Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/657 E. 2023/1539 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/657 Esas 2023/1539 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/657
KARAR NO : 2023/1539

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2021
NUMARASI : 2019/655 Esas 2021/473 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/11/2015
KARAR TARİHİ : 01/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı banka ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğunu, asıl borçlu davalı borcunu ödemediği için müvekkilinin kefil sıfatıyla davalıya rücu etmek üzere, davalının borcuna mahsuben ödeme yaptığını, yapılan ödemenin davalı tarafından müvekkiline ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, ortada gerçek bir borç bulunmadığını, temerrütün de söz konusu olmadığını, krediye ilişkin ödemelerin davacıya bankaya götürmesi için verildiğini, davacının da bankaya götürdüğü rakam için kötüniyetli olarak kendi adını yazdırdığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava dışı … Bankası ile davalı arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığı, kefaletin Yasasının öngördüğü şartları taşıdığı ve kefaletin geçerli olduğu, alınan bilirkişi raporunda ve banka kayıtlarında davacının kefil sıfatı ile ödediği toplam miktarın 56.106,44 TL olarak hesaplandığı, davacının alacak talebinin 46.106,00 TL olduğu, talebi ile bağlı kalındığı, işlemiş faizin ise 17.148,63 TL olarak belirlendiği, bilirkişi raporunun denetlenebilir ve hükme esas alınabilir mahiyette bulunduğu anlaşılmış ise de görevsizlik kararından önceki Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/06/2017 tarihli kararının yalnızca davalı tarafından itiraz edilerek istinaf yoluna başvurulduğu, davalının kazanılmış haklarının da gözetilmesi gerektiği, Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/06/2017 tarihli kararında belirlendiği üzere icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 46.100,00 TL asıl alacak ve 17.111.78 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 63.211,78 TL üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiği, kazanılmış usuli haklar gözetilerek icra inkar tazminatının reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takip dosyasına itirazının iptaline, takibin 46.100,00 TL asıl alacak, 17.111,78 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 63.211,78 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının açılmış olan işbu davada davacı sıfatı bulunmadığını, ödemeleri yapan kişinin icra dosyasına yapılmış olan itiraz dilekçesinde de açıkça görüleceği üzere … isimli kişi olduğunu, taraflar arasında yapılmış olan 01/01/2009 tarihli bir protokolün olduğunu, ilgili protokole göre de borcun … tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, …’nin de ilgili bu borcu ödeyeceğini kabul ettiğini, işbu protokolün gerek bilirkişi tarafından gerekse yerel mahkeme tarafından irdelenmediğini, taleplerine rağmen davanın …’ye ihbar edilmediğini, protokol incelenmiş olsa idi bu borçtan da müvekkilinin değil, …’nin sorumlu olduğunun ortaya çıkacağını, krediye ilişkin ödemelerin davacıya bankaya götürüp ödenmesi için elden verildiğini, davacının da bu ödemeleri sanki kendi yapıyormuş gibi bankaya kötü niyetli olarak kendi adını yazdırdığını, davacı tarafından hiçbir şekilde mevcut kredi borcunun ödenmediğini, uyuşmazlık konusu olan davada, davacı ve müvekkilinin müşterek borçlu, müteselsil kefil olduğunu, ortada müşterek borçluluk durumunun söz konusu olduğunu, müşterek borçlular arasındaki ilişkiye göre de eğer bir müşterek borçlu diğerinden fazla ödeme yapmış ise bunun tahsilinin ancak ve ancak bir dava yolu ile olması gerektiğinin de yerleşik yüksek yargı içtihatları ile sabit olduğunu, davacı ile davalı arasında bir kefalet ilişkisi olmayıp müşterek borçluluğun söz konusu olduğunu, bu hususun tespitini bilirkişi değil, mahkemenin yapması gerektiğini, incelemenin asıl evraklar üzerinden yapılması gerektiğini, bu hususun da mahkemece yapılmadığını, bilirkişinin de özellikle bu asıl sözleşme ve ekleri üzerinde daha detaylı olarak inceleme yapması gerektiğini, aşamalar da toplanmasını talep ettikleri tüm kredi evrakları ve ilgili detaylar da toplanması gerekirken bunların da yapılmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, mahkemeye bildirilen delillerin bazılarının toplanmadığını, bu deliller toplanmadan bilirkişi raporu alındığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesi kapsamında kefil tarafından ödenen bedelin asıl borçludan rücuen tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, 2015/491 Esas 2017/177 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anılan karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Dairemizin 2018/306 Esas 2018/166 Karar sayılı karar ile uyuşmazlıkta asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği, Dairemiz kararı üzerine dosyanın yeniden Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/208 Esasına kaydının yapıldığı, Dairemiz kararına dayanılarak 2018/102 Karar sayılı karar ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verildiği, davacının yasal süreden sonra görevli mahkemeye dosyanın gönderilmesini talep ettiği gerekçesiyle 2018/208 Esas 2018/102 Karar sayılı ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf talebi üzerine Dairemizin 2019/1652 Esas 2019/1335 Karar ile ek karar ve kararın kaldırılmasına, dosyanın görevli Ankara asliye ticaret mahkemesine tevzi için Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilmiş, bu karar üzerine dosya Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilerek 2019/655 Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2015/14847 sayılı icra takip dosyası sureti, genel kredi sözleşmesi, yargılama aşamasında hesap uzmanı bilirkişiden alınan 02/03/2017 tarihli birinci rapor, bankacı bilirkişiden alınan 03/07/2020 tarihli ikinci rapor, banka dekontları, davalı asıl borçlunun banka hesap ekstreleri, dava dışı …, … ve … arasında akdedilen 01/01/2009 tarihli adi sözleşme dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2015/14847 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 72.809,76 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 23/07/2015 tarihinde tebliğ olduğu, davalının 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 29/07/2015 tarihinde borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 12/11/2015 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Dava konusu icra takip dayanağı olan ve davacı tarafından ödendiği ileri sürülen kredi borcunun kaynaklandığı genel kredi sözleşmesinin dava dışı … Bankası ile davalı şirket arasında akdedildiği, 24/10/2007 tarihli 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı tarafından … Şti. borcu için açıklaması ile dava dışı … Bankasına 18/11/2011 tarihinde 7.400,00 TL, 14/04/2015 tarihinde 162,24 TL, 14/04/2015 tarihinde 525,00 TL, 14/04/2015 tarihinde 19,20 TL, 21/03/2011 tarihinde 38.000,00 TL yatırıldığı ibraz edilen banka dekontlarından anlaşılmıştır.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan 46.106,00 TL asıl alacak, 17.111,78 TL işlemiş faiz olmak üzere 63.217,78 TL alacaklı olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi raporunda, takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan 46.106,00 TL asıl alacak, 17.148,63 TL işlemiş faiz olmak üzere 63.254,63 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Davalının icra takibine itiraz dilekçesi ekinde dosyaya ibraz ettiği 01/01/2009 tarihli adi sözleşmenin …, … ve … tarafından imzalandığı, sözleşmede 2005 yılında kurulmuş olan davalı şirkette hali hazırda bulunan 3 eşit hisseli ortaklık yapısının ortakları olan …, … ve … arasında yapılan mutabakat üzerine 01/01/2009 tarihinden itibaren davalı şirkete ait … adresindeki fabrika, %33 olan şirket ortaklık hissesine karşılık …’ye bırakılarak … hissesinden ayrıldığı, 01/01/2009 tarihinden itibaren Ankara adresindeki fabrikada yapılacak olan işlerden ve kullanılacak elektrik, malzeme vs’den doğacak borç ve alacakların …’ye ait olduğu, karşılıklı mutabakat gereği …’nin bir şirket kurarak davalı şirketin Ankara’daki tüm resmi işlemlerinin bu şirkete devredileceği, davalı şirketin …’dan aldığı 50.000,00 TL ve …’da … adına kayıtlı bulunan 90.000,00 TL kredi karşılığı ipotekli olan evin 3 ay içerisinde kredisinin … tarafından kaldırılacağı ve buna karşılık da davalı şirkete 90.000,00 TL + hesaplanacak olan dönem faizi miktarı kadarlık senet vereceğini kabul ettiği, ipotek kalkınca senedin iade edileceği, işbu ortaklık ayrılma mutabakatı sonunda davalı şirketin 01/01/2009 tarihine kadar olan resmi ve açık hesap borç ve alacaklarını … Şirketinin üstlendiği, halen Ankara … şirketinde çalışan işçilerin doğacak olan tazminatlarını ve açık hesapta bulunan 49.000,00 TL’lik borcunu …’nin ödeyeceği, ayrıca … fabrikasının … şirketi üzerinde bulunan elektrik teminat mektubunu da …’nin kaldıracağı düzenlenmiştir.
Davacı yan, davalının genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunu müteselsil kefil sıfatıyla ödediğini, davalı asıl borçludan kefil sıfatıyla ödenen bedelin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise protokol kapsamında şirketin kredi borcunu ödeyecek … tarafından bankaya götürülmek üzere paranın davacıya verildiğini, davacının ise bankaya parayı yatırırken kendi adı ile yatırdığını, davacının kefil sıfatıyla ödediği bir borç bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının kefil sıfatıyla ödediğini iddia ettiği miktarın asıl borçlu olan davalıdan tahsili talebiyle icra takibi başlattığı, davalının takibe itiraz ettiği, davalı ile dava dışı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davacının müteselsil kefil olduğu, banka ödeme dekontlarında paranın davacı ismiyle yatırıldığı, açıklama kısmında paranın davalı şirketin borcu için yatırıldığının belirtildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının, davalı asıl borçlunun genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunu ödeyip ödemediği, ödemiş ise takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan rücuen tahsilini talep edebileceği bir alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Dava konusu icra takip dosyasında davalı yan borca itirazının yanı sıra Düzce İcra Müdürlüğü’nün yetkili olduğunu bildirerek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir.
İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
Dava dışı banka ile davalı arasında akdedilen, davacının müteselsil kefil olarak yer aldığı 24/10/2007 tarihli genel kredi sözleşmesinde Ankara mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edildikten sonra, müşterinin ikametgahı veya bulunduğu yer, müşteriye ait mal ve değerlerin bulunduğu veya kredinin nakledildiği şubenin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesi … şubesi ile akdedildiği gibi, davalı borçlunun sözleşmedeki adresi Sincan, imza sirküsündeki adresi ise Düzce’dir. Davacı tarafından ibraz edilen dekontlardan ödemelerin … Organize Sanayi Şubesine yapıldığı, davacının adresinin Sincan Ankara olduğu görülmüştür.
Bu durumda halefiyet ilkesi, genel kredi sözleşmesinde de yetkili yer olduğu kabul edilen Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği gözetildiğinde mahkemece işin esasına girilmesi isabetlidir.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davalı yan dava konusu icra takibine itirazında ödemelerin dava dışı … tarafından yapıldığını, makbuzlara ise davalının adı yazılacak olduğu halde davacının isminin yazıldığını, davacının alacaklı sıfatının bulunmadığını ileri sürerek 01/01/2009 tarihli adi sözleşme suretini ibraz etmiştir.
Yargılama aşamasında da itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek şirket ortakları arasında akdedilen 01/01/2009 tarihli protokol gereğince banka kredi ödemelerinin dava dışı … tarafından yapıldığını, anılan şahıs tarafından bankaya yatırılmak üzere paranın davacıya verildiğini, davacının banka dekontlarına kendi adını yazdırdığını belirtmiş, delilleri arasında da açıkça yemin deliline dayanmıştır. Mahkemece ise anılan savunma üzerinde durulmadığı gibi, davalı yana yemin deliline dayanıp dayanmayacağı sorulmamıştır.
HMK’nun 356/1-a-6 maddesine göre ilk derece mahkemesince esasa etkili delillerin toplanmaması ve değerlendirilmemesi ilk derece mahkeme yargılamasının tekrarını gerektiren ağır usul hatasıdır.
Somut dosyada, da ilk derece mahkemesinin davalı tarafa yemin delilini hatırlatmaması esasa etkili delillerin toplanmaması ve değerlendirilmemesi niteliğindedir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih ve 2019/655 Esas 2021/473 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,
4-Davalının yatırmış olduğu 1.096,58 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 01/11/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.