Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1284 E. 2022/1564 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1284 Esas 2022/1564 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1284
KARAR NO : 2022/1564

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2022
NUMARASI : 2022/89 Esas 2022/244 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 08/02/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/01/2023

Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hak düşürücü süre yönünden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yetkilisi olduğu …. Şti.’nin re’sen terkin edildiğini, şirket adına kayıtlı iki adet araç bulunduğunu, araç kaydı nedeniyle ek tasfiyenin yapılması için şirketin ihyası gerektiğini belirterek …. Şti.’nin tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilebilmesi için şirketin ihyasına, müvekkilinin tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; terkinin usulüne uygun yapıldığını, davanın hak düşürücü süre içerisinde gerçekleştirilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, TTK’nun geçici 7/15. maddesine göre ihya davası açma süresinin ticaret sicilinden silinme tarihinden itibaren 5 yıl olduğu, hak düşürücü süre niteliğindeki bu sürenin mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, ihyası istenen şirketin ticaret sicilinden re’sen silinme tarihi olan 28/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra 08/02/2022 tarihinde dava açıldığı gerekçesiyle HMK’nun 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince davanın hak düşürücü süre nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ticaret sicilinden re’sen terkin edilen şirket adına iki adet araç bulunduğunu, araçlara ilişkin satış işlemlerinin yapılabilmesi için şirketin yeniden ihyası davası açıldığını, şirketin faaliyetinin sonlandırılmasının tasfiye memurunun iradesiyle değil, re’sen sonlandırıldığını, şirkette tasfiyesi gereken mallar varken tüm borçlar ödenmemişken şirketin faaliyetinin sonlandırılmasının olanaksız olduğunu, 5 yıllık sürenin somut olayda uygulanmayacağını, şirketin vergi borçları, SGK borçlarının devam ettiğini, yeterli araştırma yapılmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüyle şirketin araçların tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere ihyasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
İhyası talep olunan şirketin terkinine dayanak ihtar, tebligat ve ilan suretleri, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, şirket adına kayıtlı iki adet araca ilişkin noter tescil sorgulama evrakı, davacının şirketin son müdürü olduğuna ilişkin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
İlk derece mahkemesi karar başlığında davalı olarak “Ankara Ticaret Odası Başkanlığı” yer almakta ise de, dava dilekçesinde Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün hasım olarak gösterildiği, yargılama aşamasında sicil müdürlüğünün davaya cevap verdiği, istinaf kanun yoluna sicil müdürlüğünce başvurulduğu anlaşıldığından bu hususun maddi hata niteliğinde olduğu gözetilerek Dairemiz karar başlığında doğru hasım olan Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü davalı olarak gösterilmiştir.
… plakalı araçların kaydında malik olarak ihyası talep olunan şirketin unvanı yer almaktadır. Dolayısıyla tasfiye işleminin tam ve eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilmediği hususu sabittir. Bu bağlamda TTK’nun geçici 7. maddesi anlamında terkin olan şirketin ihya olunmasını talep etmekte davacının hukuki yararının olduğu açıktır.
İhyası talep olunan …. Şti.’nin münfesih sayılmasına rağmen TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca kendisine yapılan ihtar ve ilan üzerine süresi içerisinde bildirimde bulunmadığından 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, ihtarnamede infisah sebebi olarak 5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenler olarak yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ve ihtarnamenin Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığı, ancak ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belgenin veya tebligatın dosyaya sunulmadığı gibi dosyaya sunulan ihyası istenen şirkete çıkartılan tebligatın ise adresten taşınması nedeniyle bila tebliğ iade edildiği anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 4/a bendi uyarınca terkin işlemi öncesinde yapılması öngörülen ihtarın öncelikle şirkete ya da şirketin yetkisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3. maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,).
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplerle dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde, şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığının bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Eldeki dava ihyası istenen şirketin sicilden re’sen terkin edildiği 23/01/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açılmış ise de, şirketin mal varlığı bulunduğundan yasa gereği 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan 08/02/2022 tarihinde açılmıştır. Kaldı ki davanın açıldığı tarihte anılan madde uyarınca 10 yıllık dava açma süresi dolsa dahi, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında kalmayan şirkete bu maddeyi işlettiği anlaşıldığından yasada öngörülen hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanması mümkün olmayacaktır.
Hal böyle olunca mahkemece, davalı ticaret sicil müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin ettiği, şirketin ihyasına karar verilmesi ve tasfiyeye tabi tutulmasına gerek bulunmadığı gibi tasfiye memuru atanmasına da gerek yok ise de, davacı yanın dava dilekçesinde iki adet aracın tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar verilmesini talep ettiği gözetilerek davanın kabulüyle şirketin iki adet aracın tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere ihyasına, şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerekirken davanın hak düşürücü süreye ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Dosyada tüm deliller toplandığından işin esasına girilerek yapılan inceleme sonucu yukarıda açıklandığı üzere ihtar dayanağı odaca kaydı silinenler olduğundan işbu davada yasada düzenlenen 5-10 yıllık hak düşürücü süreler uygulanmayacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere ihyası talep edilen şirketin ticaret sicilinden terkini usulsüz olduğundan tam ihyası talep edilebilecektir. Davacı yanın talebi ise şirkete ait iki adet aracın tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına yöneliktir. Davacının son müdürü olduğu şirket malvarlığının tasfiyesi amacıyla sınırlı olarak ihya istemekte hukuki yararı bulunmaktadır.
Bu durumda Dairemizce, ihyası talep olunan şirketin ticaret sicilinden terkini usulsüz olduğundan tam ihyasına karar verilebilecek ise de, davalı yanın talebinin iki adet aracın tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına yönelik olduğu gözetilerek iki adet aracın tasfiyesi ve ek işlemleri yönünden şirketin yeniden sicile tesciline, ek tasfiyesine karar verilen şirkete şirket son müdürü olan davacının tasfiye memuru olarak atanmasına, kararın tescil ve ilanına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14/10/2021 ve 2021/2387 Esas 2021/6034 Karar sayılı içtihatı).
Öte yandan, ihyası talep edilen şirketin ticaret sicilinden terkini usulsüz olup, davalının işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek yargılama giderleri davalı üzerinde bırakılmıştır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, …. Şti.’nin … plakalı araçların tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere ek tasfiye işlemleri için ticaret siciline tesciline, davacı …’ın şirkete tasfiye memuru olarak atanmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/03/2022 tarih 2022/89 Esas 2022/244 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE,
2-Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil sırasında kayıtlı iken terkin edilen davaya konu …. Şti.’nin … plakalı araçların tasfiyesiyle sınırlı olmak üzere ihyasına, 6102 Sayılı TTK’nun 547/2. maddesi uyarınca ek tasfiye işlemleri için sicile tesciline,
3-Ek tasfiyeyi sağlamak üzere davacı …’ın şirkete tasfiye memuru olarak atanmasına, tasfiye memuruna ücret verilmesine yer olmadığına,
4-Keyfiyetin 6102 Sayılı TTK’nın 547/2. maddesi gereğince tescil ve ilanına,
5-Alınması gereken 80,70 TL karar ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacının posta ve tebligat masrafı olarak yaptığı 23,60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
7-Davacının vekille temsil edildiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gözetilerek 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 53,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 273,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.