Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/224 E. 2022/1736 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/358 Esas 2022/1738 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/358
KARAR NO : 2022/1738

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/456 Esas 2020/510 Karar
TARİHİ :28/10/2020
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 16/09/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/12/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların dava dışı … Şti.’nin 10.08.2015 tarihinde …Şubesinden kullanmış olduğu ticari kredinin müşterek ve müteselsil kefili olduğunu, kredinin kullanıldığı dönemde müvekkilinin şirketin ortağı, davalının ise şirketin hem ortağı hem de müdürü olduğunu, geri ödeme tarihlerinde kredi borçlusu …. Şti.’nin ödeme gücünün olmaması nedeniyle kullanılan kredinin 438.840 TL’sinin müvekkili tarafından ödendiğini, bu ödemelerin 27.01.2017’de 59.690 TL, 19.07.2017’de 75.000 TL, 19.07.2017’de 650 TL, 08.08.2017’de 102.000 TL, 09.08.2017’de 201.500 TL olarak müvekkilinin şahsi banka hesabından yapıldığını, tarafların kredi borcuna müşterek ve müteselsil kefil olmaları nedeniyle müvekkilinin kefalet iç ilişkisinde hissesini aşan kısmının (1/2) davalı tarafından ödenmesi istemiyle Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2017/16397 sayılı dosyası ile 219.420 TL asıl alacak ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyen faizleri için toplam 221.813,53 TL ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun ödeme emrine itirazı sonucunda da icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, yapılan itirazda borçlu tarafından hiç bir şekilde borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla esasen takibe alınan alacak alacaklarının kendi ticari ilişkileri sebebiyle çektiği krediler denildiğini, dolayısıyla, çekilen kredinin ne içeriğine ne de müvekkili tarafından yapılan ödeme toplamına bir itiraz bulunulmadığını, tek itirazın çekilen kredinin müvekkilinin ticari ilişkilerinde kullanıldığı iddiası olduğunu, zira çekilen kredinin tamamının davalı borçlunun inisiyatifi ile kullanıldığını, aslında bu detayların uyuşmazlıkta bir önemi de bulunmadığını, zira müşterek müteselsil kefillerin iç ilişkisinde bu tür bahanelerin kabulünün Türk Borçlar Kanunu’nun kefaletine ilişkin hükümlerine göre mümkün olmadığını, Borçlar Kanununun 587. ve devamı maddeleri gereğince kendi payında fazla ödeme yapan müşterek ve müteselsil kefilin, diğer kefile halefiyet yolu ile rücu hakkı bulunduğunu, huzurdaki uyuşmazlıkta da tarafların bankadan alınan ticari kredi nedeniyle müşterek borçlu ve müteselsil kefil durumundan, müvekkilinin hissesinden fazla ödediği ve davalının hissesine isabet eden borç miktarı kadar davalıya rücu hakkına sahip olduğunu, emsal Yargıtay kararından da açıkça görüldüğü üzere müşterek ve müteselsil kefil olunan kredide müvekkilinin iç ilişkide kendi payını aşan kısmı (438.840 TL / 2 = 219.420 TL) diğer müşterek ve müteselsil kefil olan davalıdan talep etme hakkına sahip olduğunu, bu nedenle davalı borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazın tamamen hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, davalının, davanın kabulüne karar verilse bile alacağın tahsilini imkansız hale getirmek için sahibi olduğu menkul gayrimenkul malları yargılama sürecinde devretme, usulsüz ve muvazaalı olarak elden çıkarma veya üstlerinde gerçeğe aykırı haklar tesis etme ihtimali bulunduğunu, bu nedenle yargılama sürecinde davalının kötü niyetle yapacağı iş ve işlemleri engellemek için mahkeme tarafından ihtiyati haciz kararı verilmesi hususlarını belirterek öncelikle takdir edilecek teminat yatırıldığında davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesine, yargılama sonucunda davanın kabulü ile davalının Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2017/16397 sayılı dosyasında ödeme emrine yapmış olduğu itirazın iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, karşı tarafın tamamen kendi kontrolünde olan bir şirket için kredi çektiğini, müvekkili arasındaki işçi işverenlik ilişkisini kullanarak kefil olmaya zorladığını, müvekkilinin iş bu kefalet sözleşmesini imzalarken herhangi bir şekilde eşinden muvafakatname alınmadığını, müvekkilinin kefalet akdi sırasında evli olduğunu, kefaletin geçerliliği için eşin rızasının şart olduğunu, ancak dava konusu olayda iş bu razının bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin kefilliğinin herhangi bir geçirliliği bulunmadığını, davacı tarafın …’ın … A.Ş. şirketinin kurucusu ve sahibi olduğunu, müvekkilinin şirkette muhasebe müdürü olarak görev yaptığını, bu durum dışında herhangi bir ortaklığı bulunmadığını, müvekkilinin ticari sicilde görünen ortaklığının ise mülga TTK uyarınca tek kişiyle Anonim Şirket kurulamamasından dolayı oluşturulan bir ortaklığın olduğunu, müvekkilinin ortaklığın payının %5 oranında dahi olmadığını, müvekkilinin kefalet akdinin herhangi bir şekilde bağlayıcı olmadığını, kefili aşan kısım bakımından diğer kefile gidebilmesi için asıl borçlu tarafından tatmin edilmemiş olması gerektiğini, ancak dava konusu olayda …’ın … A.Ş. şirketinden Ankara 2. İcra Dairesi nezdinde, 2016/11337 Esas sayılı dosya ile alacağını tahsil ettiğini, iş bu dosyanın hala derdest olduğunu, …’ın şu zamana kadar dosyadan 6.085.634,20 Türk Lirası tahsil ettiği hususları belirterek haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddine, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; kefalet nedeniyle ödenen bedelin davalı payına düşen kısmı için asıl alacak ve faizi için 221.813,53 TL için takip yapıldığı, davalının itiraz ettiği görülmüştür. Arabuluculuğa başvuru tarihi itibari ile zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğu ve dolmadığı gözetilerek hak düşürücü süreye ilişkin davalı itirazının reddine karar verilmiştir. Tarafların müteselsil kefil olduğu 10.8.2015 tarihli Genel Kredi sözleşmesi, yapılan ödemeler celp edilmiş; TBK 587/4 maddesi uyarınca borcu ödeyen kefilin aksine anlaşma olmadıkça payı oranında rücu hakkının bulunduğu gözetilerek bankacı bilrkişiden alınan rapor doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın kısmen kabulüne, Ankara 27. İcra Müd.’nün 2017/16397 sayılı dosyasında 219.420,00 TL’ye yönelik itirazın iptaline, takip öncesi temerrüde düşürülmediğinden faize ilişkin fazla talebin reddine, alacak likit ve muayyen olduğundan asıl alacağın %20’si 43.884,00 TL inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1999 yılında eski TTK 504/1 maddesi uyarınca ortakların sayısı ikiden az ve elliden çok olamayacağına dair hüküm gereği ortaklığa dahil edildiğini ardından da 2018 yılında azınlıkta bulunan hisse bedeli verilerek ortaklıktan çıkarıldığını, her ne kadar yeni TTK bir kişi ile Limited şirket kurulabileceğini öngörmüşse de eski TTK’da bu şekildi bir husus bulunmaması münasebetiyle müvekkilin ortaklığı kağıt üzerinde bir ortaklık olduğunu, şirketin isminden de anlaşılacağı üzere şirketin davacının isminin baş harfi ve soyadı kullanılarak adlandırıldığını, müvekkile bir ihtarat yapılmadığını, dava dışı bankanın kefillere bu yönde bir ihtarnamesi bulunmamasına rağmen, davacının gidip borcu ödediğini ve müvekkilden talepte bulunduğunu, kendisine bu hususta herhangi bir ihtarat yapılmamasına rağmen, … A.Ş. Adına kullanılmış olan kredi borcunu ödeyen davacı yan, bu hareketi ile cevap ve beyan dilekçelerinde ısrarla tekrar ettikleri husu olan ilgili borçlu şirketin kendisine ait olan bir şirket olduğunu da kanıtladığını, gerekçeli kararda da görüleceği üzere tek bir bilirkişiden alınan tek yanlı bir raporu esas alarak hazırlanan karar, hukuka ve yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırı olup bozulması gereğinin doğduğunu, rapora itiraz etmelerine rağmen ilk derece mahkemesinin bu talebi dikkate almadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; tarafların genel kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefaleti nedeniyle ödenen bedelin taraflar arasındaki rücu ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dava dışı asıl borçlu firma olan ….. Şti.ile dava dışı …A.Ş. arasında akdedilen 10.08.2015 tarihli 500.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı ve iş bu sözleşmeyi de davacı …’ın ve davalı …’ün her biri ayrı ayrı olmak üzere 550.000,00 TL lik kefalet limit ile müteselsil kefil olarak imzaladığı, dava dışı banka tarafından da bu sözleşmeye istinaden borçlu cari krediler kullandırıldığı anlaşılmıştır.
Dava dışı asıl borçlu firmanın gerek dava dışı bankadaki … n.lu vadesiz ticari hesabı ve gerekse … n.lu borçlu cari kredilerin hesap hareketleri incelendiğinde ;
…n.lu kredi yönünden, dava dışı asıl borçlu firmaya 29.01.2016 tarihinde 59.000,00 TL lik borçlu cari kredi kullandırıldığı ,
-… n.lu kredi yönünden,dava dışı asıl borçlu firmaya 19.07.2016 tarihinde 75.000,00 TL lik borçlu cari kredi kullandırıldığı ,
-… n.lu kredi yönünden dava dışı asıl borçlu firmaya 08.08.2016 tarihinde 100.000,00 TL lik borçlu cari kredi kullandırıldığı ,
-…n.lu kredi yönünden dava dışı asıl borçlu firmaya 09.08.2016 tarihinde 198.000,00 TL lik borçlu cari kredi kullandırıldığı ve 4 adet borçlu cari kredilerinin kullandırılan tutarlarının da yine dava dışı asıl borçlu firmanın … n.lu vadesiz hesabına aktarıldığı anlaşılmıştır.
Dava dışı borçlu şirketin vadesiz hesabına davacı tarafından ”… kredi borcuna kefaleten ödeme” açıklaması ile 27.01.2017 tarihinde 59.690,00 TL , 19.07.2017 tarihinde 650,00 TL , 19.07.2017 tarihinde 75.000,00 TL , 08.08.2017 tarihinde 102.000,00 TL ,09.08.2017 tarihinde 201.500,00 TL olmak üzere toplam 438.840,00 TL aktardığı tutarların dava dışı asıl borçlu şirketin kullandığı borçlu cari kredilere mahsup edildiği anlaşılmıştır.
Ankara 27.İcra Müdürlüğünün 2017/16397 takip sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … , borçlusunun … olduğu, dava dışı şirketin kullandığı genel kredi sözleşmesine müteselsil kefalet nedeniyle ödenen 438.840,00 TL ‘nin borçlu payına düşen 219.420,00 TL ‘si ile faize yönelik toplam 221.813,53 TL’nin tahsiline yönelik takip yapıldığı ödeme emrinin borçluya 04.09.2017 tarihinde tebliğ edildiği,borçlunun süresinde 07.09.2017 tarihinde takibe itiraz ettiği itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline 07.09.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 09.09.2019 tarihinde dava şartı arabuluculuk kapsamında arabuluculuk bürosuna başvurduğu 16.09.2019 tarihinde anlaşamama son tutanağının düzenlendiği ve davanın ise 1 yıllık hak düşürücü süre içinde 16.09.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava dışı … ….Limited Şirketinin ticaret sicil müdürlüğü kayıtları incelendiğinde,15.10.2017 tarihli ticaret sicil gazetesine göre şirket ortaklarının …,… ve…olduğu 01.08.2014 tarihinde şerketin ünvan değişikliği yaptığı ve ortaklarının …,… olduğu dava dışı şirketin 05.09.2016 tarihli genel kurul toplantısında davalı …’in şirkette mevcut 630 adet 31.500,00 TL hissesini Ankara 57.Noterliğinin 05.09.2016 tarih ve … sayılı pay devir sözleşmesi ile payını …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığı şirket sermeyesinin tamamının …’a ait olduğu ve şirketin tek ortaklı olarak devamına …’ün şirket müdürlüğünden azline karar verildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında bankacı bilirkişiden alınan bilirkişi raporunda ,davacı kefilin dava dışı borçlu firmanın vadesiz hesabına ”… kredi borcuna kefaleten ödeme” açıklaması ile 27.01.2017 tarihinde 59.690,00 TL , 19.07.2017 tarihinde 650,00 TL , 19.07.2017 tarihinde 75.000,00 TL , 08.08.2017 tarihinde 102.000,00 TL ,09.08.2017 tarihinde 201.500,00 TL olmak üzere toplam 438.840,00 TL aktardığı tutarların dava dışı asıl borçlu firmanın kullandığı borçlu cari kredilere de mahsup edildiği davacının ve davalının müteselsil kefil olarak kefalet limitlerinin ayrı ayrı olmak üzere 550.000,00 TL olduğu , davacının da iş bu kefaletine istinaden toplamda 438,840,00 TL yatırdığı davacının 1/2 oranında davalıdan talep edebileceği tutarların , 27.01.2017 tarihli 59.690,00 TL lik ödemenin 1/2 sinin 29.845,00 TL 19.07.2017 tarihli 650,00 TL lik ödemenin 1/2 sinin 325,00 TL 19.07.2017 tarihli 75.000,00 TL lik ödemenin 1/2 sinin 37.500,00 TL , 08.08.2017 tarihli 102.000,00 TL lik ödemenin 1/2 sinin 51.000,00 TL , 09.08.2017 tarihli 201.500,00 TL lik ödemenin 1/2 sinin 100.750,00 TL olmak üzere 219.420,00 TL toplam alacağını talep edebileceği belirtilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 596/1.maddesinde “Kefil alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde onun haklarına halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir”,
Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 587/2.maddesinde, “Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.” düzenlemeleri mevcuttur.
Somut olayda, davacı ile davalının dava dışı … … …Limited Şirketi ile dava dışı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak yer aldıkları tarafların kabulünde olmakla ve sözleşmelerde aksinin kararlaştırıldığı ileri sürülmediğinden gerek davalı gerekse davacı dava dışı şirketin kredi borçlarının tamamından sorumlu olmakla birlikte Türk Borçlar Kanunu’nun 596.maddesi gereğince kefil alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde onun haklarına halef olacağından ve aynı yasanın 587/2.maddesi gereğince alacaklıya yapılan ifada birbirlerine karşı eşit paylarda sorumludurlar. Dosya kapsamına göre davacının kefil sıfatıyla asıl borçlu şirketin kredi borcunu ödediği ve ifada bulunduğu ölçüde ve davalının payına düşen miktarda davalı hakkında icra takibi yaparak rücu ettiği,mahkemece yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de,ilk derece mahkemesince dava dışı asıl borçlu şirketin kayıtları üzerinde inceleme yapılmadığı ,davacı tarafından yapılan ödemenin şirket kayıtlarında yer alıp almadığı araştırılmadan davacının, şirketin tek ortağı olmasının etkisi tartışılmadan yargılama yapılarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Gelinen aşamada mahkemece yapılması gereken iş,dava dışı asıl borçlu … … …Limited Şirketi’nin kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak davacı tarafından yapılan dava konusu ödemenin şirket kayıtlarında yer alıp almadığı,ödeme tarihi itibariyle şirketin kredi borcunu ödeme gücü bulunup bulunmadığı,ödeme tarihi ve öncesinde davacının şirket hesabından çektiği bir para olup olmadığı,şirket hesaplarında ödeme tarihinde nedeni açıklanmayan bir nakit çıkışı bulunup bulunmadığı,tek ortak olan davacının şirket aleyhine tahsilde tekerrür olmamak üzere başlattığı bir takip veya açtığı bir dava bulunup bulunmadığı hususlarında mali müşavir bilirkişi heyete eklenerek, bilirkişi heyetinden belirtilen hususlarda denetime açık bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre hüküm kurulmasından ibarettir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli nitelikteki delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olduğu anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/10/2020 tarih ve 2019/456 Esas 2020/510 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.