Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/33 E. 2023/409 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 201 Esas 2021/ Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/33
KARAR NO : 2023/409

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :29/09/2021
NUMARASI : 2021/108 Esas 2021/575 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 09/02/2021
KARAR TARİHİ : 16/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2023

Taraflar arasındaki tespit davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağının bulunduğu … .. Ltd. Şti.’nin önce tür değiştirerek A.Ş. olduğunu, daha sonra da kısmen bölünme kararı alındığını, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 03/03/2020 tarihinde yapılan ilan üzerine alacakların teminatlandırılması için ihtarname çekildiğini ancak davalı tarafça olumsuz cevap verildiğini, TTK 174 ve 175 maddeleri gereğince alacaklının alacağının teminata bağlanması gerektiğini, müvekkilinin alacağını teminata bağlamadan ihbar olunan müdürlükçe tescil işlemi gerçekleştirildiğini, müvekkilinin davalı tarafından müvekkiline satılan … parselde kayıtlı taşınmazda inşa edilecek binadaki … nolu bağımsız bölümün teslim edilmemesinden kaynaklanan 537.134,93 TL alacağı ile 28/06/2018 – 01/10/2020 dönemine ilişkin mahrum kalınan kira bedelleri ve faizi toplamı olan 84.713,45 TL alacağının bulunduğunu iddia ederek müvekkil alacaklarının TTK 174 ve 175 maddeleri gereğince teminata bağlanmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 09/07/2021 tarihli duruşmada da toplam 621.851,38 TL alacağın teminata bağlanması için iş bu davayı açtıklarını, davanın tespit davası olduğunu, 29/09/2021 tarihli duruşmada da davayı müvekkilinin alacaklarının teminata bağlanmasının gerekip gerekmediği, bağlanması gerekiyorsa hangi miktar alacak üzerinden teminata bağlanması gerektiğinin tespiti için dava açtıklarını, eda davası açmadıklarını bildirmiştir.
CEVAP
Davalı … Anonim Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın konusunu, … … A.Ş.’nin kısmı bölünmesi suretiyle … Anonim Şirketi’nin kurulmasında, diğer davalı ile müvekkilin de teminat göstermesi ve malları üzerine ihtiyati tedbir konulması talebi oluşturduğunu, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından ve dilekçe eklerinden de anlaşılacağı üzere, bölünme ile alacaklıların alacaklarının tehlikeye düşmediği ispatlandığından alacakların teminat altına alınması yükümünün ortadan kalktığını, bu nedenle de Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tesciller yapıldığını, bölünme için gerekli 3 ilanın da yapıldığını, bölünme için gerekli tüm belgeler ticaret sicil müdürlüğüne sunulduğunu, bölünmenin kabulüne ilişkin genel kurul kararının da ilan edildiğini, bölünme aşamasında bir hukuka aykırılık olsa idi bunun ticaret sicilince tasdikinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkili … Anonim Şirketi’nin kuruluş ilanından da görüleceği üzere, kısmı bölünme anında, … Anonim Şirketi’ne devredilen … parsel’deki taşınmazın değeri 16.265.000,00 TL (toplam 100 pay) olup, kurulan şirket sermayesi de bu meblağda olduğunu, müvekkil şirketin kuruluş aşamasında tüm hisselerin de yine … … A.Ş. adına kayıtlı olduğunu, daha sonra 07.05.2020 tarihinde 6.506.000,00 TL sermaye karşılığı 40 adet payını …’a, 9.759.000,00 TL sermaye karşılığı 60 adet payını, …’a devrederek … … A.Ş.’nin müvekkil … Anonim Şirketi’nden çekildiğini, müvekkili … Anonim Şirketi’ne geçen taşınmazın tüm bedeli olan 16.265.000,00 TL, ekli mizandan ve yevmiye kaydından da görüleceği üzere … … A.Ş.’ye döndüğünü, bu nedenle de bölünmenin şirket alacaklılarına hiç bir menfi tesirinin olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını, davacının iddia ettiğinin aksine malvarlığı kaçırma durumu olmadığı gibi … … A.Ş.’nin en kıymetli taşınmazının devredildiği iddiasının da afaki, gerçeklerden uzak olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … …. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescillerin yapıldığını, bölünme için gerekli 3 ilanın da yapıldığını, bölünme için gerekli tüm belgeler ticaret sicil müdürlüğüne sunulduğunu, bölünmenin kabulüne ilişkin genel kurul kararının da ilan edildiğini, 3 ay geçtikten sonra davacı tarafından istemde bulunulduğunu, şirketin bölünmesi ile şirkete ait mallar yönünden sadece %10 a tekabül eden malların diğer davalı şirkete devredildiğini, müvekkili şirket tüm malların % 90 lık kısmı ile hali hazırda ticaretine devam ettiğini, bu nedenle de bölünmenin davacının alacaklarına menfi hiç bir tesirinin olmadığının anlaşılacağını, davacının iddia ettiğinin aksine malvarlığı kaçırma durumu olmadığı gibi müvekkil şirketin en kıymetli taşınmazının devredildiği iddiasının da afaki, gerçeklerden uzak olduğunu, davacının kesinleşmiş herhangi bir alacağı söz konusu olmadığı için kesin olmayan alacak talebi ile müvekkil şirketten teminat göstermesi talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, davacının rayiç kira tazminatı talebi karşısında müvekkili şirket tarafından davacıya taşınmaz satışı yapılmadığı gibi davacıya hiç bir şekilde teslim konusunda garanti verilmediğini, nitekim davacı tazminat talep etmiş olduğu taşınmazı müvekkili şirketten satın almadığını, dava dışı …’ den satın aldığını, müvekkili şirketin taşınmazı satmış olduğu …’e mevcut ekonomik koşullara göre inşaatın teslim süresinin 2020 yılı sonunda olacağına ilişkin anlaşma yapıldığını, davacıya satışı yapılırken de … tarafından bu husus belirtilerek satış yapıldığını, dava dışı … ile yapılan protokole göre de dava dışı … bu durumu kabul ettiğini, davacının kira tazminatı alacağı da olmayacağından teminat talebinin hukuki dayanağı da olmadığını, müvekkili şirketin tüm sermayesi hali hazırda 16.265.000,00 TL olduğunu, davacının alacağını karşılayacak nitelikte olduğunu, müvekkili şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi ve ticaret sicil kayıtlarının incelenmesi halinde bu hususu açıkça anlaşılacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; şirket bölünmesi durumunda alacaklının alacağının TTK 175 maddesi gereğince teminata bağlanmamış olması halinde alacaklının TTK 176/2 maddesi gereğince bölünmeye katılan şirkete karşı alacak talebiyle başvuru imkanın bulunduğu, alacağın tahsili için dava açma imkanı olan durumda teminata bağlanması talebiyle dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafından yukarıda açıklandığı üzere alacağın teminata bağlanması yönünde eda davası değil teminata bağlanması gerektiğine yönelik maktu harç yatırılarak tespit davası açıldığı, eda davası açılabilecek durumda tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı gerekçeleriyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eldeki davanın bölünme nedeniyle tehlikeye düşen müvekkili alacaklarının teminata bağlanmasına ilişkin tespit davası olup, mahkemece TTK.nun 166-175.maddeleri arasındaki emredici hükümleri dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, söz konusu maddeler uyarınca alacağın teminata bağlanması konusunun bölünme kararı alınmadan önce halledilmesi gerekin bir ön sorun olarak düzenlendiği ve teminat sorunu çözülmeksizin bölünme kararının alınamayacağını, davalı yanın alacaklarının teminata bağlanması için yaptıkları başvurunun sonuçsuz kaldığını bu nedenle dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, davalı … …. A.Ş.’nin sahibi olduğu taşınmazın diğer davalıya aktardığını, bu işlemin kanun dolanılarak mal kaçırmaya yönelik olduğunu, yine bölünme nedeniyle müvekkilinin davalı … … A.Ş’den olan kira alacaklarının konusunun tehlikeye düştüğünü, adı geçen davalının müvekkilinin satın aldığı bağımsız bölümü teslim etmeyerek temerrüde düştüğünü bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; alacağın TTK 174 ve 175 maddeleri gereğince teminata bağlanması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, taraflar arasındaki ihtarnameler, Çankaya Belediyesi cevabi yazıları vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Davacı yanın gerek dava dilekçesindeki gerekse yargılama sırasındaki beyanlarından eldeki davanın, davalı … …. A.Ş.’nin bölünmesi nedeniyle adı geçen şirketten olan alacaklarının TTK 174 ve 175 maddeleri gereğince teminata bağlanması gerektiğinin tespiti talebiyle açıldığı ve bu haliyle tespit davası niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen, tespit davası; bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi için açılan bir dava türüdür. Tespit davası eda davasının öncüsü durumunda olup, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, eda davası açılması mümkün olan hallerde davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması şarttır. Hukuki yararın varlığının kabulü için ise, talepte bulunanın hakkının tehlike altında bulunması ve verilecek bu tespit kararının bu tehlikeyi bertaraf edici nitelikte bulunması gereklidir.
Davacının tespit davası ile istediği hukuki korumanın diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabilmesi halinde tespit davası açmakta hukuki yararının var olduğundan söz edilemez. Tespit davası öncü davadır. Eda davasından hasıl olacak sonuç tespit davası ile elde edilme yoluna gidilemez. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için bağımsız bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur, Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Anılan kuralın geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hükmün etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur.
HMK’nun 114/1.h maddesi uyarınca hukuki yararın bulunması dava şartı olup, HMK’nun 115. maddesi uyarınca hukuki yararın bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır.
Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukuki koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvuru esnasında hukuken korunacak bir yararın bulunmasıdır.
Dosya kapsamından, davalı … ….. A.Ş.’nin TTK 159 ve devamı maddeleri gereğince bölünerek diğer davalı … .. A.Ş.’nin kurulduğu, davacının teminata bağlanmasını talep ettiği alacağı teminata bağlanmadığı anlaşılmakla birlikte, şirket bölünmesi durumunda alacaklının alacağının TTK 175 maddesi gereğince teminata bağlanmamış olması halinde alacaklının TTK 176/2 maddesi gereğince bölünmeye katılan şirkete karşı alacak talebiyle başvuru imkanın bulunduğu, alacağın tahsili için eda davası açılabilecek durumda tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/03/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.