Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1495 E. 2022/1796 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1495 Esas 2022/1796 Karar
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1495
KARAR NO : 2022/1796

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İİNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23/06/2022
NUMARASI :2022/280 Esas 2022/501Karar
DAVACI :
DAVALILAR :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ :14/04/2022
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Taraflar arasındaki şirketin ihyasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı vergi dairesine yönelik davanın sıfat yokluğundan reddine,davalı… yönelik davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; …. Şti.’nin ortağı ve şirket müdürü olduğunu, şirketin ticaret sicilden re’sen kaydının silindiğini, davalı … tarafından da resen vergi kaydının silindiğini, şirketin üzerinde kayıtlı …plakalı aracın satışını yapamadığını, mağduriyet yaşadığını belirterek, aracın satışı için şirketin ihyasını talep etmiştir.
CEVAP
Davalı … … cevap dilekçesinde özetle; İhyası istenilen …. Şti.’nin 23/01/2014 tarihinde resen terkin edildiğini, 2 ay içinde bildirimde bulunmadığı takdirde münfesih sayılacağı ilanen bildirildiğini, başvuruda bulunulmadığı için 28/01/2014 tarih ve … sayılı TTSG’de ilan ile sicilden resen terkin edildiğini, 23/01/2019 tarihinde dava açma süresinin dolduğunu, davanın açılış tarihinin 14/04/2022 olduğunu, hak düşürücü süre sebebiyle davanın reddinin gerektiğini, ihyaya hükmolunması halinde 6102 sayılı TTK 547/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasını, yasal hasım olduklarından aleyhe vekalet ücreti ve yargılama gideri hükmedilmemesini istemiştir.
Davalı … savunmasında özetle; dava dışı şirketin dairelerindeki faaliyetine 01/04/2013 tarihinde başladığını, ancak mükellefiyetle ilgili ödevlerini yerine getirmediğinden hakkında Vergi Usul Kanunu’nun 5228 sayılı Kanunun 6. Maddesi ile değiştirilen 160. maddesi gereğince 2004/13 sayılı Uygulama İç Genelgesine istinaden yapılan çalışmalar neticesinde bilinen adreslerinde bulunamadığından, 31/10/2015 tarihi itibariyle mükellefiyet kaydının resen terkin edildiğini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebileceğinin düzenlendiği, ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 14/04/2022 tarihinde davanın açıldığı, davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresinin dolduğu anlaşıldığından, davalı … …aleyhine açılan davanın reddine, davalı … Müdürlüğünün, şirket ihyası davasında taraf sıfatı bulunmadığından bu davalıya yönelik açılan davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece TTK’nın geçici 7/15. Maddesi uyarınca ihyası edilen şirketin ticaret sicilinden silinme işlemesinden itibaren 5 yıl içerisinde talep edilebileceği, dava itibariyle 5 yıllık sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, şirketin sona erme nedeni ortadan kalkmadığı için, ihya kararının ek tasfiye işlemleriyle sınırlı olarak verilmesi re’sen kapatıldığı için yapılamayan tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere 6102 sayılı TTK’nın 547. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca tasfiye memurunun atanması gerektiğini, ek tasfiye işlemlerini yapacak olan tasfiye memurlarını da belirlemesi gerektiğini, bu nedenlerle mahkemece verilen kararın kaldırılarak, 5 yıllık sürenin geçirilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatteyse şirketin 6102 sayılı TTK’nin 547. Maddesi uyarınca ek tasfiyesine karar verilmesini ve 547/2. Maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, ticaret sicilinden TTK’nın geçici 7. Maddesi gereğince re’sen terkin olunan limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları,araç bilgileri vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
Davacı ihyası istenen şirketin ortağı olup, şirketin tasfiye edilmeden sicilden terkin edildiğini ileri sürerek işbu davayı açmıştır. Şirketin terkin tarihi olan 23.01.2014 tarihi ile dava tarihi 14.04.2022 tarihi arasında yasal 5 yıllık hak düşürücü süre geçmekle birlikte davacı ortak, şirketin tasfiye edilmemiş mal varlığının bulunduğunu ileri sürdüğüne ve dava konusu tasfiye edilmediği bildirilen bir adet aracın dosyadaki sicil kayıtlarına göre halen ihyası istenen şirket adına tescilli olduğuna göre, ilk derece mahkemesinin kabulünün aksine, tasfiye için 10 yıllık sürede dava açılabilecektir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin emsal nitelikteki 09.05.2022 tarihli 2022/2407 Esas- 2022/3671Karar, 23.03.2022 tarihli ve 2022/248 Esas-2022/2303Karar ve 23.03.2022 tarih ve 2021/5869 Esas- 2022/2253 Karar sayılı kararları da bu yöndedir. O halde, ihyası istenen şirket adına kayıtlı henüz tasfiye edilmemiş bir adet araç bulunduğu anlaşılmış olup davanın açıldığı tarih itibarıyla 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadığından dava süresi içindedir.
Somut olaya gelince, münfesih şirketin 5174 sayılı kanuna göre odadan kaydı silinmesi sebebi ile 23/01/2014 tarihinde geçici 7. madde uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça münfesih olan şirket adına bir adet araç bulunduğundan bahisle şirketin ihyası istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır.İlk derece mahkemesince şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 14/04/2022 tarihinde davanın açıldığı, davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresinin dolduğu anlaşıldığından, davalı … …aleyhine açılan davanın reddine, davalı … Müdürlüğünün, şirket ihyası davasında taraf sıfatı bulunmadığından bu davalıya yönelik açılan davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden celp edilen kayıtların incelenmesinde şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi gereğince 18/05/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Kanunu gereğince kaydının 23/01/2014 tarihinde silindiği, anlaşılmaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10.maddesinde ” Odalara kayıt zorunluluğu bulunanlar, durumlarında meydana gelen ve Türk Ticaret Kanununa göre tescil ve ilânı gereken her türlü değişikliği, gerçekleşmesinden itibaren bir ay içinde, kayıtlı oldukları odalara bildirmek zorundadır. Ticaret siciline tescili zorunlu olup da yasal şekil ve sürede tescil ettirilmemiş olan bir hususu haber alan ilgili oda, bu yasal zorunluluğu yerine getirmeyenlerin durumlarını gerekli sicil değişikliklerinin yapılması için ilgili ticaret sicil memurluğuna bildirir. Ticaret sicil memurluğu, bu bildirim üzerine gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür.
İçinde bulunulan yıldan önceki iki yıldan itibaren adresleri ve durumları tespit edilemeyenler ile bu süre zarfında aidat ödemeyen üyelerin isimleri, oda yönetim kurulu kararıyla, meslek grupları ve seçmen listelerinden silinir; aidat tahakkukları durdurulur. Bu fıkra hükmünün gereğinin her yılın ocak ayı içinde yerine getirilmesinden oda yönetim kurulu sorumludur. ” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıdaki fıkrada anılan oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemezler.
Ticaret sicilinden re’sen veya işin bırakılması halinde üyenin talebi üzerine kayıt silinmesine ilişkin ilânlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ücretsiz olarak yayımlanır.” hükmünü içermektedir.
30.12.2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. Maddesinin d bendi ” 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
TTK’nın geçici 7. Maddesinde “1/7/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. Maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tututalamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. HGK’nın 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas, 2017/1193 karar sayılı kararında ” …Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır. (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 201/714 esas 2018/254 karar, Yargıtay 11. HD 24/09/2018 gün ve 2018/2834-5605 e-k sayılı, 24/03/2022 gün ve 20221/6686 Esas 2022/2403 Karar Sayılı ilamı).
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,) O halde, geçici 7. maddede tadadi olarak sayılan silinme sebepleri arasında yer almayan ihyası istenen şirketin oda kaydının silinmesine dayanılarak davalı sicil tarafından söz konusu terkin işleminin gerçekleştirilmesi anılan yasa maddesine açıkça aykırıdır. Kaldı ki geçici 7. maddenin 2. fıkrasına göre de hakkında icra takibi bulunan şirketler hakkında bu madde uygulanamaz. Nitekim somut olayda da, ihyası istenen şirket adına kayıklı …plakalı araç bulunduğundan, davalı sicil tarafından geçici 7/2. maddeye aykırı olarak ihya istemine konu şirketin terkinine karar verilmesi de doğru değildir.
Öte yandan davalı sicil müdürlüğü geçici 7. maddeye göre tesis ettiği işleme gerekçe olarak oda kaydının silinmesini göstermiş ve işlemlerini de bu çerçevede yapmıştır. Yapılan işlemler geçici 7. Maddenin 4/a fıkrasındaki usule göre de yerine getirilmemiş, silinme işlemi nedeniyle şirketi temsilcisine ihtar gönderilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle esasen ihyası istenen şirketin sicilden terkin koşulları oluşmadığı halde TTK’nın 7. maddesine aykırı olarak davalı sicil terkin işlemini gerçekleştirmiş olduğundan mahkemece davanın kabulü ile şirketin araç ile sınırlı olmamak üzere ihyasına karar verilmesi ve tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığından tasfiye memuru atanmasına da gerek olmadığı,ayrıca, davalı sicil tarafından TTK’nın geçici 7.maddesinde sayılmayan 5174 sayılı oda kaydının silinmesi sebebine dayalı olarak dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkini anılan yasa maddesine açıkça aykırı olduğu gibi terkin işlemleri aynı maddenin 4/a maddesindeki usule aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durumda davanın açılmasına sebebiyet veren ve yargılama sonunda haksız olduğu anlaşılan davalı sicil aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmiştir.
Davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirmemiş,ilk derece mahkemesince karar verildikten sonra 18.07.2022 tarihinde davacı vekili vekaletname sunarak kararı istinaf etmiş olup,istinaf incelemesinde duruşma açılmayarak dosya üzeride inceleme yapıldığından davacı vekilinin emek ve mesaisi dikkate alınarak davacı lehine karar tarihindeki AAÜT uyarınca dilekçe yazım ücretine hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 355. Maddesi gereği kamu düzenine aykırılık yönünden KABULÜNE,
2-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/280 Esas-2022/501 Karar sayılı Kararının Davalı … … yönünden HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
B)1-Davalı … … yönelik açılan davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/06/2022 tarih ve 2022/280 Esas-2022/501 Karar sayılı kararına yönelik istinaf kanun yoluna başvurulmadığından anılan kararın kesinleştiği anlaşılmakla KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Davalı … …hakkındaki davanın KABULÜNE,
3- Ankara …. sicil no’da kayıtlı …. Şti.’nin ihyasına,
4- Kararın ticaret siciline tesciline ve ilanına,
5- Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 1.030,00 TL dilekçe yazım ücretinin davalı …… tahsili ile davacıya verilmesine,
6- Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından başlangıçta alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin davalı … … alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç ve 57,00 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 175,60 TL yargılama giderinin davalı … … alınarak davacı tarafa ödenmesine,
8-HMK’nın 333. Maddesi gereği arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan 176,00 TL istinaf giderlerinin davalı … … alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.