Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/287 E. 2022/1556 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/287 Esas 2022/1556 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/287
KARAR NO : 2022/1556

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ… 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2021
NUMARASI :2021/528 Esas 2021/934 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 16/09/2021
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2022

Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı borçlu ….Şti.nin müvekkili bankanın … Şubesi nezdinde akdettiği Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi uyarınca; dava dışı borçlu şirkete nakdi, gayri nakdi krediler kullandırıldığını, borçlu şirket tarafından nakdi kredilerden kaynaklanan borçların borçlu şirkete keşide edilen kat ihtarnamesine rağmen ödenmemesi üzerine borçlu şirket hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipler başlatıldığını, rehnin konusu … plakalı araçların satışının sağlandığını ancak … plakalı aracın satışının sağlanamadığını ve takibinin hali hazırda derdest durumda olduğunu, takip kapsamında borçlu ….Şti.nin adresine ödeme emri tebliğ edilemediğini, Ankara 3.İcra Müdürlüğünce ”UYAP kayıtlarında borçlu şirketin terkin olarak görülmüş olduğu, öncelikle şirketin ihyasının gerektiği” gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, bu nedenle ticaret sicilinden resen terkin edilerek, taraf ehliyetini ve tüzel kişiliğini kaybeden borçlu şirket açısından takibin kesinleştirmesi ve icra takip işlemlerine devam edilmesinin mümkün olmadığını, …nün TTK.geçici madde 7’ye dayalı işlemi sonucu borçlu şirketin müvekkili bankaya borcu bulunmasına rağmen tüzel kişiliğinin sona erdirildiğini, tüzel kişiliğinin ihyası için kanunda her ne kadar 5 yıl içerisinde ihya davasını açılabileceği belirtilmişse de borçlu şirketin mal varlığının terkin tarihinden itibaren on yıl içerisinde hazineye intikal edecek olması ve bu durumda dava dışı borçlu şirketten alacağı bulunan müvekkili bankanın hak kaybına uğrayacak olması nedeniyle müvekkili bankanın, terkin tarihinden itibaren on yıl içerisinde ihya davasını ikame edebileceği, dava dışı borçlu ….Şti.nin ticaret sicilinden resen terkin edilmesi işlemi nedeniyle zarar gören müvekkili banka için haklı nedenler bulunduğunu ileri sürerek borçlu şirketin müvekkili banka açısından ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava konusu şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Geçici 7.maddesi kapsamında 23/01/2014 tarihinde resen terkin edildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun Geçici 7.maddesinin b bendinde ”Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce veya yürürlük tarihinden itibaren iki yıl içinde münfesih olan anonim ve limited şirketler”in de tasfiye usulüne uyulmaksızın ticaret sicilinden kayıtlarının silineceğinin düzenlendiğini, daha sonra 30/12/2012 tarihinde 28513 sayılı Resmi Gazetede ”Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” yayınlandığını, ….Şti.nin müdürlüklerine bildirilen son adresinin ”9.Cadde No:21/B Demetevler Yenimahalle/Ankara olduğunu, şirket adresine kapatılma nedenine ilişkin TTK.nin Geçici 7.maddesinin 4.fıkrasının a bendi uyarınca 03/10/2013 tarihinde çıkarılan tebligatın ”taşınmış” notuyla iade olduğunu, ihtarın ayrıca, 07/10/2013 tarihinde 8420 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, TTK Geçici madde 7/4-a uyarınca, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçtiğini, TTK.Geçici 7.maddede olağanüstü bir tebligat yolu öngörüldüğünü, TTK.nın Geçici 7.maddesindeki tebligata dair hükümlerin, 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre hem özel hüküm hem de sonraki hüküm niteliğinde olduğundan, TTK.Geçici 7.madde hükümlerinin uygulanması gerektiğini, şirketin terkin tarihinde; şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının müdürlükleri tarafından bilinmesi mümkün olmadığından …nün, işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, mahkemece şirketin TTK.nin Geçici 7.maddesindeki düzenlemeye göre terkin edilmemesi gerektiğine kanaat getiriliyorsa, şirketin ihyasına karar verilmesini, bu durumda ek tasfiyeye karar verilmeyip şirketin ihyasının gerektiğini, resen terkinin hukuka uygun olduğuna kanaat getiriliyorsa, TTK.nin 547.maddesi uyarınca ek tasfiyeye karar verilmesi ve TTK.nin 5472.maddesi gereğince tasfiye memuru atanması gerektiğini belirterek davanın süre yönünden reddine karar verilmesini, ek tasfiyeye karar verilmesi halinde TTK.nin 547/2.maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; TTK’nın geçici 7. maddesi gereği ticaret sicilinden re’sen terkin olunan şirket tüzel kişiliğinin ihyası istemiyle açılan davada; getirtilen ticaret sicil kayıtlarına göre yapılan işlemlerin geçici 7. maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre yerine getirilmediği, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilere ihtar gönderilmediği gibi, davalı … sicil müdürlüğünce ihyası istenilen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilme sebebiyle silinmesinin kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işleminin usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının ihya davası açmakta hukuki yararının bulunduğu, yapılan terkin işleminin usul ve yasaya aykırı olduğundan dava açmak için aranan 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda aranmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, ihya sebebine göre tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına, ihyası istenen şirketin terkininde davalı sicil kusurlu olup işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden davalı sicil aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın geçici 7/15. Maddesindeki hükme aykırı bir biçimde ilk derece mahkemesince 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmayan davanın reddine karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından ihyası istenen şirkete ihtarın usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, ancak ihtarın taşınmış kaydı ile iade edildiğini, ihtarın ayrıca 07.10.2013 tarihli TTSG’de ilan edildiğini, şirketin adres değişikliğine ilişkin tescil zorunluluğunu yerine getirmediğini, basiretli tacir gibi davranmadığını, şirketin terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının Müdürlükleri tarafından bilinmesi mümkün olmadığından temsilcisi olduğu kurumun işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, ilk derece mahkemesince ihya kararını Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2021/9390 Esas sayılı icra takip dosyası ile sınırlı vermesine rağmen TTK’nın 547/2. Maddesini göz ardı edip şirkete tasfiye memuru atamadığını, terkinin mevzuat hükümlerine uygun gerçekleştirildiğini, müvekkili bu davalarda yasal hasım konumunda olduğundan aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine de hükmedilemeyeceğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili, davalının istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca re’sen terkin olunan limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Dosya kapsamından; ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23.01.2014 tarihinden itibaren 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 16.09.2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuştur. Ne var ki terkin işlemi TTK’nın geçici 7. Maddesinde belirtilen prosedüre uygun olarak yapılmadığından usulsüz terkin işlemi sebebiyle dava tarihi itibarıyla 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gözetilmemiştir. Şöyle ki; münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirketin taraf olduğu icra takibinin derdest bulunduğundan bahisle şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesince, davacı kurum tarafından ihyası istenen şirket aleyhine başlatılan icra takibinde taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden şirketin ihyasının istenilmesinde hukuki yararının bulunduğu, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi ve gerek tebliğin 6. maddesinde müdürlük tarafından yapılacak tebliğin şirketin kayıtlı son adresine ve temsil ve ilzama yetkili kişilere yapılması gerektiği açıklanmış olmasına rağmen davalı müdürlük tarafından …. Şti.’nin yetkili temsilcisi…’e ihtar yapılmaksızın kanunda öngörülen usule ve kanunda terkin sebebi olarak sayılmayan oda kaydının silinmesi sebebine istinaden hukuk aykırı olarak ihyası istenen sicilden terkin edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, şirketin ihyasına karar verilmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır. Davacı tarafından ihyası istenen şirket aleyhine kredi alacağının tahsili için şirketin terkin tarihinden sonra 04.08.2021 tarihinde başlatılan Ankara 3. İcra Müdürlüğü’nün 2021/9390 Esas sayılı icra takip dosyasında şirketin sicilden re’sen terkin edildiğini, icra takip işlemlerine devam edilmesi mümkün olmadığından şirketin ihyası için eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tututalamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı ilamı)
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı sicil tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında icra takibi bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz.
Öte yandan davalı sicil müdürlüğü geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsil ve ilzama yetkili…’e ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak dosyada yer alan ticaret sicili kayıtlarına göre ihyası istenen şirket halen faal iken davalı sicil terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesince şirkete tasfiye memuru atanmaksızın şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalı sicilin bu yöndeki istinaf sebebine itibar edilmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2017 tarih ve 2016/8629 esas 2017/6341 karar sayılı emsal içtihatı). Ne var ki davalı sicil müdürlüğünün usulsüz terkin işlemi sebebiyle ihya edilen şirkete tasfiye memuru atanmadığı halde ilk derece mahkemesince şirketin tam ihyasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin kararı kendi içinde çelişkili hale getirecek biçimde icra takip dosyası ile sınırlı olacak şekilde ihyasına karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı sicil müdürlüğünün bu yöndeki istinafının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca, davalı sicil tarafından TTK’nın geçici 7.maddesinde sayılmayan 5174 sayılı oda kaydının silinmesi sebebine dayalı olarak dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkini anılan yasa maddesine açıkça aykırı olduğu gibi terkin işlemleri aynı maddenin 4/a maddesindeki usule aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda davanın açılmasına sebebiyet veren ve yargılama sonunda haksız olduğu anlaşılan davalı sicil aleyhine HMK’nın 326. Maddesi gereği yargılama giderlerine ve yargılamada vekil ile temsil olunan davacı banka yararına vekalet ücretine hükmedilmesi de yerinde görülmüş, davalının bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı … Sicil Müdürlüğü temsilcisinin istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince, şirketin icra takip dosyası ile sınırlı olarak ihyasına ilişkin verilen kararın HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılmasına, davanın kabulü ile …. Şti.’ni ihyasına dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-İstinafa başvuran davalı sicil müdürlüğü temsilcilerinin öteki istinaf sebeplerinin esastan reddine, istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarih ve 2021/528 Esas-2021/934 Karar sayılı Kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği KALDIRILMASINA,
B) 1- Davanın KABULÜNE,
2- Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı olup ticaret sicilinden davalı … Müdürlüğünce TTK.geçici 7.maddesi uyarınca resen terkin edilen … Şirketi tüzel kişiliğinin İHYASINA, Ticaret Siciline yeniden tescil ve ilan edilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,4 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvuru harcı, 59,30TL peşin harç, 33,10TL davetiye ve posta gider olmak üzere toplam 151,70TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak yargılamada vekil ile temsil olunan davacı tarafa verilmesine,
6-HMK 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde kendisine iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri, 64,60 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 285,30 TL istinaf giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, kullanılmayan istinaf gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.