Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1512 E. 2022/1606 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1512 Esas 2022/1606 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1512
KARAR NO : 2022/1606

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/06/2022
NUMARASI : 2022/366 Esas 2022/475 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/11/2021
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/01/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında “…” limited şirketinin esas sermayesindeki payın alım satımına ilişkin olarak ön sözleşme imzalandığını, müvekkilinin toplam %62,5 hissesinin 358.000,00 ABD Doları karşılığında satılmasının kararlaştırıldığını, düzenlenen ödeme planına göre olmasa da peşinat dahil 288.888,00 ABD Doları ödeme yapıldığını, bakiye 70.000,00 ABD Dolarının ödenmemesi üzerine alıcı davalı …’a ihtar gönderildiğini, son olarak arabulucuya başvurulduğunu ancak anlaşmaya varılamadığını, ödenmeyen hisse devir bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu uyuşmazlıkta Türk mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunmadığını, tarafların ikamet adresinin Ukrayna ve Kırgızistan ülkeleri olduğunu, hisse devrine konu şirketin ise Ukrayna hukukuna göre kurulduğunu, Ukrayna ülkesinde faaliyet gösterdiğini ve Türk hukuku ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, bu davada uyuşmazlığın ifa yeri Kiev/Ukrayna mahkemesinin, kabul edilmediği takdirde ise davalının yerleşim yeri ve mutad meskeninin bulunduğu Kırgızistan ülkesinin yetkili olduğunu, ayrıca Ukrayna ülkesi mahkemesinde aynı konuya ilişkin yargılamanın devam ettiğini, farklı bir ülke yargı yerinde derdest olan davanın ayrıca Türk mahkemelerinde görülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; Ukrayna ülkesinde faaliyet gösteren şirket hisse devri sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemiyle açılan davada, dava dilekçesine ekli olarak sunulan ve taraflar arasında imzalanan 24 Temmuz 2019 tarihli “…” Limited Şirketi’nin esas sermayesindeki payın alım satımına ilişkin ön sözleşme incelendiğinde; davacı tarafından davalıya, Ukrayna ülkesinde faaliyet gösteren şirket hissesinin devrinin öngörüldüğü, 5178 sayılı MÖHUK’un 40.maddesine göre, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin, iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarınca tayin edileceği, 6100 Sayılı HMK’nın 114/1-a maddesinde, Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunması dava şartı olarak sayılmış olup, anılan yasanın 115. maddesine göre de, mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırarak, dava şartı noksanlığı tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği, somut uyuşmazlıkta; hisse devir sözleşmesine konu şirketin Ukrayna ülkesi, Kiev şehrinde faaliyet gösterdiği, HMK’nın 14/2. Maddesi gereği davanın Ukrayna ülkesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK’nın 19. Maddesi gereğince davalının geçerli bir yetki itirazının bulunmadığını, zira birden fazla yetkili mahkeme bildirdiğini, dolayısıyla Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu, burada menkul hükmünde bir varlığın satımının bedeline ilişkin uyuşmazlığın söz konusu olduğunu, davanın tarafları arasında özel hukuk tüzel kişisinin bulunmadığını, hisse devir ön sözleşmesinden doğan hisse devir bedelinin ödenmesini talep eden müvekkilinin yerleşim yerinin bulunduğu ülkenin de yetkili olduğunu, davalının Ukrayna’da açmış olduğu dava ile bu davanın talep sonucunun ve konusunun aynı olmadığını, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, Ukrayna’da bulunan şirketin hisse devir ön sözleşmesinden doğan bakiye hisse devir bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında bir örneği dava dosyasında bulunan 24.07.2019 tarihli Ukrayna-Kiev’de bulunan … limited şirketinin esas sermayesindeki payın alım satımına ilişkin ön sözleşmenin imzalanmış olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık, yabancı mahkemede aynı taraflar arasında görüldüğü ileri sürülen davanın işbu davada derdestlik teşkil edip etmeyeceği, merkezi Ukrayna’da bulunan limited şirketin esas sermayesindeki payın devrine ilişkin sözleşmeden doğan bakiye alacağın davalı-alıcıdan tahsili için davacı-satıcı tarafından başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açılan işbu davada MÖHUK’un 40. Maddesi gereği Türk Mahkemelerinin yetkili olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 5718 sayılı Kanunda, derdestlikle ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır.Yabancı mahkemedeki bir davanın Türkiye’de görülmekte olan dava bakımından “derdest” sayılabilmesi için, davanın taraflarının, aralarında yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlığın, yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşmış olmaları gerekir. (5718 s. MÖHUK. m. 47/1) Oysa, eldeki davada, dosyada bir örneği bulunan taraflar arasındaki hisse alım ön sözleşmesinde davanın taraflarının Ukrayna mahkemelerini yetkili kıldıklarına dair bir yetki şartı yer almadığı gibi taraflarca bu konuda ayrıca sunulmuş bir yetki sözleşmesi de bulunmamaktadır. Yabancı mahkemede görülmekte olan bir davasının, Türkiye’de açılmış bir davada derdestliğe esas alınabilmesi, ancak davanın görüldüğü devletin ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası bir anlaşma ile mahkemelerin yetkisinin düzenlemiş olması halinde mümkün olabilir. Aksi halde, yabancı mahkemede görülmekte olan bir davayı Türkiye’deki davada derdestlikte nazara almak, yabancı mahkemenin yetkisini, ulusal sınırlar içinde kabul anlamına gelir ki, bu durum Devletin egemenlik haklarıyla bağdaşmaz. Bu bakımdan, yabancı mahkemedeki dava, “aynı dava” olsa bile, Türkiye’deki davada derdestliğe esas alınamaz. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin uygulaması da bu yöndedir (bkz. Yrg. 11. HD’nin 6.3.1985 gün ve 123-1209 sayılı vb. kararları).
Davalı vekili süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde bu davada uyuşmazlığın ifa yeri Kiev/Ukrayna mahkemesinin, kabul edilmediği takdirde ise davalının yerleşim yeri ve mutad meskeninin bulunduğu Kırgızistan ülkesinin yetkili olduğunu ileri sürmek suretiyle Türk mahkemelerinin bu davada yetkisinin bulunmadığına dair HMK’nın 116. Ve 117. Maddelerine göre usulüne uygun olarak yetki ilk itirazında bulunmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki, yabancı unsurlu bir özel hukuk uyuşmazlığında, davalının mahkemenin milletlerarası yetkisizliğini ilk itiraz olarak ileri sürmesi gerekli olmakla beraber, ayrıca hangi devlet mahkemesinin milletlerarası yetkiye sahip bulunduğunu bildirmesi söz konusu değildir. Burada HMK’nın 19. Maddesinin ilgili hükmü uygulanamaz. (Yrg. 2. HD’nin 18.03.1998, 938 E.325 K.) Bununla beraber Türk Mahkemesinin yetkisizliğinin gerekçesi olarak belirtilebilir. Zira, davalının itirazı üzerine milletlerarası yetkisizliği sonucuna varırsa, mahkemenin sadece milletlerarası yetki yönünden yetkisizlik kararı verebilir. Mahkemenin kararında milletlerarası yetkiye sahip yabancı devlet mahkemesini belirtmesi ve davanın bu devlet mahkemelerine gönderilmesine karar vermesi imkanı hukuken yoktur. (Bkz. Nomer, E., Devletler Özel Hukuku Yenilenmiş 20. Bası, 2013-İstanbul, s. 465.)
Diğer taraftan 5718 sayılı MÖHUK’un 40. maddesinde; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin edeceği, 6100 sayılı HMK’nın 14/2. maddesinde ise; Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu düzenlemesi ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalının ortağı bulundukları “…” Limited Şirketi’nin Ukrayna’da kurulduğu, şirket merkezinin Ukrayna’nın Kiev kenti olduğu, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar arasındaki hisse devir ön sözleşmesine göre davalıya devrolunan limited şirket ortaklığı sebebiyle bakiye hisse devir bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açılan davacının ve davalının limited şirket ortağı olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK’nın 14/2.maddesi gereğince kesin yetki söz konusu olduğundan 5718 sayılı MÖHUK’un 40.maddesi ile 6100 sayılı HMK’nın 14/2. ve 18.maddeleri gereğince yetkili mahkemenin şirketin merkezinin bulunduğu Ukrayna’nın Kiev kenti olduğundan bahisle verilen dava şartı yokluğundan davanın reddi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın usulden reddi yönündeki kararında herhangi usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğiden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.14/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Karşı Oy

Karşı Oy
Dava, Ukrayna’da bulunan şirketin hisse devir ön sözleşmesinden doğan bakiye hisse devir bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Sayın heyetle görüş farklılığı esasen HMK’nın 14/2. Maddesindeki kesin yetki kuralının, merkezi Kiev-Ukrayna’da bulunan limited şirketin hisse devir ön sözleşmesinden doğan bakiye hisse devir bedelinin tahsili istemiyle davacı şirket ortağı tarafından davalı şirket ortağına açılan işbu itirazın iptali davasında MÖHUK’nun 40. Maddesinde yapılan atıf gereği uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasındaki hisse alım ön sözleşmesine konu şirketin Ukrayna uyruklu olması nedeniyle uyuşmazlıkta yabancılık unsurunun bulunduğu kuşkusuzdur.
Yer itibariyle yetkili bir Türk mahkemesinin bulunmasının milletlerarası yetkinin varlığı için gerekli ve yeterli olduğu yolundaki kuralın zorunlu sonucu olarak iç hukuk kurallarınca yer itibariyle yetkili bir mahkemenin bulunmaması halinde Türk mahkemelerinin o davada milletlerarası yetkisinin olmadığı kabul edilmelidir.
İlk derece mahkemesince, taraflar arasındaki hisse alım ön sözleşmesine konu dava dışı limited şirket merkezinin Ukrayna’da olması nedeniyle iç hukukun bu konudaki normatif düzenlemesine ilişkin HMK’nın 14.maddesinin emredici hükmü uyarınca şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
HMK’nın 14. maddesince öngörülen kesin yetki kuralının merkezi Türkiye’de bulunan ve Türk yasalarına göre kurularak faaliyet gösteren tüzel kişilere ilişkindir. Yabancı bir şirketin ortağı ile veya bu şirketin ortakları arasındaki uyuşmazlıkların şirketin merkezinin bulunduğu yabancı ülke mahkemesince görülmesi gerektiği yönündeki mahkemenin kabulü yerinde değildir. Çünkü değinilen kesin yetki kuralı, yabancı uyruklu tüzel kişilerle ilgili davalarda işletilemez. O halde iç hukuk kurallarından yola çıkılarak yabancı bir mahkemenin yetkili kılınamayacağı gözden kaçırılmak suretiyle ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin emsal nitelikteki 20.02.2009 tarihli 2007/12254 Esas ve 2009/1912 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
Diğer taraftan 5718 sayılı yasanın milletlerarası yetki başlıklı 40. Maddesi “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” hükmünü haiz olup, 6100 sayılı HMK’nın genel yetkili mahkeme başlıklı 6.madddesi, “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklindeki düzenlemeyi içermektedir. Yine aynı yasanın sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10. Maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olayda gelince, UYAP ortamından yapılan araştırmada davalının Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmadığı anlaşılmış, cevap dilekçesinde ise mutad meskeninin Kırgizistan’da bulunduğunu bildirmiştir. Taraflar arasındaki hisse alım ön sözleşmesindeki karakteristik edimin ifa yeri de Ukrayna’dır. Bu durumda HMK’nın 40. Maddesi gereği işbu davada Türk mahkemelerinin yetkili olmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerekirken, ilk derece mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan bu sebeple kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın gerekçesi yönünden HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılması gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluğun MÖHUK’un 40. Maddesinde yapılan atıfla HMK’nın 14/2. Maddesindeki kesin yetki kuralının somut olayda uygulanmasını kabul eden aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

Üye-…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.