Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/204 E. 2022/258 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İHTİYATİ TEDBİR İSTEYEN
DAVACI : ……
TALEP TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2022

Taraflar arasındaki sorumluluk davası ile davalı şirket müdürlerinin azli davası kapsamındaki ihtiyati tedbir isteminin yargılaması sonunda ara kararda yazılı nedenlerden dolayı talebin reddine yönelik olarak verilen ara karara karşı ihtiyati tedbir isteyen davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TALEP
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin %50 pay sahibi olduğu dava dışı … … ve … … Ltd. Şti.’nin halen 3 müdürü bulunmakta olup davalı … …’ın dava dışı şirketin müdürler kurulu başkanı olduğunu ve aynı zamanda şirketin tüm ticari iş ve işlemlerini tek başına yürüttüğünü, daha önceleri … … … ve … … Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı sıfatını taşıyan davalı …’ın bu şirketteki paylarını kardeşine devrederek …Ltd. Şti.’nin müdürü olarak kaldığını, davalı …’ın gerek anılan şirkette pay sahibi olduğu dönemde gerekse müdürü olarak çalıştığı dönemde …’in … … ..Ltd. Şti. İle büyük meblağlı alışverişlere yaparak …’in …Ltd. Şti.’ye borçlanmasına ve zarara uğramasına neden olduğunu, dava dışı …Ltd. Şti’nin haksız kazanç sağlamasına yol açtığını, davalının ve diğer müdürlerin …Ltd. Şti. İle yapmış olduğu işlemler sebebiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. Maddesi gereği transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımını gerçekleştirdiklerinden böyle bir durumun şirketin mali otoriteler karşısında da zor duruma düşmesine ve cezalara muhatap olması sonucunu doğuracağını, şirketin bu işlemler sebebiyle zarara uğradığının şirketin onaylı ve kesinleşmiş 2017, 2018, 2019, 2020 yılları mali tabloları ile 2021/07 dönemi ve şirket tarafından onaylanmış ara mizan üzerinde yaptırılmış inceleme neticesinde tespit edildiğini, ekte sunulan mali müşavir tarafından düzenlenen uzman görüşte davalının işlemlerinin çoğunun şüpheli olduğunun tespit edildiğini, davalını n müdür diğer davalı …’ın ortağı olduğu … … … ve … Tic. … Tic. Ltd. Şti. üzerinden müvekkilinin ortağı olduğu … ile birebir aynı faaliyeti yürütmek üzere kurdukları ve … Bakanlığı’na başvurusunu yaptıkları labortavuarda çalışmak üzere … çalışanlarına teklifte bulunduklarını, … laboratuvarlarında bulunan … ve ekipmanları yeni laboratuvarlara götürmek için hazırlık işlemlerine başladıklarını, aslında … adına satın alınan … 19 Testi … cihazının 5 ay sonra …ltd. Şti. Adına satın alındığı söylendiğini, Kasım 2020’den itibaren …’in hizmet verdiği … Hastanesi … 19 laboratuvarında kullanıldığını ve …ltd. Şti. Tarafından bu … için …’e kira bedeli çıkardığını, daha sonra bu cihazın …ltd. Şti. Ye ait olduğu söylenerek …’de kurdukları … 19 laboratuvarına götürüldüğünü, … Hastanesinin … 19 Test hizmeti alımı işini durdurduğunu, böylece … laboratuvarının zarara uğradığını, son yıl içerisinde …ltd. Şti’nin 10 yıllık cihazlarının sıfır fiyatına …’e satıldığını, şirketin mali hesaplarındaki “… … Kira Giderleri”başlığı altında yer alan kira bedellerine ilişkin kira sözleşmelerinin hiçbir zaman ortaya çıkarılmadığını, …’in mali durumu elverdiği halde taşıt satın almak yerine …Ltd. Şti’den araç kiralanması yoluna gidildiğini, … müşterilerinden alınan test bedellerini davalıların şahsi hesaplarına aktardıklarını ileri sürerek davalıların uğratmış olduğu zarar sebebiyle şimdilik 30.000,00 TL belirsiz alacağın, ticari faizi ile birlikte davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen … … ve … … Ltd. Şti’ye ödenmesi istemiyle ve TTK’nın 630. Maddesi uyarınca davalı müdürlerin görevden alınmaları ve şirkete kayyım atanması istemiyle açılan davada teminat aranmaksızın ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalı … ve …’ın müdürlük görevlerinden alınmalarına, yerlerine kayyım atanmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda; TTK’nın 630/2 ve 3’ncü maddelerine göre haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin temsil yetkisinin sınırlandırılmasına veya kaldırılmasına karar verilebileceği, yöneticilerin temsil yetkisi kaldırıldığında şirketi temsil edecek kimse kalmadığında geçici olarak temsilci atanabileceği, tedbir mahiyetindeki haklı sebep bağlı yönetim yetkisinin kaldırılmasına karar verilebilmesi için de hakkı sebeplerin yaklaşık olarak ispat edilmesi gerektiği, şirketin %50 hissedarı olduğunu beyan eden davacının uzman görüşü, 6 Ağustos 2020 tarihli ticaret sicil gazetesi sureti, şirkete ait mizanı sundukları, bunlara göre davalıların kanuna ve sözleşmeye aykırı iş ve işlemleri nedeniyle şirketi zarara uğrattıklarını iddia etmiş ise de; sundukları delillerle haklı nedeni yaklaşık olarak ispat edemedikleri gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların ilişkili taraflar ve diğer üçüncü kişilerle durmaksızın şirketi zarara uğratıcı iş ve işlemler gerçekleştirmekte örtülü kazanç aktarımı yaptıklarını, yine çalışanları kışkırttıklarını, cihazları şirketten aldıklarını, başka … açmak suretiyle rekabet yasağına açıkça aykırı davrandıklarını, dava dilekçesi ekinde sunulan şirketin onaylı ve kesinleşmiş 2017, 2018, 2019, 2020 yılları mali tabloları ile 2021/07 dönemi ve şirket tarafından onaylanmış ara mizan üzerinde Ankara … Odası mensubu ve bilirkişi … tarafından yapılan inceleme sonucunda hazırlanmış “uzman görüşü” (Ek.1) dahi davalıların zarar verici iş ve işlemlerini tek başına kanıtlar nitelikte olduğunu, gerçekten, anılan raporda davalıların şüpheli ve hukuka aykırı işlemleri tek tek belirtilmiş olup, özellikle raporda geçen;“Göründüğü gibi 2017 yılında satışların maliyetinin %00’ı (yüzde sıfırı) satıcılara borç görünürken (diğer bir ifade ile satıcılara borç yokken) 2018 yılında satışların maliyetinin %33’ü, 2019 yılında %16’sı, 2020 yılında %8’i ve 2021 yılında ise %65’i satıcılara borç görünmektedir. Yani şirket 2021 yılına gelinceye kadar yaptığı alımların %90 dan fazlasını yıl sonundan önce ödemiştir. 2021 yılı temmuz sonunda ise satışların maliyetinin %65’i borç görünmektedir. 2021/07 ayında satıcılara olan borcun 4.745.606,05 TL’si (4.745.606,05 / 4.990.481,16) %95’i, 320.E.0009 – … … … ve … Lab. Malz. İsimli hesapta izlenen şirkete olan borçtur.” tespitleri dikkat çekicidir. Aynı hususta yine uzman görüşünde; “Şirketin alıcılarından alacakları ile satıcılarına olan borçları birlikte değerlendirildiğinde; 2021 yılı hariç, şirketin borçlarını ödemede gösterdiği özeni, alacaklarını tahsilde gösteremediği, gelecekte borç/alacak dengesinin dönen varlıklar üzerinde baskı oluşturma riskinin bulunduğu değerlendirilebilir.” tespiti ile;- 2018 yılında satışlar 2017 yılına göre %93, satışların maliyeti ise %91 artmıştır.
– 2019 yılında satışlar 2018 yılına göre %78, satışların maliyeti ise %86 artmıştır.
– 2020 yılında satışlar 2019 yılına göre %72, satışların maliyeti ise %76 artmıştır.
– 2021 yılında satışlar 2020 yılına göre %78, satışların maliyeti ise %263 artmıştır.
Burada 2021 yılında genel yönetim giderlerinde oluşan tutar 20.732,78 TL olarak görünmektedir.
Oysa 2020 yılında bu tutar 1.640.666,00 TL olarak gerçekleşmiş görünmektedir. Denilebilir ki 2021 yılında genel yönetim giderlerindeki tutarlar satışların maliyetine işlenmiş olabilir. Elbette bu satışların maliyetini gerçekte olması gerekenden fazla artırmış olabilir. Ancak her halükarda satışların maliyetindeki %263 lük artış hasılattaki %78’lik artışa göre anlamlı görünmemektedir.” tespitlerinin durumu somut bir şekilde açıkladığını, öte yandan, ekte sunulan ihbarname ve ihtarnamelerden de görüleceği üzere, davalılardan … müdürlük görevinden istifa ettiğinden onun hakkında tedbir kararı verilmesine gerek kalmadığını, ekli Ankara 40. Noterliği’nin 13.12.2021 tarih ve …. yevmiye nolu ihbarı ile de dava dışı müdür …’nın da istifa etmesi nedeniyle (Ek.3 – Dava dışı eski müdür …’nın istifasına ilişkin gönderdiği Ankara 56. Noterliği’nin 14.12.2021 tarih ve … yevmiye nolu ihbarı) davalı … tek başına müdür olarak kaldığını, … müvekkile gönderdiği ihtarname ile (Ek. 4 – davalı …’ın şirketi feshe götüreceğini belirten Ankara 40. Noterliği’nin 20.12.2021 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarnamesi) kendisinin tek müdür olarak göreve devam edeceği ve şirketin fesih ve tasfiyesi için mahkemeye gideceğine kadar bir çok işlem yapacağını, dolayısıyla bu tür zararlandırıcı iş ve işlemlerine devam edeceğini belirttiğini, yaptığı iş işlemlerin bir nevi ikrarı mahiyetinde olan bu açıklamalar müdahale edilmez ise şirketin daha da kötü duruma sokulacağının kanıtı olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalı …’ın müdürlük görevlerinin durdurulmasına, yerine kayyım atanmasına karar verilmesini, müvekkilin maddi durumu dikkate alınarak ihtiyati tedbir kararının teminat alınmaksızın verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Talep, davacının ortağı olduğu dava dışı … … ve … … Ltd. Şti.’ni, davalı şirket müdürlerinin zarara uğrattığı iddiasıyla açılan sorumluluk ve müdürlükten azli istemleriyle açılan dava kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 389/1 maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nun 390/3.maddesinde tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
Gerek 6102 Sayılı TTK ve gerekse özel yasalarda limited şirkete temsil kayyımı, atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamakla birlikte 6102 Sayılı TTK’nın 1. maddesinde “Türk Ticaret Kanununun, Türk Medeni Kanununun ayrılmaz bir parçası” olduğuna ilişkin hükmü karşısında konu ile ilgili 4721 Sayılı TMK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunun 426 maddesinde düzenlenen temsil kayyımlığı müessesesi, gerçek kişiler esas alınarak getirilmiş bir kurum olmakla birlikte tüzel kişiler içinde temsil kayyımı atanabileceği gerek öğretide (Türk Medeni Hukukunda Kayyımlık-Mustafa Alper Gümüş-Sh. 103) ve gerekse yargı kararlarında (Yargıtay 11.H.D. 1988 tarih 65-3848 sayı vb.) kabul görmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 403/2. maddesinde kayyımın, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı, 426. maddesinde vesayet makamının, aşağıda yazılı olan veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı atayacağı, kayyım atamasının yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel olmayacağı, 427. maddesinde ise bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/(2) ve (3). maddelerinde de; her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunacağı belirtilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu limited şirketin müdürler kurulu başkanı olan davalı … ve diğer ortak ve müdür olan …’ın birlikte şirketi zarara uğrattıkları, aynı alanda faaliyette bulunan …ltd. Şti. Yi kurarak, şirket çalışanlarını bu şirkete almaya çalıştıkları, rekabet yasağına aykırı davrandıkları, haksız kazanç temin ettikleri, şirketi …Ltd. Şti. Ye karşı borçlandırdıkları, …ltd. Şti’nin eski makine ve cihazlarını sıfır fiyata şirkete satın aldıklarını, şirkete … ..ltd. Şti’den araç kiralandığını ileri sürerek şirket müdürü olan davalıların şirketi zarara uğrattıkları iddiasıyla açılan sorumluluk ve müdürlükten azil davalarında davalıların müdürlük görevinden alınarak şirkete kayyım atanmasını talep etmiş, istinaf başvuru dilekçesi ekinde sunmuş olduğu Ankara 40. Noterliği’nin 13.12.2021 tarihli istifaname örneğine göre şirket müdürlüğü görevinden istifa ettiğini bildirerek adı geçen davalı yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesine gerek kalmadığını belirtmiştir. İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili ihtiyati tedbir talebini dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu mali müşavir … tarafından düzenlenen uzman görüşe, mizan tablolarına ve istinaf başvuru dilekçesi ekinde sunulan ihbarname ve ihtarnamelere dayandırmıştır.
Mali Müşavir tarafından davacının ortağı olduğu …. Şti. Nin incelenen 2017 ila 2020 yılları arasındaki kurumlar vergisi beyannamelerine ve şirkete ait mizana göre yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 28.08.2021 tarihli raporda; şirketin gelecekte alacak/borç dengesinde sıkıntı yaşama potansiyelinin bulunduğu, karlılığın yıllar içinde azalmasının ve 2021 yılında artık zarar ediyor olmasının önlem alınması gereken bir husus olduğu, 2021 yıl sonunda KDV hesapları ile stok hesapları birlikte değerlendirildiğinde bir uyumsuzluk olduğu, Ortaklara borçlar kaleminde ortak olmayan (eski ortak) birine olan borcun burada göründüğü, ortaklara olan borçlar ve ortaklara yapılan ödemeler konusunda dengesizlik bulunduğu, şirket ortaklarının sermaye borçlarını yasanın belirlediği zamanda yerine getirmediği müdür/müdürlerin bu konuda ortaklara herhangi bir yaptırım (faiz talebi vb.) uygulamadığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına ve özellikle ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin dosya kapsamı itibarıyla HMK’nın 390/3. Maddesi hükmü uyarınca davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edememiş bulunmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın ihtiyati tedbir talep eden davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere dosya üzerinden oy birliği ile karar verildi. 03/03/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.