Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/528 E. 2022/1765 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/528 Esas 2022/1765 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/528
KARAR NO : 2022/1765

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :10/03/2022
NUMARASI :2022/171 Esas 2022/184 Karar
TALEP EDEN :
KARŞI TARAF : HASIMSIZ
TALEP : Zayi Belgesi Verilmesi
TALEP TARİHİ : 09/03/2022
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2022

Taraflar arasındaki zayi belgesi verilmesine ilişkin istemine yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
Talep eden talep dilekçesinde özetle; …. Şti., …. Şti.adlı 2 hissedarı olduğu şirketin olduğunu, bu şirketler faaliyet göstermediğini ancak açık görüldüğünden dolayı kapanmasını talep ettiğini, bunun için Ankara Ticaret Odası’nın kendisinden bu şirketlere ait tavsiye defteri istediğini, böyle bir defterin olmadığını ve ortakların da ortada olmadığını, bu nedenle bu şirketleri kapatabilmesi için notere gittiğinde noter mahkememizden zayi kararı almasını istediğini, bu nedenle davayı açtığını iddia ederek 2 şirkete ait zayi kaydının verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının dava dilekçesinde iki ayrı şirkete ait defterlerin zayi olduğundan bahisle zayi belgesi verilmesi istemiyle eldeki davayı açtığı, davacının adı geçen şirketler adına değil de kendi adına davayı ikame ettiği, şirkete ait defterler için davacının kendi adına dava açmasının mümkün olmadığı ve bu kapsamada aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, öte yandan; bir an için davacının bahsi geçen şirketlerin yetkili temsilcisi olduğu ve şirket adına dava açtığı kabul edilse dahi talebin reddinin gerektiği, zira tacirin saklamak ile yükümlü olduğu defter ve kayıtları özenle muhafaza etme yükümlülüğü bulunduğu, basiretli bir tacir olarak ticari defter ve belgelerini şirkete ait işyerinde bulundurması ve korunması için gerekli tedbirleri alması gerektiği, kendi kusuru ile defterinin kaybına neden olan kişinin zayi belgesi verilmesini talep edemeyeceği, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davanın şirket adına açılacağını bilmediğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın yeniden görülerek şirket adına zayi kararının verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep; TTK’nın 82/7 maddesi uyarınca açılan zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
6102 sayılı TTK’nın 82/7. maddesinde; “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.” şeklinde düzenleme yapılmakla tacirlere ticari defter ve kayıtlarını saklama ve ibraz hususunda zorunluluk getirilmiştir.
Anılan TTK’nun 82/7. maddesinde zayi belgesi istenebilmesi için tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgelerin ziyaa uğraması halleri tahdidi olarak sayılmamış ise de, yapılan tadadi sayımdan defterlerin tacirin elinde olmayan sebepler ile ziyaa uğraması gerektiği anlaşılmıştır. Bir başka anlatımla, tacir saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgelerin saklanması ve korunmasına yönelik gerekli özeni göstermekle yükümlü olup, bu özene rağmen defter ve belgelerin ziyaa uğraması halinde zayi belgesi verilmesini talep edebilecektir.
Tarafta iradi değişiklik başlığını taşıyan HMK’nun 124. maddesinde maddi hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin hakim tarafından kabul edileceği, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyor ise hakimin karşı tarafın rızasını aramadan taraf değişikliği talebini kabul edebileceği düzenlenmiştir.
Talep edenin hissedarı olduğu …. Şti. Ve …. Şti.’ne ait tasfiye işlemlerinin yapılabilmesi için tasfiye defterlerinin zayi olduğuna dair belge verilmesi istemiyle kendi adına eldeki davayı açmış olup, davacı yanın iradesinin adı geçen şirketlere ait defterlerin zayi olması nedeniyle şirketler adına zayi belgesi verilmesi yönünde olduğu ve davacının hasımda yanılmasının kabul edilebilir bir yanılgı niteliğinde bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken iş davacının kendi adına açtığı davada HMK’nun 124/4. madde hükmü karşısında tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı gözetilip buna uygun işlem yapılıp, talep edenin şirketler adına istemde bulunduğuna ilişkin beyanları gözetilerek sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre; bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini resen araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel; Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2018, s. 474.).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanun’un aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve istinaf ve temyiz sırasında hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim 07/06/1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Hem esastan hem de zaman aşımından ret kararı verilmesi HMK’nun 297. maddesi ile Anayasanın 143. maddesine aykırıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31/01/2019 tarih ve 2017/11-149 Esas 2019/49 Karar sayılı ilamı).
Mahkemece gerekçeli kararda hem talep edenin dava dışı şirketler adına eldeki davayı açamayacağından aktif dava ehliyeti bulunmadığına ilişkin hem de davacının özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden zayi belgesi talep edemeyeceğine ilişkin gerekçe oluşturularak davanın reddine hükmedilmiş olup, böylelikle hem usul hem de esas yönünden gerekçe yazılmıştır. Hal böyle ki usule ilişkin red gerekçesi mevcut ise esasa ilişkin değerlendirme yapılamaz.
Hal böyle olunca mahkemece, davanın reddine ilişkin birbiriyle çelişen iki gerekçe yazılması HMK’nın 297. ve Anayasa’nın 141/3.maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kamu düzenine aykırılık oluşturan bu husus re’sen gözetilmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 355. maddesi gereğince kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık nedeniyle kaldırılmasına, karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Talep edenin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2022 tarih ve 2022/171 Esas 2022/184Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-İstemin yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Talep edenin yatırmış olduğu 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Talep edenin istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.