Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1291 E. 2022/1136 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1291 Esas 2022/1136 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1291
KARAR NO : 2022/1136

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ : 15/06/2022
NUMARASI : 2022/374 Esas 2022/490 Karar ve 24.05.2022 tarihli ara karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVA : Tasfiye Memurunun Azli
DAVA TARİHİ : 21/04/2022
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/10/2022

Taraflar arasındaki tasfiye memurunun azli istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı …’nun 31.05.2007 tarihinde tasfiyeye giren davalı şirkette eşit hisseli ortak olduğunu, şirketin tasfiyeye girdiğini, mahkeme tarafından şirkete tasfiye memuru olarak …’nun atandığını, tasfiye memuru olarak …’nun bu hususta kendisine çekilen ihtara rağmen görevini yerine getirmediğini, davalı şirketi zarara uğrattığını, şirketin tek taşınmazını bilgileri dışında değerinin altında bir bedelle muvazaalı olarak sattığını, bu taşınmaz için tapu iptali ve tescil davası açıldığını, davanın kabulüne karar verildiğini, tasfiye memuru ile diğer ortak dava dışı …’nin samimi olduğunu, şirketin menfaatine göre hareket etmediğini ileri sürerek davalı …’nun tasfiye memurluğundan tedbiren yargılama süresince ve ayrıca dava sonunda azline ve yerine yeni bir tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın müvekkili şirkete karşı açılması gerektiğini, müvekkili …’ya karşı açılamayacağını, müvekkili …’nin tasfiye memuru olarak görevini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, şirkete tasfiye memuru olarak atandığı tarihten itibaren şirket ortaklarını tasfiye işlemleri ile ilgili olarak bilgilendirdiğini, müvekkili tarafından davacının ihtarnamesine cevaben keşide edilen Dinar Noterliği’nin 03.08.2021 tarihli ihtarname ile davacı ortağa bilgi verildiği gibi 05.10.2009 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen şirkete borcunun ödenmesinin ve kanuni defterler ile şirket defterlerinin de tarafına iadesinin bildirildiği halde bu talebe olumlu yanıt alınamadığını, davacının bilgi verilmesine rağmen şirketin genel kurul toplantısına katılmadığını, şirketin diğer ortağı olan dava dışı …’nun da davacı ile arasındaki husumeti gerekçe göstererek söz konusu toplantıya katılmadığını, bu durumda müvekkilinin genel kurulda karar almasının mümkün olmadığını, kaldı ki şirketin tek taşınmazının satışının yapılmasının davalı şirkete olan özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırılık olarak değerlendirilemeyeceğini, zira, söz konusu taşınmaz satışı mahkemece iptal edildiğinden şirketin herhangi bir zararının da doğmadığını, kaldı ki gayrimenkul değerlendirme alanında hizmet veren … Mühendislik AŞ ile çalışılarak taşınmazın güncel fiyatlara uygun olarak satıldığını, davacının muvazaalı olarak satıldığını iddia ettiği taşınmazı daha önce kendisinin muvazaalı olarak sattığını, bu satışın da Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.05.2008 tarihli kararı ile iptal edildiğini, yine temsil yetkisini kötüye kullanmak suretiyle müvekkili şirketin hesaplarında olması gereken paraları eşinin akrabalarına göndermek suretiyle şirketin içini boşalttığını, müvekkili şirket ile olan rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, nitekim bu sebeple Eskişehir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2021 tarihli kararı ile davacının müdürlük yetki ve görevinden azline karar verildiğini, şirkete borçlu olduğu hususu da Ankara 5. İcra Ceza Mahkemesi’nin kararı ile tespit edilmiş olup bu dosyada 89/1 haciz ihbarnamesine karşı gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçundan cezalandırıldığını, davacının yetkilisi olduğu … Yazılım AŞ ile aldığı ihalelerde müvekkili şirkete ait yazılım programı kullandığının tespit edildiğini, şirketin lehine olacak şekilde işlem yaptığını belirterek, davacının kötü niyetli olarak iş bu davayı açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; TTK’nın 537/2. Maddesi gereği tasfiye memurunun haklı nedenle azli ile tasfiye memuru atanması istemiyle açılan davada, tasfiye memuru olan …’nun azlinin istenmesi nedeniyle tasfiye memuru ve şirketin hukuku doğrudan etkileneceğinden husumet itirazının kabul edilmediği, davacı taraf, davalı tasfiye memurunun tedbiren işten el çektirilmesini ve yerine yargılama süresince kayyım atanmasını talep etmiş ise de, davalı limited şirketin tasfiyeye girmesi, mevcut tasfiye memurunun olması, davalı şirketin gerekli organlardan yoksun kalmaması ve davacı tarafça ileri sürülen iddiaların kayyım atanmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. ve Türk Medeni Kanunu’nun 427. maddesi koşulları oluşmadığından tedbir talebinin kabul edilmediği, somut olayda; ticaret sicil kayıtları, mahkemenin 2021/880 esas-2022/151 karar sayılı kesinleşmiş kararı ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tasfiye memuru … tarafından tasfiye halindeki davalı … Bilgisayar Yazılım ve Destek Hizmetleri Ltd. Şti.’nin tek mal varlığı olan taşınmazın önemli miktar içeren aktifi olduğundan, TTK 538/2 fıkrası uyarınca satışı için ortaklar kurulu kararı gerektiği halde ortaklar kurulu kararı olmaksızın dava dışı şirketlere satıldığı, ortaklar kurulu kararı olmaksızın yapılan bu satışın yok hükmünde olduğu, nitekim mahkemenin kesinleşmiş kararı ile bu hususun sabit olduğu, buna göre davalı tasfiye memurunun bu hareketi ile şirketin mal ve haklarının korunması için düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi davranarak gereken önlemleri almadığı, bu eyleminin davalı şirkete olan özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği anlaşılmakla (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/841 Esas 2022/233 Karar sayılı ilamı), hukuki yarar bulunmadığından davacı tarafın diğer iddiaları incelemeye gerek görülmemiş olup, sübut bulan davanın kabulü ile, 6102 Sayılı TTK 537/2 maddesi uyarınca tasfiye memuru …’nun haklı nedenle azline, tasfiye halindeki davalı … Bilgisayar Yazılım ve Destek Hizmetleri Limited Şirketine tasfiye memuru olarak SMMM …’ın atanmasına, tasfiye memuru için 5.000,00 TL ücret takdiri ile bu ücretin davalı şirket bütçesinden karşılanmasına, ayrıca davanın açılmasına davalı şirket sebebiyet vermediğinden yargılama gideri, vekalet ücreti ve harçtan davalı …’nun sorumlu tutulmasına, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi yönünden mahkemece verilen 24/05/2022 tarihli ara kararda değişiklik yapılmasını gerektirecek bir durum oluşmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, TTK’nın 537/2 maddesi gereği limited şirkete atanan tasfiye memurunun haklı sebeple azline ve şirkete tasfiye memuru atanması istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile davalı tasfiye memurunun azline şirkete yeni tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
Kuşkusuz pay sahipleri, haklı sebeplerin varlığına dayanarak gerek mahkemece tayin olunan gerekse şirket tarafından atanan tasfiye memurlarının azli için haklı sebep veya sebeplerin varlığı halinde TTK’nın 537/2. Maddesi gereğince dava açabilirler. Eldeki davada, davacı ve dava dışı … tasfiye halinde bulunan …Ltd. Şti’nin eşit hisseli iki ortağıdır.
Öte yandan tasfiye memurunun azli davasının ise tasfiye memuruna karşı açılması gerekli ve yeterli olup ayrıca tasfiye halinde bulunan şirkete de husumet yöneltilmesine gerek bulunmamaktadır. O halde davacı tarafından tasfiye memurunun azli istemiyle açılan işbu davada davalı şirkete husumet yöneltilmesi doğru olmadığından davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek HMK’nın 355. Maddesi gereği bu yönden kabulü ile davalı tasfiye halindeki … ..Ltt. Şti’nin pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Somut olayda; davacı ortağın Tasfiye Halinde … Bilgisayar Yazılım ve Destek Hizmetleri Ltd. Şti’ne tasfiye memuru atanması istemiyle hasımsız olarak açmış olduğu davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen anılan şirkete mali müşavir…’un tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin 22.10.2020 tarihli ve 2019/683 Esas-2020/566 Karar sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemiz 11.02.2021 tarihli ve 2021/169 Esas-206 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca kaldırılarak daha önce tayin edilen tasfiye memurlarının ücretlerinin ödenemediğinden herhangi bir ücret talebi bulunmadığını bildiren mali müşavir …’nun tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Şu halde eldeki davada azli istenen tasfiye memuru istinaf incelemesi sonucunda Dairemiz kaldırma kararı ile atanan tasfiye memurudur. Davacı vekili, davalı tasfiye memurunun tasfiye işlemleri hakkında bilgilendirmediğini, bu bağlamda haberi olmadan şirketin tek taşınmazını piyasa değerinin altında muvazaalı olarak sattığını ileri sürmüş, davalı tasfiye memuru vekili ise davacının iddia ettiği gibi taşınmazın piyasa değerinin altında satılmadığını, gayrimenkul değerlendirme şirketi ile anlaşarak güncel piyasa fiyatları üzerinden satıldığını, kaldı ki bu satış mahkemece iptal edildiğinden şirketin herhangi bir zararını doğmadığını, davacı ortağı yapılan işlemlerden bilgilendirdiğini ancak davacıya en son keşide ettiği Ankara 24. Noterliği’nin 13.04.2022 tarihli cevabi ihtarnamesi ile davacıya tasfiye işlemleri hakkında bilgi verildiği gibi davacını uhdesinde bulunan şirket defterlerinin ve demirbaşlarının iadesinin istenildiği halde iade edilmediğini, şirket ortaklarının genel kurul toplantısına katılmaması sebebiyle ortaklar kurulunda karar almanın mümkün olmadığını bildirdiğini, tasfiye işlemlerini usul ve yasaya uygun olarak şirkete karşı özen ve sadakat yükümlülüğüne uyarak yerine getirdiğini savunmuştur.
Uyuşmazlık, davalı tasfiye memurunun azli için haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında bir örneği yer alan Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.02.2022 tarihli ve 2021/880 esas-2022/151 kararına göre; davacısının … olduğu tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada …parsel sayılı taşınmazın davalı şirketler adına olan tapu kaydının iptali ile tasfiye halinde … Bilgisayar Yazılım ve Destek Hizmetleri Ltd. Şti. adına tapuya kayıt ve tesciline dair karar verildiği ve bu kararın taraflarca istinaf edilmeksizin kesinleştiği, anlaşılmıştır.
Somut olayda ise, davalı tasfiye memuru … tarafından tasfiye halindeki şirketin tek mal varlığı olan taşınmazın konu olduğu Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/880 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davasına konu, UYAP ortamından alınan tapu kaydına göre şirketin tek taşınmazı olduğu görülen taşınmazın satış tarihi itibarıyla belirlenen 2.978.000.00 TL’nin çok altında tapu iptali ve tescili davasında davalı bulunan şirketlere toplam 1.500,000,00 TL bedel üzerinden davalı Tasfiye memuru … tarafından genel kurul kararı alınmaksızın TTK’nın 538/2. Maddesine aykırı düşecek şekilde satış işleminin yapılmasının şirketin mal varlığını ortadan kaldıracak mahiyette bulunduğu ve şirketin mal ve haklarının korunması için gerekli özeni göstermediği anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı TTK’nun 538/2. Maddesine göre şirketin genel kurulu kararı bulunmaksızın şirketin önemli miktarda mal varlığının satışına izin verilmemiştir. Davalı tasfiye memuru …’nun tarafından mahkemece tapu iptal ve tescil davasına konu olan şirketin tek taşınmazının şirket ortaklar kurulu alınmaksızın 3. Kişilere devri açıkça davalı şirkete olan özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden açılan davada davalının tasfiye memurluğundan azli için haklı sebep olarak kabulü ile ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile, davalı tasfiye memurunun azline, TTK’nın 537/2. Maddesi uyarınca şirkete yeni bir tasfiye memuru olarak mali müşavir …’ın atanmasına ilişkin ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Öte yandan davacı vekili, yargılama sırasında vermiş olduğu 21.04.2022 tarihli dilekçesi ile; 31.05.2007 tarihinde alınan ortaklar kurulu kararı ile tasfiyeye giren …’ne en son Ankara BAM 21. Hukuk Dairesi’nin kararı ile şirkete tasfiye memuru olarak atanan …’nun görevlerini yerine getirmediğini, işlemleri diğer ortak …’nun yaptığını, müvekkilini mağdur ettiğini, tasfiye memuruna görevlerini hatırlatmak ve yerine getirmek üzere çekilen ihtara rağmen şirketi zarara uğratacak işlemler yapmaya devam ettiğini, yetkilerini kanuna ve iyi niyet ilkelerine aykırı bir şekilde kullandığını ileri sürerek tasfiye memurunun yetkilerinin yargılamanın devamı süresince tedbiren kaldırılmasını ve geçici olarak tasfiye memuru veya kurulunun oluşturulması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir.
İlk derece mahkemesince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 24.05.2022 tarihli ara karar ile; mahkemenin 2021/880 E. sayılı dosyasına konu kararın tek başına tasfiye memurunun yetkilerinin tedbiren kaldırılması için yeterli olmadığı, ayrıca ihtiyati tedbire konu edilen şirketin yönetim organının mevcut olduğu, şirketin herhangi bir organsız kalma durumunun bulunmadığı, buna göre davacının talep ettiği ihtiyati tedbirin yasal koşullarının oluşmadığı (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin 03/03/2022 tarih ve 2020/841 E – 2022/233 K sayılı ilamı) gerekçesiyle davacı tarafın tasfiye memurunun yetkilerinin yargılamanın devamı süresince tedbiren kaldırılması ve geçici olarak tasfiye memuru veya kurulu oluşturulmasına yönelik tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili söz konusu ara karara karşı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece Mahkemesinin tapu iptali ve tescili istemli 2021/880 sayılı dava dosyasına konu taşınmazın, bu dosyada alınan bilirkişi raporu ile satış tarihi itibarıyla piyasa değerinin çok altında bir bedelle davalı tasfiye memuru tarafından satışının yapılmış olduğunun sabit olduğunu, tasfiye memurunun azli için haklı sebebin varlığının kabulünde şirketin zarar görmesinin gerekmediğini, tasfiye memurunun yaptığı harcamalar ile ilgili olarak şirket ortağına bilgi verilmediğini, Tasfiye memurunun bu satış işleminden dolayı şirket aleyhine Ankara 6. İcra Müdürlüğünün 2022/5958 E. sayılı dosyasından sırf bu satış işlemi nedeniyle şirket aleyhine 2.697.144,33.-TLlik icra takibi yapıldığını, söz konusu icra takibinde alacaklı olarak görünen taraflarca faydalı ve zorunlu olmayan masraflar dahi istendiğini, icra takibinde tebligat adresi davalı tasfiye memurunun adresi olarak gösterilmesine rağmen tasfiye memuru kendisine gelen ödeme emrine itiraz dahi etmediğini, tasfiye memurunun bu işlemleri şirketin borçlarından arınmasından ziyade daha çok borca batmasına sebebiyet verdiğini, tasfiye memurunun işlemlerinin şirketi tasfiye etmeye yönelik olmadığını, yaklaşık ispat koşulu yerine getirildiğinden haklı talebin kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, diğer yandan ilk derece mahkemesince şirketin organsız kalma durumunun bulunmadığı belirtilerek ihtiyati tedbirin yasal koşullarının oluşmadığı kabul edilmiş ise de yerel Mahkemenin atıf yaptığı kararın somut olaya uygun düşmediği, emsal olarak sunulan kararda mevcut tasfiye memurunun azledilip yerine yeni bir tasfiye memuru atandığını, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir isteminin reddine dair ara kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Diğer yandan, davacı yanca, istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde, davalı şirkete karar kesinleşinceye kadar tedbiren kayyım atanması talep edilmiş ise de, bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’ da, mahkemeye anonim şirketlerde ortaklık yönetim kurulu üyelerini görevden alma veya yerlerine yenilerini atama yetkisi tanınmadığı gibi, bu yetkinin de açıkça genel kurula ait olduğu düzenlenmiştir. Şirkete kayyım atanabilmesi için açıkça yönetim boşluğu bulunması gerekmektedir. Somut olayda ise, davalı anonim şirketin tasfiyeye girdiği, şirkete tasfiye memuru atandığı gibi, yönetim kurulunun da mevcut olduğu anlaşılmakla, şirkette yönetim boşluğu bulunmadığından davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi gerekmiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince verilen hükme karşı istinafa başvuran davalılar vekilinin, 24.05.2022 tarihli ara karara karşı ise davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalılar vekilinin hükme, davacı vekilinin ise ihtiyati tedbir istemin reddi ara kararına karşı istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalılar vekilinin hükme karşı, davacı vekilinin ise 24.05.2022 tarihli ara karara karşı istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran davalı ve davacı taraftan ayrı ayrı alınması gereken 80,70 TL’şer maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri, üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24.05.2022 tarihli ara karar yönünden HMK’nın 362/1-f. maddesi gereği kesin, nihai hüküm yönünden ise HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.