Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/124 E. 2022/1788 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/124 Esas 2022/1788 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/124
KARAR NO : 2022/1788

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2021
NUMARASI : 2018/380 Esas 2021/805 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVA : Ortaklıktan Çıkma ve Çıkma Payının Ödenmesi
DAVA TARİHİ : 27/09/2016
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Taraflar arasındaki ortaklıktan çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ile davalı vekili ile TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan vekilinin süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin Sivas’ta kurulduğunu, Sivas başta olmak üzere birçok ilde firmalara iş güvenliği konusunda danışmanlık yapan bir şirket olduğunu, müvekkilinin şirkete koymuş olduğu sermaye dışında şirkette iş güvenliği uzmanı … ise iş yeri hekimi olarak görev yapmakta olduğunu, … aynı zamanda şirket müdürü görevini ifa etmekte ve aralarında güven ilişkisine istinaden şirketin tüm banka hesapları … tarafından kullanıldığını, iş yeri hekimi olarak atandığı şirketlere sözleşme gereğince hizmet vermemesi nedeniyle bu hizmetin dışarıdan temin edilmek zorunda bırakıldığını, şirketi zarara uğrattığını, şirket karar defterine yalnızca kendi imzasının bulunduğu şekilde kararlar almakta olduğunu ve hatta tek başına diğer ortakların hisselerini kendi adına devredildiğine dair kararlar yazılmakta olduğunu, her ortağın haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabildiğini, davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebileceğini, şirketin yönetimi ve temsili ile yetkilendirilen kişinin şirkete ilişkin görevlerini yerine getirmesi sırasında işlediği haksız fiilden şirketin sorumlu olduğunu, bunlardan bahisle; …’in müdürlük görevinden tensiple birlikte tedbiren alınmasına, şirkete ait …Bankasındaki hesaplarına bloke konularak müdürün işlem yetkilerinin kısıtlanmasını, şirkete ait araçların devrini engellemek amacı ile araçların kaydı üzerine tedbir konulmasını, tensiple birlikte şirket adına alım satım ve şirketi temsil yetkililerinin bulunduğu kayyım tayinini, şirketten çıkmasına karar verilmesini, davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla TTK’nun 638/2 vd. maddeleri gereğince gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; verilen karar ile birlikte, şirket fiilen çalışamaz ve iş yapamaz hale gelmiş olup davacının talebinin ortaklıktan çıkma olması karşısında verilen tedbir kararları orantılı olmadığını, şirket Merkez Kayseri ilinde bulunmasına karşın Sivas ilinde bulunan bir mali müşavirin şirkete kayyım olarak atanması dahi verilen kayyım kararının ve tedbirlerinin, şirketin durumunu olumsuz etkileyecek mahiyette olduğunu gösterdiğini, davanın görevsiz ve yetkisiz mahkemede açıldığını, yetki itirazında bulunduklarını, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiğini, mahkemenin hiçbir yargısal işlem yapmaksızın, tensiple birlikte tedbir kararı vererek şirkete kayyım ataması ve şirket müdürünün görevine son vermesi ve ayrıca şirketin mal varlıklarına tedbir koyması kararlarını içerir tedbir kararı almasının da usule ve yasaya aykırı olduğunu, davacının iddia ettiği hususların doğruluğu hususunda herhangi bir bilirkişi raporu ve delil bulunmamakta olup iddia edilen hususlar gerçek olsa dahi bu durum kayyım tayinini ve şirketin mevcut müdürlük görevinin sonlandırılmasını gerektiren bir husus olmadığını, şirketin mal varlıklarına tedbir konulmuş olması da, şirket borçlarının ödenmesi için şirket üzerinde bulunan araçların satışını engellediği gibi bu durum şirket mal varlığı değeri aynı kalırken şirket borcunun gereksiz yere artmasına, faiz giderlerine ve masraflara yol açacağını, mal varlığına tedbir kararı, şirketin çalışmasını imkansız hale getirdiğini, dava dilekçesinde, şirket müdürü ortağı şirketi kötü yönettiği ifade edilmiş ise de bu husus gerçeği yansıtmadığı, şirket müdürü tarafından davalı şirket usulüne uygun, kanun ve kurallara riayet edilerek yönetilmiş olduğu, aksi iddiaların iyiniyetten uzak olup yanılgı içerdiğini, şirket karar defterinin, dava dilekçesi ekinde davacı küçük ortak tarafından sunulmuş olması dahi, bu defterin uzun zamandır davacının kendisinde olduğunu göstermekte olduğunu, davacı ortağın şirket çalışmalarından iyiniyetli hareket etmediği, şirket müdürünün uhdesinde bulunması gereken şirket karar defterini yasaya aykırı şekilde elinde tuttuğu, şirket müdürüne vermediğini, şirket çalışmalarını bu şekilde sekteye uğrattığını gösterdiğini, bu nedenlerle öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini, tüm tedbir kararlarının kaldırılmasını, ayrıntılı cevap dilekçelerinin ve delil listesini hazırlayıp mahkemeye sunmak üzere ek süre verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının TTK’nun 636/2. maddesi uyarınca çıkma talebinin haklı olduğu, ancak çıkma payı değerlendirildiğinde, 2017 bilançosu kapsamında ve diğer belgelerle şirketin çıkma payının hesaplanacağı öz sermayesinin 497.532,60 TL olduğu, araçların rayiç değerinin hesaplanarak buna eklenmesiyle bu borca batıklık değerinin azalacağı, fakat bu miktar eklense bile borca batıklık durumunun değişmeyeceği bu durumda davacının bir ayrılma payı söz konusu olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının haklı nedenlerle talep edilen ortaklıktan çıkma talebinin kabulüne, çıkma payı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin kısmen kabul kararı ile müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya içerisinde yer alan bilgi, belge, bilirkişi raporları ile açılan davanın haklı olduğunu, şirket müdürünün şirketi ve ortakları zararlandırıcı işlemler yaptığını, davacının ortaklıktan çıkmakta hukuken haklı olduğunu, davalı şirketin öz sermayesi, aktif ve pasifleri yargılama aşamasında toplanan bilgi, belge ve alınan bilirkişi raporları sonucu ortaya çıktığını, şirketin bilanço durumu, herhangi bir çıkma payı çıkıp çıkmayacağı yargılama öncesi müvekkili tarafından bilinmediğini, müvekkilinin gerçek ve güncel hak ve alacaklarının tespiti ile ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesi halinde esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesinin tespiti ile ödenmesini birlikte talep ettiğini, ayrılma akçesi olarak esas sermaye payının ortağın ayrıldığı tarihteki değerinin esas alınması gerektiği belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tüm şirket ortakları davaya dahil edilmeksizin, taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirket ortağı olan yönetici ile davacı arasında anlaşmazlık olduğu hususu şirketten çıkmayı haklı gösterecek bir husus olmadığını, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, tespitlerin yersiz olduğunu, bilirkişinin davacı ile şirket yönetici arasında anlaşmazlık olduğunu belirtmesine karşın bu anlaşmazlığın davacı ortağın eylem ve davranışlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığını irdelemediğini, davacı ortağın, hukuka aykırı şekilde şirketin fatura ve defterlerine el koyduğunu, şirketi çalışamaz hale getirdiğini, şirket yöneticisi ile şirket ortağı arasında anlaşmazlık olduğunu, şirketin faaliyet içerisinde bulunmadığını, şirket mallarına haciz geldiğini ve bu durumda davacı ortak yönü ile şirketteki ortaklığın devamının onun için çekilmez nitelikte olduğunu içeren tespitlerin gerçeği yansıtmadığını, TTK 636/2 madde koşullarının olayda oluşmadığını, şirketin faaliyetinin çok az olduğunu, rehin karşılığı alınan kredilerin ödenmemesi nedeni ile şirket taşıtlarının icra ile satıldığını, şirkette davacı ortağın devamının onun için çekilmez hale geldiğinin tespiti yapılarak davacı için haklı nedenin var olduğu kabul edilerek hüküm verildiğini, şirketin karar defterine ve evraklarına el koyan, şirketi işlemez hale getiren, dava açan, tedbir kararı aldıran, kayyum atanmasına ve şirket yönetiminde boşluk doğmasına yol açan davacının dava açıldıktan sonraki aşamalarda şirketin faaliyetlerinin azalması, kredilerinin ödenememesi, icra yolu ile taşıtların satılması gibi çoğunluğu itibarı ile dava açılması sonrası yaşanan olumsuzlukların gerekçe kılınarak davacının haklı sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, yaşanan olumsuzluklara kendi davranışları ile neden olan davacının, daha sonra bu olumsuzlukları ileri sürerek, kendi kusuru ile sebebiyet verdiği olaylara istinaden şirketten çıkma hakkı talebi hukuka aykırı olduğunu, şirketin ödemeleri yapılmaması ve yapılamaması nedeniyle ve şirketin mal varlıklarından olan araçların, alacaklılar tarafından icra yolu ile satışa çıkartılması, satışlara müdahale edilememesi nedeniyle araçların yarı fiyatına, yok pahasına satılmak durumunda kalındığını, hem borçların ödenemediğini hem de mal varlığından mahrum kalındığını, şirket ve ortakların mağdur olduğunu, araçların yok pahasına satıldığını, davaya konu şirketin, çalışamaz hale gelmesi ve mal varlıklarını kaybetmesinin asıl nedeninin davacının gerçeğe ve hukuka aykırı talep ve davranışları olduğunu, ilk derece mahkemesince davacı şirket ortağı ile şirket yöneticisi arasıda anlaşmazlık bulunduğunu, şirket faaliyetlerinin çok az olduğunu, şirket taşıtlarında haciz ve rehin olup kredi borçlarının ödenmemesi nedeni ile taşıtların icraen satıldığının tespitleri yaparak davacının çıkma talebinin haklılığına karar verildiğini, şirkette yaşanan sorunların kaynağının davacı olduğunu, dava açılmasından sonra yargı kararları ile şirketin çalışamaz hale getirildiğini, yöneticisiz bırakıldığını, kredilerin ödenmesi, icra takiplerine itiraz edilmesi, işlerin devam ettirilmesi hususlarına fiilen ve hukuken imkan verilmediğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı … tarafından, Sivas başta olmak üzere birçok ilde firmalara iş güvenliği konusunda danışmanlık yapan davalı şirketin müdürü olarak görev yapan, …’in aynı zamanda iş yeri hekimi olarak görev yapmakta olduğunu, aralarında güven ilişkisine istinaden şirketin tüm banka hesaplarının … tarafından kullanıldığını, iş yeri hekimi olarak atandığı şirketlere sözleşme gereğince hizmet vermemesi nedeniyle bu hizmetin dışarıdan temin edilmek zorunda bırakılması, şirket karar defterine yalnızca kendi imzasının bulunduğu şekilde kararlar alması, hatta tek başına diğer ortakların hisselerini kendi adına devredildiğine dair kararlar yazılması ve şirketin zarara uğratılması nedeniyle ortada açıkça haklı sebepler bulunduğundan şirketten çıkmasına karar verilmesi ve davacı ortağın durumunun teminat altına alınması için TTK’daki gerekli tedbirlerin uygulanmasını talep edilerek dava açıldığını, müvekkilinin şirketin ortağı olduğundan durumdan zarar görmesi ile konudan haberdar olduğunu, ve davaya müdahale talebinde bulunulduğunu, davaya esas söz konusu işlemlere müvekkilin de rızası olmaksızın ve şirket ile birlikte müvekkili de zarara uğratacak şekilde şirket müdürünce yapılmış olan tüm işlemlere muvafakat edilmediği için, müvekkilin de davacı yanında hisse değerinin belirlenerek şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle davaya müdahale taleplerinin kabulünün talep edildiğini, usule uygun olarak harcı da yatırılan müdahale talep doğrultusunda müvekkilinin de çıkma talebinin kabulüne karar verilmesi amacıyla HMK 305/a maddesi gereği hükmün tamamlanması ve eksikliklerin resen düzeltilmesi amacıyla tavzih talebinde bulunulduğunu, ilk derece mahkemesince hakkında karar kurulmayan hükümde sehven unutulan … yönüyle tavzih ve tamamlama taleplerinin kabulü, aksi halde ek karar verilmesini talep edilmesi sonrasında duruşmalara katılmadığımız gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, mahkemece hem müdahale talebi konusunda bir karar verilmemiş, davacı olarak kabul edilmemiş ve gerekçeli kararda da buna yönelik bir değerlendirme ve hüküme yer verilmediğini, davacı olarak kabul edildiğimiz ancak davalara katılmadığımız gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, gerekçeli karar ve ek karar arasında çelişki mevcut olduğunu, davacı sıfatımız bulunduğuna dair herhangi bir hüküm bulunmamakta iken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin de hatalı olduğunu, asli yada TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan olduklarına yönelik mahkemece net bir karar verilmediğini taraflarına, tüm usuli işlemleri yerine getirildiğini, ilk derece mahkemesince eksik ve hatalı işlemlerle müvekkilinin müdahale talebi ve konumu konusunda bir karar verilmemesinin, gerekçeli kararda da hakkında hiç bir karar verilmemesinin, sonrasında tarafımızca Uyap üzerinden yapılan incelemede eksiklik ve hataların farkedilmesi üzerine bu sefer duruşmalara katılmadığının gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacının davalı limited şirket ortaklığından TTK’nın 638. Maddesine dayalı olarak haklı sebeple çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davacı ortağın davalı şirketten çıkmasına izin verilmesine, çıkma payı isteminin reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları,şirket ana sözleşmesi,tapu kayıtları,araç kayıtları dosya içerisinde mevcuttur.
Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın limited şirket ortaklığından çıkmayı düzenleyen 638. maddesinde; “(1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine TTK’nın 641/1 maddesine göre de, ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkını haizdir.
Dosya kapsamında yer alan davalı limited şirketin ticaret sicili kayıtlarına göre; davalı şirketin 4 ortaklı olduğu davacı ortağın 25.000,00 TL sermaye karşılığı 50 pay sahibi, diğer ortaklar …,… ve …’in 25.000,00 TL sermaye karşılığı 50’şer pay sahibi oldukları,şirketin iş sağlığı ve güvenliği,çevre,gıda,yangın ile ilgili mevzuat kapsamında ve yönetim sistemleri standartlarının öngördüğü eğitim,danışmanlık ,mühendislik hizmetleri vermek ve organizasyon yapmak alanında faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan 13.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda dosyaya gelen bilgiler kapsamında, son ve en yakın tarihli bilançonun olmadığı ancak, şirket gayri faal olduğu için 2017 yılı bilançosu ile son tarihli bilanço arasında çok büyük bir fark olmayacağı kanaatinde olduğumuz, 2017 bilançosu kapsamında ve diğer belgelerle şirketin çıkma payının hesaplanacağı öz sermayenin -497.532,60 TL olduğu, ancak araçların rayiç değerinin hesaplanarak buna eklenmesiyle bu borca batıklık değerinin azalacağı, araç değerlerinin uzmanlık alanlarında olmadığı, fakat bu miktar eklense bile borca batıklık durumunun değişmeyeceği, bu durumda davacının bir ayrılma payının söz konusu olmayacağı belirtilmiştir.
28.12.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda,dosyada son ve en yakın tarihli bilançonun olmadığı ancak, şirket gayri faal olduğu için 2017 yılı bilançosu ile son tarihli bilanço arasında çok büyük bir fark olmayacağı 2017 bilançosu kapsamında ve diğer belgelerle şirketin çıkma payının hesaplanacağı öz sermayenin -497.532,60 TL olduğu, ancak araçların rayiç değerinin hesaplanarak buna eklenmesiyle bu borca batıklık değerinin azalacağı, bunun uzmanlık alanları olmadığı, fakat bu miktar eklense bile borca batıklık durumunun değişmeyeceği,araç değerlerinin değerlenmesi bakımından bilirkişi atanmadığı ancak söz konusu araçlar üzerindeki hacizler ve şirketin borçları dikkate alındığında, bu hesaplamanın yapılmasının şirketin malvarlığı bakımından bir değişme meydana getirmeyeceği ortağın şirketten öz sermayesi (-) olduğu için bir ayrılma akçesi talep edemeyeceği, şirketin özsermayesi (-) olduğu için ve malvarlığında bulunan araçların üzerindeki hacizler göz önüne alındığında, bunların şirketin malvarlığında etki meydana getirmeyeceği, hatta üzerlerinde haciz olmasa bile şirketin borca batıklıktan çıkmasına yetmeyeceği bu nedenle davacının bir şirketten çıktığı takdirde bir ayrılma akçesi almasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Somut olayda davacı,davalı şirketin Sivas’ta kurulduğunu, Sivas başta olmak üzere birçok ilde firmalara iş güvenliği konusunda danışmanlık yapan bir şirket olduğunu, müvekkilinin şirkete koymuş olduğu sermaye dışında şirkette iş güvenliği uzmanı … ise iş yeri hekimi olarak görev yapmakta olduğunu, … aynı zamanda şirket müdürü görevini ifa etmekte ve aralarında güven ilişkisine istinaden şirketin tüm banka hesaplarının … tarafından kullanıldığını, iş yeri hekimi olarak atandığı şirketlere sözleşme gereğince hizmet vermemesi nedeniyle bu hizmetin dışarıdan temin edilmek zorunda bırakıldığını, şirketi zarara uğrattığını, şirket karar defterine yalnızca kendi imzasının bulunduğu şekilde kararlar almakta olduğunu ve hatta tek başına diğer ortakların hisselerini kendi adına devredildiğine dair kararlar yazılmakta olduğunu, her ortağın haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabildiğini belirterek şirket ortaklığından çıkmasına ve çıkma payının ödenmesini talep etmiş, davalı şirket vekili ise davada yeralan taleplerin iyi niyet içermediğini davacının amacının şirket ortaklığından ayrılmanın dışında şirketin çoğunluk hissesine ve yönetimine sahip olan diğer ortaklarında bu şirket nedeniyle faaliyetlerine devam etmesinin sonlanması olduğunu bildererek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacının ve TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan …’ın şirket ortağı oldukları uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık,davacı ve TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan …’ın davalı limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payı alacağı talep edip edemeyeceği, çıkma payı ödenmesinin koşulları oluşmuşsa miktarının belirlenmesi hususlarından kaynaklanmaktadır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda 12.10.2021 tarihli kararla davacının TTK’nun 636/2. maddesi uyarınca çıkma talebinin haklı olduğu, ancak çıkma payı değerlendirildiğinde, 2017 bilançosu kapsamında ve diğer belgelerle şirketin çıkma payının hesaplanacağı öz sermayesinin 497.532,60 TL olduğu, araçların rayiç değerinin hesaplanarak buna eklenmesiyle bu borca batıklık değerinin azalacağı, fakat bu miktar eklense bile borca batıklık durumunun değişmeyeceği bu durumda davacının bir ayrılma payı söz konusu olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının haklı nedenlerle talep edilen ortaklıktan çıkma talebinin kabulüne, çıkma payı talebinin ise reddine karar verildiği, 08.12.2021 tarihli ek kararla, TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan … vekilinin 17/07/2018 tarihli duruşmada mazeretinin kabulüne karar verildiği ve 16/10/2018 tarihli duruşmadan itibaren sonraki hiçbir duruşmaya gelmediği anlaşılmakla, 16/10/2018 tarihi itibariyle dosyanın müraacata bırakılması gerektiğinden ve ondan sonraki hiçbir duruşmaya da gelmediğinden TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Şirket ortaklarından … vekili 31.03.2017 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin davacı yanında hisse değerinin belirlenerek şirket ortaklığından çıkmasına ve davaya müdahale talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiş ve gerekli harçları yatırdığı anlaşılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun çıkmaya katılma başlıklı 639.maddesi ile, “(1) Ortaklardan biri şirket sözleşmesindeki hükme dayanarak çıkma istediği veya haklı sebeplerden dolayı çıkma davası açtığı takdirde, müdür veya müdürler gecikmeksizin diğer ortakları bundan haberdar ederler.
(2) Diğer ortaklardan her biri, haberin kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde; a) Şirket sözleşmesinde öngörülen haklı sebep kendisi yönünden de geçerliyse, kendisinin de çıkmaya katılacağını müdürlere bildirmek, b) Açacağı bir dava ile haklı sebepler dolayısıyla çıkma davasına katılmak, hakkına sahiptir.
(3) Çıkan tüm ortaklar, esas sermaye payları ile orantılı olarak, eşit işleme tabi tutulurlar.
(4) Şirket sözleşmesindeki hüküm sebebiyle veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir ortağın şirketten çıkarılması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.”hükmü mevcuttur.
Şirket ortaklarından … vekili’nin 17.07.2018 tarihli celseye uyap üzerinden mazeret dilekçesi sunduğu,mahkemece 17.07.2018 tarihli celsede davacı vekili ile dahili davalı … vekilinin mazeretinin kabulüne karar verildiği TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan … vekili’nin mazereti ile ilgili olumlu/olumsuz bir karar verilmediği gibi TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılma talebinin kabulü yada reddine dair bir kararında verilmediği mahkemece yapılan yargılama sonunda davacı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılma talep eden … yönünden bir karar verilmediği 08.11.2021 tarihli tavzih dilekçesi üzerine mahkemece 08.12.2021 tarihli ek karar ile TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılma yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Sonuç olarak ilk derece mahkemesince TTK’nun çıkmaya katılma başlıklı 639.maddesi uyarınca katılma talebinde bulunan davacı şirket ortaklarından … vekilinin mazereti ile ilgili olumlu /olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devam olunarak 08.11.2021 tarihli tavzih dilekçesi üzerine mahkemece 08.12.2021 tarihli ek karar ile TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin 08.12.2021 tarihli ek karar ile TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş TTK’nun 639.maddesi uyarınca katılma talebinde bulunan davacı şirket ortağı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-5. Maddesi uyarınca kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2021 tarih ve 2018/380 Esas 2021/805 Karar sayılı kararı ile 08.12.2021 tarih 2018/380 Esas 2021/805 Karar sayılı Ek KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-İstinafa başvuran davalı, davacı ve TTK 639 maddesi kapsamında davaya katılan vekili tarafından ayrı ayrı yatırılan 59,30’ar TL istinaf maktu karar harcının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
5-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g. maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.