Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/128 E. 2022/122 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2018
NUMARASI …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2018
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10 /02/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 19.06.2017 tarihli protokolün 3. Maddesinin ilk bendinden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek ileri sürerek icra takibine vaki itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmalara katılarak beyanda da bulunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince Dairemiz kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılamada iddia, savunma ve toplanan tüm delillere göre; davalı vekili tarafından dosyaya sunulan dilekçe içeriklerinde ve duruşmadaki beyanlardan taraflar arasındaki protokol belge başlıklı belge altındaki devralan hanesindeki … isminin altında yer alan imzaya itiraz edilmediğinin anlaşıldığı, protokolün varlığı hususunda taraflar arasında herhangi bir itilafın bulunmadığı, davalı tarafından her ne kadar devir eden olarak ……A.Ş. ve …….A.Ş. gösterilse de söz konusu protokolün … tarafından imzalandığı, imza hanesinde şirketlerin isminin yazmaması nedeni ile …’nin söz konusu sözleşmeyi kendi adına imzaladığı ve yine …’nin söz konusu şirketleri temsil yetkisinin bulunmadığı yönünde savunmada bulunulmuş ise de dosya kapsamına kazandırılan Türkiye … … Gazetesi’nin ilanlarından da açıkça anlaşıldığı üzere …’nin sözleşmenin imzalandığı, 19/06/2017 tarihi itibari ile her iki şirketi de münferiden temsile yetkili olduğu, bundan dolayı davalının bu savunmasına itibar edilmediği, yine … her ne kadar protokolün sol alt tarafında yer alan devir eden kısmına kendi şirket isimlerini yazmadan kendi adını yazarak imza atmış ise de söz konusu protokolün 4.maddesinde ” İş bu protokol 19 Haziran 2017 tarihinde 2 nüsha olarak … … A.Ş. Ve … … … A.Ş. Adına devir eden ile devir alan arasında imzalanmıştır.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere …’nin söz konusu protokolü davacı şirketler adına imzaladığı, bundan dolayı davalının bu husustaki savunmasınında yerinde olmadığı, yine davalı tarafından herhangi bir hisse devri yapılmadığı, bundan dolayı alacağın doğmadığı iddia edilmiş ise de söz konusu taraflar arasındaki protokolün 3.maddesinin 1.paragrafında ” Devir alan yarışma sonucuna bağlı olmaksızın işbu protokolün imzası ile beraber 45.000,00-Euro( Kırkbeşbin) bedeli devir edene ödeyecektir. Bu bedel devir alanın hisselerin devri hususuna bağlı olmaksızın, yarışma ve sonuçlarına menfi müspet ortak olması adına devir edene ödeyeceği bedeldir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de anlaşılacağı gibi 45.000,00-Euro’nun hisse devrine ya da devredilmemesine bağlanmadığı, bundan dolayı davalının bu yöndeki savunmasına da mahkemece itibar edilmemiş olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkememizde taraflar arasındaki protokol gereğince davacıların davalıdan 45.000,00-Euro alacağının olduğu yönde kanaatin oluştuğu gerekçesiyle, bu nedenden ötürü Ankara 4.İcra Dairesi’nin 2018/1759 Esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın 45.000,00-Euro asıl alacak yönünden iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, yine söz konusu alacağın likit bir alacak olması nedeniyle asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanan 41.670,00-TL inkar tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketlerce 28843 Sayı ve 06.12.2013 Tarihli Rüzgar ve … Enerjisine Dayalı … Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Önlisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği kapsamında dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine Nisan 2015 tarihinde (Dava dilekçesinin ekinde yer alan EPDK yazılarında ve ”Protokol” başlıklı evrakta açıkça belirtilmektedir) başvuru yapılmasından 2 yıl sonra ve yarışmanın sonuçlanmasından birkaç ay evvel müvekkili ile görünüşte bir hukuki işlem vasıtasıyla adi ortaklık zımnında bir ortaklık girişiminde bulunulduğunu, ‘Mersin ve Çanakkale illerinde yapılan toplam 22 MWe gücündeki lisans başvurusunun ve davacı şirketlere ait %50 hissenin müvekkil …’ye devredilerek ortaklık temelini oluşturmak ” maksadıyla Protokol başlıklı evrak düzenlendiğini, Mahkemece yargılama aşamasında söz konusu Protokolün ortaklık amacının bulunup bulunmadığı, dolayısı ile sadece şekli olarak değil esasa ilişkin hükümler açısından da gerçek ve hukuken geçerli bir evrak olup olmadığının araştırılması gerekirken ve bu hususlar gerek cevap dilekçesinde gerekse Ön İnceleme duruşmasında açıkça belirtilmiş iken ilk derece mahkemesince bu hususun araştırılmadığını, gerekçeli kararda da bu yöndeki itirazlarına yer verilmediğini, söz konusu Protokol başlıklı evrakın şekli hükümler yönü ile incelenilmesi ile yetinildiğini, nitekim Ön İnceleme Duruşmasında uyuşmazlık konusunun tespiti hususunda icra takibinin dayanağı olan protokolün geçerli olup olmadığının, yine bu protokolün şartlarının yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerektiği açıkça ifade edilmiş ise de bu hususta herhangi bir karar verilmediği gibi gerekçeli kararda da bu hususa yer verilmediğini, protokolün 2. Maddesinde düzenlenen protokolün konusu olarak belirtilen ortaklık amacının daha işin başlangıcında davacı yanca dolanlı hükümlerle geçersiz hale getirildiğini, sonrasında ise Protokolün geçerli olduğundan bahisle birtakım alacak iddiası ile müvekkile başvurulduğunu, ne var ki Protokol başlıklı evrakın hukuken geçerli bir evrak, gerçek bir ortaklık amacı ile düzenlenip düzenlenmediği hususunun tüm itirazlarına rağmen ilk derece mahkemesince araştırılmadığını, dayanak protokolde bir ortaklık kurma amacından ziyade müvekkilin maddi imkanlarından ve bilgi birikiminden faydalanma amacı güdüldüğünü, nitekim ortaklığın konusundan birini teşkil eden ve aynı zamanda davacı şirketlerin ortaklığa sermaye koyma borcu olarak kararlaştırıldığı anlaşılan davacı şirketlerin paylarının devri hususu şarta bağlı bir işlem olarak kaleme alındığını, şartın gerçekleşmemesi halinde pay devrinin yapılmayacağının açıkça düzenlendiğini, oysaki anonim şirketlerde pay devrinin şarta bağlı işlemle yapılmasının mümkün olmadığını, pay devri için yönetim organının karar alması gerektiğini, söz konusu şirketlerin … … gazetesi kayıtlarına göre yönetim organının tek kişiden oluşmadığı, bu hususta alınmış bir yönetim kurulu kararının da davacı yanca dosyaya ibraz edilmediği göz önüne alındığında daha işin başında ortaklık konusunun ve amacının davacı yanın kendi eli ile imkansız hale getirildiğini, bir an için pay devrine ilişkin hüküm ihtiva eden Protokol başlıklı evrakın ileride yapılacak pay devri sözleşmesine ilişkin ön sözleşme zımnında olduğu değerlendirilse dahi kanunlarda aksine hüküm bulunmadığı sürece ön sözleşmenin geçerliliğinin ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlı olduğu, oysaki söz konusu evrakın adi yazılı şekilde düzenlendiği göz önüne alındığında Protokol başlıklı evrakın ortaklık amacı taşımaması ve şekle uygun olmaması neticesinde hukuken geçerli olmadığını, her ne kadar ilk derece mahkemesine ortaklık amacının bulunmadığının göstergesi minvalindeki itirazlarına ” Protokolde yer alan pay devri işleminin gerçekleşmemesi neticesinde borcun doğmadığı” şeklinde bir itiraz olarak gerekçeli kararda yer verilmiş ise de aslında söz konusu itirazlarının ortaklık amacının bulunmadığı dolayısı ile söz konusu evrakın esas itibariyle hukuken geçerli bir evrak olmadığı hususuna ilişkin olup, ilk derece mahkemesince itirazlarının mahiyetinin anlaşılmadığını, öte yandan mademki ortada adi ortaklık zımnında ortaklık kurma amacı ile düzenlenmiş bir evrak bulunmaktadır (davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiası bu yöndedir) şu halde taraflarının özellikle ortaklığın diğer ortakları olan davacı şirketlerin üzerine düşen yükümlülükleri özenle yerine getirip getirmediğinin, örnekse sermaye koyma borcunu yerine getirip getirmediğinin, kendi üzerine düşen masrafların ödenip ödenmediğinin (Söz konusu protokolde müvekkilce ödenmesi gereken bedelin bu masrafların yarısına ilişkin olduğu belirtilmektedir.) , yarışmayı özenle takip edip etmediklerinin, yine bu minvalde ortakların ortaklık adına söz konusu bedellerin ödenmesi için actio pro socio davası ikame edip edilmediğinin araştırılması gerektiğini, ayrıca bu hususların kamu düzenine bağlı hususlar olup itiraza tabi hususlardan da olmadığını, davacı yanca bu yükümlülüklerinin yani ortaklık amacının özenle yerine getirildiğine ilişkin herhangi bir iddia ileri sürülememekte bilakis yarışmaya müvekkil …’ye güvenilerek 2017 senesinde katılındığı şeklinde gerçek ve doğru olmayan iddialarla konunun geçiştirildiğini, yine bu minvalde yarışmanın kazanılamamasının davacı yanın kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında da dosya kapsamında mevcut herhangi bir belge, evrak yer almadığını, bu hususta her ne kadar cevap dilekçesinde söz konusu yarışmaya ilişkin evrak ve belgelerin EPK’dan celbi talep edilmiş ve akabinde dosyanın bilirkişiye gönderilmesi talep edilmişse de ilk derece mahkemesince bu talepleri hakkında da bir karar verilmediğini, gerekçeli kararda da bu yöndeki itirazlarına yer verilmediğini, salt delillerinin toplanmaması gerekçesi ile dahi ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, davacı yanın rüzgar … üretimi ile iştigal eden iki şirket olduğu, kurulması amaçlanan adi ortaklık ile de rüzgar … üretimine yönelik faaliyet gösterilmesinin amaçlandığı (başvurulan yarışma rüzgar … üretimine yöneliktir), Protokol başlıklı mesnet evrakın düzenlendiği tarihte müvekkilin söz konusu şirketlerde pay sahibi olmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde adi ortaklıkta rekabet etmemeye ilişkin hükümlerin davacı yanca ihlal edildiğini, davacı yanca yine ortaklık kurma amacının güdülmediği dolayısı ile düzenlenen evrakın hukuken geçerli bir hukuki işlem tesis etmediği bu sebeple geçersiz olduğu yönündeki itirazları hakkında da ilk derece mahkemesince karar verilmediğini, somut durumda … … A.Ş.’nin … … gazetesinde ilan edilen esas sözleşmesinde şirket ad ve hesabına sözleşme imzalamaya yetkili olan kişinin yönetim kurulu başkanı olduğunun belirtildiğini, (EK -1 : 23.01.2014 tarihli ve 8492 sayılı Türkiye … Sicili Gazetesi 17 – 18. sayfaları) ve fakat Protokol başlıklı evrakta imzası bulunan … Protokol başlıklı evrakın düzenlenme tarihi olan 19.06.2017 tarihinde yönetim kurulu başkanı sıfatını haiz olmadığını, bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının söz konusu hükümlere uygun olmadığını, öte yandan şirketi temsile yetkili yönetim kurulu başkanının şirket ad ve hesabına işlem tesis ederken kendi adını değil şirket unvanını belirterek imza atması gerektiğini oysaki somut durumda söz konusu evrakın doğrudan … adı yazılarak imzalandığını, temsile ilişkin tüm bu hususların dahi davacı yanca temsil hususundaki gerekliliklerin göz ardı edildiğini ve sözleşmenin geçersizliğine vücut verecek şekilde hareket ederek esasında gerçek bir ortaklık kurma amacı güdülmediğini açıkça gösterdiğini, her ne kadar bu yöndeki itirazlarının ilk derece mahkemesine sunulmuş ise de Protokolün 4. Maddesi gerekçe gösterilerek bu yöndeki itirazlarının da kabul edilmediğini, yargılamaya konu evrakın iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak, davacı yanca hiçbir türlü riayet edilmemesinden de görüleceği üzere sözde bir ortaklık amacı ile düzenlendiğini, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, taraflar arasındaki rüzgar ve … enerjisine dayalı … tesisine başvurmak için yapılan lisans başvurusunun ve davacı … şirketlerdeki %50 hisse devrini içeren protokolden doğan alacağın tahsilin için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesi gereği iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava dilekçesinin ekinde yer alan 19.06.2017 tarihli “Protokol” başlıklı belgenin devir eden kısmında davacı şirketlerin devir alan kısmında davalı …’nin bulunduğu, söz konusu Protokol’ün 3.maddesinin 1.paragrafında “Devir alan yarışma sonucuna bağlı olmaksızın işbu protokolün imzası ile beraber 45.000,00-Euro bedeli devir edene ödeyecektir. Bu bedel, devir alanın, hisselerin devir konusuna bağlı olmaksızın, yarışmaya ve sonuçlarına menfi ve müspet ortak olması adına devir edene ödeyeceği bedeldir.” şeklinde düzenlemenin, 3.maddenin 3.paragrafında ise “Yarışmanın kazanılamaması durumunda ilk madde de belirtildiği üzere devir alan her halükarda (yarışma sonucuna ve/veya devir hususuna bağlı olmaksızın) 45.000,00-Euro bedeli devir edene ödeyecektir. Bu durumda ayrıca şirketlerin hisse devir edilmesi gerekliliği de kalmayacaktır.” şeklinde düzenlemenin, 4. Maddesinde ise; ” İş bu protokol 19 Haziran 2017 tarihinde 2 nüsha olarak … … A.Ş. Ve … … … A.Ş. Adına devir eden ile devir alan arasında imzalanmıştır.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği, işbu belgenin devralan sıfatıyla davalı, devreden sıfatıyla … tarafından imzalandığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacı … şirketlerin %50 hisse devri karşılığında taraflar arasında imzalanan icra takibine dayanak protokolde belirlenen rüzgar ve … enerjisine dayalı … tesisine başvurmak için yapılan lisans başvurusunun ve hisse devir bedelinin davalı devralan tarafından ödenip ödenmediği, davalının protokol kapsamında sorumlu tutulup tutulamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, itirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir dava türüdür. Bu niteliği gereği icra takibinde takip talebinde gösterilen borcun sebebi ile bağlılık esastır. Somut olayda dava konusu icra takibinde borcun sebebi olarak taraflar arasında imzalanan 19.06.2017 tarihli protokol gösterilmiştir. Davacı söz konusu protokolde kararlaştırılan davacı … şirketlere ait %50 hissenin davalıya devri karşılığında kararlaştırılan 45.000 Avro hisse devir bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürmüş, davalı ise icra takip dosyasında süresinde vermiş olduğu ödeme emrine itiraz dilekçesinde böyle bir borcun bulunmadığını savunmuş, açılan itirazın iptali davasında cevap dilekçesi sunmamış, dolayısıyla davayı inkar etmiştir. Bununla birlikte davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, yarışmaya katılmak için müvekkilinin maddi imkanlarından ve bilgi birikiminden yararlanmak amacıyla yanıltılarak işbu protokolün imzalandığını, oysa müvekkilinin ortak olma amacının ve davacının söz konusu yarışmaya katılma hususunda edimlerini ifa edip etmediğinin araştırılmadığını, davacı şirketler adına sözleşmeyi tek başına …’nin imzalamasının protokolü şeklen geçersiz hale getirdiğini, davacı şirketlerin tek yetkilisinin adı geçen kişi olmadığını ileri sürmüştür. Davaya süresinde cevap dilekçesi sunmayan davalı inkar etmiş sayılacağından davanın inkarı mahiyetindeki savunmayı her zaman yapabilecektir. Somut olayda taraflar arasında imzalanan 19.06.2017 tarihli protokolün konusu olarak “Devir eden 2 şirkete ait, … … Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Önlisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği Kapsamında, 24-30 Nisan 2015’te başvuruları alınan, Mersin ve Çanakkale illerinde yapılan toplam 22 MWe gücündeki lisans başvurusunun ve şirketlere ait %50 hissenin devir alana devir edilerek ortaklık temelini oluşturmak üzere işbu protokolün taraflar arasında düzenlendiği” belirtilmiş, anılan protokolün 4. Maddesinde yer verilen ” İş bu protokol 19 Haziran 2017 tarihinde 2 nüsha olarak … … A.Ş. Ve … … … A.Ş. Adına devir eden ile devir alan arasında imzalandığına “ilişkin düzenleme gereği protokolü devreden sıfatıyla imzalayan …’nin imza tarihinde dosyada yer alan 14.07.2016 tarihli Türkiye … Sicili Gazetesi örneklerine göre, 1 yıl süre ile davacı şirketlerden … Res..AŞ’nin yönetim kurulu başkanı olarak, …AŞ’nin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak şirketi münferiden temsile ve ilzama yetkili olduğu, dolayısıyla aslında işbu protokolü davacı şirketleri temsilen devreden sıfatıyla, davalı … tarafından da devralan sıfatıyla imzaladıkları, işbu anonim şirket hisse devrine ilişkin protokolün şeklen ve hukuken geçerli olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan söz konusu protokolün 3. Maddesinin gerek 1. gerekse 3. paragraflarında açıkça herhangi bir şarta tabi olmaksızın, bu bağlamda protokolde belirtilen yarışma sonucuna bağlı olmaksızın, eş deyişle yarışma kazanılsın veya kazanılmasın, devralan sıfatıyla davalının devir bedeli olarak 45.000,00 Avroyu ödemekle yükümlü tutulmuştur. Davalı her ne kadar istinaf aşamasında yanıltıldığını savunmuş ise de bu savunmasını usulüne uygun delillerle kanıtlayamamış, gerçekte ortak olma amacının bulunmadığını ispatlayamamıştır. Kaldi ki, davalının dosya kapsamında yer alan … … Gazetesinin ilgili sayfalarına göre… … … San. Ve Tic. AŞ, … 8 … … … San. Ve Tic. AŞ, … 9 … … … San. Ve Tic. AŞ , … 10 … … … San. Ve Tic. AŞ gibi birden çok … … … şirketinde dava ve takip konusu protokolün imza tarihinde, ortak hatta yönetim kurulu başkanı olduğu, dolayısıyla … … sektöründe bilgili ve tecrübeli olduğu gözetildiğinde davalının, yine … … alanında faaliyet gösteren davacı şirketlerden hisse devralınmasına ilişkin imzaladığı protokolle yanıltıldığı yönündeki savunmasına itibar etmek mümkün olamamıştır. Şu durumda ilk derece mahkemesince takip tarihi itibarıyla anılan protokolde kararlaştırılan 45.000,00 Avro alacağı ödemeyen davalının dava konusu ilamsız icra takibine itirazının haksız olduğunun kabulü ile davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davalı taraftan alınması 14.509,04 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 3.627,26 TL’nin mahsubu ile bakiye 10.881,78 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan incelemede, HMK’nın 362/1-a. maddesine göre kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay’ın ilgili Dairesinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/02/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.