Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1388 E. 2022/1466 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1388 Esas 2022/1466 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1388
KARAR NO : 2022/1466

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELEME RAPORU
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ… 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2022
NUMARASI : 2021/792 Esas 2022/161Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 27/12/2021
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/11/2022

Taraflar arasındaki şirketin ihyasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalı şirket aleyhine hizmet tespitine ilişkin Ankara 25. İş Mahkemesi’nin 2016/312 sayılı dosyasında, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı, UBGT, hafta tatili, AGİ alacakları için Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2017/138 sayılı dosyasında açılan davaların derdest olduğunu, yargılama sırasında ihyası istenen …. Ltd. Şti’nin ticaret sicilinden terkin edildiğinin anlaşılması üzerine mahkemelerce ihya davası açılması için süre verildiğini iddia ederek Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne …sicil noda kayıtlı …. Ltd. Şti’nin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini ve tasfiye memuru atanmasını talep etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; ihyası istenen şirketin 29.12.2015 tarihinde Müdürlüklerinde kurulduğunu, dava konusu şirketin 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesi kapsamında 23.01.2014 tarihinde resen terkin edildiğini, ihyası istenen şirketin Müdürlüklerince bilinen son adresinin …… olduğunu, şirket adresine kapatılma nedenine ilişkin TTK’nun Geçici 7. maddesinin 4. fıkrasının a bendi uyarınca 03.10.2013 tarihinde çıkarılan tebligatın “taşınmış” notuyla iade edildiğini, ihtarın ayrıca 07.10.2013 sayılı T.T.S.G’de ilan edildiğini, şirketin süresi içinde başvuruda bulunmadığı için 28/01/2014 tarih ve… sayılı T.T.S.G’de yapılan ilan ile sicilden resen terkin edildiğini, şirketin terkin tarihinde şirketin derdest davalarının, alacak ve borçlarının Müdürlükleri tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını ve taraflarının davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, beş yıllık hak düşürücü sürenin doğduğunu bildirerek davanın reddini, ek tasfiyeye karar verilmesi halinde TTK’nun 547/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru atanmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; ihyası istenen şirketin 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin …. Ltd. Şti’nin kayıtlı adresine gönderildiği, ancak taşınmış olduğundan tebliğ edilemediği, tebliğ edilemeyen ihtarın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine herhangi bir tebligat çıkarılmadığı, oysa ki TTK Geçici 7/4-a maddesi uyarınca şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilere de ihtar gönderilmesinin zorunlu olduğu, davada Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce bu gereğe uygun hareket edilmediği, dolayısı ile terkin işleminin yasada belirtilen usule uygun olmadığı gibi resen terkin sebebi olarak “5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler” gösterildiği, oda kaydı silinmesinin kanunda belirtilen terkin sebepleri arasında bulunmadığı, yasaya uygun olmayan terkin işleminin iptali ile şirketin ihyasına karar verilmesi durumunda ayrıca tasfiye memuru atanmasının gerekmediği, öte yandan şirketin Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/676E, 2020/438 K, sayılı ilamı ile ihyasına karar verilmiş olmakla birlikte verilen ihya kararının sınırlı bir nitelik taşıdığı, Mahkemece münhasıran Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2017/138 sayılı dosyası ile sınırlı olarak ihyasına karar verildiği, bu nedenle şirketin ikinci kez ihyasına karar verilmesi gerektiği Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün terkin işlemini usulüne uygun olarak yapmadığından kusurlu olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davalı Müdürlük üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, TTK’nın Geçici 7. Maddesinin 12. Fıkrası uyarınca seçili kayıtta sunulan şirket borçlarının, şirketlerinin unvanlarının silinmesine engel olmayacağından iş bu ihya davasının açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, terkin tarihinde derdest davaların, alacak ve borçların davalı tarafından bilinmesi mümkün olmadığından davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini ve bu nedenle aleyhe yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, terkinin usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, ihyası istenen şirket hakkında Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/676 Esas, 2020/438 Karar sayılı dosyasında verilen ihya kararının eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiğini, ek tasfiye karar verilmesi ve tasfiye memuru atanması gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini, aksi halde tasfiye memuru atanmasını istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; …. Ltd. Şti’nin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, Ankara 6. Asliye Ticarete Mahkemesinin 2019/676 Esas 2020/438 Karar sayılı kararı, Ankara 25. İş Mahkemesinin 2016/312 Esas sayılı dosyası vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/676 sayılı dosyası incelenmesinde; davanın … tarafından …. Ltd. Şti’nin ihyası istemiyle Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine 13/12/2019 tarihinde açıldığını, 23/09/2020 tarihinde …. Ltd. Şti’nin Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2017/138 sayılı dosyasında sınırlı olmak üzere ihyasına karar verildiği ve kararın 16/03/2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Ankara 25. İş Mahkemesi’nin 2016/312 sayılı dosyası suretinin incelenmesinde; davanın 19/01/2014 tarihinde … tarafından …. Ltd. Şti aleyhine alacak istemiyle açıldığı, alacağın 1993-2010 yıllarına ait olduğu ve dosyanın derdest olduğu görülmüştür.
Ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde; ihyası istenen şirketin 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğinin tescil edildiği ve T.T.S.G’nin 28/01/2014 tarih ve… sayısında ilan edildiği, şirketin Ankara 14. İŞ Mahkemesi’nin 2017/138 E, sayılı dosyasında sınırlı olmak üzere ihya edildiği ve tasfiye memuru olarak Barış Şahin’in atandığı, şirketin kuruluş tarihinin 29/12/1995 olduğu, kayıtlı adresinin “……” olduğu görülmüştür.
Davacı yan …. Ltd. Şti’nin ihyasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3. maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali Tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek Tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316)
Davalı … Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır (Emsal: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/03/2019 tarih ve 2019/540 Esas 2019/1798 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/09/2018 tarih ve 2018/2834 Esas 2018/5605 Karar). Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yine 6102 Sayılı TTK’nun Geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 27/12/2021 tarihinde açılmıştır. Şu halde davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca dava açma süresi dolmuş ise de, davalı … Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan bir şirket hakkında bu maddeyi işlettiği anlaşıldığından yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün görülmemiştir(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/09/2022 tarih 2022/5605 Esas 2022/6373 Karar sayılı emsal ilamı).
HGK’nun 28/090/2021 gün ve 2017/11-3184 esas ve 2021/1107 sayılı kararında da ; ” ….27. Sonuç olarak, dava konusu şirket hakkında açılan davanın, şirketin geçici 7. madde uyarınca terkin edildiği tarihten sonra açılmış olması nedeniyle ilgili ticaret sicil müdürlüğünce gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi hukuka uygundur. Bu itibarla dava konusu şirketin bu sebeple ihyasına ilişkin karar, TTK’nın 547. maddesi uyarınca ek tasfiye niteliğinde olduğundan mahkemece, aynı maddenin 2. fıkrasına göre ihyasına karar verilen dava konusu şirketin ek tasfiye işlemlerini yerine getirmek üzere tasfiye memuru tayin ederek tescil ve ilanına karar verilmelidir.” denilmek sureti ile ek tasfiyenin ancak re”sen terkin işleminin hukuka uygun olmasına bağlanmıştır.
Somut olayda re”sen terkin işlemi kanuni dayanağı olmayan oda kaydının silinme gerekçesine bağlı olması nedeniyle hukuka uygun olmadığı gibi ; şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirketin yanı sıra şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin bu yönü ile de hukuka uygun olmadığı açıktır.

Bu durumda, davalı … sicil müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin ettiği anlaşılmakla ihyasına karar verilen şirketin tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığından ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanmamasında ve davalının yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığından davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazının da reddi gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/11/2017 tarih ve 2016/8629 esas 2017/6341 karar sayılı emsal içtihatı).
Öte yandan, şirketin Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/676E, 2020/438 K sayılı ilamı ile ihyasına karar verilmiş olmakla birlikte verilen ihya kararının sınırlı bir nitelik taşıdığı, Mahkemece münhasıran Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2017/138 sayılı dosyası ile sınırlı olarak ihyasına karar verildiği bu nedenle Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/676 Esas 2020/438 Karar sayılı kararının eldeki davada kesin hüküm teşkil etmediği gibi, mahkemece verilen ihya sınırlı bir nitelik taşıdığından şirketin ikinci kez ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/11/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.