdinde 2020/534 E. Sayılı dosya ile dava açılmış olup dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, davalının muaccel alacaktan haberdar olduğunu ve temerrüde düştüğünü, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, ihtiyati haciz isteyen davacı şirketin önceki yetkili müdürü olan davalının, şirket hesaplarından kendi hesaplarına para aktardığı iddiasıyla uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini ile şirket hesaplarına girmesi gerekirken davalının hesaplarına aktarılan paranın tahsili için açılan alacak davaları kapsamında ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiştir.
İhtiyati haczin koşullarını düzenleyen İİK’nın 257. maddesi ise, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır, taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarının ihtiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 258. maddesi gereğince alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermek mecburiyetindedir. Bir başka deyişle ihtiyati haciz kararı verilmesi için mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmayıp, yaklaşık ispat ölçülerinde ispat yeterli olacaktır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/02/2014 tarihli 2013/16354 esas 2014/3605 karar sayılı içtihadı emsal niteliktedir).
Somut olayda ihtiyat haciz isteminde bulunan davacı şirket vekili, aile şirketi niteliğinde olan müvekkili şirketin 02.02.1983 tarihinden bu yana ortağı olmakla birlikte, ilk kez 11.11.1997 yılında müvekkili şirketi temsil ve ilzam etme hakkına sahip olan davalının 11.11.1997 tarihinden 14.06.2016 tarihine kadar müvekkili şirketin sevk ve idaresi ile temsil ve ilzamına dair tüm işlemleri gerek asaleten gerekse de vekaleten tek başına yürüttüğünü, 2016 yılında şirketteki yönetim değişikliğinden sonra müvekkili şirket tarafından yapılan araştırmalarda …’nun müvekkili şirkete ait olan bazı gelirleri ve şirketin taşınmazlarını kendi hesaplarına aktardığının tespit edildiğini, müvekkili şirketin satışlarından elde edilen gelirlerin bir kısmını hukuka aykırı yöntemler ile kendi hesaplarına aktarmış olduğu iddiasına ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/206134 soruşturma sayılı dosyası üzerinden şikayette bulunulduğunu, anılan savcılık tarafından başlatılan söz konusu soruşturma kapsamında mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda müvekkili şirketin yaptığı satışlardan elde ettiği gelirlerden 4.950.723,25 TL’nin davalı tarafından kendi hesaplarına aktarıldığının tespit edildiğini, anılan rapordaki tespitlere dayanılarak Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2022/302 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, ileri sürerek ihtiyati haciz isteminde bulunmuştur.
İhtiyati haciz isteminde bulunan davacı tarafından ihtiyati haciz istemine dayanak olarak sunulan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan hazırlık soruşturması kapsamında mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; şüpheli …’nun suç dönemleri olarak belirlenen 2010 yılından 14.06.2016 tarihine kadar müşteki şirketin münferit imzaya yetkili yöneticisi olduğunun anlaşılması, şüphelinin şirket müdürü olmasına rağmen aynı sektörde faaliyet gösterecek şekilde başka bir şirket kurmasının şüphelinin TTK’nın 626. Maddesi kapsamında rekabet yasağına uygun hareket etmediğini göstermesi, yine müşteki şirketin hesaplarından 213 sayılı VUK ve ikinci düzenlemelerine göre ödemelerin banka vb. finans kuruluşları aracılığıyla tevsik edilme zorunluluğu olduğu tutarlara rağmen şirket hesabından ödeme yeri belirlenemeyecek şekilde para çıkışına sebebiyet vermesi, kendi şahsi hesaplarına kaynağı belirsiz şekilde nakit yatırımların yapılmış olması, şirket yöneticiliğinden çıkması sonrasında şüphelinin hesap hareketlerinde kaynağı belirsiz şekilde nakit yatırımların yapılmış olması, şirket yöneticiliğinden çıkması sonrasında şüphelinin hesap hareketlerinde kaynağı belirsiz girişlerin bariz şekilde düşmüş bulunması, müşteki şirket yasal defter ve belgelerini usulüne uygun tutmayarak müşteki şirket hesap hareketlerinin anlaşılır ve denetlenebilir olmasının önüne geçmiş bulunması, şüphelinin müşteki şirketin ticari faaliyetleri sonucunda elde etmiş olduğu gelirlerden satın aldığı ve adına tescil ettirmesine rağmen yönetim devrinden önce devrini sağladığı taşınmazların bir kısmını 13.06.2016 tarihli Protokol ile 14.06.2016 tarihli ek protokole istinaden hukuk mahkemesinde görülen davayı engelleme amacıyla şirket ortaklarına devrini kabul etmesinin de şikayete konu müşteki şirket zararlarının tüm boyutlarıyla ortaya çıkmasını engellemeye yönelik olduğunun anlaşılması TTK’nın ve 213 sayılı VUK hükümleri kapsamında söz konusu durumlardan şirket müdürü olarak doğrudan sorumlu olması nedenleriyle şüphelinin görev ifa ettiği dönemde eylemli şekilde toplamda 4.950.723,25 TL tutarında uhdesine müşteki şirketin parasını geçirmek suretiyle güveni kötüye kullanma eyleminde bulunduğu, belirtilmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ihtiyati haciz isteyen davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına, ihtiyati haciz istemi yönünden de sorumluluk ve alacak davalarına esas alacağın İİK’nın 257. Maddesi uyarınca talep tarihi itibarıyla muaccel olduğuna dair aynı Yasa’nın 258. Maddesi uyarınca yaklaşık ispatın sağlanamamış olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine, karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran ihtiyati haciz isteyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında ihtiyati haciz isteyen davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 26/05/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.