Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1361 E. 2023/439 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1361 Esas 2023/439 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1361
KARAR NO : 2023/439

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :02/06/2022
NUMARASI : 2015/1699 Esas 2022/371Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Ticari Şirket (Fesih-Ortaklıktan Çıkma)
DAVA TARİHİ : 19/09/2016
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023

Taraflar arasındaki ticari şirket davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DAVADA DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 1982 yılında … tarafından kurulduğunu, …’ın 2010 yılında vefat etmesi nedeniyle, davalı şirketin %20 oranındaki toplam 4.800.000 TL nominal bedelli payın miras yoluyla müvekkillerine intikal ettiğini, müvekkillerinin ortaklığı kabulü ile birlikte, hakim ortaklar tarafından çoğunluk gücü kötüye kullanılmak suretiyle sürekli olarak haklarının ihlal edilmeye, yok sayılmaya ve tam taleplerinin reddedilmeye başlandığını, müvekkillerinden …’ın 22.11.2011 tarihine kadar davalı şirkette çalıştığını, babasının 18.11.2020 tarihinde ölümü ve pay sahibi olarak kabulünü müteakip iş sözleşmesinin yeniden yapılanma ve pozisyona ihtiyaç olunmaması nedeniyle feshedildiğini, kendisinin şu an çalışmadığını, kar payı haklarının, şirket yönetim kontrolünü elinde bulunduran ortaklar tarafından, sistematik ve sürekli bir biçimde, kar payı dağıtılmaması ve/veya sembolik rakamlar dağıtılması sonucu ihlal edildiğini, bu zamana kadar bu paydan elle tutulur ve sembolik olmayan herhangi bir gelir elde edemedikleri gibi, 2011 yılında, şirket paylarının intikaline istinaden toplam 1.263.965,00 TL veraset ve intikal vergisi ödediklerini, Anonim şirketlerin haklı nedenle fesih nedenlerinden en önemlisi olarak kabul görmüş olan kar payı hakkının ihlal edilmesi durumu nedeniyle Sayın Mahkemeden, şirketin feshi veya alternatif çözüm yolu olarak müvekkillerinin sahip olduğu payların gerçek bedeli ödenmesi suretiyle, ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini talep ettiklerini, bununla birlikte şirketin, 2010 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında, gündemin 10. maddesinde, şirketin mevcut sermayesi olan 24.000.000 TL”’nin 29.000.000 TL’ye çıkarılmasına ilişkin tadil tasarısını karara bağladığını, hakim ortakların olumlu oyu ile şirket sermayesinin 5.000.000 TL artırılarak 29.000.000 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, genel kurul tarafından alınan sermaye artırımı kararı sonrası, Yönetim Kurulu tarafından o zaman yürürlükte olan TTK’nun 394. Maddesi uyarınca ilan yapılmadığı gibi pay sahibi olan müvekkillerine de bir çağrı yapılmadığını, alınan sermaye artırımı kararı sonrası, müvekkilleri dışında tüm ortakların pay miktarlarının arttığını, Genel Kurul tarafından alınmış bir rüçhan hakkının kısıtlanması kararı olmadığından, Türk Ticaret Kanunu’nun emredici hükümleri uyarınca, rüçhan hakkını kısıtlayan işlemin batıl olduğunun kabulünün gerektiğini, bunun bir sonucu olarak, şirketin feshine alternatif olan çıkmaya karar verilmesi durumunda müvekkillerinin toplam ortaklık paylarının %20 olarak hesaba alınmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, şirketin herhangi bir sermaye artırımına ihtiyacı olmamasına rağmen ve sermaye artırımını iç kaynaklardan yapabilecekken, dış kaynaklı sermaye artırımı kararı alınmasının, rüçhan hakkının genel kurul tarafından kısıtlanmamasına rağmen, yönetim kontrolüne haiz hakim ortaklar tarafından kısıtlanmış gibi işlem yapılması hakim ortakların müvekkillerine karşı takındığı tutumun önemli göstergelerinden biri olduğunu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkillerinin bu birlikteliği sürdürmesinin beklenmeyeceğini iddia ederek müvekkillerinin, sermaye artırımına ilişkin olarak genel kurulda rüçhan haklarını kısıtlayan bir karar alınmamasına rağmen, rüçhan hakkı kısıtlanmış gibi işlem yapılarak, pay oranlarının düşmesine neden olan işlem ve eylemlerinin butlan ve malul olduğunun tespiti ile pay oranlarının %20 olarak kabul edilmesine, davalı şirketin haklı nedenlerle feshine veya alternatif çözüm olmak üzere, müvekkillerinin, rüçhan hakkını kısıtlayan işlemin butlan ile malul olduğunun tespiti ile pay oranlarının %20 olarak kabul edilmesi, kabul eden bu oran üzerinden payların gerçek değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına, bu mümkün değil ise mevcut pay oranları üzerinden ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 20.11.2021 tarihli dilekçesi ile, müvekkili … için 30.114.359,63 TL, müvekkili… için 10.038.119,88 TL ortaklıktan çıkma payının dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin sermayesinin 2011 yılı genel kurulunda 25.000.000,00 TL’den 29.000.000,00 TL’ye yükseltildiğini, anılan genel kurulda davacıların ve vekillerinin hazır bulunduklarını ve karara muhalefet ettiklerini, sermaye arttırımına iştirak etmeyeceklerini gerek açtıkları iptal davası (Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/32 Esas) ve gerekse bu yönde herhangi bir bildirimde bulunmamak suretiyle gösterdiklerini, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’da şirket ortaklarına ayrıca “iştirake davet” yazısı gönderileceğine dair bir düzenleme bulunmadığını, mülga 6762 sayılı TTK’nun 394. maddesindeki kapsamında davacıların 15 gün sürede sermaye artırımına katılacaklarına dair herhangi bir bildirimde bulunmamaları nedeniyle, davacıların sermaye artırımına katılmayacakları yönünde bir iradelerinin olduğunu, tersine olarak bu katılacaklarına dair bir beyan ve bildirimde bulunmadıklarını, davacıların öncelik haklarının ihlal edilmediğini, edilmesinin düşünülmediğini, yine davacıların sermaye artışına ilişkin genel kurul kararını yargıya taşıdıklarını, yapılan yargılama sonucunda Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/32 Esas (Yeni Esas 2015/660) sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın bu kısımlarının derecettan geçerek kesinleştiğini, davanın bu yönden de reddinin gerektiğini, Anonim şirketlerin haklı nedenlerle fesih hakkını veren 6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi hükmü 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu tarihten önce cereyan eden olayların, tasfiye davasında tasfiye işleminin kanıtları olarak değerlendirilemeyeceğini, geçmişte açılan davalara dayanak gösterilen olay ve olgular da davacıların şirketten çıkarılmalarına ve paylarının rayiç bedellerinin ödenmesine dair haklı bir gerekçe de oluşturacak nitelikte olmadığını, genel kurularda davacıların haklarını kasten ihlal edici hiçbir karar alınmadığını, mağdur edilmediklerini, davacıların şirketten çıkmak suretiyle paylarının bedellerini istemelerinin hiçbir haklı medeni bulunmadığını, şirketin o kadar nakit parasının bulunmadığını, paraların tamamı araç filosunun genişletilmesine, yenilenmesine, kredi borçlarının ödenmesine, personel ve SSK ödemelerine gittiğini, mevcut durumda davacıların paylarını nakit olarak ödemenin şirketin ticari faaliyetine son verilmesi anlamına geleceğini ve tasfiye ile aynı hukuki ve fiili durumları yaratacağını belirterek davanın reddini istemiştir.

BİRLEŞEN ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/764 ESAS SAYILI DAVASINDA;
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde sonuç olarak özetle; 2015 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı gündeminin 3. maddesinde alınan genel kurul kararının iptaline, 5. Maddesinde alınan 2015 yılı karına ilişkin genel kurul kararının iptali ile 2015 yılı karının tamamının dağıtılmasına, karın dağıtılmasına karar verilmesi mümkün olmadığı takdirde TTK’nun 531. maddesi uyarınca şirketin feshine veya alternatif çözüm olmak üzere, payların gerçek değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına, 6. maddesinde alınan Yönetim Kurulu üyelerinin ve denetçilerinin ayrı ayrı ibra edilmesine ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, iptali istenilen genel kurulda, ortaklara sunulan yönetim kurulu raporu ayrıntılı ve tatminkâr olduğunu, bu nedenle genel kurulun yönetim kurulu raporunun onaylanmasına dair kararın usul ve yasaya uygun bulunduğunu, müvekkili şirketin genel kurulunun, geçmiş yıl zararlarını elde edilmiş bulunan karlardan mahsup etme ve zararı sıfırlamasının yasal hakkı olduğunu, zararın mahsubundan sonra geriye kalan karın 1/4’ünün dağıtılmasının hakkaniyete uygun bulunduğunu, yönetim kurulu ve denetçinin ibrasında da herhangi bir usulsüzlük olmadığını, yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin kendi ibralarında oy kullanmadıkları gibi ibra edilmelerine engel herhangi bir sebebinde bulunmadığını, davacı yanın davasına dayanak yaptığı vakıalar geçmişte cereyan eden ve yargıya intikal eden iş ve işlemler ilgili olup 2015 yılına ait genel kurul kararlarının iptali için bir gerekçe oluşturmayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.

BİRLEŞEN ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2017/813 ESAS SAYILI DAVASINDA;
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde sonuç olarak özetle; davalı şirketin 12.09.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararlarla müvekkillerinin kar payı hakkı ile bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edildiğini, kar payı hakkının uzun süredir ihlal edildiğini, sembolik rakamalar dışında kar payı dağıtılmadığını, bu durumun sistematik bir hal alması nedeniyle Anonim Şirketin haklı nedenle feshi için yeterli olduğu belirterek; TTK 531 maddesi uyarınca davalı şirketin feshine veya payların gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacıların ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini, mümkün olmaması durumunda, gündemin 3. maddesi ile ilgili faaliyet raporunun hukuka aykırı müzakere edildiğinin tespitine, Genel Kurul gündeminin 6. maddesinde alınan 2016 yılı karına ilişkin kararın iptali ve 2016 yılı karının tamamının dağıtılmasına, gündemin 7. maddesinde alınan birikmiş geçmiş yıl karına ilişkin genel kurul kararının iptali ve tamamının dağıtılmasına, gündemin 4, 5 ve 8. maddeleri ile alınan Genel Kurul Kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı taleplerle Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1699 Esas sayılı ve Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/764 Esas sayılı davalarının açıldığını, derdestlik nedeniyle şirketin feshi ile ilgili talep ve davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı tarafın kar hakkını ve bilgilendirme hakkını ihlal etmediğini, sürekli olarak büyüme temposu göstermek suretiyle davacıların da lehine hareket ettiğini, şirketin davacıların miras hisselerini iktisap etmelerinden sonra şirketin sürekli olarak kar dağıttığını, teknolojik yatırımları ve yenilenmeleri zorunlu kılması nedeniyle sürekli yeni makine ve ekipman alımı gerektiğini, bunun için yedek akçeler ayrıldığını, bir kısmını da duran ve dönen varlıklara yönlendirildiğini, bu nedenlerle davacıların şirketin feshine ilişkin hiçbir haklı sebebin gerçekleşmediğini, davaların iptalini istedikleri genel kurul kararlarının usul ve yasaya, iyi niyet kurallarına uygun bulunduğunu, iptallerini gerektirir soyut iddialardan başka delil orta konulmadığını, pay bedelleri ödenmek suretiyle davacıların şirketten çıkarılmalarına dair çözümlerinde kimsenin yararına olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2019/8 ESAS SAYILI
DAVASINDA;
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde sonuç olarak özetle; şirketin 2017 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında gündemin 3. Maddesinde Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet raporu okunduğunu ve müzakere edildiğini, ancak davalı şirketin 4 adet bağlı ortaklığı ve 3 adette iştiraki bulunduğunu, yıllık faaliyet raporu ile yöneticilerin şirket faaliyetleri ile ilgili ortaklara bilgi verdiği ve böylece denetlenebildiğini, ancak 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı öncesi TTK 516. Maddesine göre şirketler topluluğunu kapsar şekilde yıllık faaliyet raporu düzenlenmediğini, şirket tarafından uzun yıllardır sistematik olarak ya hiç ya da sembolik rakamlar dışında kar payı dağıtımı yapılmadığını, davalı şirketin 31.12.2017 tarihli bilançosunda kayıtlı bulunan geçmiş yıl karlarının dağıtılması hususunun görüşüldüğü gündemin 10. Maddesinde genel kurul tarafından yönetim kurulun önerisi ve hâkim ortakların oyları ile geçmiş yıl karlarının dağıtılmamasına karar verildiğini belirterek; TTK 531 maddesi uyarınca şirketin feshine veya alternatif çözüm olmak üzere azlık pay sahibi müvekkillerini paylarının gerçek değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmaları da dâhil olmak üzere duruma uygun ve kabul edilebilir diğer çözümüne, şirketin haklı nedenle feshine karar verilmesinin mümkün olmaması durumunda, gündemin 3. Maddesi ile ilgili olarak TTK 518. Maddesi uyarınca topluluğa ilişkin faaliyet raporu hazırlanmadığından faaliyet raporunun hukuka aykırı müzakere edildiğinin tespitine ve yokluğuna, gündemin 6. maddesinde alınan 2017 yılı karına ilişkin genel kurul kararının iptaline, gündemin 10. Maddesinde alınan birikmiş geçmiş yıl karına ilişkin genel kurul kararının iptaline, gündemin 4, 5 ve 7. maddelerinde alınan genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı taleplerle Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1699 Esas sayılı, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/764 Esas sayılı ve Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/813 Esas sayılı davalarının açıldığını, öncelikle şirketin feshi ile ilgili talep ve davanın derdestlik nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davacıların her genel kurul toplantısından sonra genel kurul karar iptali davası açtıklarını ve bu şekilde şirketin feshi için sözde “haklı” gerekçeler yaratmaya çalıştıklarını, davacıların hakları yanında çoğunluğun da haklarının bulunduğunu, azınlığın her isteminin genel kurulda kabul edilmesi gibi bir yasal zorunluluğun bulunmadığını, tekliflerinin genel kurulda gerekçeli olarak kabul edilmemesinin haklarının sistematik olarak ihlal edildiği anlamına gelmeyeceğini, 2010 yılı öncesinde davacıların murisinin hiçbir şekilde kar dağıtımı talebinde bulunmadığını, genel kurul kararlarına muhalefet şerhi dahi koymadığını, davacıların iptalini istedikleri diğer genel kurul kararlarının usul ve yasaya ve iyi niyet kurallarına uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
BİRLEŞEN ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2020/111 ESAS SAYILI DAVASINDA;

DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde sonuç olarak özetle; davalı şirketin kurucu ortaklarından olan …’ın vefatı üzerine şirket paylarının müvekkillerine intikal ettiğini, müvekkillerinin şirkette azlık pay sahibi olduklarını, müvekkilleri tarafından talep edildiği halde davalı şirket tarafından şirketler topluluğunu kapsar şekilde yıllık faaliyet raporunun düzenlenmediğini, 21/11/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan kararlar ile müvekkillerinin müktesap hak niteliğindeki kâr payı hakkı ile bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edildiğini, davalı şirket tarafından uzun yıllardır sistematik olarak ya hiç ya da sembolik rakamlar dışında kar payı dağıtımının yapılmadığını, kar dağıtılmaması üzerine bir politika oluşturulduğunu ve böylece kar payı hakkının ihlal edildiğini, şirketin kar payı dağıtmamasının iyi niyet ve dürüstlük kuralı ile örtüşmediğini, davalı şirketin faaliyetleri sonucunda elde ettiği karı dağıtmamasının anonim şirketin feshi için tek başına haklı neden olarak kabul edildiğini, sistematik bir hal alan azlık pay sahipleri haklarının ihlali nedeniyle ortaklığın müvekkilleri açısından çekilmez hale geldiğini belirterek davalı şirketin feshini, olmazsa azlık pay sahibi müvekkillerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarını, şirketin feshinin ya da müvekkillerinin ortaklıktan çıkarılmalarının mümkün olmaması durumunda, 21 Kasım 2019 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantı tutanağının 3. maddesi ile ilgili olarak TTK’nın 518. maddesi uyarınca, topluluğa ilişkin faaliyet raporu hazırlanmadığından, faaliyet raporunun hukuka aykırı müzakere edildiğinin tespitine ve yokluğuna, gündemin 6. maddesinde ve 7. maddesinde alınan Genel Kurul Kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı taleplerle Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1699 Esas sayılı, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/764 Esas sayılı, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/813 Esas sayılı ve Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/8 Esas sayılı davalarının açıldığını, öncelikle şirketin feshi ile ilgili talep ve davanın derdestlik nedeniyle usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacıların ne kar hakkını, ne de bilgi edinme haklarını ihlal etmediğini, şirketin sürekli bir büyüme temposu göstermek suretiyle davacıların da lehine hareket ettiğini, davacıların her genel kurul toplantısının ardından genel kurul kararlarının iptali davası açarak bu şekilde şirketin feshi için sözde haklı gerekçeler yaratmaya çalıştıklarını, davacıların murisinin hiçbir şekilde kar dağıtımı talebinde bulunmadığını, genel kurul kararlarına muhalefet şerhi dahi koymadığını, davacıların asıl amacının murislerinin vefatına kadar dağıtılmamış olan 2010 yılı öncesi karların dağıtılmasını sağlamak ve özellikle gerçekte şirketin faaliyetini istemediklerinden paylarının bedellerini değerinden çok fazlasını alarak ortaklıktan ayrılmak olduğunu, müvekkili şirketin ne kasasında, ne de banka hesaplarında davacıların pay bedellerini ödeyecek nakit para bulunmadığını, davacıların iptalini istedikleri genel kurul kararlarının usul ve yasa ile iyi niyet kurallarına uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirketin mali yapısı güçlü olduğu halde uzun süreli olarak kârının büyük oranını dağıtmadığı, geçmiş yıllar kârlarını kullanarak iç kaynaklardan sermaye arttırımı yapabilmesi mümkün iken herhangi bir gereklilik olmadığı halde dış kaynaklardan sermaye arttırımına giderek davacıların pay oranlarının azaltılmasına yol açtığı, geçmiş yıllar kârlarının 07.04.2022 tarihli genel kurul kararı ile şirket sermayesinin arttırılmasında kullanılmasının dahi bu hususu teyit ettiği, azınlık haklarının göz ardı edildiği, davalı şirketin 24.10.2011 tarihli genel kurulunda alınan sermayenin arttırılması kararının iptali için açılan Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/660 Esas (Bozma öncesi 2012/32 Esas) sayılı davasında bu madde yönünden talebin usulüne uygun muhalefet şerhi verilmediğinden bahisle reddedildiği, anılan kararda sermaye arttırım kararının batıl olduğu hususunun kabul görüp değerlendirilmediği ve pay arttırımına ilişkin kararın kesinleştiğini, davacı şirketin ekonomik gücü ve çapı gözönüne alındığında, Ankara 62. Noterliğinin 22 Kasım 2011 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yeniden yapılanmaya gidileceğinden bahisle davacı pay sahibi …’ın iş akdinin sonlandırılmasının dahi iyi niyetle açıklanamayacağı, anılan durumların şirketin feshi için haklı neden olarak kabul edilebileceği, ancak davalı şirketin kâr eden, mali yapısı güçlü bir şirket olması nedeniyle, davacı pay sahiplerine paylarının gerçek değerlerinin ödenip şirketten çıkarılmalarına karar verilmesinin daha uygun olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacılar … Ve…’ın davalı … A.Ş. ortaklığından çıkarılmalarına, davacı … için 22.420.276,87 TL, davacı… için 7.473.425,62 TL olmak üzere toplam 29.893.702,50 TL’nin davalı şirketten alınarak adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, kararın bir örneğinin kesinleştiğinde Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin pay oranlarının %20 olarak kabul edilmesi ve buna göre hesaplama yapılması gerektiğini, karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değer belirlenerek çıkma payına hükmedilmesi gerekirken karara uzak bir tarih olan 31/12/2019 tarihli bilançoya göre ve sadece özkaynak yöntemi ile bedelin belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, faize hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, kararın Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesi, kararında hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hesap edilen çıkma payının fazla olduğunu, delillerin toplanmadığını, birleşen davalarda davalar yönünden kurulan hükümlerin ve vekalet ücretlerinin hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl Dava; anonim şirketin haklı nedenle feshi, olmadığı taktirde ortaklıktan çıkarılma istemine; birleşen davalar ise genel kurul kararlarının iptali istemlerine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davacılar vekili istinaf incelemesi sırasında UYAP ortamından elektronik imzalı olarak gönderdiği 17/03/2023 tarihli dilekçesi ile asıl ve birleşen dosyalardaki dava konusu iddia ve taleplerinden feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davacılar vekili Avukat …’nun dosya içerisinde yer alan Kadıköy 32. Noterliğinin 13/04/2015 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesinde anılan vekilin davadan feragat etme yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Bilindiği üzere feragat, 6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Aynı Kanun’un 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır. Davadan feragatin, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemi olması sebebiyle dilekçede açıkça gösterilmesi, kayıtsız ve şartsız olması gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra davadan feragate ilişkin yazılı beyan gözetilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Asıl ve Birleşen davada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun, davacıların davadan feragat beyanı gözetilerek KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/06/2022 tarih ve 2015/1699 Esas 2022/371 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl ve Birleşen davaların feragat nedeniyle REDDİNE,
B)1-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/06/2022 tarih ve 2015/1699 Esas -2022/371 Karar asıl dava dosyasında davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden 119,93 TL harçtan dava dosyasında peşin alınan 27,70 TL harç ve 171.486,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 171.393,77 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının yatırana iadesine,
C)1-Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/764 Esas sayılı dava dosyasında davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden 119,93 TL harçtan dava dosyasında peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 90,73 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının yatırana iadesine,
D)1-Birleşen Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/813 Esas sayılı dava dosyasında davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden 119,93 TL harçtan dava dosyasında peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 88,53 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının yatırana iadesine,
E)1-Birleşen Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/8 Esas sayılı dava dosyasında davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden 119,93 TL harçtan dava dosyasında peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 75,53 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının yatırana iadesine,
F) 1-Birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/111 Esas sayılı dava dosyasında davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90TL karar ve ilam harcının 2/3’ü oranına isabet eden 119,93 TL harçtan dava dosyasında peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 65,53 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının yatırana iadesine,
G)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacılara tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davacılar tarafından yapılan 220,70 TL istinaf başvuru giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
H)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 510.913,20 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 1.103,50 TL istinaf başvuru gideri ve 192,00 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 1.295,50 TL istinaf giderinin davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/03/2023

Başkan- Üye – Üye Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.