Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/231 E. 2022/505 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi .
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

.
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
.

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2016
NUMARASI …..
KARAR TARİHİ : 19/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait hesaptan talimatı ve bilgisi olmadan para ödendiğini/çekildiğini, bu şekilde 29/12/2003-30/03/2006 tarihleri arasında 38 adet işlem yapıldığını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hesaptan ödenen tutara ilişkin bilgisi ve onayının mevcut olduğunu, haksız kazanç elde etmek için dava açtığını belirterek davanın reddine, %40 tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı bankanın toplam tutarı 36.110,00 TL olan 5 adet tediye fişini ibraz edemediği, toplam tutarı 48.113,00 TL olan 13 adet tediye fişindeki imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takibine yönelik itirazın kısmen iptali ile takibin 84.223,00 TL’ye takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının müvekkili bankadan 4 ayrı kredi kullandığını, geri ödemelerde sıkıntı yaşanınca ihtarname keşide edilerek borcun muaccel hale getirildiğini, davacı tarafın bu durumu husumete dönüştürdüğünü, müvekkili bankadaki hesaplarında yaptığı işlemlerin bir kısmının kendi bilgisi ve rızası dışında yapıldığını iddia ederek icra takibi başlattığını, banka içi idari teftiş ve denetimler neticesinde dava konusu işlemlerin davacının bilgisi ve rızası dışında yapılmış olmasının mümkün olmadığının anlaşıldığını, bu iddiada bulunan davacının aynı dönemde müvekkili bankadan kredi talep etmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, davacı şirket yetkilisi …’e ait hesap ile eşi …’e ait hesapla karşılıklı işlemler olduğunu, davacının bilgisi dahilinde yapılan veya davacının devamlılık arz eden surette yaptığı işlemlerle zımnen muvafakat ettiği işlemlerden dolayı bankaya herhangi bir kusur ve sorumluluk yüklenemeyeceğini, davacının kötü niyetli davrandığını, davacı tarafın düzenli olarak hesap hareketlerini banka hesap cüzdanına işlettirmek suretiyle hesaplarını kontrol altında tuttuğunu, dava konusu edilen işlemlerin tamamının 29/12/2003-30/03/2006 tarihleri arasında gerçekleştiğini, bu tarihler arasında 250 civarı işlem yapılmasına rağmen 38 tanesinin haksız ve kötü niyetli olarak dava konusu yapıldığını, yoğun ve karşılıklı güven ilişkisine dayalı olarak hesaplarda ticari teamüller ile ticari örf adetler gereği aciliyeti bulunan işlemlerin hesap sahibinin bilgisi ve onayı doğrultusunda derhal yapıldığını ve bu işlemlere münhasır şekil şartlarının da bilahare ikmal edildiğini, dekontun birinin fiziki imkansızlık nedeniyle ibraz edilemediğini, söz konusu dekontun savcılık soruşturma dosyası dosyasına ve tespit dosyasına ibraz edildiğini, sonradan bu dekonta ulaşılamadığını, bir kısım dekontlardaki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı gerekçesi ile verilen kabul kararının da dayanıksız olduğunu, müvekkili aleyhine %40 tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yargılama sırasında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/361 E.sayılı dosyasının akıbeti beklenmesine rağmen bu yönde bir ara karar oluşturulmadan hüküm verilmesinin yanlış olduğunu, ceza dosyasının beklenmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; reddedilen talepleri yönünden mahkeme kararının yerinde olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yerinde olmadığını, raporda şirket hesabında nakit tediye olarak görünen para ile aynı tarihte şahıs hesaplarına yada şirket hesabına aynı miktarda yatan paranın karşılıklı işlem olarak değerlendirildiğini ve bankanın bunlardan sorumlu tutulmadığını, karşılıklı olarak belirtilen nakit tediye işlemlerinde müvekkiline hiçbir nakit tediyede bulunulmadığını belirterek reddedilen kısım yönünden kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; banka hesaplarından bilgi ve rıza dışında çekilen paranın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dairemizin 23/12/2019 tarih ve 2017/153 Esas 2019/1605 Karar sayılı kararıyla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/12/2021 tarih ve 2020/4527 Esas 2021/6916 Karar sayılı kararı ile;
“… davacının iddiaları ceza yargılamasına konu edilmiş, olaya ilişkin sanıklardan biri hakkında mahkumiyet hükmü verilmiştir. Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TBK’nın 74. madde hükmü gereği hukuk hakimi kusur belirlemesinde, ceza yargılaması sonucunda verilen beraat hükmü ile bağlı değilse de verilen ceza kararında somut olaya ilişkin tespitleri ile bağlıdır. Somut olayı konu alan, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/361 karar numaralı dosya, iş bu dosyaya yalnızca olaya konu dekont ve fişler, ceza bilirkişi raporu ve gerekçeli kararlar olarak kazandırılmış, beyan ve soruşturma safahatinin de içinde bulunduğu tüm içerik intikal ettirilmemiştir. Bu nedenle, ceza dava dosyasında alınan bilirkişi tespitinde davacı hakkında bir tespitin bulunmayışı ve davacının iddiasını dayanak ettiği işlemlere ilişkin açık bilgilerin kararda da görünmeyişi gözönüne alınarak, ceza dosyasında bulunan tüm delillerin bütün haliyle hüküm yerinde değerlendirilmesi ve buna göre hüküm kurulması gerekirken anılan husus gözardı edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet Ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin 4. fıkrasının g bendi ve 5. fıkrasına göre, hesap açılışlarında banka yetkilileri tarafından 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Borçlar Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen şekilde imzalanmış hesap cüzdanı düzenlemek zorunlu olup, kredi kuruluşlarının, düzenledikleri hesap cüzdanını hesap sahibinin tercihi doğrultusunda basılı veya elektronik ortamda hesap sahibine vermekle ya da hesap sahibinin hesap cüzdanını almayı reddettiğini ispatlamakla yükümlüdür. Somut olayda, mudiye mevzuat gereği hesap cüzdanı verilmiş olması halinde, daha sonrasında kaybına ilişkin bildirimde bulunup bulunmadığı banka kayıtlarına göre dava konusu işlemlerin hesap cüzdanına işlenip işlenmediği işlenmiş olduğuna dair kayıt var ise davacının cüzdanı ibraz etmekten kaçınmasının sonucu irdelenip banka kayıtları üzerinde bu yönler incelenerek karar verilmesi gerekirken anılan husus incelenmeksizin karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davalı temyiz ve bilirkişi raporuna itiraz beyanlarında, davacının rızası olmadığını beyan ettiği işlemlerden sonra defaatle işlem gerçekleştirmesinin dava konusu işlemlere icazet niteliğinde olduğunu belirtmiş, bölge adliye mahkemesince bu hususun icazet olmayacağı kabul edilmiştir.Ancak Dairemiz yerleşik içtihatlarında da belirtildiği gibi somut olayın özelliklerine göre, mudinin sonraki işlemlerinin ve olay oluş esnasındaki hesap hareketlerinin niteliğine göre sonraki işlemler icazet anlamına gelebilecektir. Bu nedenle, davacının rızası dışında yapıldığını ileri sürdüğü işlemlerden sonraki işlemlerin olaya icazet niteliğinde olup olmadığı, davaya konu hesapta davacının başkaca kurumsal ödemelerinin bulunup bulunmadığı denetimi ile yine davalı itirazlarında belirtildiği gibi davacının itiraz ettiği işlemlerden önce işlem tutarı kadar bakiye bulundurup bulundurmadığı, bahse konu hazırlık işleminin de davacının itiraz ettiği işlemler olup olmadığı değerlendirilerek hüküm verilmesi gerekirken eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozma ilamı davacı iflas idare memuru ile davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili uyma kararı verilmesini istemiştir.
Dairemizce önceki kararımızda direnilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ
Davacı tarafından davalıya gönderilen 10/07/2007 tarihli ihtarname sureti, banka dekontları, davacının davalı bankada bulunan hesabına ilişkin tediye fiş dökümü, Konya 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3596 sayılı icra takip dosyası, keşif tutanağı, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/123 Esas 2009/398 Karar sayılı karar sureti, Konya C. Başsavcılığı’nın 2008/3150 suç eşyası defter nolu emanet makbuzu, Konya C. Başsavcılığı Emanet Memurluğu müzekkere cevabı, ceza yargılaması sırasında bilirkişi heyetinden alınan 26/01/2009 tarihli bilirkişi heyet raporu, bankacı bilirkişiden alınan 10/08/2007 tarihli tespit raporu, yargılama aşamasında bilirkişi heyetinden alınan 26/03/2010 tarihli bilirkişi heyet raporu, 09/08/2016 tarihli adli tıp raporu, davacı şirketin karar tarihinden sonra iflas ettiğine ilişkin İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/222 Esas 2017/218 Karar sayılı kararı, İstanbul Anadolu 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/14 İflas sayılı yazı cevabı, emsal nitelikteki Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/209 Esas 2012/238 Karar sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın bozulmasına dair Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27/05/2014 tarih ve 2014/862 Esas 2014/9840 Karar sayılı bozma ilamı, anılan bozma kararı üzerine verilen 2014/336 Esas 2016/126 Karar sayılı karar ile anılan kararın sadece davacı yararına inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği yönünden bozulmasına yönelik Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20/09/2017 tarih ve 2016/9350 Esas 2017/6067 Karar sayılı karar sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Konya 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3596 sayılı icra takip dosyasında davacı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 214.637,20 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 29/05/2008 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu vekilinin 03/06/2008 tarihinde 7 günlük itiraz süresi içerisinde, icra müdürlüğünün yetkisine ve takibe konu borca itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı yan davalı bankada bulunan hesabından usulsüz şekilde para çekildiğini iddia etmiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan Adli Tıp Raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline, takibin 84.223,00 TL alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili yönüyle devamına karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı bankada hesabı bulunduğu, hesabı üzerinde işlemler yapıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının davalı bankada bulunan hesabında işlem yapanların davacı şirket yetkilisi olup olmadığı, icra takibine konu edilen 38 kalem işlem nedeniyle davalının sorumlu olup olmadığı, davalının dava konusu icra takibine itirazının haksız olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında 05/12/2008 tarihli celsede reddedilmiştir.
Karar tarihinden sonra davacı şirketin iflas ettiğinin anlaşılması üzerine duruşma davetiyesi iflas dairesine tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
İİK’nun 194/1 maddesi uyarınca acele haller dışında müflisin taraf olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından 10 gün sonra devam olunabilir. Aynı kanunun 208 ve devamı maddeleri uyarınca ise iflas dairesinin iflas kararının kendisine tebliğinden itibaren en geç iki ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar verilir. Basit tasfiye usulünün aksine tasfiyenin adi tasfiye usulüyle yerine getirilmesine karar verilmesi halinde İİK’nun 194/1. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmektedir.
Somut olaya gelindiğinde, iflas dairesine yazılan müzekkereye verilen 13/11/2019 tarih ve 2017/14 iflas sayılı yazı cevabı ile tasfiyenin İİK’nun 218. maddesi uyarınca basit tasfiye olarak yapılmasının kararlaştırıldığı, bu sebeple birinci ve ikinci alacaklar toplantılarının yapılmasının söz konusu olmadığı bildirilmiştir. Bu durumda davacı şirketin tasfiyesinin basit tasfiye şeklinde yapılacağı kararlaştırıldığından İİK’nun 194/1. maddesi uyarınca işlem yapılmayacağı gözetilerek istinaf yargılamasına devam edilmiştir.
Dava konusu icra takip talebinde 111.720,00 TL asıl alacağın yanı sıra 102.917,20 TL işlemiş faiz talep edilmiştir. Davalı yan icra takibine yönelik itirazında borcun tamamına ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmiştir. İş bu itirazın iptali davası ise, 111.720,00 TL asıl alacak miktarı harca esas değer gösterilerek anılan bedel üzerinden harç yatırılmak suretiyle açılmıştır. Dava dilekçesindeki netice talep ise davalının tüm itirazlarının iptaline yöneliktir. Dava dilekçesinde yer alan netice talep ile harca esas değerin farklı olması üzerine icra takibinde talep edilen faiz yönünden dava açılmışsa eksik harcın 20 günlük kesin süre içerisinde ikmal edilmesi için mahkemece davacı vekili 21/07/2010 tarihli celsede ihtar edilmiştir. Davacı vekilinin anılan ihtar üzerine 10/08/2010 tarihli dilekçe ibraz ederek faiz döküm listesi sunduğu, ancak faize ilişkin kısmın harçlandırılmadığı görülmüştür. Mahkemece harçlandırılan dava değeri üzerinden yargılama yapılarak hüküm kurulmuştur.
Yargılama aşamasında alınan Adli Tıp Raporu ile 11 adet dekont aslı ile 1 adet dekont fotokopisi incelenmek suretiyle dekontlarda şirket yetkilisine atfen atılı imzanın bulunmadığı tespit edilmiştir.
İlk derece mahkemesi yargılaması ve istinaf yargılaması sırasında davacı şirketin ticari defterlerinin ibrazı sağlanamamıştır. Bu nedenle dava konusu işlem fişlerinin davacı şirket kayıtlarında yer alıp almadığının denetlenmesi yoluna gidilememiştir.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; iş bu dava konusu icra takibi ile talep edilen alacak davacının davalı bankada bulunan hesabından 29/12/2003 ile 30/03/2006 tarihleri arasında yapılan 38 adet işlemden kaynaklanmaktadır. İspat külfeti davalı üzerinde olup, davalı anılan 38 adet işlemin davacının bilgisi ve rızası ile yapıldığını usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Bilirkişi heyetinden alınan raporda 38 adet işlem dekontundan toplam 1.020,00 TL bedelli 2 adet fişin imzasız olduğu, toplam 36.110,00 TL bedelli 5 adet işleme ilişkin hiç fiş bulunmadığı, toplam 48.113,00 TL bedelli 13 adet imzalı fiş bulunduğu, bu fişlerdeki imzaların inkar edildiği, diğer işlem fişlerinin ise karşılıklı işlem niteliğinde olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir. Yargılama aşamasında alınan Adli Tıp Raporu ile ise 1 adeti fotokopi olmak üzere toplam 12 adet dekontta şirket yetkilisine atfen atılı imza bulunmadığı tespit edilmiş, bilirkişi heyeti raporunda imzalı olduğu belirtilen diğer fiş asıllarının ise davalı banka tarafından dosyaya ibrazı sağlanamamıştır.
Davacı yan davalı bankada bulunan hesabından iş bu dava konusu tarihlerden başka bir tarihte talimatı ve bilgisi olmadan para çekildiği, bu paranın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiği iddiasıyla Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2008/209 Esas sayılı itirazın iptali davasını açmıştır. Anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27/05/2014 tarih ve 2014/862 Esas 2014/9840 Karar sayılı kararıyla “Mahkemece uyuşmazlık ile ilgili olarak bilirkişi raporu alınmışsa da hükme esas alınan rapor yeterli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi denetime de elverişli değildir. Özellikle parayı zimmetine geçiren banka personelinin yargılandığı ceza dosyasının da incelenerek bilirkişi raporu hazırlanması gerektiği mahkemenin 21.7.2010 tarihli ara kararında belirtilmiş olmasına ve bilirkişi raporunun başlığında da bu husus belirtilmiş olmasına rağmen, raporda böyle bir inceleme yapıldığına dair açıklık bulunmamaktadır. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde mahkemece, ilgili ceza dosyasındaki deliller de incelenip tartışılarak, davacının hesabından çekilen paranın kim tarafından hesaba iade edildiğinin belirlenmesi amacıyla konusunda uzman bilirkişi kurulundan yeniden rapor alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Anılan bozma kararı üzerine ise Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda 2014/336 Esas 2016/126 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine ise Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20/09/2017 tarih ve 2016/9350 Esas 2017/6067 Karar sayılı kararı ile bu kez anılan mahkeme kararına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazları reddedilerek davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bu yönden kararın bozulmasına hükmedilmiştir.
Yukarıda anılan emsal karar karşısında davacı tarafından iş bu dava konusu icra takibinde takip dayanağı yapılan 38 adet işleme ilişkin işlem tarihinden sonra hesap üzerinde işlem yapılması, davacının hesabından usulsüz şekilde yapılan işlemlere muvafakat verildiği sonucunu doğurmayacaktır. Bir başka anlatımla emsal davadaki Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bozma ilamı karşısında davacının hesabından usulsüz şekilde çekildiği sabit olan miktar yönünden davalı banka sorumlu olacaktır.
Dairemizce belirtilen Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı gözetilerek davacı lehine oluşan hukuki duruma göre karar verilmiştir. Bu nedenle kuvvetli delil niteliğindeki Yargıtay kararı çerçevesinde değerlendirme yapılarak hüküm kurulduğundan, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin araştırmaya yönelik olan bozma gerekçelerine karşı direnme kararı verilerek; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin ilamına uygun olan ilk kararımızda direnilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece yapılan yargılama sonunda 13 adet imzalı olup davacı tarafından imzası inkar edilen fişlerden 11 adet fişte davacı yetkilisine atfen atılı imza bulunmadığının adli tıp raporu ile tespit edildiği, diğer 2 adet işlem fiş aslının sunulmadığı, bu nedenle 13 adet imzalı fişle yapılan işlem nedeniyle toplam 48.113,00 TL ile hiç bulunmayan 5 adet işlem fişiyle yapılan işlem nedeniyle 36.110,00 TL olmak üzere toplam 84.223,00 TL’den davalının sorumlu bulunduğu, davalının anılan miktara yönelik icra takibine itirazının haksız olduğu gözetilerek yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde kabul edilen miktar yönünden bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan icra takibine konu alacak likit ve bilinebilir mahiyettedir. Bu nedenle icra takibine itirazının haksız olduğu anlaşılan kısım yönünden davalı aleyhine İİK’nun 67. maddesi uyarınca, takip tarihi de gözetilerek icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazına gelindiğinde; davacı vekilinin istinaf itirazı reddedilen asıl alacak miktarına yöneliktir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile icra takip dayanağı 38 adet fişten 2 tanesinin imzasız olduğu, diğer bir kısım işlem fişinin ise karşılıklı fişler ile karşılıklı olup karşılık fişi bulunmayan fişler ile yapılan hesap işlemi olduğu, karşılıklı olan işlemlere konu bedelin hesaba yatırıldığı tespit edilmiştir. Alınan bilirkişi raporu ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliğe sahiptir. Bu durumda mahkemece bilirkişi raporu ile karşılıklı olan işlemlere ilişkin fiş bedelleri yönünden açılan davanın reddine karar verilmesinde yasaya aykırılık görülmemiştir.
2 adet imzasız fişe gelindiğinde ise, mahkemece anılan fişlere yönelik toplam 1.020,00 TL yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İmzasız fişlere ilişkin işlem bedelinin davacı hesabına aktarıldığı tespit edilmediği gibi anılan fişlerde imza bulunmadığından işlemin davacı yetkilisi tarafından yapıldığı da usulüne uygun delillerle ispat edilememiştir.
Hal böyle olunca mahkemece 2 adet imzasız fiş ile yapılan işlem yönünden toplam 1.020,00 TL bedelli işlemlerin davacı tarafından yapıldığı, anılan bedelin davacıya ödendiği usulüne uygun delillerle davalı tarafından ispatlanamadığı gözetilerek anılan bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile anılan bedel yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davanın kısmen reddi kararında toplam 1.020,00 TL bedelli iki adet imzasız fiş yönünden isabet görülmediğinden bu kısım yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Dairemizin 23/12/2018 gün 2017/153 esas 2019/1605 Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
3-Davalıdan alınması gereken 5.753,07 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 1.438,32 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.314,75 TL harcın davalıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Kısmen Kabulü ile Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/2016 gün ve 2014/453 esas 2016/821 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın Kısmen Kabulü ile davalının Konya 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3596 sayılı esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 85.243,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacak tutarı olan 85.243,00 TL’ye takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle takibin devamına,
3-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
4-Hükmedilen asıl alacak tutarı olan 85.243,00 TL üzerinden %40 oranında hesaplanan 34.097,20 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalının kötü niyet tazminat isteminin reddine,
6-Alınması gereken 5.821,58 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 435,30 TL ile icra takibine konu alacak üzerinden peşin alınan 1.073,10 TL harç olmak üzere toplam 1.508,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.313,18 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 1.614,70 TL toplam harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 750,00 TL bilirkişi ücret gideri, 61,80 TL keşif gideri, 44,13 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 855,93 TL gider avansından kabul edilen kısma göre hesaplanan 658,98 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacının kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından, AAÜT’ne göre belirlenen ve kabul edilen kısma göre hesaplanan 9.569,44 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Davalının kendisini vekille temsil ettirdiği anlaşıldığından, AAÜT’ne göre belirlenen ve reddedilen kısma göre hesaplanan 3.057,24 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
11-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-Artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 298,97 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 384,67 TL yargılama masrafının davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
3-İstinaf aşamasında birden fazla duruşma yapıldığından 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı tarafın yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/04/2022
…..

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.