Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/2058 E. 2023/47 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/2058 Esas 2023/47 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/2058
KARAR NO : 2023/47
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2019
NUMARASI : 2018/654 Esas 2019/821 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 10/07/2018
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023

Taraflar arasındaki rücuan tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/07/2016 tarihinde, …. A.Ş.’ye ait sürücüsü bilinmeyen aracın, …’a ait, kendisinin sevk ve idaresindeki araca çarpması, bu aracın da müvekkil sigorta şirketi … kasko sigortalısı …’a ait, kendisinin sevk ve idaresindeki yabancı plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı zincirlemeli trafik kazası meydana geldiğini, müvekkil şirketin sigortalısının kazada bir kusurunun olmadığını, kaza nedeniyle müvekkil şirket sigortalısının aracında hasar meydana geldiğini, araçta 01/08/2016 tarihli ekspertiz raporuna göre 20.825,92 TL hasar meydana geldiğini, araçta hasar miktarının çokluğu nedeni ile Ankara Gümrük Müdürlüğüne terk edildiğini, müvekkil sigorta şirketinin sigortalısına 01/10/2016 tarihinde 6.100,00 Avro ödeyerek tazmin ettiğini ileri sürerek 6.100,00 Avro tazminatın 01/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek döviz mevduat faiziyle beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı …Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davalılardan …’a ait aracın ZMMS poliçesi ile müvekkil şirkete sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte kaza tarihinde poliçe kapsamında müvekkil şirketin teminat limitinin 31.000.00 TL olduğunu, meydana gelen kaza üzerine hasar dosyası açıldığını, meydana gelen üç aracın karıştığı trafik kazasında … plakalı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğini ve tutanak tutulmadığını, iki araç için tutulan tutanak Tramer komisyonunca kabul edilmediğinden kusur durumunun belirlenemediğini, müvekkil şirketin iddia edilen zarardan sorumlu olabilmesi için kusur şartının gerçekleşmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine, faizin 27/01/2017 tarihinden itibaren işletilmesi talebinin reddine, karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 26/07/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasında herhangi bir kusurunun bulunmadığını, kazada asıl mağdur olanın müvekkili olduğunu, söz konusu kazaya … firmasına ait … plakalı beton mikser aracının sebebiyet verdiğini, … plakalı aracı ile orta şeritte seyir halinde iken … plakalı aracın sinyal vermeden orta şeride aniden geçerek müvekkilin kullandığı aracın sağ önüne çarptığını, bu çarpma neticesinde ise müvekkilinin aracının savrularak sol şeride geçtiğini, bu şeritte ise sigortalı araç takip mesafesini korumadan arkadan gelerek müvekkilin aracının sağ arka köşesine çarptığını, kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın kaza sonrası olay yerinden kaçtığını, bu durumun müvekkili ile sigortalı araç sürücülerinin tuttuğu trafik kazası tespit tutanağı ve araçlara ait kaza sonrası fotoğraflarla sabit olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … …. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde belirtilen … plakalı aracın müvekkil şirkete ait olmadığını, olay tarihinde iddia edilen olaya karışma durumunun söz konusu olmadığını, tarafların aralarında düzenledikleri maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında davalı …’un kendi beyanının doğru olmadığını, davacı tarafın iddia edilen bir olay oldu ise savcılık soruşturmasında müvekkil şirketin veya o zaman aracı kullanan şoförün beyanının alınması gerektiğini, bir an böyle bir kaza durumunda olay yeri terk durumu var ise tarafların kendi aralarında kaza tespit tutanağı tutmaları yerine, kaza mahalline trafik polisi çağırarak olayın oluş şekli, kazaya karışan araçların olaydaki pozisyonun belirlenmesi gerektiğini, sadece davacı taraf iddiaları ve davacı ile davalı tarafın kendi aralarında tanzim ettikleri tutanağa göre kendilerine atfedilen kusuru kabul etmediklerini, kazanın tamamen davacının sigortalısı ile diğer davalı taraf arasında meydana geldiğini savunarak davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; öncelikle zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, davacının kazaya karıştığını belirttiği … plakalı aracın müvekkil sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu ve 31.000.00 TL teminat limiti bulunduğunu, davacı tarafın bu davadan önce müvekkil sigorta şirketine başvurduğunu ve hasar dosyası açıldığını, ancak tarafların kusur durumu tayin edilemediğini ve dolayısıyla gerekli işlemlerin ve herhangi bir tazminat ödemesinin yapılamadığını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile kusur oranına göre ödenecek tazminat bedelinin belirlenmesi gerektiğini, öncelikle davanın zamanaşımı nedeni ile reddini, istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısına ödediği tazminatın davalılardan rücuan tazmini istemiyle açılan davada, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsü …’ın %100 oranında kusurlu olduğunun, … plakalı araç sürücüsü … ve … plakalı araç sürücüsü…’nun kusurunun bulunmadığının, kaza neticesinde sigortalı araçta KDV hariç toplam 20.825,92 TL tutarında hasar meydana geldiğinin belirlendiği, davacı ve davalı …’un olayı anlatımları ile araçlarda oluşan hasar durumlarının birbiriyle örtüşmediği, bilirkişi tarafından fiili duruma göre inceleme yapıldığı anlaşılmakla bilirkişi raporunun hükme esas alındığı, raporda davacı sigorta şirketi tarafından sigortalanan araç sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğu diğer davalılar sigorta şirketi sigortalılarının ve diğer davalıların kusursuz oldukları, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ve davalı gerçek kişinin tazminattan sorumlu olabilmeleri için kusurlarının olmasının gerektiği ancak bütün kusurun davacıda olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyadaki delillerle örtüşmeyen ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, düzenlenen trafik tespit tutanağına göre; … plakalı araç sürücüsünün açık bir şekilde, … plakalı kamyonun sağ şeritten orta şeride sinyal vermeden öne kırdığını ve … plakalı aracının çarpmanın etkisiyle sola fırladığını beyan ettiğini, arkadan seyreden müvekkili şirketin sigortalısı ise, kurallara riayet ederek aracını kullandığı sırada, ansızın gelişen ve kendi şeridine birden fırlayan … plakalı araca çarpmasına engel olamadığını, aynı şekilde, müvekkili şirket sigortalısının verdiği ifade ve trafik kazası tespit tutanağındaki beyan dikkate alındığında, bilirkişi tarafından, tutanak, ifade, kroki dikkate alınmaksızın müvekkil şirket sigortalısına kusur atfedildiğini, … plakalı davalı tarafın aracı ile, sağ şeritten sol şeride sinyal vermeden şerit değiştirdiğini, dolayısıyla KTK’nın 56. Maddesindeki şerit değiştirme kurallarını ihlal ettiğini, bu durumda, kendi şeridinde kurallara uygun olarak seyretmekte olan ve geçişini tamamlamak üzere olan müvekkil şirket sigortalısına kusur yüklenemeyeceğini, kazanın meydana gelmesine sebep olan … plakalı araç sürücüsü olduğunu, müvekkil şirket sigortalısının geçişini tamamlamak üzere olması ile kazanın meydana gelmesi arasında illiyet bağı bulunduğunu, şayet, davalı … plakalı araç sürücüsü şerit değiştirme kurallarına uymuş olsaydı, ansızın şerit değiştirmeseydi, sinyal vermiş olsaydı ve trafiğin akışını kontrol etmiş olsaydı, geçiş yapmakta olan araçların geçişini tamamlamasını beklemiş olsaydı kazanın meydana gelmeyeceğini, davalı şirket sürücüsünün KTK’nun anılı 56. 1/ a 4 –işaret vermeden şerit değiştirme- maddesini ihlal ettiğinin zapta alındığı gibi aynı zamanda kaza yerini terk etmesi, kaza mahallinden kaçması nedeniyle KTK’nın 81/1 d, e ve 81/2 maddelerini ihlal ettiğinin de zapta alındığını, fakat kaza tutanağının doğru olmadığı yönünde mesnetsiz bir tespit yapıldığını, dolayısıyla davalı araç sürücüsünün kendi açık beyanı ile kusurunu kabul ettiği halde bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, tazminatın yabancı para cinsinden Avro olarak ödenmesi talep edildiği halde mahkemece hasarın TL üzerinden hesaplanmasının da taleple bağlılık kuralına aykırılık oluşturduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı sigorta şirketi tarafından kasko sigorta poliçesine istinaden sigortalısına ödenen tazminatın TTK’nın 1472. maddesi gereği davalı idareden rücuan tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde “dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı” düzenlemesine yer verilmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınmalıdır.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Somut olayda; davacı …’nın sigortalısı …’ın tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir iddia ve kanıt bulunmadığı gibi sigortalı araç da hususi nitelikte otomobil olup ticari araç değildir. Şu halde, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödenen tazminatın rücuan tazmini istemiyle açılan işbu davada dava konusu olay, davacının kasko sigortalısı olan araç ile davalı sigorta şirketlerine ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan beton mikseri ile hususi otomobilin karıştığı haksız fiil niteliğindeki zincirleme trafik kazasından kaynaklandığından davacının halefiyete dayalı olarak açmış olduğu rücuan tazminat davasının, ticari dava olmadığı gözetilerek; genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden kabulü gerekmiş, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının görevli mahkemenin tayini yönünden kaldırılmasına, HMK’nın 353(1)-a.3 maddesinin hükmü özel düzenleme içerdiğinden HMK’nın 360. maddesinin atfı ile HMK’nın 20. maddesi hükmü uygulanmaksızın ve talebe bağlı olmaksızın dosyanın görevli Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilmek üzere Eskişehir Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.11.2019 tarih ve 2018/654 Esas-2019/821 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-HMK’nun 353(1)-a.3 maddesi gereğince dosyanın görevli ve yetkili Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilmek üzere Eskişehir Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosu’na gönderilmesine,
4-Bir karar örneğinin bilgi ve UYAP üzerinden dosyanın görevli mahkemesine aktarılması için Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının talep halinde yatıran davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
7-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353(1)-a.3 maddesi uyarınca uyarınca kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 19/01/2023

Başkan Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.