Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1716 E. 2022/1447 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1716 Esas 2022/1447 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1716
KARAR NO : 2022/1447

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2018
NUMARASI : 2015/494 Esas 2018/194 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 24/04/2015
KARAR TARİHİ : 22/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/11/2022

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespiti ile istirdat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Dairemizce verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bozulması üzerine duruşma açılarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırılan paraların istenildiği her an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 13.151,96 Avro yatırdığını ancak, talep etmesine rağmen yatırdığı parayı geri alamadığını ileri sürerek, haksız fiil hükümleri gereğince tahsil tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi uyarınca devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından aynı konuda müvekkili şirket aleyhine Alman yerel mahkemesinde açılan davanın reddine dair kararın temyiz edilmesi üzerine davacının temyiz isteminin reddine karar verildiğini, işbu kararın tenfizi için dava açılacağını, kararın tenfizi halinde işbu davanın kesin hükmün varlığı sebebiyle reddi gerektiğini, davacının Alman mahkemesinde aynı konuda dava açtığı 2008 yılından itibaren eldeki dava zamanaşımına uğradığı gibi davacının Almanya Duisburg yerel mahkemesinde açmış olduğu Türkiye’de Konya 1. AHM’nin 2013/115 E. tenfizini talep ettiği başka bir davada da tenfiz istemine konu davanın Almanya’da 2005 yılında açıldığı gözetildiğinde işbu davanın yine zamanaşımına uğradığını, sunulan hisse senetlerine göre Lüksemburg yasalarına uygun olarak kurulmuş olan … ile ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, İstanbul Borsa’da kotasyonu bulunan bu şirketin yedindeki hisse senetlerinin değeri ve miktarı gözetildiğinde aktifi bulunan söz konusu şirket yönünden tüzel kişiliğin perdesinin aralanması teorisinin uygulanamayacağını, … şirketler ile …’nın yöneticilerinin aynı olması gerekçe gösterilerek bu teorinin halka açık anonim şirketlerde uygulama alanı bulamayacağını, her iki şirketin mal varlıklarının karıştırıldığı iddiasının da davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, … tarafından davalı şirkete sadece kredi verildiğini, davalı şirketi finanse etmek için kurulduğu iddiasının doğru olmadığını, kaldı ki …’nın ödenmiş sermayesi gözetildiğinde işbu şirketin başka ticari faaliyetinin de bulunduğunun anlaşılacağını, Alman mahkemesince verilen karardaki tespitlerin davacının iddialarından ibaret olduğunu, müvekkili şirketin gıyabında işbu kararın verildiğini, kararın objektif olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyet raporu ve toplanan tüm delillere göre; davacının davasının kısmen kabulü ile davacının davalı … Holding AŞ’nin şirket ortağı olmadığının tespitine, 5.112,00 Avro’nun Türk Borçlar Kanununun 99. maddesi gereğince fiili ödeme günündeki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden Türk parası ile ödenmesi kaydıyla 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi gereğince; devlet bankalarından birinin bir yıl vadeli Avro mevduat hesabına ödediği 24/04/2015 tarihinden itibaren döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının Lüksemburg’da yerleşik … unvanlı şirket ile Türkiye’de yerleşik … AŞ isimli şirket arasında tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak … AŞ’den ödendiği iddia olunan paranın tahsili istemine ilişkin iddiası ile ilgili olarak davacının sunmuş olduğu hisse senetlerine göre ortağı bulunduğu husumeti …’ya yöneltmesi gerektiği, bu hisse senetleri yönünden müvekkiline husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, davalılarca geri alma taahhüdünün verildiğine dair somut bir delil sunulmadığını, aksine davacının kar ve zarar ortaklığı kurmak amacıyla ilişki kurulduğunu kabul ve ikrar ettiğini, davacının hile iddiasını ispatladığına dair kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, aksi düşünülse bile ortaklık ilişkisinin mi yoksa geri alma taahhüdünün mü hükümsüz olduğu konusunda ayrım yapılmadığını, mahkemenin ortaklık ilişkisinin hükümsüz olduğuna dair kabulünün hukuka aykırı olduğunu, hükümsüzlük talebi ile buna bağlı tazminat talebinin zamanaşımı yönünden sonuçlarının aynı olmadığını, (haksız fiil) tazminat talebinde iyiniyete aykırılığın ortadan kalkmayacağına dair yaklaşımın hukuki olmadığını, dürüstlük kuralına aykırılık iddiasının somut hiçbir delile dayanmaksızın kabul edildiğini, davacı tarafından ihtar çekilmesi, ceza davası açılması, idari mercilere başvurulması, iyiniyete aykırılığı ortadan kaldırmayacağına dair kabulün davacının da dürüstülük kuralına uygun davranma yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğuracağını ve hukuka aykırı bir kabul olduğunu, haksız fiil kurallarında öngörülen zamanaşımı kurallarının yasaya aykırı bir şekilde ortadan kaldırıldığını, SPK listelerinin yanlış değerlendirilmesinin hükmün hatalı tesisine sebep olduğunu, ilk derece mahkemesince zamanaşımı def’inin dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu gerekçesiyle reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin davacının hile ve/veya kesin hükümsüzlük iddiasını ispat ettiğine yönelik kabulünün dosya mündericatına ve yasaya aykırı olduğunu, buna ilişkin delillerin gerekçeli kararda açıklanmadığını, mahkemece delillerinin değerlendirilmediğini, davacının iddialarını ispatlayacak delil ibraz etmediğini, ilk derece mahkemesinin hile iddiasına hukuki üstünlük tanıdığını açıklamasına rağmen davacının taleplerinin hak düşürücü süre yönünden reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının ileri sürdüğü hile iddiası ile ilgili olarak kendisine yöneltilen yemini eda etmekten kaçındığını, mahkemenin taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik TTK’nın 329 ve 405.maddelerine aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince kesin hüküm itirazlarının reddinin açıkça hukuka ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, işbu davadan önce davalılar aleyhine Almanya LG Duisburg Mahkemesinde 4 O 413/08 nolu dosya ile davalılar aleyhine aynı konu, aynı sebebe dayanarak açılan davanın reddine dair kararın tanınması için açılan davada Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/630 E.-2017/340 K. Sy. Yabancı mahkeme ilamının tanınmasına dair verilen kararın kesinleştiğini, MÖHUK’Un 59. Maddesi uyarınca yabancı mahkeme ilamının verildiği andan itibaren işbu davada kesin hüküm etkisinin doğduğunu, oysa ilk derece mahkemesinin gerekçesinin aksine yabancı mahkeme ilamına esas davada incelenmeyen SPK dokümanları maddi vakıa olmayıp delil niteliğinde olduklarını, mahkemece davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin davalı şirkete iadesine karar verilmemesinin de hukuka aykırı olduğunu, mahkemece davalı tarafından SPK’ya sunulan CD ve üst yazı içeriklerinin yanlış değerlendirildiğini, davalı gerçek kişiler hakkında ispatlanamayan davanın hem esastan hem de zamanaşımından reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin yemin delilini kullanma haklarını engellediği gibi isticvap taleplerini de usul ve yasaya aykırı olarak reddetiğini, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin davalı şirkete iadesine karar vermediğini, ilk derece mahkemesince 5.112,00 Avro’nun 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş ise de 5.112,00 Avronun aynen tahsiline yönelik talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, zira davacı ile davalı arasında yabancı paranın aynen ödeneceği konusunda yapılmış bir anlaşma bulunmadığı gibi davacının TL üzerinden işbu davayı açmasına rağmen talep aşılarak anapara ve faize Avro üzerinden karar verildiğini, eldeki dava 13.151,96 Avronun tahsili istemiyle açılmış olup 5.112,00 Avro üzerinden kabul edilen davada reddolunan 8.039,96 Avro üzerinden x 2.9650 =23.838,48 TL üzerinden karar tarihinde hükmedilmesi gereken vekalet ücreti 2.860,62 TL olduğu halde reddolunan kısım üzerinden davalı lehine mahkemece 2.180,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, ileri sürerek duruşma açılarak yapılacak istinaf incelemesi sonunda açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, ilk derece mahkemesince Konya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/664 E.-2016/254 K. Sy. yabancı mahkeme ilamının tenfizine ilişkin ilamının eldeki dava ile ilgisi bulunmadığı gerekçede kabul edildiği halde bu konudaki beyanları dikkate alınmaksızın yabancı mahkeme ilamında belirtilen alacak miktarına yönelik ödeme belgesi dikkate alınarak bu miktarın dava değerinden düşülmesi sonucunda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince davada reddolunan kısım yönünden verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığı iddiasıyla davalı şirkete verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı taraf vekillerinin süresinde istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. Maddesi uyarınca esastan reddine, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak davalı şirket hakkında 12.705,60 Avro yönünden açılan davanın MÖHUK’un 59., HMK’nın 303. Ve HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca kesin hükme ilişkin dava şartı yokluğundan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi gereği davanın usulden reddine, davalı şirket hakkında açılan 446,35 Avro talep yönünden davanın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle reddine karar verilmiştir. Anılan karara karşı davacı vekilinin temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/09/2022 tarih ve 2020/1046 Esas-2022/5441 Karar sayılı kararı ile;
“2- Dava, davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi talebine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesince davacının 5.112,92 Euro ve 7.592,68 Euro’ya yönelik taleplerin kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince bakiye 446,35 Euro yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi kapsamında bakiye kısma yönelik dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden kararın bu yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak dosya Dairemize gönderilmiş olup, Yargıtay bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş, Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2. fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
Yargıtay bozma ilamına konu davalı şirket hakkında açılan 446,35 Avro alacağın tahsili istemiyle açılan dava yönünden Dairemizce yapılan değerlendirme sonucunda;
İstinaf aşamasında yürürlüğe giren 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. Maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve 50/1475 sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiği, anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun Yasa nedeniyle kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davalı şirket hakkında 446,35 Avro alacağın tahsili istemiyle açılan davada 7194 sayılı Yasanın 41. maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına, ayrıca, davalı şirket hakkında 12.705,60 Avro yönünden açılan davanın MÖHUK’un 59., HMK’nın 303. Ve HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca kesin hükme ilişkin dava şartı yokluğundan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi gereği davanın usulden reddine dair Dairemizce verilen karar Yargıtay’ın anılan bozma ilamı ile bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle kesinleştiği anlaşılmış olmakla bu kısım talep yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiş, istinaf incelemesi sırasında açılan duruşma bozma ilamı gereği olduğundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/03/2021 tarih ve 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı emsal içtihadı gözetilerek taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüyle Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarih ve 2015/494 Esas 2018/194 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince davalı şirket yönünden kaldırılmasına,
B) 1-Davalı şirket hakkında 12.705,60 Avro yönünden açılan davanın MÖHUK’un 59, HMK’nın 303. Ve HMK’nın 114/1.i maddesi uyarınca kesin hükme ilişkin dava şartı yokluğundan HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca usulden reddine dair Dairemizin 27/11/2019 gün 2018/1462 Esas 2019/1481 Karar sayılı kararının B.3 maddesindeki karar Yargıtay’ca davacının temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle kesinleştiğinden 5.112,92 Euro ile 7.592,68 Euro’ya yönelik toplam 12.705,60 Euro talep hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Dava konusu 446,35 Avro yönünden ise 7194 sayılı yasanın 41. Maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL karar harcının başlangıçta peşin alınan 652,36 TL’den mahsubu ile bakiye 571,665 TL’nin karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan 7194 sayılı Yasa’nın 41. Maddesi ile eklenen geçici 4. Maddesinin 2. Fıkrası ile AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-80,70 TL maktu karar harcı ile 27,70 TL başvuru harcının davalı şirketten alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-İlk derece mahkemesinde yapılan 1.200,00 TL bilirkişi ücreti, 304,58 TL keşif, posta ve tebliğ gideri olmak üzere toplam 1.504.38 TL. yargılama giderlerinin davada haklılık oranı gözetilerek %3,40’ına karşılık gelen 442,46 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-HMK’nın 333. Maddesi gereği artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
D)1-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 98,10 TL istinaf başvuru gideri, 19,00 TL tebligat gideri 39,70 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 156,80 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-Bozma ilamı sonrasında Dairemizce açılan duruşma nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/11/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.