Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1382 Esas 2023/1281 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1382
KARAR NO : 2023/1281
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/01/2019
NUMARASI : 2015/701 Esas 2019/44 Karar
ASIL DAVADA DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 25/04/2016
KARAR TARİHİ : 03/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2023
Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı aleyhine borçlu olduğu iddiasıyla icra takibi başlatıldığını, icra takibinin davacının 18/03/2015 tarihinde davalı … Bankası ile imzaladığı kefalet sözleşmesine dayandığını, dayanak kefalet sözleşmesinin kanunun emrettiği şekil şartlarına uygun olarak kurulmadığını, şekil şartına uygun kurulmayan sözleşmenin hüküm doğurmayacağını, icra takibine esas sözleşmenin kefalet tutarı, para cinsi, kefalet tarihi ve kefaletin daha önceki borçları karşılayıp karşılamadığını belirten hanelerin davacı tarafından kendi el yazısı ile doldurulmadığını, müvekkilinin bankaya oğlunun iş yapacağı …. Şti.’ne ait 169.687,50 TL tutarındaki teminat mektubuna kefil olmak amacıyla gittiğini, kefalet sözleşmesi imzalatılırken kendi el yazısı ile yazması gereken kefalet tutarını, para cinsini, kefalet tarihini ve kefaletin daha önceki borçları karşılayıp karşılamadığını belirten yerlerin boş bıraktırıldığını, bankaya kurumsal olarak güvenen davacının sözleşmeyi bu haliyle imzaladığını, bu yerlerin bir başkası tarafından doldurulduğunu, sözleşmenin görünürde geçerli hale getirildiğini, eş muvafakatnamesi ile neye onay verildiğinin belli olmadığını, muvafakatnamenin ve kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu belirterek davacının borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka tarafından davacı hakkında müteselsil kefalet nedeni ile icra takibi başlatıldığını, davacı lehine yine aynı kredi sözleşmesine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu olan konutun müvekkili ve ailesi tarafından aile konutu olarak kullanıldığını, davacının sözleşmelerde kefil olup söz konusu kefaletin kanunun emredici şekil şartlarına aykırı olarak düzenlendiğini, müvekkilinih el yazısı ile yazması gereken yerlerin el yazısı ile yazılmadığını, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkili açısından bağlayıcılığının bulunmadığını, ayrıca sadece 169.687,50 TL için ve bu miktarda teminat mektubu için kefalet ve sözleşme imzalandığı halde davaya konu genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan 4 adet krediden de davacının sorumluluğuna gidildiğini, kaldı ki bu kredilerin ödeme planları da davacının imzasının mevcut olmadığını ve bu belgelerin altında sahte imzaların bulunduğunu, konu ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, takip yapılırken hesaplamada faiz ve diğer yönlerin şişirilerek hesaplandığını belirterek borçlu olmadığının tespitine, %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kredi sözleşmesinin 18/09/2013 tarihinde imzalandığını, zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da müvekkili ile dava dışı …. Şti. ile müşterek borçlu ve müteselsil kefiller davacı ile dava dışı … ve … arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu şirkete krediler tesis edilerek kullandırıldığını, kredilerin geri ödenmemesi üzerine kredi hesaplarının kat edilerek Ankara 51. Noterliğinden 08/05/2015 tarihli ihtarname keşide edildiğini, ihtarname keşidesine karşın borcun ödenmemesi üzerine tahsilde tekerrür olmamak üzere ilamsız haciz yoluyla icra takibine başlandığını, davacının kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihinin belirtildiğini, davacı borçlu tarafından kendi el yazısı ile “yukarıdaki şartlarla müteselsil kefil olduğumu kabul ederim.” denilmek suretiyle imzalandığını, davacının kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan tüm kredilerden sorumlu olduğunu, kredilerin ödeme planlarında imzasının bulunduğunu, davacının sadece teminat mektubundan sorumlu olduğu yönündeki iddialarının dayanaksız olduğunu, davacı tarafından tapu sicil müdürlüğü nezdinde yapılan resmi bir işlem ile kendisine ait taşınmazı üzerine banka lehine ipotek tesis ettirdiğini, gerçekleşen ipotek işleminin davacının borçları hem şahsi olarak hem de mal varlığı ile doğmuş, doğacak borçlar nedeniyle teminat gösterdiğini açıkça ortaya koyduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, konu ile ilgili olarak dava açıldığını, açılan davanın halen derdest olduğunu, davacının adli yardım talebinin yersiz olduğunu, davacının iddialarının yerinde bulunmadığını, müvekkilinin sözleşme hükümleri doğrultusunda davrandığını, sözleşme altındaki imzaların davacıya ait olduğunu, yine tapu sicil müdürlüğünce resmi işlem ile ipotek oluşturulduğunu, ipoteğin geçersiz olduğu iddialarının da yerinde olmadığını, kredinin davacının oğlu tarafından kullanıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan inceleme, grafoloji uzmanı bilirkişi raporu ve dosya kapsamı itibariyle asıl davada icra takibinin dayanağı genel kredi sözleşmesine kefaletten kaynaklı borçla ilgili olarak TBK’nun 583/1 maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi, müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi gerektiği, işbu davada genel kredi sözleşmesinde davacı kefilin sorumlu olacağı azami miktar, kefalet tarihi, TL ibaresi, kefalet miktarı, kısmındaki yazıların davacı eli ürünü olmadığı, bu şekliyle TBK 583 kapsamında geçerli bir kefalet bulunmadığı, birleşen dava Ankara 29. İcra Müdürlüğü’nün 2015/19396 sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla geçilen takipte borçlu olmadığının tespiti isteğine ilişkin olup, takibin dayanağı ipotek belgesi örneğinin incelenmesinde davacı…’e ait … nolu bağımsız bölümün 900.000,00 TL bedelle … … Ltd. Şti.’nin borçlu ya da kefil sıfatıyla imzaladığı, nakdi ve / veya gayrinakdi kredi sözleşmelerinden, kambiyo senetlerinden ve banka ile imzaladığı tüm sözleşme ve taahhütnamelerinden doğmuş ve doğacak banka alacaklarının 900.000,00 TL’sine kadar olacak miktarın tahsilini teminen alacaklı banka lehine 1. derecede ve fekedildiği banka tarafından bildirilinceye kadar ipotek tesis edildiği, birleşen davanın konusu ipotekli takibe ilişkin olup takibin dayanağı ipotek senedinin davacı tarafça imzalı olduğu, bu haliyle geçerliliği hususunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, dava dışı asıl borçlu … … Ltd. Şti.’nin kredi borcuna karşılık verilen ipotekle ilgili olarak borcun olup olmadığı, varsa ne miktarda olduğu hususunun belirlenmesi, bu kapsam da ipotek limiti de gözetilerek davacının borcunun olup olmadığının belirlenmesinin gerektiğini, 5400…4338 nolu kredi kartı ve 325/6296942 hesap nolu kredili mevduat kredisinden kaynaklı taleple ilgili olarak; asıl alacağının (KMH kısmının 10.239,69 TL olduğu) bilirkişi asıl raporunda akdi ve temerrüt faizinin ayrı ayrı hesaplandığı ancak ek raporda, icra takibinde dönem ve faiz oranı da belirtilerek talepte bulunulmakla, temerrüt 14/05/2015 tarihinde oluşmuş ise de icra takibindeki talep de nazara alınarak 20/05/2015-01/09/2015 arası temerrüt faizinin hesaplandığı, buna göre 890,77 TL işlemiş temerrüt faizi ve bu miktarın %5 BSMV’sinin 44,54 TL olduğu, yine icra takibinde birinci kalem içerisinde kredi kartından kaynaklı alacağın da istenildiği, bunun da 5.101,73 TL asıl alacak, 443,81 TL işlemiş faiz ve işlemiş faizin BSMV’si 22,19 TL olup, 5400…4338 nolu kredi kartı ve 325/6296942 hesap nolu kredili mevduat kredisinden kaynaklı davalı bankanın alacağının 15.341,42 TL asıl alacak 890,77 TL+443,81 TL=1.334,58 TL işlemiş faiz ve faizin BSMV’si 44,54+22,19=66,73 TL olup, takip talepnamesinde talep edilen miktarlar da nazara alındığında davacının bu kalemden işlemiş temerrüt faizinin 1.340,23-1.334,58=5,65 TL’si ve faizin BSMV’sinin 67,01-66,73=0,28 TL kısmından borçlu olmadığı, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddi gerektiği, 325/7891476 nolu Ouv ticari ödeme planlı oto kredisi hesaplarından kaynaklı taleple ilgili olarak asıl alacağın 63.169,79 TL, talep de nazara alınarak işlemiş temerrüt faizinin 3.303,69 TL, işlemiş faizin BSMV’si 165,18 TL olup, takip talepnamesinde talep edilen miktarlar da nazara alındığında davacının bu kalemden işlemiş temerrüt faizinin 8.759,54 -3.303,69 5.455,85 TL ve faizin BSMV’sinin 437,98-165,18=272,80 TL kısmından borçlu olmadığı, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddi gerektiği, 325/7874731 nolu borçlu cari hesaplarından ve 325/7882240 nolu Kv ticari ödeme planlı destek kredisi hesaplarından kaynaklı taleple ilgili olarak; asıl alacağın 325/7874731 nolu borçlu cari hesaplarından kısmının 466.163,70 TL olduğu bilirkişi asıl raporunda akdi ve temerrüt faizinin ayrı ayrı hesaplandığı ancak ek raporda, icra takibinde dönem ve faiz oranı da belirtilerek talepte bulunulmakla, temerrüt 14/05/2015 tarihinde oluşmuş ise de icra takibindeki talep de nazara alınarak 20/05/2015-01/09/2015 arası temerrüt faizinin hesaplandığı, buna göre 29.167,16 TL işlemiş temerrüt faizi ve bu miktarın %5 BSMV’sinin 1.458,36 TL olduğu, yine icra takibinde bu kısım içerisinde Kv ticari ödeme planlı destek kredisi hesaplarından kaynaklı alacağın da istenildiği, bunun da 104.587,86 TL asıl alacak, 5.235,12 TL işlemiş faiz ve işlemiş faizin BSMV’si 261,76 TL olup, her iki hesaptan kaynaklı davalı bankanın alacağının 466.163,70+104.587,86 TL=570.751,56 TL asıl alacak, 29.167,16+5.235,12=34.402,28 TL işlemiş faiz ve faizin BSMV’si 1.458,36+261,76=1.720,12 TL olup, takip talepnamesinde talep edilen miktarlar da nazara alındığında davacının bu kalemden asıl alacağın 619.332,35 TL – 570.751,56 TL = 48.580,79 TL’si, işlemiş temerrüt faizinin 85.880,75-34.402,28=51.478,47 TL’si ve faizin BSMV’sinin 4.294,04-1.720,12= 2.573,93 TL kısmından borçlu olmadığının tespitine, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddine, tazmin edilen çek sorumluluk bedelinden (325/7910290 nolu) kaynaklı taleple ilgili olarak iki adet çek sorumluluk bedeli 1.200,00 TL’den 2.400,00 TL olup, bu miktar asıl borçlunun borcunun bulunduğu, davacının da ipotek senedi kapsamında ipotek limitince sorumlu olduğu, gayrinakit çek depo talebinden kaynaklı taleple ilgili olarak ipotek senedinin dayanağının asıl borçlunun kredi sözleşmesi kapsamında borcuna ilişkin olduğu, genel kredi sözleşmesinde çek deposuna ilişkin hüküm bulunmadığından asıl borçlunun çek deposundan sorumlu tutulamayacağı, bu haliyle davacı ipotek verenin de sorumlu olamayacağı, davacının tazminat talebinde bulunmuş ise de; davalı tarafça kötü niyetle takibe geçildiği hususu kanıtlanamadığı, nakit alacaklar yönünden nispi harç hesaplanmış ve nispi vekalet ücreti, gayrinakit alacak yönünden maktu harç hesaplanmış ve maktu vekalet ücretine takdir edilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davada davanın kabulüne, davacının Ankara 29. İcra Müdürlüğü’nün 2015/19398 sayılı takip dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine, birleşen davada davanın kısmen kabulüne, davacının Ankara 29. İcra Müdürlüğü’nün 2015/19396 sayılı takip dosyasında; 5400…4338 nolu kredi kartı ve 325/6296942 hesap nolu kredili mevduat kredisinden kaynaklı taleple ilgili olarak; işlemiş temerrüt faizinin 5,65 TL’si ve faizin BSMV’sinin 0,28 TL kısmından borçlu olmadığının tespitine, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddine, 325/7891476 nolu OUV ticari ödeme planlı oto kredisi hesaplarından kaynaklı taleple ilgili olarak, işlemiş temerrüt faizinin 5.455,85 TL’si ve faizin BSMV’sinin 272,80 TL kısmından borçlu olmadığının tespitine, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddine, 325/7874731 nolu borçlu cari hesaplarından ve 325/7882240 nolu KV ticari ödeme planlı destek kredisi hesaplarından kaynaklı taleple ilgili olarak; asıl alacağın 48.580,79 TL’si, işlemiş temerrüt faizinin 51.478,47 TL’si ve faizin BSMV’sinin 2.573,93 TL kısmından borçlu olmadığının tespitine, bu kalemden fazlaya ilişkin talebin reddine, Tazmin edilen çek sorumluluk bedelinden (325/7910290 nolu) kaynaklı taleple ilgili olarak talebin reddine, Gayrinakit çek depo talebinden kaynaklı taleple ilgili olarak; 12.000,00 TL çek deposuna yönelik talebin kabulü ile bu kısım için borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının takibinde kötüniyetli olduğunu, bu nedenle asıl davada müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, birleşen dava yönünden ise ipotek senedindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin iradesinin fesada uğratılarak imza attırıldığını, konuya ilişkin şikayet üzerine savcılıkta soruşturma açıldığını, soruşturmanın halen derdest olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davalı banka vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl davada bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, davacının şekle aykırılığı ileri sürmesinin MK’nun 2. maddesine aykırı olduğunu, birleşen davada ise, yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, davacının kredi sözleşmesi tahtında kullandırılan tüm kredilerden ve süresiz olarak sorumlu olduğunu, bu hususun gözetilmediğini, genel kredi sözleşmesinin 5.maddesi gereğince davacının çek depo bedelinden de sorumlu olduğunu, davacının kendisine gönderilen hesap kat ihtarnamesine itiraz etmediğini, bu nedenle birleşen davanın reddi gerekli olduğundan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; asıl ve birleşen dava davalı banka tarafından kredi alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduktan sonra, 10/04/2023 tarihinde taraflar arasında borç tasfiye sözleşmesi imzalandığını belirterek dosyanın karara çıkarılmasını talep ettiği feragat dilekçesini Dairemize sunmuştur. Feragat açık olmadığından ve borç tasfiye sözleşmesine dayanıldığından davacının istemi sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi olarak nitelendirilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. …’ın dosya içerisinde yer alan Bakırköy 63. Noterliğinin 05/10/2022 tarih 18900 yevmiye numaralı vekaletnamesinde davadan ve kanun yollarından feragat yetkisinin bulunduğu görülmüştür. Çoğun içinde az da bulunduğundan anılan feragat yetkisinin davacı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama gideri feragat yetkisini de kapsadığı kabul edilmiştir. Davacı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama gideri talebi bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, karar tarihinden sonra davanın konusuz kaldığı gözetilerek ilk derece mahkemesi kararının asıl ve birleşen dava yönünden kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, taraf vekillerinin talebi gözetilerek vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/01/2019 tarih 2015/701 Esas 2019/44 Karar sayılı kararının asıl ve birleşen dava yönünden KALDIRILMASINA,
3-Asıl ve birleşen davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı vekilinin talebi bulunmadığından icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Alınması gereken 269,85 TL karar ilam harcının peşin alınan 345,33 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 75,48 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı vekilinin talebi gözetilerek davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca alınması gereken 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
9-Davacı vekilinin talebi gözetilerek davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
10-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı vekilinin talebi gözetilerek davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından ve davacı yanın talebi bulunmadığından davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/10/2023
Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.