Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/635 E. 2023/14 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/635 Esas 2023/14 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/635
KARAR NO : 2023/14

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/05/2021
NUMARASI : 2016/533 Esas 2021/443 Karar
ASIL DAVADA DAVACI :
VEKİLİ :
ASIL DAVADA DAVALI :
VEKİLİ
KARŞI DAVA : Kar Payı Alacağı, Patent ve Marka Vekilliğinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023

Taraflar arasındaki asıl davada haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat, karşı davada kar payı alacağı, patent ve marka vekilliğinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın, müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, aynı zamanda müvekkili şirkette marka vekili ve sorumlu müdür olarak görev yaptığını, davalının Ankara 50. Noterliği’ nin 13.04.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile şirketteki görevinden istifa ettiğini 15.05.2015 tarihinde müvekkili şirketten ayrılacağını ihtar ettiğini, davalının istifasının kabul edilmediğini ve şirketten ayrılmasının belirli şartlara bağlandığının ihtaren bildirildiğini, davalının müvekkili şirketin %25 ortağı iken, …. Şirketinde marka vekili olarak görev yapmaya başladığı, davalının şirketten ayrıldığı tarihten itibaren, bağımlılık yükümlülüğüne ve rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, …. Şti.’nin müvekkili şirkette çalışan, diğer kardeş … üzerine kayıtlı olduğunu, davalının küçük kardeşi …’u da yanına alarak aile şirketinden ayrıldığını, şirket hesaplarına ait internet bankacılığı şifrelerinin yıllarca sadece davalı tarafından kullanıldığını, şirketten ayrıldığı tarihten sonra 01.06.2015 tarihinde 62.435,00 TL’yi haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olarak çektiğini, şirketi zarara uğrattığını, asgari ücret maaş ile çalışan …’un maaşının şirketten ayrılmadan 2 ay öncesinde davalı tarafından artırıldığını, son olarak da istifa eden personel …’ a yine davalı tarafından 14.605,15 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, davalı ve dava dışı kardeş …’un şirketi sadece maddi olarak zarara uğratmakla kalmayıp şirket personelini de yanlarında götürerek müvekkili şirketi hizmet veremez hale getirdiklerini, şirket personellerinden evrak takibi ve bilgilendirme bölüm sorumlusu …’ın da müvekkili şirketten ayrılarak davalının çalıştığı …. Şti.’nde çalışmaya başladığını, Sekreterya ve muhasebe sorumlusu …’ında davalı … …’nın eşi … tarafından tehdit edildiği gerekçesi ile müvekkili şirketten ayrıldığını, müvekkili şirketin marka ve patent konusunda danışmanlık ve hizmet verdiği hemen hemen tüm müşterilerin şuan …. Şti.’nden hizmet ve danışmanlık aldıklarını, uluslararası müşteri kaydının da davalı tarafından diğer şirkete taşındığını, bu kayıtların davalı tarafından saklanıldığını, müvekkil şirket temsilcisinin yasal ihtarına rağmen teslim edilmediğini, davalının, şirketten ayrılırken, şirket adına kayıtlı … plakalı araca da el koyduğunu, aracınh halen eşi … … tarafından kendi işlerinde kullanıldığını, davalının 2008 yılına ait Muhasebe Kayıtları ile Şirketin Karar Defterini de yanında götürdüğünü, iade etmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 75.000,00 TL maddi tazminatın 13/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı tarafın talebinin zaman aşımına uğradığını, davacı şirketin ablası …’la %50 ortak olarak 04/01/2001 tarihinde kurulduğunu, 01/02/2007 tarihinde kendisinin %25, ablasının ise %10 hissesini babasına devrettiğini, kendisinin marka ve patent vekili olarak hizmet veren olmasının yanı sıra ablası ile birlikte şirket müdürü ve ortağı olduğunu, diğer kardeşleri ile babası arasında mevcut sürtüşmeler nedeniyle iş yerinde ortamın huzursuz hale geldiğini, 13/04/2015 tarihli ihtarname ile 15 Mayıs 2015 tarihi itibariyle şirket müdürlüğü ve vekilliği görevinden ayrılacağını belirttiğini, ablasının 14/05/2015 tarihinde hissesinin bedelini istediğini, yaptığı hesabı 17/05/2015 tarihinde ablasına ilettiğini, ihtarnamede 15/05/2015 tarihini belirtse de fiilen 02/06/2015 tarihine kadar işinin başında kaldığını, kardeşi …’un 31/05/2015 tarihinde çıkışının yapıldığını, müvekkilinin bilgisi ve ortaklar kararı olmadan 02/06/2015 tarihinde … adlı bir vekilin şirkete atandığını, ablasının yeni vekil adına düzenlenmiş vekaletnameyi bilgi vermeden müşterilerine imzalatmaya çalışması nedeniyle müvekkil kayıplarının yaşanmaya başladığını, kardeşi …’un işten ayrıldıktan sonra tek ortaklı olarak … şirketini kurduğunu, müvekkillerin bir kısmının da bu şirketine geçtiğini, ablasının ise 01/06/2015 tarihinden itibaren hukuksuz bir şekilde şirketle irtibatını kestiğini, ihtilafta TTK m.613 ve 626’ya aykırı bir fiil bulunmadığını, davacının, şirket müdürlüğü görevinden istifasını Ankara 50. Noterliğinin 02/06/2015 tarihli ihtarnamesi kabul ederek müdürlük yetkilerini iptal ettiğini, aynı zamanda 02/06/2015 tarihinde şirkete yeni vekil atadığını, davacı ile arasında rekabet yasağı sözleşmesi olmadığı gibi şirket sözleşmesinde de bu yönde hüküm bulunmadığını, ablasının kendisine ait email hesaplarının şifresini değiştirmesi üzerine ayrılık mesajının tanımlandığını, sonrasında ablasının yine email hesabının bilgilerini alarak ve şirkete hizmet vermediğini gizleyerek işler yürütülmeye ve email yazışmaları yapmaya devam ettiğini, … şirketinin ortağı veya müdürü olmadığını sadece Temmuz 2016 yılında Patent vekili olarak hizmet akdine dayalı hizmet verdiğini, adının geçtiği belgelerinde bu vekilliğe yönelik olduğunu, ancak bunun da şirketten ayrıldıktan sonraki tarihli olduğunu, kaldı ki bu belgelerde marka vekili olarak …’un ve dava dışı … şirketinin geçtiğini, ortada rekabet yasağı nedeniyle doğmuş bir zarar bulunmadığını, zararın davacı şirketin diğer müdürünün fiilinden kaynaklandığını, davacının istifasını kabul etmesine rağmen bu davayı ikame ettiğini, rekabet yasağını kabul etmemekle birlikte faizin ancak dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
KARŞI DAVADA DAVA
Davalı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; marka ve patent vekili olarak iki ayrı yetki belgesinin bulunduğunu, davacı şirketin kurucu ortağı olduğunu, ortaklık sıfatının halen devam ettiğini, davacı şirketin 02/06/2015 tarihine kadar müdürü olduğunu, şirketi yetkili tek marka ve tek patent vekili olarak görevini 02/06/2015 tarihine kadar sürdürdüğünü, davacı şirkette ortaklar kararı bulunmamasına rağmen hizmet versin ya da vermesin her ay ortaklara belli bir miktar ödeme yapıldığını, Haziran 2015 tarihinden bugüne kadar ödemelerinin yapılmadığını, ortak sıfatı nedeniyle alması gereken ortaklık kar payı alacağının işbu davanın karar tarihine kadar belirlenerek tarafına ödenmesi gerektiğini, aynı zamanda marka ve patent vekili olarak sunmuş olduğu hizmet nedeniyle herhangi bir ücret almadığı gibi her yılda şirketi temsile yetkili marka vekili ve patent vekili olarak atandığını, bu mesleği yürütmesi dolayısıyla alması gereken ücretin aile şirketi olmaları nedeniyle kendisine ödeneceğini düşündüğünü bunun için davacıya 12/05/2016 tarihinde ihtarname gönderdiğini, herhangi bir cevap alamadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının alacağının mevcut bulunduğu sonucuna varılması durumunda takas definde bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1. 000,00 TL kar payı alacağı ve 9. 000,00 TL marka ve patent vekilliği hizmetinden alacağı olmak üzere toplam 10.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte asıl davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVADA CEVAP
Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan karşı davayı kabul etmediklerini, karşı davacının taleplerinin hukuksal dayanaktan yoksun talepte bulunulduğunu, hiç kimsenin ücretini almadan bir işi 15 yıl süreyle yürütemeyeceğini, açılan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dosya kapsamına, toplanan delillere, iddia, savunma, tanık anlatımları ve bilirkişi raporlarına göre; davacı şirketin %50 …, %50 … ortaklığı ile kurulduğu, 05/01/2005 tarihli sicil gazetesi ile … ve …’a 20 yıllığına münferiden ve müştereken şirketi temsil ve ilzam yetkisi verildiği, 01/02/2007 tarihinde ortakların paylarının bir kısmını babaları …’a devrettikleri ve ortaklık paylarının %40 …, %25 … ve %35 … şeklinde oluştuğu, 2010 yılında şirket ortağı ve müdürünün soyadının … … olduğunun ilan edildiği, 2011 yılında diğer ortak ve müdürün soyadı … olarak değiştiğinin ilan edildiği, 11/09/2015 tarihli sicil gazetesi ile … …’nın müdürlük görevinin ve imza yetkisinin 08/09/2015 tarihli olağan genel kurul kararı ile iptal edildiğinin ilan edildiği, 24/04/2017 tarihinde ortaklardan …’un hissesinin tamamını …’a devredilmesine ilişkin gündemin ilan edildiği, dava dışı … … Şirketi’nin 03/06/2015 tarihinde tescil edildiği ve bu tescilin 08/06/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği şirketin tek ortağının ve kurucusunun … olduğu, davacının, davalı … …’nın müdürlük görevini veya marka ve patent vekilliği görevini ifa ederken rakip şirketi kurduğunu veya bu şirketin gizli ortağı olduğunu veya rakip şirkette çalıştığını ispat edemediği, davalı/karşı davacının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin bulunmadığı anlaşıldığından asıl davada davanın reddine,
Davalı karşı davacının yaklaşık 10 yıl şirket müdürlüğü, yaklaşık 9 yıl kadar ise marka ve patent vekilliği yaptığı, karşı davacı marka patent vekilliği yaptığı dönem için ücret almadığını, her ay şirketten aldığı maaşın şirket müdürü olması nedeniyle verildiğini beyan etmiş ise de, bu maaşın sadece müdürlük maaşı mı yoksa hem müdürlük hem de marka ve patent vekilli maaşı mı olduğunun şirket kayıtlarında belirsiz olduğu, dosya kapsamına ve görev yapmış olduğu süre dikkate alındığında; davalı/karşı davacının şirketten almış olduğu maaşın hem müdürlük hem de marka ve patent vekilli görevleri karşılığı olduğu, marka ve patent vekilliğinden kaynaklı ücret alacağının bulunmadığı, karşı davacının marka ve patent vekilliğinden kaynaklı ücret alacağı talebinin yerinde olmadığı, TTKnın 6161/e maddesinde, “Yılsonu finansal tablolarının ve yıllık faaliyet raporunun onaylanması, kâr payı hakkında karar verilmesi, kazanç paylarının belirlenmesi.”, şirket genel kurulunun devredilmez yetkileri arasında sayılmış olup, somut olayda şirket karının dağıtımınına ilişkin genel kurul karan bulunmadığından karşı davacının kar payı alacağı talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varıldığından karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının asıl dava yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalının müvekkili şirketteki marka ve patent vekilliği yaparken bağımlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ederek müvekkili şirkete zarar vermek kastıyla hareket ettiğini, tüm müşterilerini …. Şti.’ne aktardığını, davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin apaçık belli olduğunu, tanık …’nın da davalının şirket kurmuş olabileceği yönündeki beyanlarının dikkate alınmadığını, davalının müvekkili şirketle aynı görevi ifa eden ve aynı hizmet tanımına sahip …. Şti’ni kız kardeşinin üzerine yapıldığını, davalının aynı zamanda müvekkili şirkette ortak olması nedeniyle şirket hesaplarına ait internet bankacılığı şifrelerini yıllarca sadece kendisi tarafından kullanıldığını, şirketteki işinden ayrılmasından sonra şirketten dayanaksız olarak para çektiğini, kardeşi olan …’un şirketten istifası üzerine hesabına 3.800,00 TL aktardığını, ayrıca 14.605,15 TL kıdem tazminatı ödemesi yaptığını,
Müvekkili şirketin marka ve patent danışmanlık hizmeti verdiğini, davalının bağımlılık yükümüne aykırı ve zarar verme kastıyla hareket etmesinden ötüre tüm müşterilerin …. Şti.’nden hizmet almaya başladıklarını, dosyaya bu yönde belge sunduklarını, davalının tüm müşterilerine e-mail yoluyla müvekkili şirketten ayrıldığına yönelik e-mail attığını, diğer e-maillerin görülemediğini,
Davalı şirketten ayrılırken şirket adına kayıtlı … plakalı araca da el koyduğunu, aracı teslim etmediğini,
Davalının şirkette ki görevinden istifa ettiğinden 2008 yılına ait muhasebe kayıtları ile şirketin karar defterini yanında götürdüğünü, tüm bildirimlere rağmen iade etmediğini, bu nedenle müvekkili şirketin kesmesi gereken faturalar kesilemediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davalı karşı davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının karşı dava yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkilinin aldığı maaşın sadece müdürlük maaşı olduğunu, 2003 yılında müvekkilinin şirket müdürlüğü yanında patent ve marka vekili olarak da görev üstlendiğini, bu görevden ötürü kendisine maaş ödenmediğini, mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, mahkemenin şirket müdürü maaşına herhangi bir itirazı olmadığı yönündeki değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, hem şirket müdürlüğü hem de patent vekilliğinden ötürü 3.500,00 TL maaş almasının yapılan işler kapsamında yeterli olmadığının açık olduğunu,
Müvekkili tarafından Ankara 64. Noterliğinden 12/05/2016 tarihinde çekilen patent ve marka vekilliği alacağına yönelik ihtara karşı tarafın herhangi bir itirazının bulunmadığının mahkemece dikkate alınmadığını, ayrıca şirket karının dağıtımına ilişkin genel kurul kararı bulunmadığından kar payına yönelik alacak talebinin reddine yönelik karar hatalı olduğundan bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacı karşı davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile haksız rekabetten kaynaklanan tazminat istemine, karşı dava, şirket kar payı alacağı, marka ve patent vekilliği hizmetinden kaynaklanan alacak istemlerine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı …. 02/06/2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurulunda 15/05/2015 tarihi itibariyle … …’nın şirkette ki müdürlük yetkilerinin iptal edilmesine karar verildiği, 02/06/2015 tarihli yönetim kurulu toplantısında da 01-02/06/2015 tarihi itibariyle …’un marka ve patent vekili olarak atanmasına karar verildiği, toplantılara şirket ortakları … ve …’un katıldığı,
Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 12/06/2017 tarihli yazısında; davacı ….’nin 29/12/2006 – 29/06/2015 tarihleri arasında patent vekilliğinin … … tarafından yerine getirildiğinin belirtildiği,
…. Şti.’nin Ticaret Sicil Kaydının incelenmesinde; 50.000,00 TL sermaye ile 03/06/2015 tarihinde sicile tescil edildiği, tek ortağı ve müdürünün … olduğu görülmüştür.
Sınai mülkiyet uzmanı bilirkişiden alınan 20/03/2020 tarihli raporda özetle, davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacı … …’nın müdürlük görevini veya marka ve patent vekilliği görevini ifa ederken dava dışı …’un ortağı olduğu rakip şirketi kurduğunu veya bu şirketin gizli ortağı olduğunu veya bu şirketin çalışanı olduğunu ispat edemediği ve bu nedenle asıl dava kapsamında davalı/karşı davacının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin bulunmadığı, davalı/karşı davacının yaklaşık 10 yıl şirket müdürlüğü, yaklaşık 8,5-9 yıl ise marka ve patent vekilliği yaptığı, her ne kadar davalı/karşı davacı marka patent vekilliği yaptığı bu 8,5-9 yıl için ücret almadığını, aile şirketi olmaları nedeniyle bu duruma ses çıkarmadığını ifade etmişse de bir kişinin ücret almadan 8,5-9 yıl çalışması hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı/karşı davacının davacı şirketten her ay maaş aldığı, her ne kadar davalı/karşı davacı bu maaşın şirket müdürü olması nedeniyle verildiğini beyan etmiş ise de bu maaşın sadece müdürlük maaşı mı yoksa hem müdürlük hem de marka ve patent vekilli maaşı mı olduğunun belirsiz olduğu, davalı/karşı davacı, davacı/karşı davalı şirkete çektiği 13/04/2015 tarihli ilk ihtarnamede müdürlük ve marka ve patent vekilliği görevinden ayrılacağını ve hatta ortaklık payını da diğer ortak veya ortaklara devretmeye hazır olduğunu belirtmesine dolayısıyla şirketten ayrılmaya karar vermiş olmasına rağmen bu ihtarda marka patent vekilliği ücretinden bahsetmediği, şirketten ayrılmaya karar vermiş bir kişinin 8,5-9 yıl çalıştığı işin ücretini istememesi hayatın olağan akışına uygun düşmediği, davalı/karşı davacının, ancak başka bir işe girdikten yaklaşık 10 ay sonra, 12/05/2016 tarihinde davacı/karşı davalı şirkete çektiği ikinci ihtarnamede ücret istediği, bu tarihin ise davalı/karşı davacının marka patent vekilliğine başladıktan yaklaşık 10 yıl, şirket müdürlüğünün başladığı tarihten ise yaklaşık 11 yıl sonrası olduğu, bu süre boyunca ücret istenmemesinin makul bir gerekçesi olmadığı gibi 8,5-9 yıl ücretsiz çalışma iddiasının kabulü de mümkün görülmediği, tüm bu hususlar dikkate alındığında davalı/karşı davacının, davacı şirkette şirket müdürlerinden biri, marka vekili ve patent vekili olarak görev yapmakla birlikte marka ve patent vekilliğinden kaynaklı ücret alacağının bulunmadığı,
Mali müşavir bilirkişi eklenmek suretiyle bilirkişi heyetinden alınan 30/03/2021 tarihli raporda özetle; davacı şirketin ibraz ettiği 2014 – 2015 – 2016 yılı ticari defterlerin birbirini doğruladığı, usulüne uygun tutulduğu, ticari defter ve mali tablolara göre davacı şirketin 2014 yılı öncesinde 64.120,90 TL geçmiş yıl karı, 2014 yılında 28.597,43 TL Kar, 2015 yılında 69.090,60 TL Dönem net Kar ve 2016 yılında 56.570,38 TL tutarında dönem net zarar bulunduğu, kar dağıtımının yapılacağına dair genel kurul kararı bulunmadığından davacının (% 25 ) ortaklık payı nispetinde kar payı alacağının takdirinin mahkemeye ait olduğu, ticari defterlerde ortaklara yapılan düzenli bir ödemeye rastlanmadığı, ortaklara her ay düzenli huzur hakkı ödeneceği dair alınmış genel kurul kararı görülmediği, dava dosyası kapsamında davacı/karşı davalının, davalı/karşı davacı … …’nın müdürlük görevini veya marka ve patent vekilliği görevini ifa ederken dava dışı …’un ortağı olduğu rakip şirketi kurduğunu, bu şirketin gizli ortağı olduğunu veya bu şirketin çalışanı olduğunu ispat edemediği, davalı/karşı davacının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin bulunmadığı, davalı/karşı davacının, marka vekili ve patent vekili olarak görev yapmakla birlikte marka ve patent vekilliğinden kaynaklı ücret alacağının bulunmadığı belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı karşı davalı …. tarafından patent ve marka vekilliği ile müdürlüğünü de yapan şirketin ortağı olan davalı karşı davacı … …’nın marka ve patent vekilliği yaparken bağımlılık yükümlülüğüne aykırı hareket etmek suretiyle haksız rekabette bulunduğu ve şirkete zarar verdiğinden bahisle haksız rekabetten ötürü zararın tespiti ile tahsili istemine yönelik asıl dava açıldığı, davalı karşı davacı … … tarafından ise davalı karşı davacı ….’nden yapmış olduğu marka ve patent vekilliği hizmetinden kaynaklı ücretini alamadığından ücretinin tespiti ve tahsili ile şirket ortaklığından kaynaklı kar payının tahsiline yönelik olarak işbu davalar açılmıştır.
Davacı karşı davalı ….’nin 05/01/2005 tarihinde iki ortaklı kurulduğu, ortakların her ikisinin de hisselerinin eşit olduğu, şirket ortakları … ve …’un 20 yıllığına münferiden ve müştereken şirketi temsil ve ilzam etmek üzere yetkili kılındığı, 01/02/2007 tarihinde …’ın %10, …’un ise %35 hissesini babaları olan …’a devrettikleri, böylece şirketteki ortaklık durumunun …’ın %40, …’un 35, …’un ise %25 hisseye sahip olduğu, şirketin 02/06/2015 tarihli olağanüstü genel kurulunda … …’nın müdürlük görevinin sonlandırıldığı ve 02/06/2015 tarihli yönetim kurulu kararıyla …’un şirkette patent ve marka vekilliğine atandığı, dava dışı …. Şti.’nin ise 03/06/2015 tarihinde 50.000,00 TL sermaye ile sicile tescil edildiği, şirketin tek ortağı ve kurucusunun … olup, …’un ayrıca şirketin müdürlük görevinin ve marka ve patent vekilliği görevini de üstlendiği dosya kapsamıyla sabittir.
Davalı karşı davacının müdürlük görevi ile marka ve patent vekilliği görevlerini ifa ederken davacı karşı davalı şirketle aynı faaliyeti yürüten dava dışı …. Şti.’ni kurduğu ve bu şirketin gizli ortağı olduğu, davacı karşı davalı şirketin müşterilerinin büyük bölümünün dava dışı …. Şti.’ne aktarılmak suretiyle 6102 Sayılı TTK’nun 613.maddesi kapsamında bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağına aykırı hareket ederek şirketi zarara uğrattığı iddia edilmiş ise de, dosya kapsamı ve dosya kapsamına uygun gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyetinin raporlarında da belirtildiği ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere davacı karşı davalı şirketin davalı karşı davalının dava dışı …. Şti.’nin gizli ortağı olduğu ve davacı karşı davalı şirketin müşterilerini yeni kurulan bu şirkete aktarmak suretiyle haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunulduğuna yönelik iddiasını somut bilgi belgelerle ispatlayamadığı anlaşıldığından asıl davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Karşı dava yönünden yapılan incelemeye gelince; davalı karşı davacı … … davacı karşı davalı şirkette 2005 yılından beri müdürlük yaptığını, ayrıca yaklaşık 9 yıldır da marka ve patent vekilliği görevini üstlendiğini, üstlenmiş olduğu ek görev olan marka ve patent vekilliğinden ötürü kendisine herhangi bir ücret ödenmediğinden söz konusu ücretin tespiti ve tahsilini talep etmiş ise de, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davalı karşı davacı … …’nın davacı karşı davalı şirkette müdürlük görevini üstlendiği, müdür olarak şirketin ticari defter ve kayıtlarını usulüne uygun şekilde tutmakla yükümlülüğü bulunduğu, bu kapsamda bilirkişi heyetince yapılan incelemede, şirketin müdürlerine aylık ödemeler yapıldığı, davalı karşı davacı … …’nın da yapılan ödemelere herhangi bir itiraz etmediği, usulüne uygun tutmakla yükümlü olduğu ticari defter ve kayıtlarda da kendisine ait marka ve patent alacağına ilişkin herhangi bir alacağı bulunmadığı, bu hale göre davalı karşı davacı … …’nın davacı karşı davalı şirkette görev aldığı süre göz önüne alındığında davacı karşı davalı şirketten aldığı maaşın hem müdürlük ve hem de üstlenmiş olduğu marka ve patent vekilliği işine ilişkin olduğu anlaşıldığından bu kısma yönelik açılan karşı davanın reddine ilişkin ilk derece mahkemesi usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davalı karşı davacı … … kâr payı alacağı bulunduğu, kar payının ödenmediğini iddia etmiş, ilk derece mahkemesince davalı karşı davacı … …’nın talebinin reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere limited şirketlerde karın dağıtımına ilişkin esasların 6102 sayılı TTK’nın 608 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, TTK’nın 608. maddesi hükmüne göre, ortaklık sözleşmesinde aksine kural bulunmadıkça, ortakların, sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri oranda, yıllık bilançoda gösterilen net dönem kârından ve bunun için ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabileceği, kâr payı dağıtımının ancak kanun ve şirket ana sözleşmesi uyarınca ayrılması gereken kanuni yedek akçelerle, şirket sözleşmesinde öngörülmüş yedek akçeler ayrıldığı takdirde karar verilebileceği, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmedikçe kâr payının esas sermaye payının itibari değerine oranla hesaplanacağı, bir sermaye ortaklığı sayılan limited ortaklıkta, çıkarılan ticari bilançoya göre saptanan kâr dağıtılabileceği, kârın dağıtılması için çıkarılması gereken ortaklık bilançosunun, TTK’nın 616. maddesi hükmüne göre, genel kurulun kararı ile kesinleşeceği, buna göre, kârın dağıtımına genel kurulun karar verebileceği, mahkemece, genel kurulun yerine geçilerek, kâr dağıtımına karar verilemeyeceği, kâr dağıtımına ilişkin kararları almak yetkisinin genel kurula ait olup, bu yetkinin başka bir organa devredilemeyeceği gibi genel kurulun, kâr dağıtımı için bir karar vermedikçe şirket ortağının dava açarak kendisine ait kârı isteyemeyeceği, bu kuralın buyurucu nitelikte olduğu, sözleşmeye aksine bir hüküm konulamayacağı açıktır.
Açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davalı karşı davacı … … kâr payı alacağı bulunduğu ve kâr payının dağıtılmadığından bahisle dağıtılmayan kâr payının tespiti ve tahsiline yönelik işbu davayı açmış ise de, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyetinin raporunda da açıklandığı üzere davalı limited şirketin genel kurulunca kâr payı dağıtımına yönelik herhangi bir karar alınmadığı gibi, davalı karşı davacı … …
tarafından diğer ortağada kâr payı ödendiği yönünde bir iddianın ileri sürülmediği ayrıca davalı karşı davacı … …’nın davacı karşı davalı şirketin genel kurul gündemine kâr payının dağıtılması yönünde herhangi bir çağrı veya başvurunun yapılmadığı veya yapıldığına ilişkin bilgi belgenin de dosyaya kazandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağının kâr payı talep etme yetkisi vermeyecek olup, şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için öncelikle ortaklara kâr payı dağıtılması yönünde genel kurulca bir karar alınması gerekmektedir. Somut olayda ise, bu yönde alınmış herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığı anlaşıldığından açılan kâr payına yönelik karşı davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur (Emsal Mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/11/2018 tarih ve 2016/14687 esas 2018/7407 karar sayılı ve aynı Dairenin 24/12/2015 tarih ve 2015/902 esas 2015/13883 karar sayılı içtihatları).
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl ve karşı davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı karşı davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 320,20 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 239,5‬0‬ TL harcın davacı karşı davalıya iadesine,
3-Davalı karşı davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalı karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/01/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.