Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1439 E. 2022/1727 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1439 Esas 2022/1727 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1439
KARAR NO : 2022/1727

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2022
NUMARASI : 2022/289 Esas 2022/358 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 31/01/2022

KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibine dayanak genel tarımsal krediler sözleşmesinde müvekkilinin müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunduğunu, kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihten takip tarihine kadar 10 yıldan fazla zaman geçtiğini, TBK’nun 598/3. maddesi uyarınca kefaletin sona erdiğini belirterek müvekkilinin icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talebin hukuki dayanağının bulunmadığını, davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olup, aynı zamanda ipotek borçlusu sıfatı olduğunu, takip borcundan dolayı sorumluluğunun devam ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, müteselsil kefil olan davacının kefaleti 01/02/2010 tarihli olup, icra takibininin 21/06/2021 tarihinde başlatıldığı, takip tarihi itibari ile TBK’nun 598. maddesi ve Uygulama Kanunu’nun 5/2. maddesinde düzenleme yeri bulan 10 yıllık hakdüşürücü süre ile 1 yıllık ek sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının icra takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kredi sözleşmesinin imzalandığı 01/02/2010 tarihinde 818 sayılı BK’nun geçerli olduğunu, bu kanunda kefalet zaman aşımı süresinin düzenlenmediğini, mahkemece takip tarihi dikkate alınarak 6098 sayılı TBK’nun geçerli kabul edilerek kefalete 10 yıllık zaman aşımı uygulaması ve davacı borçlunun müteselsil kefil olarak kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davacının ayrıca ipotek borçlusu sıfatı bulunduğunu, davacı sözleşmeyi sadece kefil sıfatıyla imzaladığını beyan etmişse de 155.050,00 TL’ye kadar müşterek borçlu olduğunun sözleşmede açıkça belirtildiğini, borç sorumluluğunun sona erdiği iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını, 6098 sayılı TBK’nun yürürlük tarihinden önce imzalanan sözleşmelerde kefalet koşullarının 818 sayılı BK’ya göre belirleneceğini, anılan sözleşmede de 10 yıllık kefalet zaman aşımı süresi yer almadığından davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel tarımsal krediler sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, HSK’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı Kararı gereğince Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verilen 2022/39 Esas 2022/32 Karar sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi ve davacı vekilince süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebi üzerine dosya Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Polatlı İcra Müdürlüğünün 2021/1327 sayılı icra takip dosyasının Uyap’tan alınan sureti, genel tarımsal krediler sözleşmesi sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Polatlı İcra Müdürlüğünün 2021/1327 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde, davalı alacaklı tarafından davacı ve dava dışı diğer borçlular aleyhine toplam 353.872,38 TL (davacı borçlunun ise sadece toplam 84.466,28 TL’den sorumlu olduğu açıkça belirtilerek) alacağın tahsili talebi ile kredi sözleşmesine dayalı olarak 18/06/2021 tarihinde icra harçları yatırılmak suretiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Anılan icra takip dayanağı 01/02/2010 tarihli genel tarımsal krediler sözleşmesi, davalı banka ile dava dışı … arasında akdedilmiş olup, davacının sözleşmede 01/02/2010 tarihli 155.050,00 TL limitli müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzası bulunmakta olup, kefalet, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nun 484 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygundur.
Davacı yan, davalı banka tarafından başlatılan icra takip tarihinden önce 10 yıllık kefalet süresinin sona erdiğini, icra takibi nedeniyle borçlu olmadığını iddia etmiş, davalı yan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulünen karar verilmiştir.
Taraflar arasında dava dışı asıl borçlu ile davalı banka arasında imzalanan genel tarımsal krediler sözleşmesinde davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, davacının sözleşmedeki imzasına yönelik bir inkarının bulunmadığı, kredi alacağının tahsili için davalının davacı ve diğer borçlular aleyhine dava konusu icra takibini başlattığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen 01/02/2010 tarihli genel tarımsal krediler sözleşmesinde yer alan kefalette, sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe giren TBK’nun 598. Maddesinde yer alan 10 yıllık kefalet süresinin uygulanıp uygulanamayacağı, uygulanabilecek ise takip tarihi itibarıyla bu sürenin dolup dolmadığı, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2 maddesinde düzenlenen 1 yıllık sürenin somut olayda uygulama yerinin bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, dava konusu icra takibi ilamsız icra takibidir. Davalı banka davacı aleyhine başlattığı işbu icra takibi ile genel tarımsal krediler sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsilini talep etmektedir.
Davacının davalı banka lehine ipotek veren sıfatının bulunup bulunmadığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktaysa da, işbu davanın konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi değil, ilamsız icra takibi dosyasıdır. Bir başka anlatımla, somut olayda davacının ipotek veren sıfatı bulunsa dahi, dava konusu uyuşmazlıkta ipotek veren sıfatının varlığının davacının işbu davadaki 10 yıllık kefalet süresinin takip tarihinden önce sona ermesi nedeniyle takip nedeniyle borçlu olmadığı iddiası üzerinde herhangi bir etkisi bulunmayacaktır.
Davacının genel tarımsal krediler sözleşmesindeki müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla attığı imzaya yönelik bir inkarı bulunmamaktadır. Dava konusu ilamsız icra takibi davacının ipotek borçlusu sıfatından kaynaklı değil, kefaletinden kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, davacının sözleşmede sıfatı “müşterek borçlu müteselsil kefil” olarak belirtilmiş ise de, kefalet unsurlarının yer aldığı sözleşmede dava dışı … kredi kullanan asıl borçludur. Bu durumda mahkemece davacının sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığının kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacının kefalet sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununda kefalet süresine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Kefalet sözleşme tarihinden sonra, takip tarihinden önce, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunun da kefalet için azami süre belirlenmiştir. Bu sürenin belirlendiği TBK’nun 598/3. maddesinde “Kefalet, 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.” denilmek suretiyle kefalet süresinin azami 10 yıl olacağı hükme bağlanmıştır.
Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2. maddesi ise “Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zaman aşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak 1 yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda, davacının kefalet tarihinde yürürlükte bulunan kanunda yer almayan kefalet süresi kefalet tarihinden sonra yürürlüğe giren kanun ile azami kefalet süresi getirilmiştir. Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2. maddesi uyarınca da, davacının kefalet tarihi 01/02/2010 olup, 10 yıllık kefalet süresi 01/02/2020 tarihinde sona ereceğinden, Türk Borçlar Kanunu ile ilk defa öngörülmüş olan 10 yıllık kefalet süresi yasanın yürürlüğe girdiği tarihte sona ermiş durumda değildir. Bu durumda Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2. maddesinde yer alan 1 yıllık ek süre somut uyuşmazlıkta uygulanamayacaktır.
Davacının kefalet tarihi 01/02/2010, aleyhine başlatılan dava konusu icra takibi ise 18/06/2021 tarihlidir. Davacının 10 yıllık kefalet süresi takip tarihinden önce sona ermekle davacının kefil sıfatıyla sorumluluğu sona ereceğinden, bu tarihten sonra başlatılan icra takibi nedeniyle davacının borçlu olduğu ileri sürülemeyecektir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının dava konusu icra takip dayanağı genel tarımsal krediler sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer aldığı, davacının 10 yıllık kefalet süresinin sona erdiği tarihten sonra davalı tarafından davacı aleyhine dava konusu icra takibinin başlatıldığı, davacının kefalet süresi sona erdiğinden takip nedeniyle borçlu olmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere somut olayda Türk Borçlar Kanunu ile ilk defa öngörülmüş olan 10 yıllık kefalet süresi yasanın yürürlüğe girdiği tarihte sona ermiş durumda olmadığından, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2. maddesinde yer alan 1 yıllık ek sürenin somut uyuşmazlıkta uygulanması mümkün değildir. Mahkemece ise, karar gerekçesinde Uygulama Kanunun 5/2. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre ile birlikte 1 yıllık ek sürenin de geçtiği belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu durumun sonuç üzerinde bir etkisi bulunmadığından eleştirilmekle yetinilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 5.768,53 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.442,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.326,53 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda esas yönünden oy birliği, yargı yolu yönünden oy çokluğu ile karar verildi. 22/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
(Karşı Oy)

KARŞI OY

Mahkememiz gerekçesine göre 10 yıllık kefalet süresinin sona erdiğinin iddia edildiği genel tarımsal krediler sözleşmesindeki kefalet limiti 155.050,00 TL olduğundan, davacının bu tutardaki kefalet akdi nedeniyle sorumlu olmadığına ilişkin karara karşı davalı vekilinin temyiz kanun yoluna başvurabileceği görüşünde olduğumdan kararın kesin olduğuna dair çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 22/12/2022
Başkan …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.