Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/357 E. 2023/285 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/357 Esas 2023/285 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/357
KARAR NO : 2023/285

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2021
NUMARASI : 2020/310 Esas 2021/812 Karar
DAVACI
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLLERİ
DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/07/2020
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03 /03/2023
Taraflar arasındaki şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminata ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraflar vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirketin ana hissedarı ve yönetim kurulu başkanı ve temsil ve ilzama tek yetkilisi olan … ‘in 07.08.2019 tarihinde vefat ettiğini, davalı …’in yönetim kurulu başkan vekili olması nedeni ile şirketin yönetim kurulu organının teşekkülü için TTK uyarınca yapması gereken hususun ya TTK madde 363 uyarınca ilk genel kurulda hissedarlara sunulmak üzere yönetim kuruluna yeni bir üye çağrılarak temsil ve ilzama yetkileri hususunda karar alınmasını sağlamak ya da şirketin olağanüstü genel kurul yapılması için gerekli işlemleri tesis ederek genel kurul tarafından yönetim kurulu üyelerinin seçilmesini sağlamak olduğunu, ancak davalının yapmak zorunda olduğu bu görevlerini ifadan şahsi menfaat temin etmek amacı ile kaçındığını, davalının yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu davacı şirkete, şirket adına cevap vermeye yetkili kimse olmadığını bilerek Ankara 41. Noterliği’nin 27.09.2019 tarih ve…yevmiye numaralı ihtarnamesinde 141.210 ABD ve 73.071,91TL alacaklı olduğunu ve 1 hafta içinde ödenmemesi halinde yasal yollara başvuracağını ihtar ettiğini, şirket adına yetkili kimse bulunmadığından müteveffa …’in tek mirasçısı olan … tarafından Ankara 63. Noterliği nezdinde 01.01.2019 tarihli ihtarname cevap verilerek görevleri hatırlatılarak uyarıldığını, yine davalı ve diğer yönetim kurulu üyesi …’e Ankara 63. Noterliği’nin 09.09.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müteveffanın payının mirasçı olarak … adına pay defterine işlenmesi, velisi …’ın yönetim kurulu üyeliğine çağrılarak yönetim kurulunun tamamlanmasının ihtar edildiğini, dava dışı … tarafından da davalıya Ankara 53. Noterliği’nin 11.09.2019 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek belirtilen işlerin yapılması ve 13.09.2019 tarihinde, mazeretinin bildirilmesi halinde 16.09.2019 tarihinde yönetim kurulunun toplanmasının ihtar edildiğini, davalının ihtarlara cevap vermediğini, yönetim kurulu toplantısına da katılmadığını, bu hususta 16.09.2019 tarihinde tutanak tutulduğunu, dava dışı … tarafından 16.09.2019 tarih ve 2019/4 sayılı yönetim kurulu kararı alınarak 18.10.2019 tarihinde olağan genel kurul yapılması kararı alındığını ancak karar yeter sayısını taşımadığı gerekçesiyle Ticaret Sicil Gazetesi tarafından ilan yapılmadığını, bunun üzerine mirasçı … tarafından Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/503 E. Sayılı dosyasıyla genel kurula izin davası açıldığını, davalının davanın reddini talep ettiğini, davalının 21.01.2020 tarihinde Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2020/753 sayılı dosyası ile icra takibine başladığını, … tarafından Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/63 E. ayılı dosyası ile itiraza izin davası açıldığını, mahkemece tedbir kararı verilmemesi nedeniyle takibe itiraz edilemediğini, davalının başlattığı takip nedeniyle müvekkili şirketin tüm banka hesaplarına haciz konulduğunu, takip nedeni ile 203.389,85.TL icra harcı ve 104.055,96.TL. vekalet ücreti ödemek zorunda kaldığını, davalının icra takibi yaparak şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiği gibi banka hesaplarına haciz koyarak şirketin ticari itibarına da zarar verdiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının yönetim kurulu başkan vekili olarak TTK emredici hükümlerine aykırı davranarak şirketin yönetim kurulu eksik üyenin tamamlatılmasına ve genel kurul yapmasına engel olarak kanunen zorunlu organın oluşmasına engel olarak ticari itibar kaybına sebebiyet vermesi nedeni ile 100.000,00TL’nin dava tarihi itibarıyla avans faiziyle tahsili ile yine yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalının görevlerini yerine getirmesi halinde alacağını tahsil etme imkanı varken, görevlerini yerine getirmeyerek şirketi temsilcisiz bırakması ve şirketin temsil ve ilzam yetkilisini seçmeyerek ve bu durumu bilerek yaptığı icra takibi nedeni ile şirketin ödemek zorunda kaldığı 203.389,85.TL. icra harç ve masrafı ile 104.055,96.TLvekalet ücreti nedeni ile toplam 307.445,81.TL.’nın icra dosyasına ödeme tarihi itibarı ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin % 19,4 hissisinin müvekkiline, 113,96 hissesinin eşi …’e ve %13,56’sı kızı …’ye ait olup, geriye kalan %52,24 hisse de oğlu muris …”e ait iken 07.08.2019 tarihinde vefatıyla tek mirasçısı müvekkilinin torunu …’”e intikal ettiğini, müvekkilinin bugün için 90 yaşında olduğunu, davacı şirketin hisselerini müvekkilinin devir bedelini ödeyerek devralmasıyla … ailesinin kontrolüne geçtiğini, şirketin hisse devir bedelinin tamamının müvekkilince ödendiğini, çocuklarının da işleri öğrenebilmesi için başta müteveffa … olmak üzere eşi ve çocukları arasında paylaştırdığını, yaşının ilerlemesi ve çocuklarının daha fazla sorumluluk alarak sahiplenmesi amacıyla müvekkilinin işlerden kendisini çektiğini, maddi ve manevi desteğini hissettirerek arka planda kalmayı tercih ettiğini, davacı şirketin 25.01.2007 tarihinden vefatına kadar tek ve tam yetkili … tarafından yönetildiğini, müteveffa … ile …’ın 2004 yılında oğulları …’in dünyaya geldiğini, … ‘in … ile 17.02.2017 tarihinde boşandığını, …’in yaşının küçük olması nedeniyle velayeten annesi … tarafından temsil edildiğini, müvekkilinin pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, yönetim kurulu üyesi …’nın 02.01.2019 tarihinde istifasının ardından yönetim kurulu üyesi olarak kalan müvekkilinin oğlu … ve torunu …’in tasarrufuyla müvekkilinin ilk genel kurulun onayına sunulmak şartıyla geçici olarak yönetim kurulu üyesi seçildiği iddia edilmiş olmasına rağmen bu konuda o tarihte 89 yaşında olan müvekkilinin izin ve onayı alınmadığını, ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmediğini, müteveffanın eksik yaptığı ve ihmal ettiği işlerin sorumluluğunun müteveffanın boşandığı eşi olması nedeniyle hiçbir zaman mirasçı olamayacak ancak tek mirasçı oğlunun küçüklüğü nedeniyle şu anda yönetim kurulu başkanı olan … tarafından müvekkilinin sorumlu olarak gösterilmeye çalışıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin görevinin 02.01.2019 ile 12.08.2019 tarihleri arasında olması gerektiğini, seçildiğinden haberi dahi olmayan ve seçilse dahi 12.08.2019 tarihinde görevi sona eren bir yönetim kurulu üyesinden boşalan üyelik için yeni yönetim kurulu üyesini seçmesini beklemenin hukuk kuralları ile bağdaşmadığını, müvekkilinin hukuken bir sorumluluğu bulunmadığını, müvekkilinin genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma zorunluluğu bulunmadığını, TTK 410. Maddesi ikinci fıkrasında yönetim kurulunun devamlı toplanamaması, toplantı nisabını oluşmasına imkan bulunmaması veya mevcut olmaması halinde mahkemenin izniyle tek bir pay sahibinin genel kurulu toplantıya çağırabileceğinin hükme bağlandığını, nitekim mahkemeye başvuru neticesinde genel kurul toplandığını, şirket ortakları arasında hisse devir görüşmeleri yapılması nedeniyle genel kurul toplantısının yapılmasının ortak irade ile bekletildiğini, önce müvekkilinin … ‘in hissesini devralmayı teklif ettiğini, kabul edilmemesi üzerine kendi, eşi ve kızının hissesini teklif ettiği miktar üzerinden devretmeyi teklif ettiğini, 2019 yılı sonuna kadar …”ın bitmek bilmeyen talepleri ve kararsızlıklar neticesinde davacı şirkete ait hisse devirlerinin gerçekleştirilemediğini, ancak yine ortak oldukları …..A.Ş.’deki hisselerini 19.02.2020 tarihinde …”e devrettiğini, müvekkilinin davacı şirketten alacağını istemesinin anayasal hakkı olduğunu, tüm hisse devir bedellerini müvekkilinin ödediğini, hiç kar payı almadığını, şirketin ihtiyaç duyduğu zamanda borç paralar vererek şirketi desteklediğini, hisse devir görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması üzerine müvekkilinin 2020 Ocak ayında takip başlattığını, davacı şirketin bu davada hukuki yararı olmadığını, itiraz edilmesi halinde şirketin icra inkar tazminatıyla karşı karşıya kalacak olması nedeniyle davacı iddialarının tutarlı olmadığını, davacı şirketin ticari itibar kaybına uğradığından bahisle tazminat isteminin hukuki dayanağı bulunmadığını, davacı şirketin bir zararı bulunmadığı gibi olması halinde müvekkilinin uygun illiyet bağına dayalı bir eylemi bulunmadığını belirterek öncelikle pasif husumet yokluğundan, uygun bulunmaması halinde hukuki yarar yokluğundan, bunun da uygun bulunmaması halinde esastan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nin 553, 408/1 ve 479/3-a maddelerindeki düzenlemeler karşısında, anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gerekli olduğu, bu hususun dava şartı olduğu,somut olayda; dava açılırken, davacı tarafça sorumluluk davası açılabilmesi için gerekli olan buna ilişkin ”şirket genel kurul kararı” sunulmadığı giderilebilir dava şartı olduğundan, davacı vekiline bu kararı sunması için kesin süre verilmesine rağmen, verilen sürede karar sunulamadığından açılan davada dava şartı bulunmadığından, HMK 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; …’in vefat etmesi üzerinde davalının görevinden kaynaklı sorumluluklarını tesis edememesi üzerine bir genel kurulun yapılamadığıni, akabinde kurulun toplanamaması nedeni ile müzakerelerin yapılamadan karar alınamadığı belirttiğini, sürecin bu şekilde olmasının ve kurulun toplamaması nedeni ile bir oylama ve karar alınamadığı açıkça görüldüğünü, bu duruma neden olan davalı aleyhine de huzurdaki dava açıldığını, TTK 436. Maddesin gereğince; ”Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” hükmüne amir olduğunu, davacı şirketin 27.09.2021 tarihinde yapılan genel kurulunun 6.3 maddesinin 3. Bendinde davalıya karşı açılan sorumluluk davası görüşüldüğüün, ancak TTK 436/1 uyarınca davalı dışında ki diğer hissedarların eş ve alt soy olması nedeni ile oylama yapılamadığını, davalı şirketin hissedar yapısı nedeni ile davalı hakkında sorumluluk davası açılması için TTK Madde 436 uyarınca oy kullanma hakkına sahip hissedar bulunmadığını, dava konusu taleplerin tamamı yönetim kurulu üyeliği nedeniyle açılan sorumluluk davası olmadığını, temsil kayyumu tarafından 19.02.2020 tarihinde olağanüstü genel kurul yapılması istemiyle çağrı yapıldığını, icra takibiden haberdar olan şirketin temsil ve ilzama yetkilisinin olmaması nedeni ile iş bu icra takibine itiraz etmesi yasal olarak mümkün olmadığını, yetkili olmadığından şirket ödeme yapma gücü olmasına karşın ödeme yapamadığını, davalının başlattığı bu haksız ve kötüniyetli icra takibi nedeni ile davacı şirketin tüm banka hesaplarına haciz konulduğunu, davacı şirket bu takip nedeni ile 203.389,85 TL icra harç ve masrafı ile 104.055,96 TL vekalet ücreti ödemek zorunda kaldığını,davalı şirket adına temsil ve ilzam yetkilisi olmadığını bilmesine hatta temsil ve ilzam yetkilisinin belirlenmesi için açılan davaya davanın reddi için müdahil olarak bu icra takibini başlattığını, davalı …, şirketin temsil ve ilzama tek yetkilisi olan müteveffa …’in vefatından sonra yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak şirketin yönetim kurulu organının teşekkülü için TTK uyarınca yapması gereken husus ivedilikle ya TTK madde 363 uyarınca ilk genel kurulda hisserdarlara sunulmak üzere yönetim kuruluna yeni bir üye çağrılarak temsil ve ilzama yetkileri hususunda bir karar alınmasını sağlamak yada şirketin olağanüstü genel kurul yapılması için gerekli işlemleri tesis ederek genel kurul tarafından yönetim kurulu üyelerinin seçilmesini sağladığını, davalının oğlu olan yönetim kurulu başkanı …’in 07.08.2019 tarihinde vefatı sonrası davalı 27.09.2019 tarihinde yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu davacı şirkete – şirket adına kendisine cevap vermeye yetkili kimse olmadığımı bilerek – Ankara 41. Noterliğinin 27.09.2019 tarih ve…yevmiye numaralı ihtarnamesi tarafımızca öğrenildiğini, ihtarname keşide ederek 141.210 abd doları ve 73.072,91 tl alacaklı olduğunu ve alacağın 1 hafta içerisinde ödenmemesi halinde yasal yollara başvurulacağını ihtar ettiğini, Ticaret Sicil Gazetesi tarafından genel kurul ilanı karar yeter sayısını taşımadığı gerekçesi ile yapılmadığını, dava dilekçelerinde ve yazılı beyanlarında da belirttikleri üzere davalının şahsi menfaat elde etmek amacı ile sorumlulukları yerine getirmemiş olması nedeni ile kişisel sorumluluklarına ilişkin olarak açılan huzurdaki dava da yerel mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olup kararın kaldırılmasına karar verilmesin, davalarının kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığını, mahkemece müvekkilinin davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olduğu kabulü ile hüküm kurulduğunu, dosyaya kazandırılan 28.03.2021 tarihli bilirkişi raporuna da müvekkilinin davacı şirket yönetim kurulu üyesi olmadığı yönünde değerlendirme yapılmadığı itirazı getirildiğini fakat mahkemece bu itirazın değerlendirilmediğini, ilke olarak TTK’nun 359. Maddesi uyarınca yönetim kurulu ana sözleşme ile atandığını, veya genel kurul tarafından seçildiğini, yönetim kurulunun boşalan bir üyeliğe atama yapabilmesi de aynı hükümlere tabi olduğunu, geçici olarak ataması yapılan üyenin de bu atamayı kabul beyanının bulunması gerektiğini, T.T.K.nun 354/1 ve 373/1 maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyesinin işlemlerinin üçüncü kişi nezdinde sonuç doğurabilmesi için ticaret siciline tescil ve ilanı bir zorunluluk olduğu gibi, yönetim kurulu üyeliğinin kaybedilmesi halinde de ticaret siciline tescil yapıldığını, ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin 12.08.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında üç yıl süre ile görev yapmak üzere …, … ve …’ın yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, …’ın istifası ile yönetim kurulu tarafından geçici olarak … yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş ve bu şahıs da 02.01.2019 tarihinde istifa ettiğini, Yönetim kurulu üyesi …’nın da 02.01.2019 tarihinde istifasının ardından yönetim kurulu üyesi olarak kalan müvekkilin oğlu … ve torunu …’in tasarrufuyla müvekkil …’in ilk genel kurulun onayına sunulmak şartıyla geçici olarak yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği iddia edildiği bu konuda o tarihte 89 yaşında olan müvekkilin izin ve onayı alınmadığını, şirketin ticaret sicil dosyasından anlaşılacağı üzere gerek önceki yönetim kurulu üyeleri … ve …’nın istifaları ve gerek müvekkil …’in atamasının yapılmış olduğu Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmemiş, tescil ve ilan edilmediğini, şirketi o tarihlerde tek başına temsil eden müteveffa …’in eksik yaptığı ve ihmal ettiği işlerin sorumluluğu … … boşandığı eşi olması nedeniyle hiçbir zaman mirasçısı olamayacak ancak tek mirasçısı oğlunun yaşının küçüklüğü nedeniyle şirketin dava tarihindeki yönetim kurulu başkanı olan … tarafından müvekkilin sorumluluğu olarak gösterilmeye çalışıldığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için müvekkili …’in yönetim kurulu üyeliğini, önceki üyenin istifa ettiği tarih olan 02.01.2019 tarihinde kazandığı kabul edilse dahi görev süresi selefinin süresinin sonuna kadar olacağını, bu durumda müvekkili …’in hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere görevi 02.01.2019 ile 12.08.2019 tarihleri arasında olması gerektiğini, bu halde de seçildiğinden haberi olmayan ve seçilmiş olsa dahi 12.08.2019 tarihinde görevi sona eren bir yönetim kurulu üyesinden boşalan üyelik için yeni yönetim kurulu üyesini seçmesini beklemek hukuk kuralları ile bağdaşmadığını, ölüm tarihi olan 07.08.2019 tarihine kadar şirketi tek başına temsil eden müteveffa …’in 12.08.2019 tarihinde sona erecek görev sürelerine rağmen geçerli bir genel kurul toplantısı yaparak yeni yönetim kurulu atanmasını sağlamamasının sorumluluğunun şu anda müvekkil … üzerinde bırakılmasının anlaşılmadığını, müvekkili …’in yönetim kurulu üyesi olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, dolayısıyla ilk derece Mahkemesi kararının gerekçesinde, müvekkilin davacı şirkette yönetim kurulu üyesi olduğu yönündeki tespit hatalı olduğunu, ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esastan reddini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacı vekili Av. … süresinde vermiş oldukları istinaf başvuru dilekçesinden sonra istinaf incelemesi için dava dosyası Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra, 15/05/2022 tarihli UYAP üzerinden sunduğu dilekçe ile davadan ve istinaf isteminden feragat ettiğini yargılama gideri ve vekalet ücreti talebinin bulunmadığını bildirmiş,davalı vekili Av. … süresinde vermiş oldukları istinaf başvuru dilekçesinden sonra 10/02/2023 ve 01.03.2023 tarihli UYAP üzerinden sundukları dilekçeler ile istinaf isteminden feragat ettiklerini bildirmişlerdir.
Feragat, 6100 Sayılı HMK’nın 307. maddesi ve genel hükümler uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Dosyada mevcut vekaletnamelerde davacı ve davalı vekillerinin istinaftan feragat yetkilerinin olduğu anlaşılmıştır.
Başvuru hakkından feragati düzenleyen HMK’nın 349/2. maddesinde; “Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, dava dosyası istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra taraf vekillerinin istinaf başvurusundan feragat edildiği anlaşılmış olmakla davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf isteminin feragat sebebiyle reddine, istinaf talebinden feragat edilmesi nedeniyle davadan feragat hakkında Dairemizce olumlu olumsuz bir karar verilemeyeceğinden davadan feragat hakkında ilk derece mahkemesince ek karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 349/2. maddesi gereği feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Davadan feragat hakkında ilk derece mahkemesince ek karar verilmesine,
3-Davacı vekili tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ve 59,30 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde istinafa başvuran davacıya iadesine,
4-Davalı vekili tarafından yatırılan 220,70 istinaf yoluna başvuru harcı ve 80,70 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde istinafa başvuran davalıya iadesine,
5-İstinaf giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.02/03/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

KARŞI OY

Dava, davacı anonim şirketin eski yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalının davacı şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla açılan sorumluluk davası kapsamında tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Sayın heyetle görüş farklılığı esasen istinaf incelemesi sırasında davacı vekili Av. … tarafından UYAP ortamından verilen e-imzalı 15.05.2022 tarihli dilekçe ile davadan ve istinaf hakkından feragat ettiği bildirilmiş olmakla, feragat ve kabulün zamanını düzenleyen HMK’nın 310/2. Maddesi uyarınca mı yoksa istinafa başvurma hakkından feragati düzenleyen HMK’nın 349. Maddesi uyarınca mı karar verilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere feragat, 6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Aynı Kanun’un 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır. Davadan feragatin, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemi olması sebebiyle dilekçede açıkça gösterilmesi, kayıtsız ve şartsız olması gerektiği aşikardır.
Ayrıca 22.07.2020 tarihli ve 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. Maddesiyle HMK’nın 310. Maddesine eklenen 2. Fıkrada “Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Kuşkusuz davadan feragat, istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragate göre daha geniş kapsamlıdır. Zira, davadan feragat halinde davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davadan feragatin hukuki niteliği gözetilerek HMK’nın 310/2. maddesi gereğince davanın feragat sebebiyle reddine karar verilecek, ikincisinde ise yani istinaf başvuru hakkından feragat halinde, istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar vermekle yetinilecektir. Esasen davacı vekilinin söz konusu dilekçesindeki davadan feragat ve istinaf başvuru hakkından feragat birbirinin devamı niteliğinde olup, davadan feragat (çoğun içinde az vardır kuralı gereği) bir yerde istinaf hakkından feragati de içerir. (bkz. Aynı yönde Yargıtay HGK’nın 05.04.2017 tarihli ve 2015/21-1328 E., 2017/659 K., 28.01.2015 tarihli ve 2015/23-39 E., 2015/810 K., 05.11.2014 tarihli ve 2013/2-1613 E. 2014/872 K., 19.12.2012 tarihli ve 2012/13-1369 E., 2012/1221 K., 16.11.1966 gün 1438-290 ve 27.5.1992 gün 1992/2-250-364, 29.9.1993 gün 1993/2-491-543 sayılı kararları).
Somut olayda, davacı vekili davadan feragat ettiklerini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur. Davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragate yetkili olduğu da anlaşılmaktadır. Bu durumda taraf vekillerinin istinaf başvurularının, davacı tarafın davadan feragati nedeniyle kabulüne, davacı vekilinin davaya ilişkin usul ve yasaya uygun feragat talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince davada verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereği kaldırılarak HMK’nın 310/2. Maddesi uyarınca davanın feragat nedeniyle reddine dair hüküm kurulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun istinafa başvuran taraf vekillerinin HMK’nın 349. Maddesi uyarınca istinaf hakkından feragat nedeniyle istinaf başvurularının reddine dair kararına katılmıyorum.
Üye
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.