Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1846 E. 2022/1715 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1846 Esas 2022/1715 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1846
KARAR NO : 2022/1715

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2022
NUMARASI : 2022/380 Esas 2022/592 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 06/06/2022
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/02/2023

Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı temsilcisi tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından rücuen alacak talebiyle açılan davada …. Şti’nin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiğinin anlaşıldığını, davaya devam edilebilmesi için ihya davası açmak zorunda kaldıklarını belirterek …. Şti’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücüsü sürenin geçtiğini, ihyası talep olunan şirketin usul ve yasaya uygun olarak sicilden terkin edildiğini, yasadan doğan yasal hasım olunduğunu, davanın açılmasına sebebiyet verilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebinin kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığı, TTK’nun geçici 7. maddesinin davacı ve davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirketlere uygulanamayacağı, yapılan terkin işleminin usulsüz olduğu, dava tarihinde 5 yıllık hak düşürücü süre dolmuş ise de davalının TTK’nun Geçiçi 7. maddesi kapsamında kalmayan ve devam eden davası bulunan şirket hakkında bu maddeyi işlettiği, yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanmasının mümkün görülmediği, terkin işleminin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, Tasfiye Halinde …. Şti’nin ihyasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; şirketin son adresine yapılan tebligat ulaşmasa dahi yapılan ilanın Tebligat Kanunu uyarınca yapılmış tebligat sayılacağından ihtarın hukuka uygun olduğunu, dava konusu şirketin geçici 7. maddedeki prosedüre uygun olarak hukuka uygun bir şekilde kapatıldığını, dava tarihi itibarıyla 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının alacağı sebebiyle ihya davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, mahkemece ihyaya hükmedilirken TTK’nun 547/2. maddesi göz ardı edilerek ek tasfiye kararı verilmeyip, tasfiye memuru ataması yapmamasının hukuka aykırı olduğunu, şirketin aktif ticari hayata dönme gayesi bulunmadığını, alacak davasıyla sınırlı olarak ihya kararı verilmesi gerektiğini, terkinde müdürlüğün kusuru bulunmadığını, yasadan doğan yasal hasım olduklarını, aleyhlerine yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, aksi kanaat halinde ise ek tasfiye kararı verilerek tasfiye memuru atanmasına, aleyhlerine yargılama giderlerine hükmedilmemesine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 1. İş Mahkemesinin 2014/1134 Esas 2014/1332 Karar sayılı dosya sureti, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/98 Esas 2021/571 Karar sayılı dosyanın sureti, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/168 Esas 2019/80 Karar sayılı karar sureti, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün 13/06/2022 tarihli yazı cevabı, ihyası talep olunan şirketin terkinine dayanak ihtar, tebligat ve ilan suretleri dosya içerisinde yer almaktadır.
İlk derece mahkemesi karar başlığında davalı olarak “…” yer aldığı gibi, dava dilekçesinde de davalı olarak “…”nın yer aldığı, dava dilekçesinin …’na tebliğe çıkarıldığı, Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğünün husumeti üstlenerek davaya cevap verdiği, istinaf kanun yoluna sicil müdürlüğünce başvurulduğu anlaşıldığından Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğünün husumeti üstlendiği, karar başlığındaki bu hususun maddi hata niteliğinde olduğu gözetilerek Dairemiz karar başlığında doğru hasım olan … davalı olarak gösterilmiştir.
İhyası talep olunan …. Şti’nin münfesih sayılmasına rağmen TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca kendisine yapılan ihtar ve ilan üzerine süresi içerisinde bildirimde bulunmadığından 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, ihtarnamede infisah sebebi olarak 5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler olarak yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı gibi dosyaya sunulan ihyası istenen şirkete çıkartılan tebligatın ise adresin kapalı olması nedeniyle bila tebliğ iade edildiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,).
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır.
İhyası talep olunan şirketin davalı olarak yer aldığı Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/168 Esas 2019/80 Karar sayılı, dava tarihi 30/03/2016 olan rücuen alacak davasında 12/03/2019 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anılan davaya dayanak Ankara 1. İş Mahkemesinin 2014/1134 Esas 2014/1332 Karar sayılı dosyasında ise,… mirasçıları tarafından 21/06/2010 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve …. … Ltd. Şti. aleyhine açılan davada davanın …. Şti’ne ihbar edilmiş olup, yapılan yargılama sonunda 09/12/2014 tarihinde davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir. Bu durumda ihyası talep olunan şirketin hakkında ihbar edilen dava mevcut iken 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olduğu gibi hakkında dava bulunan şirket yönünden TTK’nun geçici 7. maddesi uygulanamayacağından sicilin terkin işlemi bu hali ile de yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca mahkemece, davalı ticaret sicil müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin ettiği, terkin işleminin usulsüz olduğu, tasfiyeyle sınırlı olmamak üzere ihyasına karar verilmesi ve tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığı gibi, tasfiye memuru atanmasına da gerek olmadığı, davacının dava dilekçesinde asliye hukuk mahkemesi dosyasıyla sınırlandırma olmaksızın şirketin ihyasına karar verilmesini talep ettiği gözetilerek hüküm kurulması gerekirken şirketin tasfiye haliyle ihyasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Öte, yandan 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 06/06/2022 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuş ise de, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan ve hakkında derdest dava bulunan şirkete bu maddeyi işlettiği anlaşıldığından yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiştir (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022/5605 Esas 2022/6373 Karar sayılı ilamı).
Davalının yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davalı ticaret sicil müdürlüğü 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin etmiştir. Bu durumda mahkemece, davalının usulsüz terkin işlemi ile işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.
Dava konusu ihyası talep olunun şirketin terkin tarihinden sonra Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/98 Esas 2021/571 Karar sayılı dosyasında davacı … tarafından davalı aleyhine açılan ihya davasında yapılan yargılama sonunda 14/07/2021 tarihli karar ile davanın kabulüne karar verilerek …. Şti’nin Ankara 41. İş Mahkemesinin 2018/336 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamayla sınırlı olmak üzere ihyasına karar verilerek şirket ortağının tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiği, kararın istinaf incelemesinden geçmeden 23/12/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Anılan dosyada şirketin dava dosyasıyla sınırlı ihyasına karar verildiğinden ek tasfiye haline girmesi nedeniyle 06/01/2022 tarihinde ticaret siciline re’sen tescil edildiği, bu nedenle şirketin ünvanında “tasfiye halinde” ibaresinin yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir. İşbu davada ihyası talep olunan şirketin dava önce açılan dava sonucu sınırlı ihyasına karar verildiğinden davacının işbu davada hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekmiştir. Hali hazırda ticaret sicil kayıtlarında ihyası istenen şirket ünvanında yer alan “tasfiye halinde” ibaresi, şirketin daha önce ek tasfiyesine ilişkin karar verilmesinden kaynaklı olduğundan Dairemizce şirketin tam ihyasına karar verildiğinden hali hazırda ticaret sicil kayıtlarında şirketin ünvanında yer alan “tasfiye halinde” ibaresine hükümde yer verilmemiştir.
İlk derece mahkemesince kurulan hükümde davacı harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş ise de, yukarıda açıklanan gerekçe ile davalı işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama giderlerinin yanı sıra harçtan da sorumlu tutulacaktır. Davacı harçtan muaf olduğundan peşin harç yatırmamış ise de, davalının yargılama harçlarından muaf olması söz konusu değildir. Dairemizce yeniden kurulan hüküm sırasında alınması gereken karar ilam harcının davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü kararında tasfiye halinde olacak şekilde sınırlı ihya kararı verilmesinde isabet görülmediğinden davalı temsilcisinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının sınırlı ihya kararı yönünden kaldırılmasına, talebe konu şirketin ihyasına, ihya kararı kesinleştiğinde kararın tescil ve ilanına, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı temsilcisinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2022 tarih ve 2022/380 Esas 2022/592 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
2-Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil sırasında kayıtlı iken terkin edilen davaya konu …. Şti’nin İHYASINA,
3-Karar kesinleştiğinde kararın bir örneğinin tescil ve ilan için Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne gönderilmesine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 51,25 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca takdiren 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)1-Davalı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin davadaki haklılık durumu gözetilerek davalı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.