Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1888 E. 2023/1518 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1888 Esas 2023/1518 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1888
KARAR NO : 2023/1518

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2022
NUMARASI : 2022/470 Esas 2022/550 Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali İstemli
DAVA TARİHİ : 24/06/2022
KARAR TARİHİ : 01/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :06/11/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı firmanın ortaklarından olup, 6000 payın 1000’er payına sahip olduklarını, geri kalan 4000 paya ise şirketin 2021 yılı yönetim kurulu üyeleri olan … ise eşit şekilde sahip olduğunu, 31.03.2022 tarihinde yapılan … Ticaret Anonim Şirketi’nin genel kurulunda, şirketin yönetim kurulu, çoğunluk hisselerini elinde bulundurmasından ötürü keyfi, hukuka ve kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı kararlar aldığını, Genel Kurul’un 4 nolu bendinde bilanço ve kar/zarar hesaplarının oy çokluğu ile tasdikine karar verildiğini, buna karşın, genel kurul davetinde, müvekkillerine 2021 yılının faaliyet raporu, bilançosu ve denetim raporunun gönderilmediğini, genel kurulda 2021 yılının faaliyetleri ve bilançosunun açık olarak açıklanmadığını, denetim raporu olmadığından ötürü yapılan harcamaların denetlenemediğini, hesaplarda oldukça fahiş harcamalar ve yönetim kurulunun kendileri üzerine çıkarmış olduğu fahiş rakamlar olduğunu, ayrıca Yönetim Kurulu üyelerinin 5 nolu bentte görüldüğü üzere oy birliği ile ibra edilmediğini, genel kurulun 4 nolu bendinin devamında, esas sözleşmede belirtilen yedek akçe ve temettünün ayrıldıktan sonra, “… ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tututlmasına … oy çokluğu ile karar verilmiştir.” ibaresinin iptalinin gerektiğini, öncelikle şirketin yatırım faaliyetlerinin neler olduğunun belirtilmediğini, burada 2021 yılı yönetim kurulu üyelerinin müvekkillerinin hak ettikleri kar payını almaması için bu kararı aldıklarını, yatırım faaliyetlerinin neler olduğunun açıklanmadığını, denetim raporu olmadığından ötürü yapılan harcamaların da denetlenemediğini, yönetim kurulunun genel kurul kararı olmadan kendileri üzerine çıkardığı paraların oldukça yüksek olduğunu ve şirketin içini boşaltmaya yönelik eylemler olduğunu, bu sebeple denetime elverişsiz bilanço ve kar/zarar hesaplarının oy çokluğu ile tasdikine ilişkin kararın iptalini talep etme zaruretinin hasıl olduğunu, ayrıca Yönetim Kurulu üyelerinin 5 nolu bentte görüldüğü üzere oy birliği ile ibra edilmediğini, genel kurulun 4 nolu bendinin devamında, esas sözleşmede belirtilen yedek akçe ve temettünün ayrıldıktan sonra, “… ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tututlmasına … oy çokluğu ile karar verilmiştir.” ibaresinin iptalinin gerektiğini, şirketin yatırım faaliyetlerinin neler olduğu belirtilmediğini, 2021 yılı yönetim kurulu üyelerinin müvekkillerinin hak ettikleri kar payını almaması için bu kararı aldıklarını, yatırım faaliyetlerinin neler olduğunun açıklanmadığını, yatırım nedeniyle kar payını dağıtmama kararı alındıktan sonra 7. madde de şirketin kar payının yarısından fazlasını, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye karşılığı olarak dağıtılmasına karar alındığını, yönetim kurulu yatırım faaliyeti olarak kastettiği kişisel yatırımlarının şirket tarafından karşılanmasının ortada olduğunu, genel kurulun 7 nolu bendinde “… Şirket yönetim kurulunun teklifi üzerine, Şirket yönetim kurulu üyelerinden …’na 2021 yılında çalışmaları karşılığında göstermiş olduğu performanslarından dolayı vergiler ve diğer yasal kesintiler hariç toplam 75 milyon TL.nin eşit şekilde bölünerek her bir yönetim kurulu üyesine ayrı ayrı ödenmesine ve bu ödemenin 10 milyon TL.sinin huzur hakkı, 50 milyon TL.sinin kar payı, 10 milyon TL.sinin prim, 5 milyon TL.sinin ikramiye şeklinde ödenmesi ile daha önceki yıllarda ortaklar lehine alınan projelerde çalışmaya yönelik tüm ödeme kararlarının 2022 yılı itibariyle kaldırılmasına … oy çokluğu ile karar verildi.” maddesinin iptalinin gerektiğini, bu rakamların oldukça fahiş olduğunu, bu durumun örtülü kar payı dağıtımı anlamına geldiğini, yönetim kurulu üyelerinin her biri 2021 yılı için aylık 95.000’er TL maaş aldıklarını, müvekkillerinin kararlara olumsuz oy kullanarak her bir karar altına muhalefet şerhini düştüğünü, yönetim kurulunu oluşturan çoğunluk pay sahiplerinin 1. derece yakınlarını da şirket bünyesinde çalıştırmaya başladıklarını, şirketin faaliyeti ve bilançosunun şeffaf olmadığını, denetleme raporunun bulunmadığını, diğer ortaklara denetleme raporu sunulmadığını, müvekkillerinin kar payından mahrum bırakılmasının, karın yarısından fazlasının yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye adı altında yönetim kuruluna ödenmesi kararı alınması, alınan kararı yönetim kurulu üyelerinin pay çoğunluğunu elinde bulundurarak kendi oyları ile alması, esas sözleşmede yönetim kuruluna huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye gibi ödemelerin bulunmaması, yönetim kurulunun kendi kendisine haksız ücretler belirleyerek sahip olduğu pay çokluğuna dayanarak karar alması hukuka, kanuna, esas sözleşmeye, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına açıkça aykırı olduğunu beyan ederek; 31.03.2022 tarihinde yapılan Genel Kurul Tutanağında alınan kararlardan öncelikle 7 nolu bentte karar altına alınan şirket yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye ödemelerine ilişkin kararın, yargılama sürecinin uzunluğu ve uygulanması halinde telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açması ihtimaline karşın uygulanmasının tedbiren durdurulmasına, 4 nolu bendinde alınan “Yapılan oylama sonucunda bilança ve kar/zarar hesapları 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile tasdik edildi.” kısmı ile “… ve kalan karın yatırım faaliyetleri için Şirkette tutulmasına 4.000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” dair verilen genel kurul kararlarının iptaline, 7 nolu bentte “Şirket yönetim kurulunun teklifi üzerine, Şirket yönetim kurulu üyelerinden …’na 2021 yılında çalışmaları karşılığında, göstermiş olduğu performanlarından dolayı vergiler ve diğer yasal kesintiler hariç 75 Milyon TL.nin eşit şekilde bölünerek her bir yönetim kurulu üyesine ayrı ayrı ödenmesine ve bu ödemenin 10 Milyon TL.sinin huzur hakkı, 50 Milyon TL.sinin kar payı, 10 Milyon TL.sinin prim, 5 Milyon TL.sinin ikramiye şeklinde ödenmesi ile daha önceki yıllarda ortaklar lehine alınan projelerde çalışmaya yönelik tüm ödeme kararlarının 2022 yılı itibariyle kaldırılmasına 4.000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” dair verilen genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 31.03.2022 tarihinde yapılan 2021 Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nın (4) ve (7) nolu bentlerinde alınan kararların iptali ile huzur hakkı, kar payı, prim, ikramiye ödemelerine ilişkin kararın uygulanmasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiğini, Ancak söz konusu davanın haksız olup reddinin gerektiğini, davacıların genel kurul kararlarından iptalini istedikleri hususlara yönelik ilk olarak; 2021 Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nın; 4 nolu bendinde yer alan “Yapılan oylama sonucunda bilanço ve kar/ zarar hesapları 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile tasdik edildi” kısmı ile “… Ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” dair verilen genel kurul kararının iptalinin istendiğini, söz konusu hususa yönelik itiraz bu husus da aranan şekli kurallara uygun olmayıp usulen reddinin gerektiğini, davacılar “… Ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” şeklinde alınan kararın ilgili bölümünün iptalini talep etmişlerse de bu maddede herhangi bir muhalefet şerhlerinin bulunmadığını, genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde de görüleceği üzere her iki davacının da 4. maddede sadece; “…denetim raporlarının tarafıma gönderilmemesi, hesapların tam ve denetlenebilir olmaması nedeniyle muhalefet ediyorum.” şeklinde bir beyanda bulunduklarını, bunun akabinde yazılı olan “…ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına…” bölümünden sonra herhangi bir muhalefet şerhinin bulunmadığını, davacıların “…ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına…” kısmının iptalini isteme haklarının hukuken mümkün olmadığını, davacıların muhalefete ilişkin beyanlarının da bu kısım ile ilgili olmayıp sadece kar/zarar hesaplarına ilişkin olduğunu, mahkememizce bu hususa yönelik usulden red taleplerinin yerinde görülmemesi halinde bu maddeye yönelik incelemenin esastan da reddinin gerektiğini, ticaret hukukunun temel prensiplerinin kanuna aykırı olmadığı müddetçe şirket ana sözleşmesinin şirketin iş ve işleyişi ile ilgili süreçlerde ilk uygulanacak kuralları belirlemesi olduğunu, müvekkili şirket ana sözleşmesi incelendiğinde “Karın Tespiti Ve Dağıtımı” başlıklı 13. maddesinde; “Şirketin net dönem karı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılır; kalan miktarın %5’i pay sahiplerine kar payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı, genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır.” yazılı olduğunu, bu husus TTK’nın ilgili maddeleri de değerlendirildiğinde kanuna uygun ve kanun tarafından da korunan bir hak niteliği taşıdığını, genel kurulda gerek kanuna gerekse ana sözleşmeye uygun şekilde karar alındığını, kaldı ki kalan kısmın da yatırım faaliyetleri doğrultusunda şirkette tutulmasına karar verildiğini, diğer taraftan müvekkili şirketin yaptığı iş itibariyle bir teknoloji şirketi olduğunu, mevcut cirosu geliştirdiği bir uygulama/aplikasyon ile sadece apple store ve google store şirketlerinden olduğunu, dolayısıyla sadece 2 fatura kesilerek ticari işletme varlığını sürdürdüğünü, davacı taraf dava dilekçesinin 5 numaralı bendi ile “Şirket yönetim kurulunun teklifi üzerine, şirket yönetim kurulu üyelerinden …’na 2021 yılında çalışmaları karşılığında, göstermiş oldukları performanslarından dolayı vergiler ve diğer yasal kesintiler hariç 75 milyon TL’nin eşit şekilde bölünerek her bir yönetim kurulu üyesine ayrı ayrı ödenmesine ve bu ödemenin 10 Milyon TL’sinin huzur hakkı, 50 Milyon TL’sinin kar payı, 10 milyon TL’sinin prim, 5 Milyon TL’sinin ikramiye şeklinde ödenmesi ile daha önceki yıllarda ortaklar lehine alınan projelerde çalışmaya yönelik tüm ödeme kararlarının 2022 yılı itibariyle kaldırılmasına 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” şeklinde alınan kararın iptalini talep ettiğini, yapılan olağan genel kurul toplantısında da yönetim kurulu üyelerine ödenecek olan huzur hakkı, ikramiye, prim ve kar payı şirketin iş hacminin, kar miktarının ve bilançosunun büyüklüğü düşünüldüğünde fahiş olmadığının görüleceğini, yönetim kurulu tarafından 2021 yılında yapılan çalışmaların karşılığında şirketin büyük oranda büyüdüğünü, üyelerin emek ve mesailerinin karşılığında da şirket karı ile uygun düşen bir miktarın bu kişilere ödenmesine karar verildiğini, şirket faaliyetleri kapsamında mevcut yönetim kurulu üyeleri için davaya konu genel kurulda alınan kararların çok açık olduğunu, söz konusu kararların gerek yönetim kurulu üyelerinin seçimi gerekse seçilen yönetim kurulu üyelerine ödenecek mali haklar konusunda tam bir görüş birliği olup bu kararların tamamının oy birliği ile çıktığını, davacı tarafın dava dilekçesinin 8 numaralı bendinde “yönetim kurulunu oluşturan çoğunluk pay sahipleri, 1. derece yakınlarını da şirket bünyesinde çalıştırmaya başlamıştır. Bir nevi çoğunluk hisselerine güvenerek şirketi çiftlik haline dönüştürmüşlerdir. Bunlarla ilgili genel kurulu bilgilendirmemiş ve verilen ücretleri müvekkilleri ile paylaşılmadığını” belirtmek suretiyle şirketin çiftlik gibi yönetildiği yönünde iddia da bulunduğunu, şirkette hiçbir yönetim kurulu üyesinin 1. derece akrabası çalışmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinin 9 numaralı bendinde “Şirketin faaliyeti ve bilançosu şeffaf değildir. Denetleme raporu bulunmamaktadır. Diğer ortaklara denetleme raporu sunulmamıştır. Şirket içerisinde bir takım ajans ve kişilere fahiş rakamlar çıktığı görülmektedir. İlgili ajans ve şirketin ilişkisi açıklanmamıştır.” denilmek suretiyle şirketin sağlıklı yönetilmediği ve şirket ortakları ile denetleme raporlarının paylaşılmadığını ileri sürdüğünü, ileri sürülen iddiaların mevzuattan uzak olduğu gibi gerçekle de bağdaşmadığını, davacılar tarafından dava dilekçesinin 7 nolu bendinde şirket eski yönetim kurulu üyelerine yapılan, maaş ve ortaklara borçlar adı altında ki ödemelerin şirketin içinin boşaltıldığını iddia ettiklerini, ancak söz konusu iddianın tamamen kötü niyetli ve doğru olmayan iddiaları içerdiğini, davacıların alındığını iddia ettiği maaş ödemelerinin her bir ortağa eşit olacak şekilde tüm ortaklara yapıldığını, sadece eski yönetim kurulu üyelerine ödeme yapılmadığını, davacıların alındığını iddia ettiği ortaklara borç kalemi olarak söz konusu 2021 yılı dönemine ilişkin olmak üzere 2022 yılı içinde ödenecek huzur hakları/prim miktarları üzerinde sözlü anlaşması doğrultusunda tüm ortaklara yapılan avans ödemeleri olduğunu, dolayısıyla bu ödeme kaleminde de davacıların belirttiği gibi eski yönetim kurulu üyelerine ödeme değil tüm ortaklara yapılan borç ödemesi olduğunu, davacıların iptalini istediği her iki genel kurul kararının da kanuna, esas sözleşmeye, objektif iyi niyet kurallarına uygun olduğunu ve bu sebeple davacının taleplerinin reddinin gerektiğini, davacıların şirketin içinin boşaltıldığı yönündeki iddialarının da kendileri tarafından çürütüldüğünü, zira söz konusu yönetim kurulu değişikliği talebi ortak bir karar olarak davacıların diğer ortaklara olan güvensizliğini ortadan kaldıracak şekilde tanzim edildiğini beyan ederek; 31.03.2022 tarihinde yapılan 2021 Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nın 7 nolu bendinin uygulanmasının durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine, 31.03.2022 tarihinde yapılan 2021 Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nın 4 nolu bendinin iptaline yönelik davanın öncelikle usulden kabul görmediği takdirde esastan reddine, 31.03.2022 tarihinde yapılan 2021 Olağan Genel Kurul Toplantı Tutanağı’nın 7 nolu bendinin iptaline yönelik davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne ile, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 370101 sicil numarasına kayıtlı davalı … Ticaret Anonim Şirketi’nin 31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinin yoklukla malul olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine,Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 370101 sicil numarasına kayıtlı davalı … Ticaret Anonim Şirketi’nin 31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinin TTK. 449. maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; genel kurulun 4 nolu bendinde bilanço ve kar/zarar hesaplarının oy çokluğu ile tasdikine karar verildiğini, buna karşın, genel kurul davetinde, müvekkillerine, 2021 yılının faaliyet raporu, bilançosu ve denetim raporu gönderilmediğini, genel kurulda 2021 yılının faaliyetleri ve bilançosu şeffaf olarak açıklanmadığını, denetim raporu olmadığından ötürü yapılan harcamalar denetlenemediğini, hesaplarda oldukça fahiş harcamalar ve yönetim kurulunun kendileri üzerine çıkarmış olduğu fahiş rakamların mevcut olduğunu, yönetim kurulunun, genel kurul kararı olmadan kendileri üzerine çıkardığı paralar oldukça fahiş olduğunu, şirketin içini boşaltmaya yönelik eylemler olduğunu, ayrıca müvekkillerinin, 2021 yeminli mali müşavirlik tam tasdik raporunu dahi mahkemeye sunulunca öğrendiğini, bu sebeplerle denetime elverişsiz bilanço ve kar/zarar hesaplarının oy çokluğu ile tasdikine ilişkin kararının iptali gerekirken, mahkemece iptal talebinin reddedilmesinin hatalı olduğunu, genel kurulun 4 nolu bendinin devamında, esas sözleşmede belirtilen yedek akçe ve temettünün ayrıldıktan sonra, “… ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına … oy çokluğu ile karar verilmiştir.” ibaresinin iptali gerektiğini, öncelikle şirketin yatırım faaliyetlerinin neler olduğunun belirtilmediğini, burada 2021 yılı yönetim kurulu üyeleri, müvekkillerinin, hak ettikleri kar payını almaması için ilgili kararı aldıklarını, bu kararın açıkça dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, yatırım nedeniyle kar payını dağıtmama kararı alındıktan sonra 7. madde de şirketin kar payının yarısından fazlasını, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye karşılığı olarak dağıtılması kararı alındığını, yönetim kurulu üyelerinin yatırım faaliyeti olarak kastettiği, kişisel yatırımlarının şirket tarafından karşılanması olduğu ortada olduğunu, kar payı dağıtılmamasına dair kararın iptali gerekirken, eksik inceleme sonucu mahkemece iptal talebinin reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğunu, davalı şirket geleneğinde her dönem kar payı dağıtımına gidilmiş iken karlılığın arttığı bir dönemde kar payına gidilmemesinin, iyi niyet ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığını, önceki yönetim kurulu üyeleri, tüm ortaklara 2021 yılı için 500.000 amerikan doları temettü avansı çıkardığını, fakat temettü avansının dağıtımından önce genel kurul kararı olmaksızın sadece kendilerine, her bir yönetim kurulu üyesine 1.000.000 amerikan doları borç veya başka bir adla para çıkardığını, müvekkillerinin yönetim kurulu her bir üyesine dağıtılan 1.000.000 amerikan dolarına itiraz etmesinin üzerine, genel kurulda pay sahibi önceki yönetim kurulu üyeleri kar payı dağıtımını engellediğini, bu durumun bile tek başına dürüstlük ve iyi niyet kuralları ile örtüşmediğini, şirketin geçmiş dönem uygulamalarına, ana sözleşmeye, kanuna, iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak alınan bilanço ve kar payına ilişkin kararların iptali talebinin reddine dair kararı eksik inceleme sonucu, usul ve yasalara aykırı olarak verildiğini, 31.03.2022 tarihli davalı şirketin 2021 yılı olağan genel kurul tutanağının 4 nolu bendinde alınan “yapılan oylama sonucunda bilanço ve kar/zarar hesapları 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile tasdik edildi.” kısmı ile “… ve kalan karın yatırım faaliyetleri için şirkette tutulmasına 4.000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile karar verildi.” dair verilen genel kurul kararlarının iptali isteminin reddine dair verilen kararın kaldırılarak iptallerine, aksi takdirde yerel mahkemece verilen kararın reddedilen kısım için bozularak yerel mahkemeye gönderilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacılar tarafından genel kurul toplantı tutanağının 7. maddesinin sadece bir bölümünün iptali ve yürütmesinin geri bırakılması talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece usule aykırı bir biçimde talep aşılarak aynı maddede oybirliği ile alınan karar hakkında da yürütmenin geri bırakılmasına ve yokluk ile malul olduğunun tespitine karar verilerek fahiş bir usul hatası yapıldığını, bunun sonucunda da şirket çalışamaz hale geldiğini, yerel mahkemece her ne kadar TTK 436/1. maddeye dayanılarak alınan kararın yoklukla malul olduğuna karar verildiğini, gerekçede bahsi geçen oydan yoksunluk hali somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağını, kararların iptali ile sadece huzur hakkı, kar payı, prim, ikramiye ödemelerine ilişkin kararın uygulanmasının tedbiren durdurulması talebiyle dava ikame edilmiş ve yerel mahkemece hem usule hem de esasa açıkça aykırı bir karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulduğunu, söz konusu kararın kaldırılmasının gerektiğini, yerel mahkemece her ne kadar TTK 436/1. maddeye dayanılarak alınan kararın yoklukla malul olduğuna karar verildiğini de gerekçede bahsi geçen oydan yoksunluk hali somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağını, yerel mahkemece kararın gerekçesinde TTK 436/1. maddesinden bahisle pay sahibi olan yönetim kurulu üyelerinin mali konularda oydan yoksun olduklarının değerlendirildiğini, akabinde bu oylar çıkartıldığında nisap sağlanmadığı belirtilerek tutanağın 7. maddesinin yoklukla malul olduğuna dair karar verildiğini, davacı yanın oydan yoksunluk ile ilgili bir iddiası bulunmadığını, söz konusu davanın re’sen araştırma ilkesine tabi olmayan bir dava olduğu da düşünüldüğünde mahkeme tarafından iddia edilmeyen bir hususta karar verilmesinin hatalı olduğunu, sadece yerel mahkemenin gerekçesinin yazılı olduğu ilk açıklama bölümünde geçen cümleye dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, kararın bu nedenle de kaldırılmasının gerektiğini, mahkemece tutanağın 7. maddesinin yoklukla malul olduğuna dair verilen karar hatalı olup yargılama yapılarak şirketin mali verileri doğrultusunda inceleme yapılması gerektiğini, huzur hakkı, kar payı, prim, ikramiye ödemelerine ilişkin alınan karar şirket mali durumuna ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu, teknoloji şirketlerinde prim/ücret/huzur hakkı gibi kavramlar normal ticari teamüllerden farklı olarak şirket gelirlerinden ciddi rakamların paylaşılmasını gerektirdiğini, bu temel farklılığın sebebinin uygulayıcı ve geliştiricilerin bu teknolojiyi rahatlıkla başka bir yapıya/şirkete vb yerlere aktarabilmesinden kaynaklandığını, bu durumun iş bu dava konusu açısından da geçerli olduğunu, maddesinin TTK. 449. maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına dair kararın şirketi çalışamaz hale getirmiş olduğundan kaldırılarak bu hususta nihai karar beklenmeksizin talebin reddine dair ara karar kurulmasına, davanın kısmen kabulüne ilişkin olan “31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait olağan genel kurul toplantısının 7. maddesinin yoklukla malul olduğunun tespitine” hükmü kaldırılarak istinaf mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda davanın reddine, mahkemece yeniden karar verilmesi mümkün değil ise ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kurul kararının iptali ile Şirket yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiye ödemelerine ilişkin kararın, uygulanmasının tedbiren durdurulması istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, dava konusu 31.03.2022 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli, vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Gündemin 4. Maddesinde, 2021 yılı bilanço kar ve zararlarının görüşüldüğü,yapılan oylama sonucunda bilanço ve kar zarar hesaplarının 4000 adet olumlu, 2000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğu ile tasdik edildiği,davacıların davalı şirketin 2021 yılı faaliyet raporu, bilançosu ve denetim raporunun kendilerine gönderilmediğini bu nedenden ötürü gerekli denetimi yapamadıklarını belirterek iptalini talep ettikleri,
Gündemin 7.maddesinde,yönetim kuruluna ve ortaklara ödenecek ücret,prim ve benzeri ödemelerin görüşüldüğü,şirket Yönetim Kurulunun teklifi üzerine, Şirket Yönetim Kurulu Üyeterinden …’una 2021 yılında çalışmaları karşılığında göstermiş olduğu performanslarından dolayı vergiler ve diğer yasal kesintiler hariç toplam 75 milyon TL’nin eşit şekilde bölünerek her bir yönetim kurulu üyesine ayrı ayrı ödenmesine ve bu ödemenin 10 milyon TL’sinin huzur hakkı, 50 milyon TL’sinin kar payı, 10 milyon TL’sinin prim, 5 milyon TL’sinin ikramiye şeklinde ödenmesi ile daha önceki yıllarda ortaklar lehine alınan projelerde çalışmaya yönelik tüm ödeme kararlarının 2022 yılı itibariyle kaldırılmasına 4.000 adet olumlu, 2.000 adet olumsuz oy kullanılarak oy çokluğuyla karar verildiği,davacıların hükmedilen ücretlerin fahiş olduğu, dürüstlük kurallarına aykırı bulunduğu ve hükmedilen ücretler ile örtülü kar payı dağıtımı yapıldığını iddia ederek iptalini talep ettikleri görülmüştür.
TTK’nın 445. maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
446. maddesinde ise; “(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Buna göre, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olup genel kurul kararlarına karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibi genel kurul kararının iptali istemiyle dava açabilecektir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda dava konusu olağan genel kurulun 7 no’lu gündem maddesinde alınan kararın iptaline, 4 no’lu gündem maddelerinde alınan kararların iptali talebinin reddine ve Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 370101 sicil numarasına kayıtlı davalı … Ticaret Anonim Şirketi’nin 31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinin TTK. 449. maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmiş, taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dosya kapsamından, davacıların davalı şirkette pay sahibi olduğu, davalı şirketin 2021 yılına ilişkin olağan genel kurulunun 31.03.2022 tarihinde yapıldığı, davanın dava konusu genel kurul toplantısının yapıldığı 31/03/2022 tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü sürede, 24/06/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 418. maddesinde; genel kurulların, bu kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacağı, bu nisabın toplantı süresince korunmasının şart olduğu, ilk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde, ikinci toplantının yapılabilmesi için nisap aranmayacağı, kararların toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verileceği düzenlenmiştir.
Doktrinde;
Mustafa Çeker, kişisel (şahsi) deyiminin kullanılmış olması nedeniyle pay sahibinin ortaklıkta yaptığı hukuki işlemin, özel bir menfaat amacı ile gerçekleştirilen işlemleri kapsadığı ortaksal ilişkiden doğacak menfaatlerin bu hüküm anlamında “iş” olarak değerlendirilemeyeceğini kabul etmek gerekir. (Anonim ortaklıklarla oy hakkı ve kullanılması sayfa 203. Dipnot89. Borçlar ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü yayınları 2000) görüşündedir.
Ömer Teoman da Anonim ortaklık pay sahibini oy hakkında yoksunluğu kitabında YK üyesinin kendisine tanınacak mali hakların görüşülmesine ilişkin toplantı da oy kullanabileceğini görüşündedir. ( Sayfa 108 dipont98- Borçlar ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü- 1983)
Veliye Yanlı ise oydan yoksun kurumunun temelinde yatan düşünce gözetildiğinde (tarafsız kalamayacağı) bir pay sahibinin kendisinin ya da TTK 436 da sayılan bağlantılı kişilerin YK üyesi olması halinde bunlara sağlanacak mali hakkın belirlenmesine ilişkin karar da oy kullanamayacağı görüşündedir. (YK. Üyelerine sağlanacak mali haklar ile ilgili bazı değerlendirmeler- Batıder C. XXXIII sayfa 4. Sayfa 52)
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bugüne kadarki uygulamasında karar altına alınan mali hakkın, azlık haklarına etkisi, şirketin faaliyet kolu ve emsal şirketlerle karşılaştırma, örtülü kazanç aktarımı gibi ekonomik araştırmalar yönünden değerlendirme yapmıştır.
Her sınırlamanın yorumunda olduğu gibi TTK 436 maddesindeki sınırlanma da yorumlanmalıdır. Kanunun açıkça yasaklamadığı hallerde oy hakkının genişletici yoruma tabi tutularak sınırlamaya ilişkin madde hükmünün uygulanması TTK 436 maddesine ve yorum ilkelerine aykırıdır.
Sermaye şirketi olan A.Ş.’de pay sahibinin kendisi YK üyesi olduğu takdirde YK üyesinin mali haklarının belirlenmesinde oydan yoksun olduğuna dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. TTK 436 md. Pay sahibinin kendisi ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe ve işleme ilişkin müzakerelerde oy kullanamaz hükmündeki “kişisel” nitelendirmesi YK üyeliği ve YK üyelerine ilişkin mali hakları kapsadığını söylemez sınırlama amacını aşan sermaye şirketti özelliğine aykırı bir genişletici yorum olacaktır.
6102 sayılı TTK’nın ”Oydan Yoksunluk” başlıklı 436. maddesinde ”Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz. Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. ” düzenlemesi mevcuttur. TTK’da oydan yoksunluk haline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi kaçınılması gereken bir yöntemdir. Bu nedenlerle, TTK’nın 436. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk halinin uyuşmazlık konusu yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkı, kar payı, prim ve ikramiyelerin yönetim kurulu üyelerine verilmesinin kararlaştırıldığı 7 nolu karar yönünden oluşmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince 31.03.2022 tarihinde yapılan davalı şirketin 2021 yılı olağan genel kurul toplantısının 7.maddesinin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesinde isabet görülmememiştir.
HMK’nun 389/1. maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, HMK’nun 390/2. maddesinde de hakimin talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde karşı taraf dinlenmeden de tedbir kararı verebileceği hüküm altına alınmıştır. HMK’nun 390/3. maddesinde ise tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nun Kararın Yürütülmesinin Geri Bırakılması başlıklı 449. maddesinde; genel kurul kararları aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı taktirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği, bu hükme göre yapılacak değerlendirmede HMK’nın 389/(1). maddesindeki; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği kıstası göze alınacaktır.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin diğer bir koşulu ise mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesidir.
Somut olayda, her ne kadar ilk derece mahkemesince hüküm ile birlikte yokluğa karar verildiği gerekçesiyle 31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinin TTK. 449. maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmiş olduğundan yukarıdaki gerekçelerle İlk derece mahkemesi kararı kaldırılmakla ve tedbire ilişkin başka bir gerekçeye yer verilmediğinden ilk derece mahkemesinin yokluğa dayalı tedbir gerekçesi dikkate alınarak tedbirin kaldırılmasına karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353/(1)-a.6.maddesinde de (Değişik: 22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halinde duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince şirketin mali durumu, emsal şirket uygulamaları ile şirketin eski uygulamaları azlık hakları ve örtülü kazanç aktarımı olup olmadığı yönündeki ve benzeri durumlar açısından uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli nitelikteki delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olduğu anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının ve tedbirin kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,kaldırma nedenine göre davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2022 tarih ve 2022/470 Esas 2022/550 Karar sayılı KARARININ ve 31/03/2022 tarihinde yapılan 2021 yılı ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. Maddesinin TTK. 449. maddesi gereğince yürütülmesinin geri bırakılmasına dair tedbir kararının KALDIRILMASINA, Davacı vekilinin bu aşamada istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01.11.2023

Başkan Üye Üye Zabıt Katibi
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.