Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/561 E. 2022/591 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/561 Esas 2022/591 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/561
KARAR NO : 2022/591

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/12/2021
NUMARASI : 2020/395 Esas 2021/924 Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Hisse Değerinin Tespiti
DAVA TARİHİ : 03/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/05/2022

Taraflar arasındaki hisse değerinin tespiti istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, ortaklarının …, …, … olduğunu, davacı şirkete hissedar olan …’nın 12.06.2020 tarihinde vefat ettiğini, veraset ilamı gereği davalı mirasçıya intikal eden payın %6.125 olduğunu, davalı … haricindeki mirasçıların muristen kendisine intikal eden hisseleri aile şirketinin istikrarı açısından … lehine Ankara 15.Noterliğince düzenlenen 17.06.2020 gün ve 6176 Yevmiye no’lu feragatname ile feragat ettiğini, Davalı …’nın babasının, vefattan sonra hasmane bir tutum içine girdiğini, davalı ile şirket hisselerinin devir alınması konusunda görüşmeler yapıldığını ancak sonuç alınamadığını, davalının Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/28 sayılı dosyasında davacı şirketin araçlarına tedbir koydurduğunu, Sincan 1.Noterliğince 22.07.2020 gün ve … Yev.Nolu ihtarname ile TTK’nun 596/2 maddesi gereği hissenin devir alınmaya hazır olunduğunun bildirildiğini, davalının davete icabet etmediğini, davalı vekilinin de hazır bulunduğu 28.08.2020 günlü toplantıda davalının şirket ortağı olmasını onaylamayı da red ettiğini, davalının şirket hissesinin gerçek değerinin tespitine, davalı …’e ait %6.125 payın …, …, … adına tesciline karar verilmesi dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davalı küçüğün babası …’in 12.07.2020 tarihinde Almanya’dan Ankara’ya geldiğini, davacıların kendisi ile görüşmediğini, annesi 5 yıl önce vefat eden küçük kız çocuğunun annesinden intikal eden … Ticaret Şirketi’deki hissesine dair haklarından hiçbir şekilde yararlandırılmadığını, davalının Frankfurt’ta yaşadığını, davalı …’in … mirasçısı olduğunu, muris … terekesi konusunda Ankara 7.Sulh Hukuk Mahkemesi’nde devam eden tereke tespit davası olduğu, yine Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/452 Esas sayılı dosyasında devam eden davası olduğunu, TTK’nın 597. maddesi gereği küçük mirasçının sermaye payının gerçek değerinin tespit edilmesi gerektiğini, şirketin yurt geneline yayılmış çok sayıda birimi, aracı olduğunu, bunların yerinde inceleme yapılması gerektiğini, Şirketin fabrikalarının olduğunu, banka hesaplarının dosyaya kazandırılması gerektiğini, Kahramanmaraş … tesisleri fabrikası ve şirket şubelerin muhasebesel ve banka hesaplarının kayıtlarının dosyaya sunulması gerektiğini, taşıt bilgilerinin (benzinli/LPG) öz kaynakların 2019 yılı dönem raporu ile 2020/06 dönemini kapsayan güncel halinin raporlanması gerektiğini, bilirkişi ön raporundaki marka değeri vc stok hesabındaki ticari malın maliyet değeri ile piyasa değeri konusunda ve karar tarihine yakın Stoklar Hesabı ile şirket fabrikalarında yer alan hali hazırdaki yaş ürünlerin inceleme ve tespiti ile ticari malların değerlerinin bulunmasını, bu konuda …’nda bulunan fabrikada yerinde inceleme yapılmasını, … markasının yıllardır tüm baharat ürünlerinde ve … şirketlerinde kullanıldığını, markanın şirkete kattığı değerin kolektif bütünlük içerisinde tespit edilmesi gerektiğini, şirketin ticari unvanını marka olarak kullandığını, markayı da ticari unvan olarak kullandığını, markanın şirket tarafından kullanıldığını, … şirketinin reklam ve tanıtım harcamaları yaptığını ve bunu en başından beri ve halen yaptığının ortada olduğunu, ilgili harcamaları …’nın yapmadığını, çoğunluk harcamayı bilfiil … Pazarlama şirketi yapmış olmakla marka değerinin şirket varlığı olarak kabul edilmesi gerektiğini, sonuç olarak davacı mirasçı küçüğün hissenin gerçek değerinin belirlenerek ödenme tarihine kadar temerrüd faizi uygulanması gerektiğini, bu nedenlerle haksız davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı taraf çıkma payının ölüm tarihi itibariyle hesaplanması gerektiğini iddia etmekte ve bu iddiasını TTK 596/3 maddesine dayandırmakla birlikte, miras hukuk gereği payın davalı tarafından genel kurulun onayına gerek olmadan ( ipso iure ) iktisap edildiği kabul edildiğinden, yukarıda da açıklandığı üzere alım hakkının kullanıldığı tarihte tek taraflı hukuki sonuç doğurduğundan, bu konuda genel kurulca miras payı ile ortak olan küçüğün ortaklığa kabul edilmeyerek TTK 596. Madde doğrultusunda hakkın kullanıldığına ilişkin kararın alınıp davalıya bildirildiği tarih itibariyle payın değerinin belirlenmesi gerektiği, geçmişe etkili sonuç doğurmasının payın ölüm tarihi ile hesaplanması sonucunu doğurmayacağı, kurucu yenilik doğurucu hakkın kullanıldığı ve davalıya bildirildiği tarih değer tesbiti yapılması gerektiği anlaşılmakla bu talep yerinde bulunmadığı,
Dava dosyasında geçici vergi dönemlerinde satılan malların maliyetlerinin stoklardan yani Ticari Mal Hesabından düşülmesi gerektiği halde davacı tarafından düşülmeyerek yıl sonunun beklenmesinden kaynaklanan stok miktarı farklılıkları olduğu, davacının taraflarınca defterlerin bu şekilde tutulduğu, ” stoklardaki ürünler sürekli değişiklik gösterdiğinden bu ürünlerin hangi tarihte hangi fiyattan satıldığının tesbitinin çok zor olduğuna ” ilişkin beyanı ile yine davacı tarafça dosyaya sunulan YMM …’dan alınan uzman görüşü içeriğine göre davacının noksan hesap kaydı tuttuğu, bu hesap kaydına dayalı tesbit yapılmasını, geçici mizana itibar edilmesini davacıların istemedikleri anlaşılmakla birlikte, davacının kendi hatalı işlemine dayanarak, zamanında usulüne uygun kayıtlara geçirmesi gereken hususları geçirmeyip, bir de bu durumdan yarar sağlamasının hakkaniyete uygun olmayacağı, hukukun temel ilkelerinden olan “kimse kusurdan kendi faydalanamaz” ilkesi ışığında hakkın kullanıldığı tarihe en yakın tarih olan dava tarihi itibariyle davacı tarafından tutulan ve davalının hiç bir dahilinin olmadığı ticari defter kayıtlarına göre davalının çıkma payının hesaplanması gerektiği, kaldı ki davalının, yukarıda açıklanan ve bilirkişilerce belirlenen karlılığı yüksek bir şirketten kanundan doğan bir hak nedeniyle çıkarılması sebebiyle gelecekte elde etmesi muhtemel karlarından da mahrum kaldığı dikkate alındığında, tek başına ticari defterlere dayanarak ayrılma payının belirlenmesinin dahi yeterli olmayacağı, özellikle doktrinde bu hesaplama yapılırken gerçek payın belirlenmesinde tasfiye değerinin değil, yaşayan işletme içindeki değerin belirlenmesi ve karlılığın da göz önünde tutulması gerekliliğini kabul ettikleri, kaldı ki karar tarihine yakın süreçte meydana gelen cari enflasyondaki faiz oranlarını da aşan yüksek artış da dikkate alındığında mahkeme kabulunün hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmış, bu bağlamda itibar olunan bilirkişi hesaplamaları doğrultusunda davacıların davasının kabulü ile davalının çıkma payının 6.852.851,02-TL olduğunun tesbitine ve bu bedel üzerinden davacıların talebi doğrultusunda davacılar tarafından satın alınmasına karar vermek gerekmiş, kısa kararda hüküm kurulurken sehven ” 6.852.851,02-TL olduğunun tesbitine ve bu ” ibaresi kısa karara yazılmadığından HMK 304. Maddesi uyarınca bu hususun tashihi ile hükme eklenmesine, TTK 597/2 maddesi uyarınca, davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği, ancak davacılar tarafından davalının faal ve verimli olan şirket hissesinin alınmasında davacıların daha yüksek menfaatleri oluştuğu dikkate alınarak, takdiren taraflarca yapılan yargılama giderlerinin yapan üzerinde bırakılmasına ve vekil ile takip edilmekle birlikte lehlerine vekalet ücreti takdirine yer olmadığı anlaşıldığından davacıların davasının kabulü ile davalı …’in davacı … Pazarlama…Limited Şirketindeki 6.125 hisse payının 6.852.851,02-TL olduğunun tesbitine ve bu bedel üzerinden davacılar tarafından alınarak 2.79744’ünün … adına, 1.37017’sinin şirket ortağı … adına, 1.95739’unun şirket ortağı … adına ticaret sicilde kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalının %6,125’lik hissesinin bedelinin, ilk derece mahkemecesine 6.852.851,02-TL olarak tespit ettiğini, bu tespite göre şirketin değerinin 111.883.281,96-TL olduğunu, oysa ki, pazarlama şirketi olan müvekkili şirketin tek faaliyetinin mal alıp satmak olup, müvekkili şirketin hiçbir zaman böyle bir değerde öz varlığı olmadığını, ilk derece mahkemesince görevlendirilen bilirkişi kurulu tarafından sunulan raporda dahi, 2021 yılına göre müvekkili şirketin öz varlığı 52.087.102,00-TL bulunduğunu,
Müvekkili şirketin, bütün geçmiş yıllara ilişkin kayıtları didik didik incelense dahi, ilk derece mahkemesince tespit edilen miktarın yarısı kadar dahi öz varlığının, hiçbir zaman bulunmadığı tespit edileceğini,
Müvekkili şirket … gibi kurumsal şirketlerle çalışmakta ve sürekli olarak Yeminli Mali Müşavirler tarafından denetlendiğini, müvekkili şirketin, alıp sattığı bütün mallar faturalı olup, faturası mal almadığı, faturasız mal satmadığını, alım satım faturalarından dahi gerçek değeri tespit etmek mümkün olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin, 3.968.015,02-TL civarı bir miktarı, hakkaniyete aykırı olarak davalıya ödemesine sebep olarak müvekkili şirketin ağır zarara sokulduğunu,
İlk derece mahkemesince kesin olarak verilen kararın Anayasaya aykırı olduğunu,
Davalı … haricindeki mirasçıların, muristen kendilerine intikal eden şirket hisselerinden, aile şirketi olan müvekkil şirketin ekonomik istikrarı ve diğer hususları gözeterek, halen şirket ortağı olan mirasçı … lehine, Ankara 15. Noterliğinin 17.06.2020 tarih ve 6176 sayılı işlemi ile feragat ettiklerini,
Muris …’nın mirasçılarından …’i şirket ortaklığına kabul etmek istemeyen şirket ortaklarının, Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenelenen “ortaklığa kabul etmememe” hakkını kullanma yoluna gittiklerini,
…’e intikal eden şirket hissesi ile ilgili, TTK’nın 596/2. Maddesi uyarınca, müvekkil şirket ortaklarının, hisseleri oranında, davalıya mirasen intikal eden şirket hisselerinin gerçek değerini peşinen ödeyerek devralmaya hazır olduğuna ilişkin, Sincan 1. Noterliğinin 22.07.2020 tarih ve … yevmiye sayılı işlemi ile ihtarname gönderildiğini,
Kendisine ihtarname gönderilen davalının, ihtarnamede belirtilen süre içerisinde, hisse devrine ilişkin herhangi bir başvuruda bulunmadığını, hisse devrinin görüşülmesine ilişkin yapılan toplantıya icabet etmediğini, hisse bedeli konusunda uzlaşma sağlanamadığını,
Davalının, murisin ölümünden bu yana uzlaşmaz tutumlar içerisine girmiş olması nedeniyle, vekilinin de hazır bulunduğu, 28.08.2020 tarihinde toplanan şirket genel kurulu TTK’nun 596/2. Maddesi uyarınca davalının şirket ortağı olmasını onaylamayı reddettiğini,
Alınan ortaklığa kabul etmeme kararı sonrasında, TTK’nun 597. Maddesindeki düzenleme uyarınca davalıya intikal eden hissenin gerçek değerinin mahkeme eliyle tespiti açısından Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/395 E. Sayılı dava dosyasında, hisse bedelinin tespiti davası açıldığını,
İlk derece mahkemesinin, hukuki olarak hiçbir karşılığı bulunmayan bir tarih olan 31.08.2020 tarihli mizana göre hüküm verdiğini,
Hisse bedelinin tespiti ile ilgili baz alınan tarihin açıkça kanuna aykırı olduğunu, zira, davalının, müvekkili şirketteki ortaklığının 12.06.2020 tarihinde sona erdiğini,
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 31.08.2020 tarihli mizanda eksiklik bulunduğu hususun bilirkişiler tarafından dahi ifade edildiğini, bu haliyle, eksikliklerin giderilmesi ve hükme elverişli bir rapor sunulması için dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,
Anayasanın 152. Maddesinin ilk fıkrası gereğince Anayasa’ya aykırılık iddiamızın incelenmesi için dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’nin 13. maddesi, taraf devletlerin Sözleşme’deki haklarından birinin ihlali iddiasını dile getiren kişinin, iç hukukta hak ihlalini ve sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir başvuru yoluna sahip olmasını anlattığını,
Somut olayda, hükümde belirtilen miktara bakıldığında 6.870.000,00-TL gibi bir miktar ile ilgili verilmiş olan kararın kesin olması, etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini açık bir şekilde ortaya koyduğunu, istinaf sınırı, 5.880,00-TL olduğu halde, 6 milyonun üzerindeki bir miktar ile ilgili kararın kesin olması ve karara karşı başvuru yolu olmaması, olaydaki en büyük hak ihlali olup, kararın kesin olmasının adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil ettiğini,
İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın kesin olması, iki dereceli başvuru hakkı ve mahkemeye erişim hakkına da aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; TTK 596. Madde kapsamında miras yoluyla davalıya geçen hisseden kaynaklı ortaklığın şirketçe kabul edilmemesi sebebiyle davalının çıkma payının tesbiti talebine ilişkindir. istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 596. maddesinde “(1) Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer.
(2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır.
(3) Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez.
(4) Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse onayını vermiş sayılır.”,
Aynı yasanın 597. maddesinde; “(1) Kanunda veya şirket sözleşmesinde esas sermaye payının bedeli olarak gerçek değerin öngörüldüğü durumlarda, taraflar anlaşamamışlarsa bu değer, taraflardan birinin istemi üzerine, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir.
(2) Mahkeme, yargılama ve değer belirleme giderlerini kendi takdirine göre paylaştırır. Mahkemenin kararı kesindir.” hükümleri mevcuttur.
Davacı yanca ilk derece mahkemesinin kesin olarak verdiği kararın iki dereceli başvuru hakkı ve mahkemeye erişim hakkına da aykırılık teşkil ettiği iddia etmiş ise de, AYM’ye göre, “…AYİM nezdinde temyiz yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir”. (Sibel İnceoğlu, Adile Yargılanma Hakkı, El Kitapları Serisi – 4
sayfa 44 dipnot 158 Ali Pakkan başvurusu, § 49 ) Bu nedenle davacının buna ilişkin istinafı yerinde değildir.
Somut olayda, dava TTK’nın 597. maddesi uyarınca davalının davacı şirketteki hissesinin gerçek değerin tespiti ile davacı şirketin ortakları olan davacı şahıslar üzerinde hisseleri oranında adlarına tescil istemine ilişkin işbu dava açılmış ve mahkemece de açılan davanın kabulü ile davalıların hisse bedellerinin tespiti ile davalılar adına kayıtlı hisselerin davacılar tarafından alınarak hisseleri oranında davacılar adına ticaret sicilde kayıt ve tesciline kesin olmak üzere karar verilmiş ve söz konusu karara karşı davacılarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de, 6102 sayılı TTK’nun 597/2.maddesi uyarınca miras yoluyla davalıya geçen hisseden kaynaklı ortaklığın şirketçe kabul edilmemesi nedeniyle davalının hisse bedelinin tespiti ile bu hissenin davacılar adına tesciline yönelik verilen mahkeme kararı kesin niteliktedir. 6102 sayılı TTK’nun 597.maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin yargılama giderinin paylaştırılmasına özgü olarak kesinlik olarak algılanması kararın bulunduğu (esas hakkında ve yargılama giderlerine aynı kararla hükmedildiğinden) yönünden mümkün değildir. Kanunun sadece yargılama giderine ilişkin bölümün kesinliğini amaçlandığı da söylenemez. Zira mahkeme esası ve yargılama giderlerinin aynı anda ve ayni hüküm ile karar altına almak zorundadır. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun m.346/1 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 247) .
Tüm bu nedenlerle HMK’nun m.352’deki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesinin kararı TTK’nın 597/(2). maddesi gereğince kesin olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davacılar tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 301,40 TL’nin talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi.11/05/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.