Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/228 E. 2023/286 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/228 Esas 2023/286 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/228
KARAR NO : 2023/286

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI : 2021/384 Esas 2021/650 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 23/06/2021
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023

Taraflar arasındaki anonim şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatifin davacısı olduğu Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/619 Esas sayılı dosyasında derdest davada yargılama sırasında davalı … Şirketi’nin 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğinin tespit edildiğini, davalı şirketin ihyası için mahkemece taraflarına süre verildiğini ileri sürerek, davalı … Şirketi’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ihyası istenen şirketin usul ve yasaya uygun olarak ticaret sicilinden terkin edildiğini, ihyası istenen şirkete ihtarın tebliğine ilişkin tebligatın adresten taşınmış olması sebebiyle iade edildiğini, ihtarın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmiş olması sebebiyle tebliğin yapılmış sayılması gerektiğini, davanın açıldığı tarihte 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, resen terkinin usulüne uygun bulunması halinde TTK’nın 547. Maddesi gereği ek tasfiyeye karar verilerek bu maddenin 2. Fıkrası uyarınca tasfiye memuru atanması gerektiğini, yasal hasım konumunda olduklarından müvekkili aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; anonim şirketin ihyası istemiyle açılan davada ihyası istenen şirket aleyhine açılan davada şirketin sicilden re’sen terkin edildiğinin öğrenilmesi üzerine ihyası için davacı tarafa süre verildiği, şirket hakkında açılan dava bulunduğundan TTK’nın 547. Maddesi gereği devam eden dava ile sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına, yasal hasım olan davalı aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK’nın geçici 7/15. Maddesi gereği davada 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, şirket TTK’nın 547. Maddesi gereği ek tasfiye kararı verildiği halde şirkete aynı maddenin 2. Fıkrası gereği tasfiye memuru atanmasına karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, TTK’nın geçici 7. Maddesi gereği ticaret sicilinden re’sen terkin edilen anonim şirketin ihyası istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince TTK’nın 547. Maddesi gereği ek tasfiyeye karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Dosya kapsamından; ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23.01.2014 tarihinden itibaren 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 23.06.2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuştur. Ne var ki terkin işlemi TTK’nın geçici 7. Maddesinde belirtilen prosedüre uygun olarak yapılmadığından usulsüz terkin işlemi sebebiyle dava tarihi itibarıyla 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olması gözetilmemiştir. Şöyle ki; münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirketin taraf olduğu rücuan alacak davasında verilen kararın tebliği için şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır. İlk derece mahkemesince, davacı kurum tarafından ihyası istenen şirket aleyhine açılan rücuan alacak davasında taraf teşkilinin sağlanması gerektiğinden şirketin ihyasının istenilmesinde hukuki yararının bulunduğu, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi ve gerek tebliğin 6. maddesinde müdürlük tarafından yapılacak tebliğin şirketin kayıtlı son adresine ve temsil ve ilzama yetkili kişilere yapılması gerektiği açıklanmış olmasına rağmen davalı müdürlük tarafından … Şirketi’nin yetkili temsilcisine ihtar yapılmaksızın kanunda öngörülen usule ve kanunda terkin sebebi olarak sayılmayan oda kaydının silinmesi sebebine istinaden hukuk aykırı olarak ihyası istenen sicilden terkin edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, şirketin ihyasına karar verilmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tututalamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı ilamı)
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı sicil tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında dava bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz. Nitekim somut olayda da, ihyası istenen şirket aleyhine davacı kurum tarafından, işbu şirketin terkin tarihi olan 23.01.2014 tarihinden önce Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/619 Esasında derdest (2003/264 Eski Esas) dava bulunduğundan, davalı sicil tarafından geçici 7/2. maddeye aykırı olarak ihya istemine konu şirketin terkinine karar verilmesi de doğru değildir.
Öte yandan davalı sicil müdürlüğü geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsil ve ilzama yetkili kişiye ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak dosyada yer alan ticaret sicili kayıtlarına göre ihyası istenen şirket halen faal iken davalı sicil terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesince bu sebeple davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ek tasfiyeye ilişkin 547. Maddesi uyarınca şirketin ek tasfiyesine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de şirketin TTK’nın 547. Maddesi uyarınca ek tasfiyesine karar verildiği halde şirkete TTK’nın 547/2. Maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmamış olması da kararın kendi içinde çelişkili kılmıştır. şirkete tasfiye memuru atanmaksızın şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalı sicilin bu yöndeki istinaf sebebine itibar edilmemiştir. Bu durumda TTK’nın geçici 7. Maddesindeki terkin sebebi gerçekleşmediği gibi esasen aynı maddenin 4/a fıkrasındaki usule uygun olarak terkin işlemi gerçekleştirilmediğinden şirketin sınırsız olarak tam ihyasına karar verilmesi gerekmiş, dolayısıyla şirkete tasfiye memuru atanmasına gerek görülmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2017 tarih ve 2016/8629 esas 2017/6341 karar sayılı emsal içtihatı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle ticaret sicilinden yasaya aykırı olarak terkin işlemini gerçekleştiren davalı aleyhine, davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekir. Ne var ki istinafa başvuran tarafın davalı oluşu ve davacının bu yönden istinafa başvurmadığı, aleyhe hüküm kurma yasağı gözetilerek davalı aleyhine yargılama giderlerine karar verilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının istinaf başvurusunun kararın gerekçesi yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği gerekçesi yönünden kaldırılarak davanın kabulü ile … Şirketi’nin ihyasına, kararın kesinleşmesi halinde ticaret siciline tesciline ve ilanına, dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-İstinafa başvuran davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.09.2021 tarihli ve 2021/384 Esas-2021/650 Karar sayılı Kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE, … Şirketi’nin İHYASINA,
2-Kararın kesinleşmesi halinde tescil ve ilanına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 59,30 TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 120,6 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansı yatıran tarafa iadesine,
C) 1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru gideri, 40,00 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 202,10 TL istinaf giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/03/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.