Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1829 E. 2023/1074 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1829 Esas 2023/1074 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1829
KARAR NO : 2023/1074

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2018
NUMARASI :….
KARAR TARİHİ : 11/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2023

Taraflar arasındaki asıl dava itirazın iptali birleşen dava alacak istemlerine ilişkin davaların yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davada davanın kısmen kabulü birleşen davada davanın kabulü kararlarına karşı asıl ve birleşen davada davacı vekili ile davalı …, asıl davada davalı ….. vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından başvurulan temyiz kanun yolu incelemesi sonunda verilen Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dosya Dairemize gönderilmiş olmakla duruşma açılmak suretiyle gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin asıl borçlu sıfatıyla, diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredi borcunun, davalı borçlulara keşide olunan kat ihtarına rağmen ödenmediğini, kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek davalı-borçluların icra takip dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı asıl borçlu …. ile müvekkili arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerini davalıların müşterek borçlu- müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredi asıl borçlusu tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sebebiyle hesabın kat edilerek ihtarname keşide edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL alacağın ihtarname tarihinden itibaren % 39 faiz uygulanmak sureti ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında dava değerini 5.000.000,00 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP
Asıl davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu icra takip dosyasında asıl alacağa, işlemiş faize, BSMV ve tüm ferilerine itiraz edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede faiz oranının belirtilmediğini, davacı bankanın faiz oranını tek taraflı olarak fahiş miktarda belirleyerek haklı görülmeyecek bir orana yükselterek borç bildirim ihtarı gönderdiğini bildirerek davanın reddini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, yetki ve husumet itirazında bulunarak davacının dayanak yaptığı sözleşmede müvekkilinin kefil olarak imzası bulunmayıp, imzasını borçlu şirket adına vekaleten/temsilen attığını ancak davacının bilahare müvekkilinin ismini yazarak kefil statüsüne sokmak istendiğini, kredi sözleşmesinin kabul edilmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkilinin ihtarnamelere itiraz ettiğini, kefil olunan kredi sözleşmesinin sona erdiği için sorumluluğun ortadan kalkacağını, müvekkilinin kefillik sözleşmesi sonrasında oluşturulan yeni kredi sözleşmelerine dayalı olarak sorumlu tutulmasının yasal olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada diğer davalıya birleşen dava dilekçesi tebliğ edilmiş ise de, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
Mahkemece, asıl davada davacı banka tarafından davalı ….i. ile akdedilen ve diğer davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları 08/03/2007 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla icra takibine girişildiği, davalı borçluların faize ve diğer tüm ferilerine itirazları üzerine takibin durduğu, sözleşmenin 19. maddesinde temerrüt faizinin düzenlendiği, bankanın sözleşme tarihinde en yüksek faiz oranının %26 olup, %50 fazlasının %39 olarak temerrüt faiz oranının uygulanmasında usulsüzlük bulunmadığı, takip talebinde temerrüt faizi talebi gözetilerek tespit edilen 4.140.02,96TL işlemiş faiz ve faizin %5 oranındaki 207.004,14TL BSMV, noter masrafı olmak üzere toplam 4.348.007,63TL üzerinden ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 84.232.457,04TL asıl alacağı takip tarihinden işleyecek %39 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile alacak likit olmakla icra inkar tazminatına hükmolunması; birleşen dava yönünden ise davalı …’ın kredi sözleşmesine müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, nitekim yukarıda incelenen Ankara 1. ATM’nin 2010/436-2012/193EK sayılı derecaattan geçerek kesinleşen kararında da …’ın sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığı ve %39 temerrüt faizinin uygulanmasının yerinde olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporlarında hesaplanan banka alacağı ve ıslah dilekçesi de gözetilerek davanın kabulü gerektiği gerekçesiyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; asıl dava yönünden; davanın kısmen kabulü ile davalıların icra takibine faiz ve ferilerine yönelik itirazlarının kısmen iptali ile takibin 4.140.082,96 TL işlemiş faiz, 207.004,14 TL %5 BSMV, 921,53 TL noter masrafı olmak üzere toplam 4.348.007,63 TL üzerinden ve itiraz edilmeyerek kesinleşen 84.232.457,04 TL asıl alacağa takip tarihinden işleyecek % 39 oranında temerrüt faizi uygulanmak sureti ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın kabulü ile 5.000.000,00 TL’nin 16/04/2010 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek %39 faiz ile davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı banka vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi ek raporlarında; teminat mektupları için yapılan hesaplamada akdi faiz oranı olarak (%13,2344 ve %13,2084) üzerinden hesaplama yapıldığını ve 14/11/2006 tarihli … nolu 22/12/2009 tarihinde nakde dönüşen 300.000,00 TL lik teminat mektubu, diğer nakde dönen 3 adet teminat mektupları gibi borçlu cari hesap açılarak tasfiye edildiğinden nakde dönüşüm tarihinden itibaren %39 temerrüt faizi oranı işletilmesi ve diğer 3 adet teminat mektubu için de %26 cari faiz oranı işletilmesi gerekirken yapılmadığını, bilirkişi raporlarında gün sayısının 365 gün olarak alındığını, oysaki Bankacılık sektöründe kredi hesaplamalarında yıl 360 gün, mevduat hesaplamalarında ise yılı 365 gün olarak belirlemenin çok genel bir teamül ve uygulama olduğunu, 4000070516 nolu krediye ilişkin hesaplamada 1 günlük valörün dikkate alınmadığını ve ilgili hesaplamanın parametreler bölümünde faiz oranı %26 olarak belirtildiğini ancak yapılan hesaplamada akdi faiz oranı olarak (12,9961)kullanıldığını, ileri sürerek asıl dava yönünden ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Birleşen davada davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilin kefil sıfatıyla imzaladığı kredi sözleşmesine istinaden kullanılan kredi borcunun ödendiğini, asıl davaya konu kredi sözleşmesini müvekkilinin davalı asıl borçlu şirketin yetkilisi sıfatıyla imzaladığını, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamadığını, davaya konu krediyi kullandırma talebine dayanıldığı halde bu delilin getirtilmediğini, (13/02/211, 13/02/2012 ve halbuki davacı banka tarafından Ankara 1. ATM’nin 436 E. sy. dava dosyasına Banka yönetim kurulunun kredi çıkış belge kaydını sunduklarını, banka şubesinin yönetim kurulunun kredi çıkış belgesini aynen ifa etmekle yükümlü olduğunu, eksik işlem veya fazla ekleme yapamayacağını, banka yönetim kurulunun kredi verme karar metninde bu krediye kefil ve borçlu olanlar bölümünde müvekkilinin isminin bulunmadığını, yerinde inceleme sırasında bilirkişilerce bu kayıtların incelenmesi istendiği halde incelenmediğini, müvekkili tarafından dosyaya sunulan kefalet miktarının yazılı olmadığı kredi sözleşmesinin boş halinin dikkate alınmadığını, müvekkili tarafından açığa atılan imzanın davalı banka tarafından kötüye kullanıldığını, kredi sözleşmesine müvekkilinin isminin sonradan yazıldığını, bu husustaki savunmanın dikkate alınmadığını, gerekçeye esas alınan Ankara 1. ATM’nin 2010/436 E. sy. dosyasında kararına dayanak 08/03/2007 tarihli genel kredi sözleşmesi ile işbu dava konusu genel kredi sözleşmenin aynı olmadığını, müvekkilinin kredi sözleşmesinin borçlular kısmında imzası bulunmakla birlikte kefalet kısmında imza bulunmadığını, müvekkilinin davalı asıl borçlu şirketin 19/09/2007 tarihli Ankara 13. Noterliğinin imza sirküleri gereği şirket adına münferiden kredi sözleşmesi imzalama yetki ve görevi gereği imzaladığını, asıl borçlu … şirketi adına vekaleten bu kredi sözleşmesinin müvekkili tarafından imzalandığını, müvekkilinin asıl borçlu şirketin ortağı olmayıp ücretli çalışanı olduğunu, UYAP üzerinden gönderilen 26/10/2015 tarihli dilekçe içeriğinin dikkate alınmadığını, iş sahibinin temlike olur verdiği yazılar dosyada olmasına ve temlik bedelleri ödenmesine rağmen bedelsiz kalan kredi sözleşmesinin işbu dava için dayanak gösterildiğini, 15/03/2014 tarihli itirazlarının dikkate alınmadığını, bu hususta ek rapor alınmadığını, ileri sürerek açıklanan bu ve resen gözetilecek nedenlerle asıl ve birleşen davada verilen kararın kaldırılmasına, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde faiz oranının belirlenmediğini, ilk derece mahkemesince alınan 03/06/2011 tarihli bilirkişi raporu ile 17/04/2013 tarihli bilirkişi raporu ve ekleri arasında çelişkiler bulunmasına rağmen dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine dosya tevdi edilmeksizin mevzuat özellikleri ve kredinin spot kredi olma özelliği gözetilmeksizin %39 faiz oranı üzerinden hüküm kurulduğunu, taraflar arasında imzalanan 08/03/2007 tarihli spor kredi sözleşmesinde faiz oranı belirlenmediği halde davacı banka tarafından takibe dayanak yapılan Ankara 24. Noterliği’nin 13/04/2010 tarihli ihtarnamesiyle davacı banka tarafından tek taraflı olarak, müvekkillerinin bilgisine dayanılmadan MK’nın 2. ve 3. maddelerine aykırı olarak belirlendiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede faiz oranının kararlaştırılmamış olması halinde TBK’nın 120. maddesi gereği 3095 sy. Yasanın 1 ve 2. maddelerine göre faiz oranının belirleneceğini, yargılama aşamasında alınan bilirkişiler arasında çelişki bulunduğunu, ilk derece mahkemesince alınan 03/06/2011, 10/10/2011 tarihli ve 17/04/2013 tarihli raporlar arasında çelişki bulunduğunu, davacı bankanın benzer kredilere uyguladığı faiz oranı ve sonrasında da davacı banka ile benzer konumdaki bankaların uyguladığı faiz oranının tespitinin gerektiğini, kendi içinde çelişkili olan ve 03/06/2011 tarihli raporla çelişkili olan 14/05/2017 tarihli 2. bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının yanlış olduğunu, dava konusu spot kredinin niteliği gereği daha düşük faiz oranıyla kısa süreli nakit ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağladığını, genel kredi sözleşmesinin faize ilişkin “bankaca uygulanan en yüksek faiz oranının %50 fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanacağına” ilişkin hükmünün TBK’nın 20. maddesi gereği genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, bu durumda temerrüt faizine esas alınması gereken faiz türünün kısa vadeli kredi faizi olduğunun kabulü gerektiğini, bu sebeple söz konusu kredi için ticari cari faiz oranının uygulanması mümkün olmayıp bilirkişi raporunda temerrüt faizi oranının %39 hesaplanmasının fahiş olduğunu, genel kredi sözleşmesi akdedildiği sırada faiz oranı belirlenmediği için icra inkar tazminatının alacağın likit olması koşulunun da gerçekleşmediğini, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın reddine, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibinde işlemiş faize ve faiz oranına vaki itirazın iptali, birleşen dava ise; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında davacı banka asıl davada takip konusu faize itiraz edildiğini, asıl alacağın 84.232.457,04 TL olarak kesinleştiğini, davanın konusunun faiz olduğunu, takipte talep olunan faiz tutarının 4.532.174,15 TL olup, bu miktarın harcının yatırıldığını bildirmiş ve tamamlama harcını yatırmıştır.
Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 22/06/2020 tarih 2018/1665 Esas 2020/578 Karar sayılı kararıyla birleşen davada davalı …’nun istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına, asıl davada davacı ile davalılar vekilinin, birleşen davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Dairemizin anılan kararına karşı asıl davada davacı ve davalılar vekili, birleşen davada davalı … vekili ile …’nun temyiz kanun yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/03/2022 tarih 2020/7075 Esas 2022/1989 Karar sayılı kararıyla “… Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olmasına göre asıl davada davacı ile davalılar vekilinin, birleşen davada davalı … vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Birleşen davada davalı … tarafından istinaf harçlarının yatırılmaması üzerine muhtıra ile istinaf karar harcının (nispi) 7 günlük kesin süre içerisinde yatırılmasının bildirildiği, muhtıranın davalı …’na 25/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, muhtırada belirtilen 7 günlük kesin sürenin tebliğ tarihine göre 01/11/2018 tarihinde sona erdiği, davalı … tarafından verilen kesin süre içerisinde istinaf karar harcının (nispi) yatırılmadığı ve 02/11/2018 tarihli dilekçe ile adli yardım talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf mahkemesince 21/11/2018 tarihli ara karar ile adli yardım talebinin muhtırada belirtilen kesin süreden sonra yapılmış olması nedeniyle esasa ilişkin inceleme ile birlikte değerlendirilmesine karar verilmiştir. İşbu karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 10.01.2019 tarih ve 2019/1 D.İş sayılı kararında itiraz, istinaf mahkemesince 21/11/2018 tarihli ara karar ile talebin esasa ilişkin inceleme ile birlikte değerlendirilmesine karar verildiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Böylece adli yardım talebinin kabulü ya da reddine ilişkin verilmiş bir karar bulunmamaktadır. İstinaf mahkemesince adli yardım talebinin, esasa ilişkin incelemede değerlendirilmediği halde 21/11/2018 tarihli ara kararı ile adli yardım isteminin reddine karar verildiği belirtilerek yanılgılı gerekçeyle karar verilmesi doğru görülmemiş adli yardım talebi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. 3-Bozma nedenine göre birleşen davada davalı …’nun temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına” gerekçesiyle Dairemiz kararı bozulmuştur.
Dairemizce bozma ilamı üzerine açılan duruşma ile, yapılan yargılama sırasında Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/03/2022 tarih 2020/7075 Esas 2022/1989 Karar sayılı kararıyla; “Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olmasına göre asıl davada davacı ile davalılar vekilinin, birleşen davada davalı … vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.” denilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince her ne kadar temyiz sebeplerinin reddine karar verilmiş ise de açıkça onama kararı verilmediğinden yeniden kurulmuştur. Bu anlamda; asıl davaya dayanak Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2010/11903 E sayılı icra takip dosyasının örneğinin incelenmesinde; davacı banka tarafından asıl ve birleşen davanın davalıları aleyhine 84.232.457,04 TL asıl alacak ve 4.532.174,15 TLişlemiş faiz (13.04.2010-01.06.2010 tarihleri arasında %39) 226.608,71 TL BSMV, 940,16 TL masraf toplamı 88.992.180,06 TL alacağın % 39 temerrüt faizi ile birlikte tahsili istemli 01/06/2010 tarihinde ilamsız icra takibine girişildiği, davalı borçlular asıl alacağa tekabül eden işlemiş faize ve ferilerine itiraz ettiklerini bildirerek süresinde dilekçe verdikleri icra müdürlüğünce 10/06/2010 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/436 E sayılı dava dosyasında verilen karar örneğinin incelenmesinde; davacı … tarafından davalı … Ltd Şti, …, …, …, … ve … aleyhine 08/03/2007 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak teminat mektuplarının depo ve tazmin talepli dava olduğu, Mahkemece 17/04/2012 tarihinde davaya konu 6 adet toplam 48.000,00 TL bedelli teminat mektuplarının davacı banka nezdinde açılacak faiz getirmeyen vadesiz bir mevduat hesabında davalılarca depo edilmesine, muhatabı Ankara 1. ATM’nin 2008/261 D.iş sayılı dosyasında 13/06/2008 vadeli 431.215,44 TL bedelli teminat mektubunun nakde dönüştürüldüğü anlaşılmakla 22/10/2010 tarihinden itibaren % 39 temerrüt faizi ve BSMV’si ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/2642-18952 E-K sayılı ve 28/10/2013 günlü ilamı ile onandığı karar düzeltme isteminin Yüksek Dairesinin 2014/7154-12364 E-K sayılı ve 27/06/2014 günlü kararı ile reddolunduğu anlaşılmıştır.
Asıl davada davacı vekili ile davalılar vekilinin istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; asıl dava; davacı banka ile davalı şirketin asıl borçlu diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları 08.03.2007 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğan kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinde davalı-borçlular tarafından süresinde işlemiş faize ve ferilerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı borçlular vekili ilk derece mahkemesince alınan raporlar arasında çelişki giderilmeden karar verildiğini, zira, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinde faiz oranının belirlenmediğini bu durumda TBK’nın 120. maddesi gereğince faiz oranının belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davacı banka tarafından keşide olunan dava ve takip konusu Ankara 24. Noterliği’nin 13/04/2010 tarih ve 14704 yev nolu ihtarnamede davacı banka tarafından sözleşmeye istinaden 13/04/2010 hesap kat tarihi itibari ile, spot krediden kaynaklanan 83.893.895,59 TL, nakde dönüşen teminat mektubundan dolayı 338.561,25 TL olmak üzere toplam 84.232.457,04 TL nakit kredi alacağının tahsil tarihine kadar %39 faiziyle birlikte, halen mer’i olup nakde dönüşmemiş 479.215,44 TL olan teminat mektuplarından oluşan alacağın bulunduğu, nakit krediden kaynaklanan alacakların ödenmesi ve teminat mektuplarının ise iade edilmesi yada bedellerinin bankada açılacak faizsiz bir hesapta bloke edilmesi bildirilmiş, eki hesap özetinde ise; spot kredi sebebiyle 73.107.957,98 TL asıl alacak, 9.504.034,54 TL faiz, 475.201,73 BSMV TL toplam 83.087.194,24 TL, faiz oranının %26 olduğu, son sayfada tazmin olunan mektuplardan kaynaklanan risk 26.671.577,88 TL, nakit krediden kaynaklanan risk 46.436.380,10 TL toplam 73.107.957,98 TL olarak belirtilmiştir.
Asıl davada dosya kapsamında; banka işlemleri konusunda uzman …’dan kök ve ek rapor, yine banka işlemleri konusunda uzman …’den kök ve bir adet ek olmak üzere toplam 4 rapor alınmıştır. Emekli Banka Müdürü … tarafından düzenlenen 03//06/2011 tarihli bilirkişi raporunda; davacı bankanın icra takip tarihi itibarıyla; 2.971.516,56 TL işlemiş faiz, 940,16 TL masraf, 148.575,83 TL BSMV alacağı bulunduğu, asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren %28,50 oranında uygulanacak temerrüt faizi oranı ile tahsilinin gerektiği, davacı banka ile davalılar vekilinin itirazı üzerine bilirkişiden alınan 12/10/2011 tarihli ek bilirkişi raporunda; davalılar tarafından kabul edilen asıl alacak miktarı 84.232.457,04 TL esas alınarak temerrüt tarihi 16/04/2010 tarihinden 01/06/2010 icra takip tarihine kadar olan süre için %28,50 temerrüt faiz oranı uygulanmak suretiyle davacı bankanın davalılardan icra takip tarihi itibarıyla bu defa 3.067.465,31 TL işlemiş faiz, 940,16 TL masraf, 153.373,26 TL BSMV alacağı bulunduğu takip tarihinden itibaren %28,50 oranında asıl alacağa temerrüt faizi işletilebileceği belirtilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda ve alınan işbu kök ve ek raporları değerlendirmek üzere ilk derece mahkemesince banka işlemleri konusunda uzman yeni bir bilirkişi …’den rapor alınması yoluna gidilmiş; anılan bilirkişi tarafından düzenlenen 17.04.2013 tarihli kök raporda;ve 15.04.2017 tarihli ek raporda; 4000070516 sayılı spot kredi ile ilgili yapılan hesaplamalara göre; davacı bankanın spot kredi adı altında talep ettiği 73.107.957,98 TL nin 26.671.577,88 TL tutarının ek 1 de kayıtlı teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden 46.436.380,10 TL’nin ise rotatif krediden kaynaklandığı, her iki tarafın da dava konusu kredinin, spot kredi alacağına yönelik olduğuna dair beyanda bulunmadığı gibi belge de sunamadığı, bildirilmiştir. Davacı bankaca keşide olunan kat ihtarında ve eki hesap özetinde her ne kadar davalı asıl borçluya kullandırılan spot kredi ve nakde dönüşen teminat mektupları sebebiyle kredi asıl alacağına %26 akdi faiz, %39 oranında temerrüt faizinin uygulanacağı bildirilmiş ise de alınan bilirkişi raporunda davalı asıl borçluya spot kredi kullandırılmayıp, hesap özetinde belirtilen spot kredi adı altında talep olunan kredi alacağının davalı asıl borçlu şirkete kullandırılan rotatif kredi ve nakde dönüşen teminat mektuplarından doğan kredi alacağı olduğu açıkça saptanmıştır. Bu raporda ayrıca davacı bankanın 01/12/2009 tarih ve 79 sayılı genelgesine göre ticari kredi genel faiz oranı %26 (akdi faiz oranı)olduğu, sözleşmenin 10/6 maddesinin 4. fıkrasına göre; bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına bu oranın %50 sinin ilavesi suretiyle temerrüt faizi oranının bulunacağı, bu durumda temerrüt faizi oranının %39 olduğu ve davacı bankaca uygulanan bu oranın banka uygulamalarına uygun bulunduğu, bu tarihte diğer bankalarca uygulanan orandan düşük olduğu, kaldı ki sözleşmenin 10/1 maddesinde “bu sözleşmeye dayanılarak müşteriye açılacak Türk Parası kredilerde banka lehine genel olarak %40 oranından faiz işleyecektir” hükmüne yer verildiği, sonuç itibarıyla teminat mektuplarının nakde çevrilmesi suretiyle açılan kredilerin faiz oranının %19 olarak kabulünü gerektirecek hiçbir bilgi ve belge bulunmadığı, yani davalıların temerrüde düştüğü 16/10/2019 tarihi itib. belirlenen ve rotatif kredi 46.436.380,10 TL ile teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden oluşan 26.671.577,88 TL toplam 73.107.034,50 TL için %26 oranında akdi faiz uygulanmasında bir yanlışlık bulunmadığı, belirlenmiştir. Davalılar vekilince işbu rapora itiraz edilmesi üzerine aynı bilirkişiden alınan 14.05.2017 tarihli ek raporda ; işlemiş faiz alacağı 4.140.082,96TL hesaplanarak kök rapordaki tespit teyit edilmiş, temerrüt faizi oranının %39 olduğu belirtilmiştir. Şu durumda asıl davada hüküm altına alınan %39 temerrüt faizi oranının dava ve takip konusu genel kredi sözleşmesinin 10/1. ve 19. maddesine, davacı bankanın tebliğlerine , banka uygulamalarına uygun olduğu anlaşılmış olmakla asıl davada davalılar vekilinin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Asıl davada davacı vekili; hükme esas alınan kök ve ek raporda kredi alacağının hesaplanmasında hata yapıldığını, 4000070516 nolu krediye ilişkin hesaplamada 1 günlük valörün dikkate alınmadığını ve ilgili hesaplamanın parametreler bölümünde faiz oranı %26 olarak belirtildiğini ancak yapılan hesaplamada akdi faiz oranı olarak (12,9961)kullanıldığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Bilirkişi … tarafından düzenlenen 17/04/2013 tarihli raporun 16.sayfasındaki 4.4. maddesindeki eksiklikler hakkında davacı bankaya mahkemece yazılan yazıya davacı banka tarafından verilen 26/09/2013 tarihli yazıda 16/10/2019 tarihinden önce nakde dönüşen teminat mektupları 16/10/2009 tarihinde 30/09/2010 vadeli olarak açılan 73.107.957,88 TL lik spot kredi içerisine dahil edildiği, 73.107.957,88 TL lik spot krediye uygulanan faiz oranının trlibor +5olarak belirleniş olup yıllık %12,9961 olduğu, 12/11/2009 tarihinden tazmin edilen 300.000 TL lik teminat mektubu için yine 30.09.2010 vadeli spot kredi açılmıç olup faiz oranının trlibor+5 olarak belirlenmiş olup yıllık %13,2344 olduğu, 02/12/2009 tarihinde tanzim edilen 222.735,94 TL lik teminat mektubu için yine 30.09.2010 vadeli spot kredi açılmış olup faiz oranı trlibor+5 olarak belirlenmiş olup yıllık %13,2084 olduğu bildirilmiştir. Söz konusu yazı cevabı ile bildirilen faiz oranları üzerinden bilirkişi tarafından yapılan hesaplama ile düzenlenen 15.03.2014 tarihli ilk ek raporun 12 sayfasında hesaplamaya esas parametrede akdi faiz oranı sehven %26 olarak belirtilmiş ise de davacı bankaca 26.09.2013 tarihli yazı ile bildirilen %12,9961 oranı üzerinden ve 360 gün esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Nitekim davacı bankanın itirazı üzerine alınan hesa bildirilen14/05/2017 tarihli ikinci ek raporda davacı banka tarafından sunulan spot kredi akdi faiz oranlarına göre hesaplama yapıldığı belirtilmiş, davacı bankanın 60.963,07 TL akdi faiz, 4.140.082,96TL temerrüt faizi alacağı bulunduğu ve temerrüt faizi oranının %39 olduğu tespit edilmiştir. Şu halde asıl davada davacı vekilinin istinaf sebepleri de yerinde değildir.
Birleşen dava genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalayan davalılardan asıl davada davalı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Birleşen davada davacı …’ın istinaf sebeplerine gelince; Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2012 tarihli ve 2010/436 E. sy. 2012/193 Kararında yine eldeki birleşen dava dosyasına esas 08.03.2007 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanılarak davacı banka ile davalı … hakkında 30/06/2010 tarihinde toplam 479.215,44 TL teminat mektubu bedellerinin depo edilmesine ilişkin davada mahkemece davalı …’ın iş bu sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı kabul edilmiş, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen karar anılan davalı vekilince temyiz edilmiş olmakla Yargıtay 11. HD’nin 28/10/2013 tarih ve 2013/2642 E.-18952 K., ile onanmış, anılan davalı vekilince işbu onama ilamına karşı karar düzeltme yoluna gidilmiş olup adı geçen Yargıtay dairesi tarafından davalı vekilinin karar düzeltme istemi 27/06/2014 tarih ve 2014/7154 E.-12364 K. sy. kararı ile reddedilmiştir. Şu halde Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kesinleşen kararı işbu davada davalı …’nin 08.03.2007 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefili olduğu hususunda kesin delil teşkil etmektedir. Kaldı ki davacı bankanın …Başkanlığının 04/01/2006 tarihli yazısına göre; 20.000.000 YTL lik 910/912-Türk Parası Teminat Mektubu ( İş Taahhütleri -geçici/kesin) kredisi tespit edilmesi, Kredinin %150 fazlası seviyesinde düzenlenecek kredi genel sözleşmesine şirket ortakları …, …,…. Bu durum karşısında davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerine itibar etmek mümkün olamamıştır.
Davalı vekili ayrıca alınan rapora karşı itirazlarının dikkate alınmadığını da ileri sürmüştür. Birleşen davada davalı … vekilinin itirazı üzerine alınan 15/03/2014 tarihli ek raporda, asıl borçlu şirketin davacı bankaya nakdi krediden kaynaklanan 79.853.501,39 TL asıl alacak, 16.300.871,45 TL temerrüt faizi, 815.043,38 TL BSMV, 920,53 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 96.970.336,75 TL borçlu olduğu ancak banka tarafından 10.000,00 TL olarak talep edildiği, davalı kefillerin borcun tamamından sorumlu olduğu, davalı kefil …’ın sözleşmedeki imzasının vekalet imzası olup olmadığı hususundaki takdirin mahkemeye ait olduğu, halen mer’i bulunan 479.215,11 TL tutarlı 7 adet mektup bedelinden 48.000,00 TL tutarlı 6 adet teminat mektubunun iade edilmesi ya da iade edilene kadar bedelinin bankada açılacak vadesiz bir hesapta bloke edilmesi, 22/10/2010 tarihinde nakde dönüşen 431.215,44 TL bedelli teminat mektubuna ilişkin davanın derdest olduğu bildirilmiştir. O halde davalı vekilinin itirazlarının karşılanmadığına dair istinaf sebebi de yerinde değildir.
Mahkeme karar başlığında birleşen davanın davalıları … ve …’da asıl davanın da tarafları arasında gösterilmiş ise de, bu husus mahallince her zaman yerinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğundan bu sebeple mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmemiş, dairemiz karar başlığında anılan davalılar asıl davanın tarafları arasında gösterilmemiştir.
Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, davalı …’nun istinaf aşamasındaki adli yardım talebi Dairemizce değerlendirilerek, 21/02/2023 tarih 2022/1829 Esas sayılı ara kararı ile muhtıranın kendisine tebliğinden sonra, muhtırada belirtilen kesin süreden sonra adli yardım talebinde bulunulmuş olması nedeniyle adli yardım talebinin reddine karar verilmiştir.
Dairemizin anılan ara kararına karşı davalı … tarafından yapılan itiraz Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince değerlendirilerek 05/04/2023 tarih 2023/2 D. İş Esas 2023/2 Karar sayılı karar ile itirazın reddine kesin olarak hükmedilmiştir.
Gelinen aşamada ilk derece mahkemesince birleşen davada davalı … tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğu, davalı … tarafından temyiz harçlarının yatırılmaması üzerine Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince 16/10/2018 tarihli muhtıra ile 74.244,12 TL nispi istinaf karar harcının 7 günlük kesin süre içerisinde yatırılmasının bildirildiği, muhtıranın davalı …’na 25/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, muhtırada belirtilen 7 günlük kesin sürenin tebliğ tarihine göre 01/11/2018 tarihinde sona erdiği, davalı … tarafından verilen kesin süre içerisinde istinaf karar harcının yatırılmadığı ve 02/11/2018 tarihli dilekçe ile adli yardım talebinde bulunulduğu anlaşılmış olmakla Dairemizin 21/02/2023 tarihli ara kararı ile anılan davalının adli yardım isteminin reddine karar verilmiş, davalı …’nun adli yardım isteminin reddi ara kararına itirazı üzerine Ankara 22. Hukuk Dairesi’nce itiraz reddedilmiştir. Bu durumda HMK’nun 344. maddesi gereği eksik nispi istinaf karar harcının verilen kesin süre içerisinde yatırılmamış olması sebebiyle HMK’nun 352. maddenin Dairemize tanıdığı yetki ve göreve dayalı olarak ve usul ekonomisi de gözetilerek HMK’nun 344. maddesi gereği davalı …’nun istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden asıl davada davacı ve davalılar vekilinin, birleşen davada davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine, birleşen davada davalı …’nun süresinde nispi istinaf karar harcını yatırmamış olması sebebiyle HMK’nun 344. maddesi gereği istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Asıl davada istinafa başvuran davacı ile davalılar vekilinin, birleşen davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada istinafa başvuran davacı taraftan alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 144,00 TL karar harcının asıl davada davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Asıl davada istinafa başvuran davalılardan alınması gereken 297.012,40 TL nispi istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL ile 74.244,12 TL’nin mahsubuyla bakiye 222.732,38 TL’nin asıl davada davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Birleşen davada davalı … vekilinin süresinde vermiş olduğu istinaf başvuru dilekçesindeki adli yardım isteminin Dairemiz 05/10/2018 tarihli ve 2018/1665 Esas sayılı kararı ile kabul edilmiş olmakla birleşen davada anılan davalıya ilişkin istinaf harçları yönünden HMK’nun 335/3. maddesi gereği bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına,
5-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran taraflar üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendilerine iadesine,
6-Bozma ilamı sonrasında Dairemizce açılan duruşma nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
B)1-Birleşen davada davalı …’nun istinaf başvurusunun HMK’nın 344. maddesi gereği yapılmamış sayılmasına,
2-Birleşen davada istinafa başvuran davalı … tarafından yatırılan iki adet istinaf maktu karar harcı toplamı 71,80 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
3-Birleşen davada istinafa başvuran davalı … tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/07/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.