Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/73 E. 2022/1764 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/73 Esas 2022/1764 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/73
KARAR NO : 2022/1764

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2021
NUMARASI : 2021/617 Esas 2021/897 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 20/08/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. Şti’ye karşı İş Mahkemesinde hizmet tespit davası açtığını, yargılama esnasında şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini öğrendiklerini, İş Mahkemesince sicilden terkin edilen …. Şti’nin ihyası ve davada taraf teşkilinin sağlanması için yetki verildiğini, bu nedenlerle …. Şti’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davaya konu şirketin 06/07/1993 tarihinde kurulduğunu, vergi mükellefiyetinin 31.12.2008 tarihinde sona erdiğini, şirketin vergi kaydının sonlanması ve 5.000,00 TL’nin altında sermayesinin bulunması üzerine şirketin münfesih kapsama girdiğini ve TTK’nun Geçici 7. maddesi gereğince 31/07/2014 tarihinde re’sen terkin edildiğini, ayrıca şirket yetkilisine 10/04/2014 tarihinde ihtar yapıldığını, müvekkili kurumun görevini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, şirketin yetkilisi …’nın 28/05/2014 tarihli dilekçesi ile şirketin kapanmasını istediğini, tasfiye memuru atanması gerektiğini, tescil ve ilan işlemlerinin yapılabilmesi için yaklaşık 6.500,00TL harç ve masrafların davacı tarafından dosyaya depo edilmesi gerektiğini belirterek, davanın öncelikle reddine karar verilmesini, davanın kabulüne karar verilmesi halinde şirkete tasfiye memuru atanmasına, yasal hasım olduklarından yargılama gideri ve masrafların davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakında davalı müdürlüğün ihyası istenen şirket ile şirket yetkililerinin sicil kayıtlarındaki adreslerine 6102 sayılı TTK’nın geçici 7/4. maddesi uyarınca ihtarı içeren tebligat çıkarıldığı, tebligatların “tanınmıyor” şerhi ile bila döndüğü, ayrıca şirket yetkililerinden …’nın şirketin terkin edilmesine dair dilekçe ibraz ettiği, 25/04/2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan yapıldığı ve 31/07/2014 tarihinde şirketin terkin edildiği, ihyası istenen şirkete gönderilen tebligat yapılamamış ise de 6102 sayılı TTK’nın geçici 7/4. maddesindeki usul dairesinde ilan tarihine göre tebliğ tarihi belirleneceğinden, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca dava konusu terkin işleminde usulsüzlük bulunmadığı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/07/2020 tarih ve 2020/1551 Esas 2020/3396 Karar sayılı ilamı ) bu haliyle terkin tarihi dikkate alındığında iş bu davanın açıldığı 20/08/2021 tarihi itibariyle beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmakla, 6102 Sayılı TTK geçici 7/15 bendi uyarınca hak düşürücü süre nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Eskişehir 3. İş Mahkemesinde hizmet tespit davası açıldığını, …. Şti’nin dava aşamasında sicilden terkin edildiğinin öğrenilmesi üzerine sınırlı ihya edilmesi gerektiğinden ve taraf teşkili sağlanması açısından dava açıldığını, mahkemenin hak düşürücü süreden reddi kararının hatalı olduğunu, uyuşmazlığın kamuya ilişkin olması nedeniyle hizmet tespiti davasında herhangi bir süreye tabi olmaksızın davanın açılabileceğini, bu nedenle ihyası istenen şirket hakkındaki açılan ihya davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddi kararının hatalı olduğunu, ayrıca davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin yerinde olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; …. Şti’nin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Eskişehir 3. İş Mahkemesinin 2021/169 esas sayılı dosyasının Uyap kayıtlarının incelenmesinde; davacısının …, davalısının …. Şti. ve müşterekleri olup, hizmet tespiti davası açıldığı, dosyanın derdest olduğu görülmüştür.
Ticaret sicil müdürlüğüne yazılan müzekkere verilen cevabı yazıda; ihyaya konu edilen şirketin 06/07/1993 tarihinde sicile tescil edildiği, şirket sermayesi yasal sınırın altında olması nedeniyle münfesih durumda olduğu gerekçesiyle 6102 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi uyarınca 31/07/2014 tarihinde re’sen terkin edildiği, tasfiye giriş işlemine rastlanmadığı ve tasfiye memuru atanmadığı, şirket ve şirket yetkilisi adına ihtar çıkartıldığı, tebligatın yapılamadığına dair posta zimmet formu ve tebligat belgelerinin sunulduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince; 01/07/2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacak olup anonim ve limited şirketler 559 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlük tarihinden önce veya 01/07/2015 tarihine kadar münfesih olmaları, Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurala tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle re’sen terkin edilebilecektir. Ticaret Sicil Müdürlüklerince kapsam dahilideki şirketlere bir ihtar gönderilecek olup bu şirketler tasfiye memuru bildirmeleri halinde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirilmediği taktirde şirketlerin unvanı ise ticaret sicilden re’sen silineceği, ancak şirketin devam eden davasının bulunması halinde bu madde hükmünün uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını talep edebilecektir.
Somut olaya gelince münfesih şirketin 31/07/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirket aleyhine Eskişehir 3. İş Mahkemesinin 2021/169 esas sayılı dosyasıyla davacının 01/08/1992 tarihinden 2000 yılının Nisan ayına kadar davalı şirkette çalıştığı, çalıştığı bu döneme ilişkin olarak primlerin eksik yatırıldığından bahisle hizmet tespiti davası açıldığı, dosyanın derdest olduğu ve mahkemece şirketin ihya edilmesi için davacıya yetki verildiği, eldeki davanın bu nedenle açıldığı, terkin işleminin usulüne uygun yapılmadığı iddia edilmiştir.
Davalı sicil tarafından 10/04/2014 tarihinde süresi içerisinde sermaye artırımı yapılmadığından münfesih duruma düşen şirketin tasfiyesine yönelik olarak tasfiye memurunun bildirilmesi için şirkete tebligat çıkartılmış, ayrıca söz konusu ihtarın 25/07/2014 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş olmasına rağmen tasfiye memuru bildirilmemesi üzerine şirketin 31/07/2014 tarihinde sicilden terkin edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/09/2021 tarih 2017/11-3184 Esas 2021/1107 Karar sayılı emsal ilamında ” …Öte yandan şirketin geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun olarak terkin edilmesi durumunda, sonlandırılması gereken hukukî ihtilaflar nedeniyle aynı maddenin 15. fıkrasında belirtilen imkândan yararlanılarak terkin edilen şirketin taraf sıfatını yeniden kazanmasına yönelik ihyası da mümkündür. Ancak böyle bir durumda verilecek olan ihya kararı, hukuka aykırı terkin işleminden farklı olarak TTK’nın 547. maddesi anlamında bir ek tasfiye niteliğinde olacaktır. Zira böyle bir durumda, şirketin sona erme nedeni ortadan kalkmamakta, ortaya çıkan hukukî ihtilafın neticelendirilmesi amacıyla şirketin ihyası talep edilmektedir. Bu durumda verilecek olan ihya kararı da bu tür ihtilafın sonlandırılması çerçevesinde ifa edilecek ek tasfiye işlemleri ile sınırlı olacak, ek tasfiye sürecine ilişkin olarak TTK’nın 547. maddesi uygulama alanı bulacaktır.
Bu aşamada ek tasfiyeye ilişkin olarak değinilmesi gereken TTK’nın 547. maddesi; “(1)Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmünü içermektedir. Buna göre ek tasfiye, şirketin tasfiyesinin tamamlanıp kapanarak şirketin ticaret sicilinden terkini sonrası başkaca tasfiye tedbirlerinin alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde başvurulabilecek bir tedbirdir (Pulaşlı Hasan; Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, Ankara 2011, s. 1814). Şirket ticaret sicilinden terkin edildikten sonra tasfiye işlemlerinin eksik yahut kanuna aykırı yapıldığının anlaşılması, şirkete ait tasfiye aşamasında değerlendirilmemiş mal varlığı değerlerinin bulunması, organlara karşı sorumluluk davası açılması, şirkete karşı açılmış dava veya icra takibinin bulunması gibi şirketin hukuken temsilinin gerektiği durumlarda ek tasfiyeye gidilebilmesi mümkündür. Ek tasfiye nedenleri Kanun’da da sınırlı sayıda belirlenmediğinden yukarıda belirtilenler yanında somut hakka dayanan tüm talepler, şirketin ek tasfiye sürecine girmesi bakımından geçerlidir (Erdoğan, Rumeysa; Anonim Şirketlerde Ek Tasfiye, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Sayı 43, 2020, s. 115-144, s. 115, 122).
Ek tasfiyede amaç; yapılması gereken bazı tasfiye işlemleri yapılmaksızın tasfiyesi kapatılan ve ticaret sicilinden terkin olunan şirketin, anılan eksik ve yapılması zorunlu tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için tekrar tasfiye aşamasına döndürülmesidir. Niteliği itibariyle geçici bir önlem olan ek tasfiye, yapılması ihmal edilen tasfiye işlemlerinin tamamlanmasına kadar devam edecek olup bu durum TTK’nın 547.maddesinde de açıkça ifade edilmiştir (Tekinalp, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 4. Bası, İstanbul 2015, s. 207, 208). Bu anlamda ek tasfiye, tasfiyenin gerçek anlamda tamamlanmasına hizmet etmekle şirketin önceki tasfiye işlemlerinin devamıdır. Her ne kadar anonim şirketlere ilişkin düzenlemeler arasında yer alsa da bu kural, tüm sermaye şirketleri ve kooperatiflerde de uygulama alanı bulur. Ayrıca anonim şirketlere ilişkin tasfiye usulü ve tasfiyede şirket organlarının yetkisine ilişkin hükümlerin limited şirketlere de uygulanacağına dair TTK’nın 643. maddesi uyarınca 547. madde düzenlemesi limited şirketlerde de uygulama alanı bulacaktır.
Bu aşamada uyuşmazlıkla ilgili olarak terkin edilmiş olan bir şirketin bir davada taraf olarak yer alabilmesi bağlamında ek tasfiyenin rolü üzerinde de durulması ayrıca önem arz eden bir diğer husus olarak karşımızca çıkmaktadır. Yukarıda bahsi geçen kurallar gereğince herhangi bir ticaret şirketinin davada taraf olabilmesi, taraf ve dava ehliyetinin varlığına bağlıdır. Bahsedilen ehliyetler ise hukuken var olan bir tüzel kişiliği gerektirmektedir. Oysaki ticaret sicilinden terkin edilen bir şirketin tüzel kişiliği, terkin işlemiyle birlikte sona erecektir (TTK m. 545). Buradan hareketle tasfiyesi tamamlanmış veya tamamlanmamış, bir şekilde sicilden terkin edilmiş bir şirket ile ilgili veya onun aleyhinde bu gibi ihtiyacın doğması hâlinde şirket hakkında TTK’nın 547. maddesi çerçevesinde ek tasfiye prosedürünün tamamlanması gerekir. Bu tür bir ihtiyaçla ek tasfiye aşamasına döndürülerek ihya edilen şirketin ek tasfiyesi, açılan dava ile ortaya çıkan hukukî ihtilafın giderilmesi amacıyla sınırlı olacaktır.
Ek tasfiye için TTK’nın 547. maddesine dayalı olarak açılan ve uygulamada “ihya” davası olarak adlandırılan davada mahkemece, talep kabul edilerek dava konusu şirketin ek tasfiye işlemleri için ihyasına karar verilmesi durumunda aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, taraflarca talep edilmese dahi, tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verilmelidir. Dolayısıyla geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun olarak terkin edilen şirketin ihyasına ilişkin talebin kabul edilmesi hâlinde verilecek olan karar, sonradan ortaya çıkan hukukî ihtilafın çözümü amacıyla sınırlı olarak şirketin TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye kapsamına alınması niteliğinde olduğundan mahkemece, ek tasfiye için tasfiye memuru tayin edilmelidir. Zira bu şirket geçici 7. madde kapsamında herhalde ticaret sicilinden terkin edilmesi gereken bir şirket olduğundan tayin edilecek tasfiye memuru tarafından neticede şirketin ticaret sicilinden terkini işlemi de yapılacaktır.
Sonuç olarak yukarıda değinilen tüm bu düzenlemeler ışığında; geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen bir şirketin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işleminin hukuka aykırılığının tespiti hâlinde verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması gerekmez. Ancak geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun şekilde gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi sonrasında ortaya çıkan hukukî ihtilafların çözümü ve sonlandırılması amacıyla şirketin ihyasının gerektiği bir durumda geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan ihya davasında, terkin edilen şirketle ilgili oluşan ihtilafın çözümüyle sınırlı olarak verilecek olan ihya kararı, niteliği itibariyle ek tasfiye kapsamında verilen bir karar olduğundan TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca ihya kararıyla birlikte ek tasfiye işlemlerini yürütmesi için tasfiye memuru atanması zorunludur.” denilmiştir.
Anılan ilamdan da anlaşılacağı üzere şirket ticaret sicilinden terkin edildikten sonra, terkin işlemi usul ve yasaya uygun olarak gerçekleştirilmiş olsa dahi, şirketin hukuken temsilinin gerektiği durumlarda ek tasfiyeye gidilebilecektir. Burada amaç, şirketin yeniden canlandırılarak ticari hayata döndürülmesi değil, şirketin eksik ve yapılması zorunlu tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için tekrar tasfiye aşamasına döndürülmesidir. Ek tasfiye, şirketin önceki tasfiye işlemlerinin devamıdır. Terkin işleminin TTK’nun geçici 7. maddesine uygun olarak gerçekleştirilmiş olması şirketin ek tasfiyesine ilişkin TTK’nun 547. maddesinin uygulanmasına engel değildir. TTK’nun 547. maddesinde ise ek tasfiye için herhangi bir hak düşürücü süre düzenlenmemiştir.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi, Anayasanın 36. maddesi, adil yargılanma hakkı, davacı olabilme hakkını tanımaktadır. Davacı olabilme hakkı ise açılacak davalarda karar alma ve alınan kararın icra edilme hakkını kapsamaktadır. Terkin edilen şirket aleyhine açılan davada şirketin ihya edilmemesi halinde dava pasif husumet yokluğundan reddedilecektir. Bu durum ise davacının adil yargılanma hakkı ve davacı olabilme hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olayda, TTK’nun geçici 7/15. maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiş olup, mahkemece açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre …. Şti’nin sermayesinin kuruluş tarihinde 06/07/1993 tarihinde 5.000,00 TL olduğu, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince ihyası istenen limited şirketin 14/02/2014 tarihine kadar sermayesini 10.000,00 TL’ye çıkarmadığı gibi 10/09/2014 Tarihinde Mecliste Kabul Edilen 11 Eylül 2014 Tarihinde Yürürlüğe Giren 6552 Sayılı Torba Kanun İle Değiştirilen 6102 Sayılı TTK’nın Geçici 7. Maddesi gereğince 14/2/2014 tarihine kadar sermayesini asgari sermaye miktarına çıkarmadığı için kaydı silinen şirket yetkililerinin 11/09/2014 tarihinden itibaren üç ay içinde sermaye artırımı için de herhangi bir başvuru yapmadıkları dosya kapsamıyla sabittir.
6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Ticaret sicili müdürlüklerince; 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermaye artırımında bulunmayarak münfesih olan şirketlere yapılacak ihtarda; ortaklarından, yönetici veya denetçilerden ya da müdürlerinden tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde tasfiye memurunun bildirilmesi, aksi takdirde, bu madde hükümlerine göre ticaret sicili kayıtlarından unvanın silineceği, şirkete ait malvarlığının unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu açıkça yazılmalıdır.
559 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen geçici 10. maddesi gözetildiğinde asgari sermaye şartını süresinde arttırmadığından münfesihlik durumu ortadan kalkmadığından tasfiye ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilebilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 7/15. maddesi uyarınca sicilden sermaye artırımı yapmayarak münfesih duruma düşmesinden ötürü tasfiye işlemleri için de şirkete tasfiye memuru atanması gerekmektedir. Şirketin son yetkililerini gösterir Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Hal böyle olunca, davalı tarafından yapılan terkin işleminin usul ve yasaya uygun bulunduğu, sicilden sermaye artırımı yapmayarak münfesih duruma düşmesinden tasfiyeyle sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar verilebileceği, TTK’nun 547/2. maddesi gereğince ek tasfiye kararı ile ihya ve tasfiye işlemlerinin yapılması için de şirkete tasfiye memuru atanması gerektiği gözetilerek davanın kabulüne, şirketin tasfiyeyle sınırlı olmak üzere ihyasına, şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Öte yandan, yukarıda açıklandığı üzere ihyası talep olunan şirket usul ve yasaya uygun olarak ticaret sicilinden terkin edilmiştir. Bir başka anlatımla, davalı işbu davanın açılmasına sebebiyet vermemiştir.
Bu durumda davalının davanın açılmasına sebebiyet vermediği gözetilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, şirketin tasfiyeyle sınırlı olmak üzere ihyasına, şirkete tasfiye memuru atanmasına, karar kesinleştiğinde tescil ve ilanına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne,Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/10/2021 tarih ve 2021/617 Esas 2021/897 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜNE,
3-Eskişehir Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne … sicil numarasıyla kayıtlı bulunan “…. Şti’nin” Eskişehir 3. İş Mahkemesinin 2021/169 esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere İHYASINA,
4-Ek tasfiyeyi sağlamak üzere şirketin ortağı ve yöneticisi …’nın şirkete tasfiye memuru olarak atanmasına, tasfiye memuruna ücret verilmesine yer olmadığına,
5-Keyfiyetin 6102 Sayılı TTK’nın 547/2.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde tescil ve ilanına,
6-Alınması gereken 80,70 TL karar ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Karar kesinleşince kullanılmayan gider avansı olması halinde ilgilisine iadesine,

B)1-Davacı tarafça istinaf başvurusu sırasında peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın talep ve istek halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.