Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/504 E. 2022/1731 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/504 Esas 2022/1731 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/504
KARAR NO : 2022/1731

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2021
NUMARASI : 2019/527 Esas 2021/835 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 26/09/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Alman makamlarınca düzenlenen noter senedi ile satış ve hisse devri sözleşmesi yaparak davalıya 50.000,00 Euro karşılığında sahibi olduğu … şirketini devrettiğini, noterce düzenlenen satış ve devir sözleşmesine göre satış tutarının hemen ödeneceği ve hisse devrinin şirket açısından güncelleştirilmiş ticaret siciline kaydolmasıyla geçerli olacağının şarta bağlandığını, noter tarafından söz konusu şirketin Düsseldorf Asliye Hukuk Mahkemesi ticaret siciline yapılan kayıt başvurusunda mahkemece … sicil no ile 20 Ocak 2014 tarihinde güncelleştirilmiş ticaret siciline kayıt işleminin yapıldığını, borcun muaccel hale gelmiş olmasına rağmen davalı tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek davalının icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkiye haiz olmadığını, müvekkilinin yerleşim yeri, davacının yerleşim yerinin Düsseldorf Almanya olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığa Alman hukukunun uygulanması gerektiğini, Alman hukukuna göre alacağın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin davacıya ödemekle yükümlü olduğu herhangi bir tutarın bulunmadığını, ihtarname tebliğ edilmediğinden gecikme faizi talebinde bulunulamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, hisse devir sözleşmesinin Almanya’da noter önünde akdedildiği, hisse devrine ilişkin işlemlerin de bu ülkede gerçekleştirildiği, hisseleri devredilen şirketin Alman Şirketi olduğu, davacının Alman vatandaşı olduğu ve yerleşim yerinin Almanya’da bulunduğu, sözleşmede kararlaştırılan hisse bedelinin ifa yerinin de Almanya olduğu gözetildiğinde, dava konusu hukuki ilişkinin yabancılık unsuru içerdiğini, bir hukuki ilişki, olay veya işlem yabancılık unsuru içerdiğinde milletler arası özel hukukun uygulanması gerektiği, yabancılık unsuru içeren hukuki ilişki ve işlemlerden doğan uyuşmazlıklara Türk Mahkemelerinin bakabilmesi için milletler arası yetkiye haiz olmaları gerektiği, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin ise 5718 sayılı MÖHUK’un 40-46 maddelerinde düzenlendiği, mevcut uyuşmazlık konusunda yetkiyi düzenleyen bir milletlerarası sözleşme veya özel milletlerarası yetki kuralı yahut yetki anlaşması bulunmadığı, MÖHUK 40. maddesi uyarınca milletlerarası yetkinin bulunup bulunmadığının iç hukukun yetki kurallarına göre tayin edilmesi gerektiği, itirazın iptali davalarında İcra İflas Kanunu’nun 67. madde hükmü gereği HMK’nun yetki kurallarının geçerli olduğu, bu kapsamda HMK’da yetkiyi düzenleyen 6, 9, 10 ve 19. maddeleri uyarınca mahkemenin yetkili olup olmadığının belirleneceği, HMK’nun 6. maddesinde davalının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili kılındığı, davalı vekilince dosyaya sunulan ve e-devlet üzerinden alındığı görülen İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen belgede, davalının yerleşim yeri olarak Almanya adresinin belirtildiği, Aynı belgenin diğer adres hanesinde ise İzmir ilinde bir adres verildiği, bu adresin niteliğine dair bir tespit yapılmadığı, dava dosyasında davalının yerleşim yerinin Türkiye’de olduğuna ilişkin bir iddia olmadığı gibi buna ilişkin bir bilgi de bulunmadığı, bu durumda davalının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmadığı sonucuna varıldığı, HMK’nun 6. maddesi kapsamında mahkemenin yetkili olmayacağı, HMK’nun 9. maddesinde Türkiye’de yerleşim yeri bulunmamakla birlikte mutat meskeni bulunan kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkemenin, davalının Türkiye’deki mutat meskeninin bulunduğu yer mahkemesi olacağının kabul edildiği, davalının …adresinin kayıtlarda yer aldığı, bu adresle irtibatının araştırılması sonucunda, davalının bu adreste ikamet etmediği, yurt dışında yaşadığı, adreste eşi ve çocuklarının ikamet ettikleri, davalının yılın belirsiz tarihlerinde ortalama 3-5 kez adrese gelerek bir hafta 10 gün kadar kalıp ayrıldığı, bu durumun 6 yıldır devam ettiğinin tespit edildiği, davalının söz konusu adresi hayat ilişkilerinin merkezi haline getirmediği anlaşıldığından HMK’nun 9. maddesi kapsamında da mahkemenin yetkili olmayacağı, HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu, yabancı uyruklu şirketin yabancı ülkede hisse devrine ilişkin sözleşmenin ifa yerinin Türkiye olmayacağı, TBK’nun 89. madde kapsamında alacaklının ikametgahına gidilse dahi alacaklı olan davacının Alman vatandaşı olması ve Türkiye’de yerleşim yerinin olmaması gözetildiğinde HMK’nun 10. madde kapsamında da mahkemenin yetkili olamayacağı, tüm bu hususlar nazara alındığında ve davalının cevap dilekçesinde süresinde yetki itirazında bulunduğu da gözetildiğinde somut uyuşmazlık bakımından mahkeme dahil, milletlerarası yetkiye haiz Türk Mahkemesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının itirazın iptali davasının açılmasına sebep olan, başlangıçta inkar ettiği borcu kabul ederek takip konusu fer’ileriyle birlikte 70.000,00 Euro olan alacağın 56.072,78 TL tutarındaki kısmını karar verildikten sonra, 14/02/2022 tarihinde Almanya’da ifa ettiğini, bu kısım yönünden davanın konusuz kaldığını, davalının Türkiye’deki adresinin aile konutu olarak kullanıldığını, aile konutu kavramının bünyesinde mutat mesken tanımını açıklayan unsurları barındırdığını, kolluk tarafından tutulan tutanaktan anlaşılacağı üzere davalının eşi ve çocuklarının İzmir’de ikamet ettiğini, ailenin ikametenin aile konutunda tüm fertler yönünden ortak mesken şeklinde birlikte kabul edildiğini, karinenin bu yönde olduğunu, davalının mutat meskeninin aile konutu olan bu yer olduğunu, davalı eşinin davalının arada bir geldiği yönündeki soyut ifadesine itibar edilemeyeceğini, mutat meskenin devamlılık gösteren ve kişinin hayat ilişkilerinin merkezi olarak tanımlandığını, davalının Türk vatandaşı olarak sahip olduğu hak ve menfaatleri kullanırken, yükümlülüklerini yerine getirirken özel hukuk ilişkileri bakımından bu adresi bağlantı olarak kullandığını, bu adresin takip ve dava tarihinde davalının mernis kaydında görülen adres olduğunu, dosyada yer alan vekaletnamede de bu adresin kullanıldığını, bu adresin mutat mesken tanımına uyduğunu, yetkisizlik kararının tüm Türk mahkemelerine şamil edilerek dosyanın davalının mutat meskeni olduğu anlaşılan İzmir mahkemelerine gönderilmemesinin hatalı olduğunu, yapılan icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediğini, icra dairesinin yetkili hale geldiğini, cebri icra hukuku alanına giren meselelerde bu hukukun niteliği gereği Türk mahkemelerinin daima münhasır yetkiye haiz olduğunu, yabancı mahkeme lehine yapılan yetki anlaşmalarının dahi bu alanda bir yetkiye sahip olmadığının açıkça ifade edildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, ilk derece mahkemesinin yetkisizliğine karar verilmesi durumunda dosyanın İzmir mahkemelerine gönderilmesine, karar verilecek olması durumunda ise 56.072,78 Euro yönünden davanın konusuz kaldığının tespitine, takibin bakiye 13.927,22 Euro yönünden devamına, 70.000,00 Euro üzerinden icra inkar tazminatı ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; yabancı şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan hisse devir bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Düsseldorf/Almanya Noterliğinde akdedilen 10/11/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi, Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2019/9419 sayılı takip dosyası, … şirketinin adresinin Düsseldorf/Almanya olduğuna ilişkin bilgi ve belgeler dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2019/9419 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine, hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan toplam 70.000,00 Euro ve 723,50 TL alacağın tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya bila tebliğ olduğu, davalının 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 28/08/2019 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 26/09/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında verilen ihtiyati haciz kararına itirazın reddine yönelik 15/04/2021 tarihli ara karara karşı ihtiyati haciz kararına itiraz eden davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Dairemizin 2021/874 Esas 2021/906 Karar sayılı kararıyla “… alacaklısı ve borçlusunun yabancı ülkede ikamet etmesi, talep konusu hisse devir sözleşmesinin yabancı ülkedeki noter tarafından düzenlenmiş olması ve hisseleri devredilen şirketin yabancı ülke ticaret siciline kayıtlı olması nedeniyle yabancılık unsuru taşıyan somut uyuşmazlıkta, MÖHUK’un 40. maddesi atfı ile HMK’nın 14. maddesi gereğince davanın esasını görmeye yetkili olup olmadığına bakılmaksızın yukarıdaki açıklamalar ışığında, Türk mahkemelerinin ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili olduğu …” gerekçesiyle davalı vekilinin Türk mahkemelerinin yetkisine yönelik istinaf itirazının reddine karar verilmiştir.
Anılan icra takip dosyasına dayanak Düsseldorf/Almanya Noterliğinde davacı devreden ile davalı devralan arasında akdedilen 10/11/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile … şirketinin tek ortağı olan davacının şirketteki hisselerini davalıya devrettiğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
Davacı ve davalının adresleri Düsseldorf/Almanya’dır.
Dava dışı … şirketi Düsseldorf/Almanya’da faaliyet göstermekte olup, Alman yasalarına göre kurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan taraf beyanları ve belgeler incelendiğinde, dava dışı … şirketinin Almanya Düsseldorf Ticaret Odasına kayıtlı olarak kurulduğu ve Düsseldorf Ticaret Sicilinde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … şirketinin tek ortağı olup, şirketteki hisselerinin tamamını davalıya devrettiği, hisse devir bedelinin tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiği iddiasıyla itirazın iptali istemiyle işbu davayı Türkiye’de açmış ise de, tarafların ortak olduğu şirketin Almanya’da sicile kayıtlı olması ve davanın ortaklık sıfatı ile kaynaklanması nedeniyle uyuşmazlıkta yabancılık unsuru bulunduğundan konuyla ilgili Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un uygulanması gerekmektedir.
MÖHUK’un 40. maddesi, Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi başlığı altında “Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” şeklinde düzenlenmiş olup Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 14/2. maddesinde ortaklar arasında ortaklar hukukundan kaynaklanan davada tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin işbu davada kesin yetkilidir.
Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25/03/2022 tarih ve 2021/9104 Esas 2022/2412 Karar sayılı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararda; “HMK’da davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, özel yetki kuralları ile başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Öğretide ve uygulamada özel yetki kuralları olarak adlandırılan ve bazı dava çeşitleri için kabul edilen bu istisnai nitelikteki yetki kuralları, ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir.
Ancak HMK’da bazı özel yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olup kesin yetki kuralı olarak düzenlenmiştir. Bunlardan biri de HMK’nın 14/2. maddesi düzenlemesidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. HMK’nun 14/2. fıkrasına ilişkin maddenin gerekçesinde bu husus şöyle açıklanmıştır: “İkinci fıkraya göre, özel hukuk tüzel kişilerinin kendi iç ilişkilerine yönelik olmak üzere, örneğin bir üyenin veya ortağın diğer bir üyeye veya ortağa yahut üyenin veya ortağın merkeze karşı açacağı davalar, merkezin bulunduğu yerde açılacaktır. Bu tür davalarda, merkezin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesindir”.
Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir (HMK’nın 19. maddesi).
Yapılan açıklamalar ışığında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk daireleri arasındaki uyuşmazlıkla ilgili yapılacak değerlendirmede dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonradan ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa dava açması ya da bu kişiye karşı dava açılması durumunda HMK’nun 14/f.2 hükmü gereği kesin yetki kuralının uygulanıp uygulanmayacağı noktasında Dairemizin hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda hem 1086 sayılı HUMK ve hem de 6100 sayılı HMK döneminde uygulaması (HUMK’nun 17/2. maddesi) HMK’nın 14/2. maddesinin uygulanması yönünde olmuştur ( Dairenizin 29.11.2007 tarih 2006/12548 E. 2007/15062K. Sayılı, ilamı, 26.06.2008 tarih 2007/6905 E. 2008/8620 K. sayılı ilamı, 21.05.2012 tarih 2011/2122 E. 2012/8459 K. sayılı ilamı, 28.05.2015 tarih 2014/10440 E. 2015/7198 K. sayılı ilamı, 13.06.2014 tarih 2014/5154 E. 2014/11377K. sayılı ilamı, 17.06.2019 tarih 2019/2229E. 2019/4442 K. sayılı ilamı, 26.10.2020 tarih 2020/1738 E. 2020/4413K. Sayılı ilamı).
HMK’nın 30. maddesinde usul ekonomisi ilkesi benimsenmiş olup; uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü amaçlanmıştır. Dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki ilişkilere dayalı uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa ya da devir alan kişiye karşı dava açılması durumunda ilgili şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili sayılması; iddia ve savunmanın kanıtlanması, uyuşmazlığa ilişkin belgelerin şirketten ya da şirketin kayıtlı olduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celbi ya da gerektiğinde şirket merkezinde yerinde inceleme yetkisi verilmesi, gerektiğinde şirket temsilcisinin isticvabı gibi hususlar bakımından usul ekonomisi ilkesine daha uygun olacaktır.
Bu itibarla Dairemizin yerleşik uygulamaları ve yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak “dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren” kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa dava açması ya da bu kişiye dava açılması durumunda HMK’nın 14/2. maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanması gerektiği kanaatine varılmakla…” denilmiştir.
Davanın dava dışı … şirketinin yerleşim yerinin, bir başka söyleyişle dava dışı … şirketinin merkezinin Düsseldorf/Almanya’da bulunmakta olup, iç hukukumuzda davanın Ankara mahkemesinde görülmesini gerektirecek yetki kuralı mevcut değildir. İşbu davada Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmamaktadır.
Öte yandan işbu dava itirazın iptali davası olup, dava konusu icra takibi Ankara icra müdürlüğünde yapılmıştır. Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmayan davanın Türkiye’de başlatılan icra takibine itirazın iptali davası şeklinde Türk mahkemelerinde açılmasında davacının hukuki yararı bulunmamakta olup, hukuki yarar dava şartının yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece dava konusu icra takibinin Ankara icra müdürlüğünde yapıldığı, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi bulunmadığı, davanın Türkiye’de başlatılan icra takibine itirazın iptali davası şeklinde Türk mahkemelerinde açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek açılan davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiş, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine re’sen gözetilmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.4 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarih ve 2019/527 Esas 2021/835 Karar sayılı kararının kamu düzenine aykırılık gözetilerek KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2. maddesi ve 115. maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar ilam harcının peşin alınan 3.093,78 TL peşin harç ile 2.350,00 TL tamamlama harcından mahsubu ile fazla alınan 5.363,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-6325 Sayılı Kanunun 18/A-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davalı tarafından posta gideri olarak yapılan 106,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333/1. maddesi gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)1-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafın istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kararın niteliği gözetilerek davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.