Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/634 E. 2022/1163 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/634 Esas 2022/1163 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/634
KARAR NO : 2022/1163

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2021
NUMARASI : 2020/603 Esas 2021/745 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/11/2020
KARAR TARİHİ : 05/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :05/10/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile … müşteri numaralı asıl borçlu şirket …. Ltd. Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin …. Tic. Ltd. Şti ve davalı A…. Ltd. Şti. (27.10.2016 tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılan ünvan değişikliğinden önceki ünvanı ile …. Ltd. Şti.) tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, söz konusu sözleşmeye istinaden 5400 **** **** 0211 nolu kredi kartının asıl borçlu şirketin kullanımına sunulduğunu, borçlu şirketin müvekkili bankaca kullanımına sunulan kredi kartı harcamalarına ait ekstre ödemelerini yapmadığını, taraflarınca noter kanalıyla gönderilen ihtarnameye rağmen de ödeme yapılmaması üzerine alacaklarının tahsili amacıyla Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün 2019/6785 takip sayılı dosyası ile asıl borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine takip başlatıldığını, davalı borçlulardan …. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından icra dosyasına sunulan 21.05.2019 tarihli dilekçe ile yetkiye, borca, faiz ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine dosyanın yetkili icra dairesi olan Ankara Batı İcra Müdürlüğü’ne gönderildiğini, yine borçlu vekili tarafından Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün 2019/30682 takip sayılı dosyasına sunulan 18.10.2019 tarihli dilekçe ile borca ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine Ankara Batı İcra Müdürlüğünce 18.10.2019 tarihinde takibin durdurulduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ana sözleşmeye göre çift imza ile temsil edildiğini, dolayısıyla kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, davacı bankanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirketin kefalet sözleşmesini de yaptığı önceki ünvanı olan …Limited Şirketine ilişkin 20 Aralık 2012 tarih ve 8219 sayılı ticaret sicil gazetesinin incelenmesinde kefil olmaya B grubu yetkililerin yetkili kılındığı ve kefalet sözleşmesi yapmaya şirket müdürü … müşterek imzaları ile yetkili kılındığı, bu yetkinin 21 Ocak 2016 tarihinde … sayılı Ticaret sicil gazetesinde yayımlanan ticaret unvan değişikliği ve…’ın tüm yetkisinin iptaline dair karara kadar devam ettiği, dosyaya konu 29.05.2014 imza tarihli genel kredi sözleşmesine konu kefil imza sayfası incelendiğinde ise davalı şirket adına (sözleşme tarihindeki unvanı……Ltd.Şti) tek imzanın atıldığı ve imza tarihi itibariyle olması gereken iki imzanın bulunmadığı, şekil şartlarına haiz geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsedilemeyeceği, kefalet sözleşmesinin davalı şirket yönünden geçersiz olduğundan davacının kefalet hükümlerine başvurarak davalı şirketten alacak tahsil edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere müvekkili banka ile dava dışı …. Ltd. Şti. İle genel kredi sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeye davalı … Şirketi yanında ayrıca … Şirketinin de müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu, söz konusu sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi borcunun ödenmediğini, devamında müvekkili bankanın alacaklı olduğunu, davacı banka tarafından davalı kefile ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye rağmen davalı tarafından ödeme yapılmadığını, yine davalı tarafından şekil şartı eksikliği ve imza eksikliği hususunda bir itiraz edilmediğini ve ihtarnameye karşı herhangi bir cevabı ihtarının da olmadığını, davalı kefilin hakkında hukuki yollara başvurulacağını ve hatta başvurulduğunu bildiği halde, 2014 tarihli sözleşmede bulunan kefaletin kefaletinin geçersizliğini veya kefalet ile bağlı olmadığını da yıllarca bankaya bildirmediğini, ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu, krediyi kullanan ve bu kredinin tahsisi için genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan tüm şirketlerin ortakları ve yetkililerinin aynı kişiler olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2019/6785 esas sayılı takip dosyası, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2019/30682 E. sayılı takip dosyası, ihtarnameler, hesap ekstreleri, hesap hareketleri, banka kayıtları, bilirkişi raporu, genel kredi sözleşmesi vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2019/6785 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı (alacaklı) banka vekili tarafından davalı (borçlu) şirket aleyhine 10/05/2019 tarihinde toplam 11.180,41 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya tebliği üzerine davalı vekilinin 21/05/2019 tarihli dilekçeyle yetkiye, borca ve ferilerine itirazı üzerine, dosyanın yetkili Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2019/30682 esasına kayden gönderildiği, Ankara Batı İcra Dairesince düzenlenen 03/10/2019 tarihli ödeme emrinin, davalı borçluya 15/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 18/10/2019 tarihli dilekçeyle süresinde itirazı nedeniyle icra takibinin durdurulduğu, eldeki davanın İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
16/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının, Ankara Batı İcra Dairesinin 2019/30682 esas sayılı takip dosyasındaki takip tarihi (10.05.2019) itibarıyla davalıdan 9.489,79 TL asıl alacak, 1.563,33 TL işlemiş faiz ve 30,75 TL BSMV olmak üzere toplam 11.083,87 TL alacaklı olduğu, hesaplanan 9.489,79 TL tutarındaki anaparaya takip tarihinden (10.05.2013) itibaren yıllık %30,24 ve TCMB’nin dönemlere göre değişken kredi kartı azami gecikme faizi oranları üzerinden işleyecek termemüt faizi ve faizin % 5,00’i oranında BSMV işletilmek suretiyle icra takibine devam edilebileceği, talep edilen toplam nakdi alacak 11.180,41 TL olmasına karşın toplam nakdi alacağın 11.083,87 TL olarak hesaplanması karşısında fazladan talep edilen toplam nakdi alacak miktarının 96,54 TL (11.180,41 TL — 11.083,87 TL — 96,54 TL) olduğu, taraflardan yalnızca davacının tazminat talebinin bulunduğu, takip ve dava konusu yapılan alacağın likit (hesaplanabilir) nitelik taşıdığı, davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılması halinde hesaplanan 11.083,87 TL tutarındaki nakdi alacağın % 20 ‘sinin 2.216,77 TL’ye tekabül ettiği bildirilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı banka ile … müşteri numaralı asıl borçlu şirket …. Ltd. Şti. arasında 29/05/2014 tarihinde akdedilen genel kredi sözleşmesinin, …. Tic. Ltd. Şti ve davalı …. Tic. Ltd. Şti. (27.10.2016 tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılan ünvan değişikliğinden önceki ünvanı ile …. Ltd. Şti.) tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, söz konusu sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin kefalet sözleşmesini de yaptığı önceki ünvanı olan …Limited Şirketinin 20 Aralık 2012 tarih ve 8219 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde de ilan edilen 28/11/2012 tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket temsilcilerinin B Grubu Yetkiler başlığı altında sayılan hususlarda şirket müdürü … müşterek imzaları ile yetkili kılındıkları, şirketin kefil olması hususunun da B Grubu Yetkiler arasında sayıldığı, bu yetkinin 21 Ocak 2016 tarihinde … sayılı Ticaret sicil gazetesinde yayımlanan ticaret unvan değişikliği ve …’ın tüm yetkisinin iptaline dair karara kadar devam ettiği, 04/01/2013 tarihli imza sirkülerinde de davalı şirketin kefil olmasının şirket müdürleri …’nın müşterek imzaları ile mümkün olduğunun belirtildiği anlaşılmakta olup, takip konusu 29.05.2014 imza tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı şirket adına müteselsil kefil sıfatıyla tek imzanın atıldığı ve imza tarihi itibariyle olması gereken iki imzanın bulunmadığı, böylelikle kefalet sözleşmesinin davalı şirket yönünden geçerli olmadığı ve bu nedenle davalı şirketin sorumluluğundan bahsedilemeyeceği anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine, İsviçre Federal Mahkeme kararlarında istikrarla belirtildiği üzere şekil noksanı ile sözleşmenin butlanını ileri süren taraf hakkını kötüye kullanmış olmaz. Butlanı ileri süren tarafın böyle bir ithamdan kurtulabilmesi, sözleşmeyi yerine getirmeden kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunu ispata bağlı değildir. Aksine somut olayda butlanı ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını butlanın ileri sürülmesine kabul etmeyen diğer tarafın ispatlaması gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için şekil noksanı ile sakatlanmış bir muamalenin muteberliğine taraflardan birinin itirazda bulunması yeterli değildir; ayrıca özel durumlar sebebi ile onun itirazının dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı görünmesi gerekir. (Medeni Hukukun Genel Teorisi ve Şahıslar Hukuku ile ilgili İsviçre Federal Mahkeme Karraları 1961-1965, Prof. Dr. Aytekin Ataay) Hal böyle olunca Kanunun aradığı geçerlilik şekil sakatlığının sonradan ileri sürülmesi başlı başına kötüniyet olarak kabul edilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, davalının kefaleti geçersiz olup, şekil şartına aykırılığın yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek ve mahkemece de re’sen gözetilecek hususlardan olmasına göre davalı yanca şekil şartına aykırılığın ileri sürülmesinin iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil etmemesine göre ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu miktar itibariyle kesin olmak üzere esasa ilişkin oy birliği ile kanun yoluna ilişkin oy çokluğu ile karar verildi. 05/10/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.