Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/279 E. 2023/888 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/279 Esas 2023/888 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/279
KARAR NO : 2023/888

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10.01.2019
NUMARASI : 2015/677 Esas -2019/26 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit – İstirdat – İpoteğin Fekki
DAVA TARİHİ : 21/04/2015
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/06/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit, istirdat, senet iadesi ve blokelerin kaldırılması istemlerine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı menfi tespit, istirdat ve senet iadesi davasının reddine, blokelerin kaldırılması davası konusuz kaldığından bu talebin esasın hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … Şti. ‘nin davalı bankadan kullanmış olduğu krediye 120.000,00 TL kefalet limiti üzerinden kefil olduğunu ve hem asıl borçlunun hem de kendi kefalet borcunun teminatı olmak üzere Ankara-Etimesgut ilçesinde bulunan taşınmazı üzerinde 120.000,00 Tl limitle ipotek tesis ettiğini, müvekkilinin davalı banka nezdinde vadesiz hesap açtırıp kredi kartı aldığını ve toplam 300.000,00 TL değerinde 3 adet senedini tahsil cirosu ile davalı bankaya senet tevdi bordrosu ile tevdi ettiğini, senet teslimi sırasında senetlerin dava dışı firmanın kredi borcuna karşılık teminat alındığına dair yazılı veya sözlü bir bildirimde bulunulmadığını, bu senetlerden 28.02.2015 vade tarihli ve 100.000,00 TL bedelli senedin davalı bankaca tahsil edildiği halde bu bedelin müvekkiline verilmediğini, müvekkili tarafından davalı bankaya TBK’nın 101. maddesi uyarınca Ankara 3. Noterliği’nin 06.03.2015 tarihli ihtarname ile müvekkilinin kredi kartından doğan 5.500,00 TL borcunun tahsil edilen senet bedelinden mahsubu ile bakiye senet tahsilatının dava dışı firmaya olan kredi kefalet borcu ile ipotek borcu limitinden düşülmesinin ve 30.03.2015 ve 30.04.2015 vade tarihli iki adet senedin iadesinin talep edildiğini, davalı bankanın 20.03.2015 tarihli cevabi yazısında müvekkilinin kefaletinden vazgeçtiğinden bahisle kabul edilmediğinin, temlik cirosu ile devralınan senetlerin bankaya rehinli olduğunun ve asıl borçlu şirketin 756.683,00 TL borcunun bulunduğunun bildirildiğini, senet bedelinin tahsil edildiği 02.03.2015 tarihinden 17 gün sonra kredi kartı borcunun da müvekkilinin vadesiz hesabından karşılanarak müvekkilinin gecikme faizi ödemek durumunda bırakıldığını, davalı bankanın tahsil ettiği iki adet senet bedelinin de müvekkilinin vadesiz hesabında blokede tuttuğunu ve ödeme yapmadığını, müvekkilinin vadesiz hesabında 30.03.2015 tarihi itibarıyla 189.234,19 TL bulunduğunu, ancak hesap üzerindeki bloke sebebiyle müvekkilinin bu parayı çekemediğini, dava dışı asıl borçlu şirketin kredi hesabı açık olup henüz kat edilmediğini ve müvekkilinin de kefalet ve ipotek borcunun 120.000,00 TL limitle sınırlı olduğunu, müvekkilinin kefalet limitinin üzerinde kalan ve davalı bankaca bloke konulan müvekkilinin vadesiz hesabındaki 74.500,00 TL nin müvekkiline ödenmesi gerekirken ödenmediğini, kaldı ki vadesiz hesabındaki bloke sebebiyle müvekkilinin taşınmazı üzerindeki ipoteğin de fek edilmesi gerektiğini ileri sürerek müvekkilinin davalı bankaya borcunun bulunmadığının tespitine, müvekkiline ait hesap üzerine davalı bankaca konulan blokenin kaldırılarak, haksız bloke konulan 74.500,00 TL’nin senedin tahsil tarihi olan 30.03.2015 tarihinden itibaren TCMB avans faizi oranı üzerinden işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davalı bankaya tahsil amacıyla tevdi olunan 30.04.2015 vade tarihli ve 100.000,00 TL bedelli senedin davalı bankaca tahsil edilmesi halinde tahsil edildiği tarihten itibaren TCMB avans faizi oranından işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, senet bedellerinin tahsili ile kefalet borcu sona eren müvekkilinin taşınmaz kaydına konulan ipoteğin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iadesini istediği toplam 3 adet senet bedeli toplamı 300.000,00 TL ile 120.000,00 TL bedelli ipoteğin fekkini talep ettiği bu davada dava değerini 420.000,00 TL olarak gösterip bu miktar üzerinden harç yatırması gerekirken eksik harç yatırarak bu davayı açtığını, davacının, dava dışı … ..Ltd. Şti’nin müvekkili banka ile imzalamış olduğu genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesine 120.000,00 TL limitle müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, asıl borçlu şirketin banka tarafından kullandırılan kredilerde henüz bir temerrüt hali bulunmadığından yasal takip işlemlerinin henüz başlatılmadığını, ancak firma yetkililerinin kaybolması nedeniyle halen meri de olsa kredilerin tahsilinin tehlikeye girdiğini, davacı tarafından tesis edilen ipoteğin ipotek akit tablosunun içeriğinden de anlaşılacağı üzere kefaletten bağımsız olup doğrudan asıl borçlu şirketin kredilerinin teminatını teşkil ettiğini, ipotek resmi senedindeki kefaletin ve kredi sözleşmesindeki kefaletin birbirinden bağımsız olduğunu, davacı tarafından kredinin teminatı olarak tesis edilen ipoteğin de davacının kefaletinin teminatı olmadığını, davacının bankaya temlik cirosu ile devrettiği senetler üzerinde genel kredi sözleşmesinin 70. maddesi gereği müvekkilinin tahsil için verilen bu senetler bakımından da rehin takas ve mahsup hakkına sahip olduğunu, kaldı ki davacının vermiş olduğu senet tevdi bordrosunda söz konusu senet bedellerinin borçlarına mahsubu hususunda müvekkili bankayı açıkça talimatlandırdığını, nitekim müvekkili banka tarafından tahsil olunan davacıya ait 3 adet senet bedeli 300.000,00 TL nin davacının müvekkili banka nezdindeki hesabına yatırıldığını, bu tutarın 240.000,00 TL ‘si üzerine davacının kredi sözleşmesindeki ve ipotek resmi senedindeki kefalet akitleri çerçevesinde müvekkili bankanın rehin takas ve mahsup blokesinin işlendiğini, bakiye kısmından davacının müvekkili bankaya ait kredi kartı borçlarının tahsil edildiğini, kalan tutarın davacı tarafından çekildiğini davacının iddiasının aksine asıl borçlu şirketin borçlarından dolayı sorumluluğunun 120.000,00 TL olmayıp genel kredi sözleşmesi ve ipotek resmi senedinin 5. maddesi gereği 240.000,00 TL olduğunu, kaldı ki davacı müvekkili bankadan kullanmış olduğu tüketici kredisinden doğan borcu da sona ermediğinden ipoteğin fekkinin söz konusu olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının 17/11/2011 tarihinde müteselsil kefilliğe ilişkin kefalet sözleşmesini yazılı olarak imzaladığı, TBK’nun ise 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle eş rızasına gerek olmadığı, kefaletin geçerli olduğu, davacının 17/11/2011 tarihinde 120.000,00-TL’na kadar müteselsil kefilliğinden dolayı, 120.000,00-TL de ipotek nedeniyle olmak üzere toplam 240.000,00-TL sorumluluğunun bulunduğu, davacı vekilinin 28/02/2021 tarihli talep açıklama dilekçesinde “Menfi tespit talebimiz: Dava açıldığı tarih itibariyle müvekkilin kefil olduğu dava dışı … …. Şti.’nin borcu henüz muaccel olmamasına rağmen, davalı bankaca müvekkilin ihtarnamesine verilen 20/03/2015 tarihli cevabi yazıda, dava dışı firmanın 756.683,00-TL. riski bulunduğu bildirilmiştir. Müvekkilin kefaletten kaynaklanan sorumluluğu 120.000,00-TL. ile sınırlı olduğuna göre aradaki fark olan 636.683,00-TL’ lık riskten dolayı müvekkilin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu miktar yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekmektedir.” şeklindeki beyanı ile menfi tespit davalarının dava değerinin 636.683,00-TL olduğunu bildirdiği ve bu rakam üzerinden peşin dava harcı yatırdığı, davalı bankanın 20/03/2015 tarihli yazısının incelenmesinde “… Diğer yandan … …. Şti.’ne kullandırılan kefaletinizin bulunduğu kredilerine ilişkin 756.683,00-TL riski bulunmaktadır.” şeklindeki yazıdaki ifadesi ile bankanın kefaletinden dolayı davacıyı 756.683,00-TL miktarlı alacağından sorumlu tuttuğunun anlaşıldığı, dosya kapsamına göre davalı bankanın … …. Şti.’ne kefaleti nedeniyle 120.000,00-TL ve ipotek nedeniyle120.000,00-TL olmak üzere toplam 240.000,00-TL sorumlu olduğunu bildirdiği, davacının ise hem sözleşmedeki kefalet hem de ipotek nedeniyle sorumluluğunun yalnızca 120.000,00-TL sınırlı olduğunu ileri sürdüğü, davacının sorumluluğu hakkında davalı banka tarafından 240.000,00-TL’nın üzerinde bir miktarda bir sorumluluk izafe edilmediğinden davacının kefaleti nedeni ile menfi tespit davasına konu edilen 636.683,00-TL’den bakiye 516.683,00-TL’lik kısmına ilişkin menfi tespit istemi yönünden hukuki yararı bulunmadığı, hukuki yararın bulunması dava şartı olduğundan yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği ve hakim tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınacağı, 02/04/2010 tarihli genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesinin 62. maddesinde “… Müşterinin bankanın yurt içi ve yurt dışındaki şubelerinde mevcut olan ve olabilecek her türlü alacağı, mevduat hesapları, döviz tevdiat hesapları, yatırım hesapları, bloke hesapları, …. ve avallerden dolayı ödenmesi gereken paralar, ayrıca müşterinin bankaya karşı işbu sözleşmeden ve veya herhangi bir sebepten doğmuş ve doğacak alacakları için rehin hakkına ve müşteri tarafından kendisine emaneten veya serbest depo edilmek suretiyle verilen veya herhangi bir zaman ve şekilde nezdinde bulunabilecek olan bütün senetler,…. Üzerinde hapis hakkına sahiptir. …. Banka, üzerinde rehin veya hapis hakkı bulunan her türlü alacaklar ve değerlerin bir bölümünü veya tamamını bloke hesaba alıp almamakta, bloke hesaba alınan paralara faiz yürütüp yürütmemekte ve faiz oranını tayinde serbesttir…”, 70. maddesinde “… maddedeki limite kadar müteselsil kefil olarak yükümlenir. Kefalet tutarına ana paranın faizi, ana para ve akdi faizler için hesaplanacak temerrüt faizi, komisyon ve her türlü masraflar ve vekalet ücreti ilave edilecek, kefilin sorumluluğu bütün bu hususları kapsayacaktır… Kefil, lehine gelmiş olan havalelerin kendisine ihbarda bulunulmadan önce banka tarafından adına kabulünü ve adına açılacak bir hesaba veya mevcut hesabına alacak kaydedilmesini ve havale tutarı üzerinde bankanın rehin hakkını ve kefilin bankaya karşı her ne sebepten doğmuş olursa olsun her türlü borçlarıyla, kendisine ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın mahsup hakkını kabul eder. … Kefil, borcun müşteri için her ne nedenle olursa olsun muaccel olması halinde, kendisine herhangi bir ihbarda bulunulmaksızın kefalet borcunun da muaccel olacağını kabul eder. … Kefil, teminatlarla ilgili 59 ve 60. maddeleri ve banka alacağının takip tahsili ile ilgili 75-86. maddeleri (bu maddelerle sınırlı olmamakla birlikte) arasındaki hükümleri dahil, banka ile müşteri arasındaki işbu sözleşmenin maddelerinin tamamının kendisi hakkında da aynen uygulanmasını, maddelerdeki borçluyu borç altına sokan tüm hususları aynen garanti ve taahhüt ettiğini beyan ve kabul eder.” şeklinde hükümler bulunduğu, sözleşmedeki anılan hükümler nedeniyle bankanın davacının bonoları üzerine bloke koymasının sözleşmeye uygun olduğu, bu nedenle davacının blokelerin kaldırılması istemi haklı görülmediği, davacı …’nun cirantası olduğu 3 adet toplamda 300.000,00-TL tutarındaki bono bedellerinin tahsil edilerek bu tutardan dava dışı firmaya kefaleti ve banka lehine tesis edilen ipotek nedeniyle dava dışı firmanın bankaya olan borcundan 238.180,17-TL tutarında tahsilat yapıldığı, kalan kısmın ise davacıya ödendiği anlaşılmıştır.Davacının kefaleti nedeni ile dava dışı … …. Şti.’nin kredi borcundan kaynaklı olarak davalı bankaya sorumluluğunun bulunduğu, yargılama sırasında tahsil edilen senet bedeli ile ipotek borcunun kapatılıp ipoteğin fek edildiği, buna göre davacının menfi tespit davasına konu edilen 636.683,00-TL’den 120.000,00-TL’lik kısmına ilişkin menfi tespit isteminde haklı olmadığı, yukarıda hukuki yararının bulunmadığı miktar ayrık tutulmak üzere 120.000,00-TL’lik miktarlı menfi tespit isteminin sübut bulmadığı, davacının kefaleti ve ipotek nedeniyle genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine müteselsil kefillik nedeniyle bu bono bedellerinin davalı bankaca tahsil edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından davacının senetlerin iadesi, senetlerden tahsil edilenlerin bedellerinin istirdatına yönelik davasının reddi gerektiği, davacının hesapları üzerine bloke konulmasının sözleşme hükümlerine uygun olduğu, sözleşme koşullarına göre bankanın bunu yapma yetkisinin bulunduğu, ancak davalı vekilinin 05/12/2018 tarihli dilekçesinden yargılama sırasında hesaplar üzerinde blokenin kaldırıldığının anlaşılmış olması nedeniyle buna ilişkin talebin konusuz kaldığı gerekçeleriyle davacının kefaleti nedeni ile menfi tespit davasına konu edilen 636.683,00-TL’den 120.000,00-TL’lik kısmına ilişkin menfi tespit isteminin sübut bulmadığından reddine;, bakiye 516.683,00-TL’lik kısmına ilişkin menfi tespit isteminin ise HMK’nun 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile usülden reddine; davacının 74.500,00-TL’nin istirdadına ilişkin davasının reddine: davacının 30/04/2015 vade tarihli 100.000,00-TL bedelli senedin iadesine ve senedin tahsil edilmesi halinde bedelinin istirdadına ilişkin davasının reddine; davacının banka hesaplarındaki blokelerin yargılama sırasında kaldırılmış olması nedeni ile buna ilişkin talebin konusuz kalmasından dolayı bu talebin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin asıl borçlu şirketin kullandığı kredi sebebiyle genel kredi sözleşmesine 120.000,00 TL limitle kefil olduğu gibi aynı kredi alacağı sebebiyle yine 120.000,00 TL üzerinden ipotek tesis ettiğini, müvekkilinin davalı bankaya karşı genel kredi sözleşmesinden bağımsız olarak 120.000,00 TL değerinde ipotekten kaynaklı bir kefaletinin söz konusu olmadığını, yani asıl borçlu şirketin kredi borcunun sadece 120.000,00 TL lik kısmından müvekkilinin sorumluluğunun söz konusu olduğunu, her iki işlemin birbirinden bağımsız olduğunu iddia eden davalı bankanın bu konuda müvekkilini bilgilendirmediğini, davalı bankaya senet tevdi sırasında hiçbir şekilde dava dışı firmanın kredi alacağının teminatı olmak üzere bu senetlerin alındığını müvekkiline davalı bankanın yazılı veya sözlü bildirmediğini, senetlerin tahsil cirosu ile verildiğine ilişkin senet tevdi bordrosu şube kayıtlarında yer aldığını, teminata alındığına ilişkin hiçbir belge ve kayıt bulunmadığı gibi müvekkilinin bu konuda da rızasının bulunmadığını, bu senetlerden 28.02.2015 vade tarihli ve 100.000,00 TL bedelli senedin davalı bankaca tahsil edildiği halde bu bedelin müvekkiline verilmediğini, müvekkili tarafından davalı bankaya TBK’nın 101. maddesi uyarınca Ankara 3. Noterliği’nin 06.03.2015 tarihli ihtarname ile müvekkilinin kredi kartından doğan 5.500,00 TL borcunun tahsil edilen senet bedelinden mahsubu ile bakiye senet tahsilatının dava dışı firmaya olan kredi kefalet borcu ile ipotek borcu limitinden düşülmesinin ve 30.03.2015 ve 30.04.2015 vade tarihli iki adet senedin iadesinin talep edildiğini, davalı bankanın 20.03.2015 tarihli cevabi yazısında müvekkilinin kefaletinden vazgeçtiğinden bahisle kabul edilmediğinin, temlik cirosu ile devralınan senetlerin bankaya rehinli olduğunu ve asıl borçlu şirketin 756.683,00 TL borcunun bulunduğunun bildirildiğini, senet bedelinin tahsil edildiği 02.03.2015 tarihinden 17 gün sonra kredi kartı borcunun da müvekkilinin vadesiz hesabından karşılanarak müvekkilinin gecikme faizi ödemek durumunda bırakıldığını, davalı bankanın tahsil ettiği iki adet senet bedelinin de müvekkilinin vadesiz hesabında blokede tuttuğunu ve ödeme yapmadığını, müvekkilinin vadesiz hesabında 30.03.2015 tarihi itibarıyla 189.234,19 TL bulunduğunu, ancak hesap üzerindeki bloke sebebiyle müvekkilinin bu parayı çekemediğini, dava dışı asıl borçlu şirketin kredi hesabı açık olup henüz kat edilmediğini ve müvekkilinin de kefalet ve ipotek borcunun 120.000,00 TL limitle sınırlı olduğunu, müvekkilinin kefalet limitinin üzerinde kalan ve davalı bankaca bloke konulan müvekkilinin vadesiz hesabındaki 74.500,00 TL nin müvekkiline ödenmesi gerekirken ödenmediğini, bu meblağ dışında yine tahsili için davalı bankaya tevdi edilen 30.04.2015 vade tarihli senedin de halen davalı bankanın uhdesinde olup ihtarname ile iadesi talep edilmiş ise de olumlu yanıt alamadığını, dava açıldıktan sonra 3. senedi de tahsil edip bedelini yine bloke eden davalı banka, nihayet dava açıldıktan 4 ay sonra dava dışı kredi borçlusunun hesaplarını kat ederek 13.08.2015 tarihli kat ihtarını keşide ettiğini, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu, nitekim alınan 21.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda davalı bankaca kredi hesabının kat edilerek kredi alacağının muaccel hale getirdiği 13.08.2015 tarihinde kat ihtarının gönderildiği gözetildiğinde davalı banka tarafından 05.03.2015 tarihinde uygulanan bloke işleminin TBK’nın 590., 594. Ve genel işlem koşullarını düzenleyen genel hükümleri uyarınca haksız uygulama olduğunun belirtildiğini, yine 13.03.2018 tarihli 2. bilirkişi raporunda davalı bankanın kefalet müessesini cari hesap gibi çalıştırarak henüz kefaletten doğan borçlar kesinleşmeden parçalar halinde mahsup yapmasının hukuki dayanağının bulunmadığının belirtildiğini, her iki raporda da davalı bankanın kendisine tahsil cirosu ile tevdi edilmiş senet bedellerine henüz muaccel olmayan bir borç sebebiyle koyduğu blokenin haksız ve hukuka aykırı olduğu belirtilmesine rağmen yerel mahkemece aksi kanaate varılarak dava tarihi itibarıyla henüz vadesi gelmemiş senedin iadesine yönelik taleplerinin reddine karar verildiğini, davanın açıldığı tarihte müvekkilinin davalı bankaya 120.000,00 TL lik kefaletten kaynaklanan borcunun hukuka aykırı şekilde bloke edilerek tahsil edildiğini, fazlasının da yine haksız bir şekilde davalı tarafından blokede tutulmaya devam edildiğini, ilk derece mahkemesince alınan 13.03.2018 tarihli raporda açıkça müvekkilinin kefaletten doğan 120.000,00 TL borcunun mahsubu halinde bakiyenin 120.000,00 TLnin dava tarihinden itibaren davacıya faiziyle birlikte iadesine ilişkin rapora itibar edilmediğini, sadece bankacılardan oluşan ve banka lehine yorum yapan 3. rapora itibar edilerek müvekkilinin 240.000,00 TL sorumluluğunun bulunduğuna karar verilmesinin doğru olmadığını, davalı bankanın kredinin teminatı olarak ipotekler ve araç rehin teminatları aldığını, İİK’nın 45. Maddesi gereği önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerekirken müvekkilinin tahsile verdiği senet bedellerine yasal takibe geçmeden el koyarak hakkını kötüye kullandığını, hukuki yarara ilişkin gerekçenin hatalı olduğunu, müvekkilinin eldeki davanın açılmasının hukuki yararının bulunduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesi kapsamında davacının kefaletinin 120.000 TL ile sınırlı olması nedeniyle davalı tarafından fazla talep edilen miktar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve haksız tahsil edilen miktarların istardadı ile bankaya verilen senedin iadesi ve davacının hesapları üzerine konulan blokenin kaldırılması istemlerine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
02/04/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi ve limit artırımlarına ilişkin belgeler, kefalete ilişkin belgeler, 21/10/2014 tanzim tarihli 28/02/2015, 30/03/2015 ve 30/04/2015 vade tarihli 100.000’er TL bedelli senetler, senet tevdi bordrosu, 28/12/2011 tarihli 39135 yevmiye nolu ipotek akit tablosu, 13/08/2015 tarihli hesap kat ihtarnamesi, hesap ekstreleri, davalı bankanın 20/03/2015 tarihli yazısı, 21/09/2016 tarihli 1. bilirkişi heyeti raporu, 08/06/2017 ek bilirkişi raporu, 13/03/2018 havale 2.bilirkişi heyeti raporu, 08/08/2018 tarihli 3.bilirkişi heyeti raporu vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, davalı … Şubesi ile dava dışı … … arasında 02/04/2010 tarihli genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalandığı, 200.000,00 TL tutarlı sözleşmeye, 25/11/2010 tarihinde 800.000,00 TL, 15/03/2011 tarihinde 100.000,00 TL ve 17/11/2011 tarihinde 1.400.000,00 TL limit artışlarının yapılarak toplam sözleşme bedelinin 2.500.000,00 TL’ye yükseltildiği, davalı …’nun da 17/11/2011 tarihinde 120.000,00 TL’ye kadar müteselsil kefil olduğu, ayrıca davacı …’nun 28/11/2011 tarihinde 39135 yevmiye numarası ile … nolu bağımsız bölümünde davalı banka lehine 120.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettiği, davalı bankanın dava dışı kredi sözleşmesini imzaladığı şirkete 25/03/2013 tarihinde 44.600,00 TL ve 05/04/2014 tarihinde 437.500,00 TL miktarlı taksitli kredi, 100.000,00 TL ve 247.270,00 TL miktarlı BCH kredileri ile 37.840,00 TL bedelli gayri nakdi çek kredilerinin tahsis ettiği, davacı tarafından 28/02/2015, 30/03/2015 ve 30/04/2015 tarihli üç ayrı herbiri 100.000,00 TL bedelli üç ayrı bononun davalı bankaya ciro yoluyla verildiği, davacıya ait davalı banka nezdinde bulunan banka hesaplarına bono bedellerinin aktarılarak bloke konulduğu ve dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçları ile davacının şahsi borçları nedeniyle hesaptan mahsup işlemleri yapıldığı, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine dava tarihinden sonra hesabın kat edilerek Develi Noterliği’nin 13/08/2015 tarihli 7066 yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, davacıdan alınan 3 adet bono için yapılan tahsilatlar nedeniyle davacının 17/11/2011 tarihinde 120.000,00 TL’ye kadar müteselsil kefillikten dolayı sorumluluğunun sona erdiği gerekçesiyle davacının 02/04/2010 tarihli genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine 17/11/2011 tarihindeki kefaleti nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine; davacının 17/11/2011 tarihinde 120.000,00 TL’ye kadar müteselsil kefillikten dolayı, 120.000,00 TL de ipotek nedeniyle olmak üzere toplam 240.000,00 TL sorumluluğunun bulunduğu, davacının genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesine müteselsil kefillik nedeniyle bu bono bedellerinin davalı bankaca tahsil edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından davacının istirdat ile senedin iadesine yönelik talep ve davasının yerinde olmadığı gerekçesiyle bu taleplerin reddine; davacının 17/11/2011 tarihinde müteselsil kefilliğe ilişkin kefalet sözleşmesini yazılı olarak imzaladığı, TBK’nın ise 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle 6098 sayılı TBK’Nun 584. maddesinin bu olayda uygulanamayacağı, davacının kefaletinin geçerli olduğu gerekçesiyle bu yöndeki talebin reddine; hesaplar üzerindeki blokenin kaldırıldığının davalı vekilinin 05/12/2018 tarihli dilekçesi ile anlaşılmış olması nedeniyle bu taleplerin konusuz kalması nedeniyle bu taleplere ilişkin davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacının istinafı; kefalet limitinin mahkemece kabul edildiği gibi 240.000 TL olmayıp 120.000 TL ile sınırlı olduğuna, senetlerin teminat senedi olmayıp tahsil cirosu ile bankaya verildiğine ve bu nedenle tahsil edilen bedellerden kefalet limiti olan 120.000 TL ile davacının davalı bankaya olan şahsi borçlarının mahsubundan sonra bakiye miktarın davacıya ödenmesi gerektiğine, dava tarihi itibariyle dava dışı asıl borçlu şirketin kredi hesabının açık olup henüz kat edilmediğinden borcun muaccel olmadığına, bu nedenle kefaletten doğan borçlar kesinleşmeden parçalar halinde mahsup yapılmasının hukuki dayanağının bulunmadığına ve tahsil cirosu ile tevdi edilmiş senet bedellerine henüz muaccel olmayan bir borç sebebiyle koyduğu blokenin hukuka aykırı olduğuna, hukuki yarara ilişkin gerekçenin hatalı olduğuna ilişkin;
Bu durumda uyuşmazlık, davacının kefalet limitinin 120.000 TL mi yoksa 240.000 TL mi olduğuna, davacı tarafından davalı bankaya tevdi edilen 3 adet bononun temlik cirosuyla mı tahsil cirosuyla mı tevdi edildiğine, dava tarihi itibariyle kefil olan davacı yönünden borcun muaccel olup olmadığına ve muaccel olmuş ise miktarına, senet bedelleri üzerine davalı bankaca konulan blokenin hukuka aykırı olup olmadığına, davacının dava tarihi itibariyle eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı yanca, davacı tarafından tevdi edilen senetler ve tahsil edilen senet bedelleri üzerine bloke konulmuş olması, 20/03/2015 tarihli yazı ile söz konusu blokenin asıl borçlu şirketin bankaya 756.683 TL kredi borcu nedeniyle konulduğunun ve blokenin kaldırılmasının, senetlerin iadesinin ve tesis edilen ipoteğin fek edilmesinin mümkün olmadığının bildirilmiş olması, senet bedellerinden asıl borçlu şirketin kredi borçlarından dolayı mahsup işlemi yapılarak tahsil edilen bedellerin davacıya ödenmemiş olması karşısında davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının, bila tarihli “Senet Tevdi Bordrosu” ile borçlusu …, düzenleme yeri Kayseri olan 28/02/2015, 30/03/2015 ve 30/04/2015 vade tarihli, 100.000’er TL bedelli 3 adet bonoyu davalı bankaya tevdi ettiği, senet tevdi bordrosunun 1.paragrafında davalının bordroda belirtilen senetleri tahsil ederek, safi tutarını davacının hesabına alacak, masraf ve komisyonlarının ise borç kaydedeceği, davacının bankaya karşı her türlü borcunun tahsil edilecek senet bedelinden mahsup edileceği kararlaştırılmıştır. Bu durumda, davalı tarafından bloke konulan 3 adet bononun davalı bankaya, davalı bankaca savunulduğunun aksine, tahsil cirosuyla tevdi edildiği Dairemizce kabul edilmiştir.
Somut olayda davalının, davacıya hitaplı 20/03/2015 tarihli yazı içeriğinden, davacının dava dışı … … Şti.’ne kullandırılan kredilere müteselsil kefaleti nedeniyle sorumlu tutularak davacının davalı bankaya, Dairemizce yukarıdaki açıklamalar ile kabul edildiği üzere, tahsil cirosuyla tevdi edilen 3 adet bono bedeli üzerine bloke konulduğu ve tahsil edilen bono bedellerinden asıl borçlu şirketin ve davacının şahsi borçlarına mahsup edildiği, 20/03/2015 tarihi itibariyle asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilere ilişkin toplam riskin 756.683 TL olarak belirtildiği, söz konusu riskin hangi kredilerden kaynaklandığına ilişin bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Esasen davacı eldeki davayı, davalı bankaya tahsil cirosuyla tevdi ettiği senet bedellerine dava dışı şirketin kredi borçlarından dolayı bloke konulması ve tahsil edilen miktarın kendisine ödenmemesi nedeniyle açmıştır.
Hal böyle olunca, davalı bankaca, davacı yanca tahsil cirosuyla tevdi edilen bono bedelleri üzerine dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçlarından dolayı bloke konulup konulamayacağı, tahsil edilen bedellerin bloke ve dava tarihi itibariyle asıl borçlu şirketin borçlarına mahsup edilip edilemeyeceğinin tespiti gereklidir.
Davalı genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olup, talep tarihi dikkate alındığında, alacaklının kefile başvuru şartları açısından 6098 sayılı TBK’nın 586. maddesinin uygulanması gerekir.
Adı geçen maddenin 1. fıkrası; “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” düzenlemesini içermektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/11/2016 tarih 2016/12120 esas 2016/8556 karar sayılı emsal içtihadında da; “… borçlunun ifada gecikmesi tek başına yeterli olmayıp ifada gecikmiş olan borçluya ihtar gönderilmesi ve bunun da sonuçsuz kalması gerekmektedir. Ayrıca kanunda müteselsil kefile ihtar çekilmesi şartı aranmamaktadır. Müteselsil kefile ihtar çekilmesi, sadece onun takipten önce temerrüde düşürülmesi ile ilgili bir sorundur. Başka bir anlatımla, müteselsil kefil hakkında icra takibine girişilebilmesi için diğer koşulların yanında ayrıca müteselsil kefile de ihtar gönderilmesi gibi bir koşul yasada yer almamaktadır. Bu itibarla, hem asıl borçluya, hem de müteselsil kefile aynı anda ihtar gönderilip borçluya gönderilen ihtarın tebliğine rağmen verilen süre içinde borcun ödenmemesi üzerine yasada belirtilen koşullar gerçekleşmiş olacağından bu durumda müteselsil kefil aleyhine takibe girişilebilecektir….” denilmiştir. Tüm bu hal, kuşkusuz ki kefil yönünden de alacağın muaccel olması durumunda geçerlidir.
6098 sayılı TBK’nun 590/3. maddesi ise “Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa, kefalet borcu için bu süre, bildirimin kefile yapıldığı tarihte işlemeye başlar” düzenlenmesini içermektedir.

Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 31.maddesinde, Bankanın dilediği anda noter aracılığıyla ve telgrafla yahut iadeyi taahhütlü mektupla, bu sözleşmeye dayanan cari hesapların bir kısmını veya tamamını kesebileceği yahut sözleşmeyi feshedebileceği, Bankanın cari hesabın veya cari hesapların kesilmesi konusunda yapacağı ihbarın, bu ihbar hangileri hakkında yapılmışsa o hesap veya hesapları muaccel kılacağı;
Şu halde TBK’nın 590/3. Maddesi ile birlikte genel kredi sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi alacakları, hesabın kesilmesi konusunda asıl borçluya yapılacak ihbar ile birlikte muaccel hale gelecek olup, kefil yönünden borcun muaccel olabilmesi asıl borçluya ve kefile gönderilen ihbara bağlıdır.
Davaya konu olayda her ne kadar davalı bankaca 20/03/2015 tarihli yazı ile davacının, dava dışı şirketin 756.683 TL kredi borcundan sorumlu olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu yazının genel kredi sözleşmesinin 31.maddesi ile TBK.nun 586 ve 590/3.maddelerindeki düzenlemeler karşısında borcu davacı kefil yönünden muaccel hale getirmeyeceği açıktır. Öte yandan, asıl borçlu şirketin kredi hesapları davalı yanca, dava tarihinden sonra asıl borçlu şirketin hesapları kat edilerek asıl borçlu şirketin genel kredi sözleşmesinde yazılı adresine gönderilmek suretiyle teminatlı vadematik, teminatlı taksit ödemeli taşıt kredisi, teminatlı BCH kredilerinden kaynaklanan toplam 227.507‬ TL nakit, gayrınakdi çek kresinden kaynaklanan 41.280 TL olmak üzere toplam 268.787 TL miktarında kredi borcunun bulunduğuna dair 13/08/2015 tarihli ihtarname keşide edilmesiyle borcun muaccel hale geldiği düşünülebilir ise de, hesabın davacı tarafından menfi tespit davası açılmasından sonra yargılama sırasında kat edildiği gözetildiğinde davacı yönünden muacceliyet şartının gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Gerek senet tevdi bordrosunda, tahsil edilen senet bedellerinin davacının bankaya karşı her türlü borcundan mahsup edilebileceğinin yazılı olması, gerekse de genel kredi sözleşmesinin 70.maddesinin 5. ve 6. paragraflarında kefilin, lehine gelmiş olan havalelerin kendisine ihbarda bulunulmadan önce Banka tarafından adına kabulünün ve adına açılacak bir hesaba veya mevcut hesabına alacak kaydedilmesini ve havale tutarı üzerinde Bankanın rehin hakkını kefilin Bankaya karşı her ne sebepten doğmuş olursa olsun her türlü borçlarıyla, kendisine ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın mahsup hakkını kabul ettiğinin düzenlenmiş olması karşısında davalı bankanın, davacı tarafından kendisine tahsil cirosuyla tevdi edilen 3 adet senet ve senet bedelleri üzerine bloke koyma ve tahsil edilen bedellerden dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçları nedeniyle mahsup hakkı bulunmakta ise de;
Yukarıda açıklandığı üzere TBK’nun 590.maddesi gereğince kefil hakkında takip yapabilmek veya kefaletten dolayı bankanın kefilin hesaplarına bloke uygulama hakkı ancak, asıl borçlu şirkete ait kredi hesaplarının kat edilmesi ve hesap kat ihtarnamesinin asıl borçlu şirkete gönderilmesi (genel kredi sözleşmesinin 17/1.maddesi gereğince) başlayacaktır. Diğer bir ifadeyle asıl borçlu hakkında kredi hesap kat işlemleri yapılmaksızın ve Dairemizin kabulüne göre yargılama sırasında hesabın kat edilmesi davacı açısından alacağı muaccel hale getirmeyeceğinden, kefilin aynı banka nezdinde bulunan hesaplarına bloke koyabilme ve tahsil edilen senet bedellerini asıl borçlu şirketin kredi borçlarına mahsup edebilme imkanı bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacının dava dilekçesinde ve 28/02/2021 tarihli dilekçesindeki açıklama ve talepleri dikkate alınarak yapılan değerlendirmede sonuç olarak;
Eldeki dava tarihi itibariyle asıl borçlu şirketin kredi borcu muaccel olmadığından davacı kefile başvuru şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla ve davalı bankaca 20/03/2015 tarihli yazıda asıl borçlu şirketin toplam 756.683 TL kredi riski bulunduğu belirtilmiş olmasına rağmen davacının 636.683 TL’den borçlu olmadığının tespitine yönelik talebi, HMK.nun 26.maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi ve her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilecek olması gözetilerek davacının dava tarihi itibariyle davalıya 20/03/2015 tarihli yazı ile bildirilen miktarın 636.683 TL’sinden borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Davacının, davalı bankaya tahsil cirosuyla tevdi edilen 3 adet senetten dava tarihine kadar bedelleri tahsil edilen 28/02/2015 ve 30/03/2015 vade tarihli senet bedelleri üzerine konulan blokenin kaldırılması, tahsil edilen miktarlardan davacının kredi kartı borcu olan 5.500 TL ve kefalet limiti olarak belirtilen 120.000 TL’nin mahsubu ile bakiye 174.500 TL’nin istirdadı ve dava tarihi itibariyle henüz tahsil edilmemiş olan 30/04/2015 vade tarihli senedin iadesine yönelik taleplerinin incelenmesinde;
Davalı bankanın, yukarıda açıklandığı üzere, gerek dava tarihi itibariyle gerekse de yargılama sırasında davacı yönünden muacceliyet koşulu gerçekleşmediğinden tahsil edilen senet bedellerinden asıl borçlu şirketin kredi borcu nedeniyle mahsup yapılması mümkün olmadığından – 08/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere tahsil edilen senet bedellerinden dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçlarına yapılan mahsup miktarı toplam 238.180,17 TL olmasına rağmen- davacının 28/02/2021 tarihli dilekçesinde istirdat talebinin 174.500,00 TL olduğu gözetilerek bu miktarın mahsup tarihlerinden itibaren davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Dava konusu 30/04/2015 vadeli senet dava tarihi itibariyle henüz tahsil edilmemiş olmakla birlikte yargılama devam ederken 04/05/2015 tarihinde tahsil edilmiş olduğundan bu senedin iadesine yönelik dava ve davalı bankanın 05/12/2018 havale tarihli yazısında bildirildiği üzere davacının hesapları üzerindeki blokenin 19/02/2016 tarihinde kaldırıldığı anlaşılmakla blokelerin kaldırılmasına yönelik dava da konusuz kaldığından bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Kabule göre davacının kefalet limiti ve banka alacağının miktarına yönelik olarak bu aşamada herhangi bir değerlendirme yapılmamış, alacak henüz muaccel hale gelmediği halde davacı hesabında bulunan paradan dava dışı asıl borçlu şirketin kredi borçları nedeniyle mahsup yapılması nedeniyle eldeki dava açıldığına ve Dairemizce de alacak muaccel olmadığından dava tarihi itibariyle davalı yanca davacıdan talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğine göre karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2. maddesi gereği davacı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/01/2019 tarih ve 2015/677 Esas 2019/26 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davacının menfi tespit davasının KABULÜ ile,
Davacının davalı bankanın 20/03/2015 tarihli yazısında belirtilen miktarın 636.683 TL’sinden borçlu olmadığının tesipitine,
2-Davacının istirdat davasının KABULÜ ile,
174.500,00 TL’nin
5.066,17 TL’sine 05/03/2015 tarihinden
1.198,49 TL’sine 11/08/2015 tarihinden
4.470,00 TL’sine 30/09/2015 tarihinden
2.695,00 TL’sine 03/11/2015 tarihinden
1.444,91 TL’sine 02/12/2015 tarihinden
3.850,00 TL’sine 30/12/2015 tarihinden
99.255,95 TL’sine 04/02/2016 tarihinden
56.319,83 TL’sine 19/02/2016 tarihinden itibaren itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan alınarak ile davacıya verilmesine,
3-Davacının blokenin kaldırılması ve senedin iadesine yönelik davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 43.491,82 TL harçtan peşin alınan 1.272,28 TL peşin harç ile tamamlama harcı olarak yatırılan 444,05 TL ve 12.136,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 29.638,84 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 1.272,28 TL peşin harç, tamamlama harcı olarak yatırılan 444,05 TL ve 12.136,65 TL ile 27,70 TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan posta, davetiye ve bilirkişi gideri olmak üzere toplam 3.784,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2.maddesine göre takdir ve tayin olunan 9.200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın talep halinde yatırına iadesine,
C)1-Davacı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 100,70 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 283,4‬0 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 83,60 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 367,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/06/2023

Başkan- Üye – Üye Zabıt Katibi-

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.