Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/332 E. 2023/1406 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/332 Esas 2023/1406 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/332
KARAR NO : 2023/1406

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2021
NUMARASI : 2018/202 Esas 2021/673 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/03/2018
KARAR TARİHİ : 18/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2023

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bayileri aracılığıyla oto cam ile ilgili tüm hasar ve arızalarında hizmet veren köklü ve deneyimli bir işletme olduğunu, davalının tanzim ettiği poliçelere dayalı olarak sigortalı araçların cam hasarlarının müvekkili tarafından giderilerek vermesi gereken hizmeti eksiksiz olarak ifa ettiğini, bunun karşılığında kasko sigortalının davalıdan olan hasar tazminatı alacağını temlik aldığını, ancak davalının ödemekle yükümlü olduğu tazminatları temlik alacaklısı olan müvekkiline ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 122.722,10 TL temlik alınan hasar tazminatı alacağının temerrüt tarihi olan 31/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından hasar bedeline ilişkin faturaların müvekkiline teslim edilmediğini, bu nedenle müvekkili tarafından ödemelerin yapılmadığını, temliknamelerin bulunduğu hasar onarım dosyalarında imza beyannamesine ek olarak onarım yapan servis faturasının da bulunmadığını, dava konusu bir kısım hasar dosyalarında müvekkili tarafından ödeme yapılmasına rağmen kötüniyetli olarak tekrar talepte bulunulduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının davalı sigorta şirketinden temlik alan olarak temlikname konusu sigorta hasar tazminatını talep edebileceği, alınan bilirkişi raporunun sadece davacının ticari defterlerinin incelenmesi ile tanzim edildiği ve davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesini içermediği, her iki defter kayıtları arasındaki çelişkiyi karşılaştırmalı inceleme ile giderici bir değerlendirme içermediğinden hükme esas alınmayacağı, bilirkişi heyetinden alınan raporun ise karşılaştırmalı inceleme ve tespitler içermekle denetime ve dosya kapsamına uygun olduğu, hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 120.578,68 TL alacağın ihtarname konusu 82.436,66 TL’lik kısmının davalının temerrüt tarihi olan 07/04/2017 tarihinden, bakiyesinin ise dava tarihi olan 14/03/2018 tarihinden itibaren ayrı ayrı işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından söz konusu temliknameler geçerli kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmişse de, 28/07/2020 tarihinde yapılan HMK değişikliği gereğince sigorta kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda alacağın temliki yasaklandığından temliknamelerin geçersiz hale geldiğini, 5684 sayılı Sigortacılık Kanuna 28/07/2020 tarihinde eklenen ek 6. Maddede “(1) Bu Kanun uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da Hesaptan talep edilecek tazminat alacağı ancak; a) Alacaklı tarafından bizzat, b) Alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekâlet verdiği avukat vasıtasıyla, c) Alacaklının bizzat vekâlet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya avukatı vasıtasıyla, takip edilebilir. Takip yetkisi, sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlar ya da Hesap nezdinde yapılacak işlemleri kapsar. (2) Tazminat alacağı, sadece hak sahibine veya avukatına ödenir ve birinci fıkrada belirtilen kişiler de dâhil olmak üzere hiç kimseye devredilemez.” hükmünü içerdiğini, sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da hesaptan talep edilecek tazminat alacağının ancak hak sahiplerine veya avukatına ödeneceği ve aile üyeleri dahil hiç kimseye devredilemeyeceğinden söz konusu temliknamelerin hukuken geçersiz olduğunu, 28/07/2020 tarihinde Sigortacılık Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte sigorta uyuşmazlıklarında alacağın temlikinin yasaklandığını, temliknameler geçersiz hale geldiğinden mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunun tarafların ticari defterleri incelenmeden hazırlandığını, eksik incelemeye rağmen hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda tarafların ticari defterleri ve belgeleri incelenmeden yalnızca davacı tarafın sunduğu belgelere göre hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, zamanaşımı defiinin dikkate alınmadığını, TTK’nun 1420. maddesinde; “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” denildiğini, dava konusu faturaların 2017 yılına ait olup davacının taleplerinin zamanaşıma uğradığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan ve temlik alınan tazminat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigorta poliçeleri, fatura suretleri, temlik sözleşmeleri, davacı tarafından davalıya gönderilen noter ihtarnamesi ile davalı tarafından ihtarnameye verilen cevap, yargılama aşamasında sigorta eksperi, mali müşavir ve makine mühendisi bilirkişi heyetinden alınan 28/01/2020 tarihli rapor, mali müşavir bilirkişiden alınan 26/06/2021 tarihli rapor, mali müşavir, sigorta uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 16/06/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi heyeti raporunda; 98 adet araçtan 96 tanesine ilişkin fatura gönderildiği, 96 adet araca ilişkin tespit edilen hasar miktarının 104.632,91 TL + kdv olup, tazminatın kasko poliçesi kapsamına girdiği, araç sahiplerinin temlikname imzalayıp, hasarın onarımını ve ödemesini kabul etmesinden dolayı bu hasarların oluştuğu ve araç sahiplerinin de bu kazaları kabul ettiği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi raporunda; davacı defterlerinin incelendiği, dava konusu 98 adet temlik belgesi, araç plakası ve kasko poliçesi nedeniyle dava dışı kişi ve/veya şirketlerden 129.898,29 TL alacaklı olduğunun kayıtlı bulunduğu, davacının talebinin ise 122.772,10 TL olduğu, dava konusu 4 adet poliçe tutarının davacıya davalı veya dava dışı kişiler tarafından ödendiğinden davacının davalıdan 118.113,42 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan üçüncü raporda, davalı defterlerinin incelendiği, sigorta muhasebe sistemine göre davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının mali kayıtlarında yer almayıp, hasar dosyası içinde bulunacağı, davacı kayıtları esas alındığında alacağın ödemelerin mahsubu akabinde 120.578,68 TL olarak belirlendiği, davalı kayıtları esas alındığında davacı alacağının 106.487,74 TL olduğu, davalı tarafından belgeleri sunulmayan ancak davalının sunduğu delillere göre belirlenen 18.746,87 TL tutar ilave edildiğinde davacının alacağının 125.234,61 TL olarak belirlendiği, ödenen miktar mahsup edildiğinde nihai alacağın 120.578,68 TL olacağı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı tarafından davalıya gönderilen 30/03/2017 tarihli noter ihtarı ile 59 adet poliçeyle ilgili temlik edilen hiçbir faturanın ödenmediği,82.436,66 TL’nin 7 gün içinde ödenmesi talep edilmiş olup, anılan ihtar 31/03/2017 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir.
Anılan ihtara davalı tarafından verilen 07/04/2017 tarihli cevabi ihtarnamede ise dosyalarda eksik evrak bulunduğu, cam onarımlarının serviste yapılmadığının tespit edildiği, ödeme yapılabilmesi için temlikname asılları, temliknameyi verenlerin imza beyannameleri/imza sirküleri ile onarımın yapıldığı servislerin düzenlediği fatura suretlerinin gönderilmesi talep edilmiştir.
Davacı yan kasko sigortalı 98 adet aracın oto camındaki hasar nedeniyle oto camlarının değiştirildiğini, sigortalılar tarafından davalı kasko sigorta şirketinden olan cam hasarına ilişkin alacakların kendisine temlik edildiğini, davalı tarafından temlik edilen hasar bedellerinin ödemediğini iddia etmiş, davalı yan ise faturaların kendisine teslim edilmediğini, bir kısım hasar dosyalarında ödeme yapıldığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının kasko sigortalı 98 adet aracın hasarlı camını değiştirdiği, dava dışı sigortalılar tarafından anılan araçlara ilişkin kasko sigorta şirketinden olan hasar alacağının dava tarihinden önce davacıya temlik edildiği, davalının davacıya temlik edilen hasar alacağının doğduğu 98 adet aracın kasko sigortacısı olduğu hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, kasko sigortalı araçların cam hasarlarından davalının sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise cam hasarları nedeniyle oluşan hasar bedeli, sigortalılar tarafından cam hasar bedeline ilişkin alacağın davacıya temlik edilip edilemeyeceği, edilebilecek ise davacının davalıdan talep edebileceği bir tazminat olup olmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davalı yan aşamalarda dava dışı sigortalılar tarafından talep edilebilecek hasar tazminatının davacıya temlik edilemeyeceğini, 5684 sayılı Sigortacılık Kanuna eklenen ek 6. madde ile tazminat alacağının sadece hak sahibine veya avukatına ödeneceği, hiç kimseye devredilemeyeceğinin hükme bağlandığını savunmuştur.
İşbu dava 14/03/2018 tarihinde açılmış olup, davacının davaya dayanak yaptığı temlik sözleşmeleri dava tarihinden önceki tarihlidir. Davalı yanın anılan savunmasında bildirdiği 5684 sayılı Sigortacılık Kanunundaki değişiklik ise dava tarihinden sonra, 28/07/2020 tarihinde yapılmıştır.
Bu durumda, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununda yapılan ve tazminat alacağının hiç kimseye devredilemeyeceğine ilişkin temlik yasağına dair değişikliğin dava tarihinden sonra yapıldığı, anılan değişikliğin, değişiklik tarihinden önce yapılan temlik sözleşmelerini geçersiz hale getirmeyeceği, davacının yasal değişiklik tarihinden önce akdedilen temlik sözleşmelerine dayanarak davalı kasko sigorta şirketinden tazminat talep edebileceği gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, yargılama aşamasında alınan ikinci bilirkişi raporu davacı defterleri, üçüncü bilirkişi raporu ise, davalı defterleri incelenerek hazırlanmış olup, davalı vekilinin tarafların ticari defterleri incelenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna yönelik istinaf itirazı yerinde değildir.
Hükme esas alınan 3. Bilirkişi raporunda davalı kayıtları ve davalının sunduğu deliller gözetilmek suretiyle davacının dava tarihi itibarıyla davalıdan talep edebileceği tazminat miktarı tespit edilmiştir. Anılan rapor ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Hal böyle olunca, mahkemece bilirkişi heyetinden alınan üçüncü raporun ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, davacının işbu davaya dayanak yaptığı temlik sözleşmeleri 2017 yılına ait olup, kasko sigortalı araçlarda giderilen cam hasarının da anılan yıla ait olduğu görülmüştür. İşbu dava ise 14/03/2018 tarihinde açılmıştır. Bu durumda TTK’nun 1420. Maddesi uyarınca alacağın muaccel tarihinden başlayarak 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı da yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 8.236,72 TL harçtan peşin alınan 2.060,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.176,72 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.18/10/2023

Başkan Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.