Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1224 E. 2022/1647 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1224 Esas 2022/1647 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1224
KARAR NO : 2022/1647

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2022
NUMARASI : 2022/70 Esas 2022/317 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 27/01/2022
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/01/2023

Taraflar arasındaki şirketin ihyası istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı… tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … içinde bulunan yüzme havuzunda meydana gelen boğulma olayı nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında verilen karar nedeniyle müvekkili tarafından ödenen miktarın rücuen tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, sorumlu olan şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğinin anlaşıldığını belirterek Tasfiye Halinde …. Ltd. Şti’nin Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2022 /806 E. sayılı icra dosyası ile bu icra dosyasına bağlı olarak açılacak davalarla sınırlı olmak üzere ihyasına, ticaret siciline tescil ve ilanına, şirketin ek tasfiyesine, şirkete eski tasfiye memuru olan…’un tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı sicil müdürlüğü cevap dilekçesinde özetle; terkin işleminin usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen anılan davalı davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, Tasfiye Halinde … Şirketi’nin tasfiye kapanışı yapılarak sicilden terkin edildiği, terkin edilen şirket hakkında başlatılan ve temeli tasfiye kapanışı öncesinde meydana gelen olay nedeniyle tazminata ilişkin mahkeme kararına dayalı takip bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Tasfiye Halinde … Şirketi’nin tüzel kişiliğinin ihyası ile ticaret siciline tesciline, ihya, tescil ve ek tasfiye işlemlerinin yürütülmesi için davalı…’un tasfiye memuru olarak atanmasına, kararın Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı… istinaf dilekçesinde özetle; tebligatların usulsüz olduğunu, savunması alınmadan davanın kabulüne karar verildiğini, savunma hakkının kısıtlandığını, mahkeme kararını tesadüfen öğrendiğini, ihyasına karar verilen şirkette işçi sıfatıyla işe başladığını, şirket genel kurulunda tasfiye kararı alındığını, tasfiye işleminin gerçekleştirildiğini, bu süreçte işçi sıfatıyla çalıştığını, şirket yöneticilerinin talimatlarıyla tasfiyeye ilişkin işlemlerde tasfiye memuru olarak görevlendirildiğini, sadece verilen talimatları yerine getirdiğini, şirkette çalışmaya başladığı tarihten önce gerçekleşen vefat olayından haberinin olmadığını, tasfiye işlemleri ve terkin tarihinde de dava konusu hakkında bilgi edinmesinin mümkün olmadığını, ihyaya dayanak yapılan davalarda kendisinin taraf olarak gösterilmediğini, şirketin tasfiyesinden sonra davacıyla ve tasfiye edilen şirketle bir ilgisinin olmadığını, TTK’nun geçici 7. maddesinin geçmişe etkili olarak uygulanamayacağını, tasfiye memuru olarak atanmış ise de, 2012 yılından itibaren Ankara Büyükşehir Belediyesinde devlet memuru olarak görev yaptığını, savunması alınmadığı için bu hususun ilk derece mahkemesinde gözetilmediğini ve kendisinin tasfiye memuru olarak atandığını, davacı şirketin Ankara Büyükşehir Belediyesinin iştiraki olduğunu, yani davacıyla aynı kuruma bağlı olarak çalıştığını, bu nedenle ihya edilen şirkete tasfiye memuru olarak atanmasının tarafsız olması gereken tasfiye memurluğu amacına aykırılık teşkil edeceğini, arada menfaat çatışması olduğunu, tasfiye memurluğundan azlini istediğini, yasal hasım olduğundan aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, Ankara 10. Tüketici Mahkemesinin 2020/12 Esas sayılı dosyanın Uyap’tan gelen sureti, Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2022/806 Esas sayılı dosyasının sureti, davalı tarafından yapılan ilan sureti, davalı şirketin son tasfiye memurunu gösterir Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
İhyası talep olunan Tasfiye Halinde … Şirketi’nin alınan tasfiye kararına ilişkin ilanların Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yapılması üzerine 27/12/2006 tarihinde tasfiye kapanışla ticaret sicilinden terkin edildiği, davalı…’un şirketin son tasfiye memuru olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Davalı…’un taraf teşkiline yönelik istinaf itirazı incelendiğinde, Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10/1. maddesi uyarınca tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Anılan maddeye 19/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine, 19/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Tebligat Kanunu’nun 23/8. maddesi “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü, Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası ise “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…” hükmünü içermektedir.
Yukarıda yer alan yasal düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesine göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16/2. maddesi uyarınca tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunu Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, Timuçin: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır.
Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatlar ise geçerli olmayacaktır.
Öte yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas 2020/3 Karar sayılı kararında “Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması halinde adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis Adresi” şerhi verilerek TK madde 21/2 uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediğine” değinilmiştir.

Somut olayda davalının bildirilen “…” adresine dava dilekçesinin tebliğe çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın “Günsazak caddesi 34 no’lu binanın 21 no’lu dairesi yoktur” şerhi düşülmek suretiyle iade edildiği görülmüştür. Anılan adres davalının bilinen son adresidir.
Dava dilekçesinin yukarıda yer alan adrese bila tebliğ üzerine davalının “…” adresinin mernis adresi olduğu belirtilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre dava dilekçesi usul ve yasaya uyğun olarak tebliğ edilmiştir. Bir başka anlatımla, dava dosyasında taraf teşkili usulüne uygun olarak tamamlanmıştır.
Davalı…’un diğer istinaf itirazlarına gelindiğinde; 6102 sayılı TTK’nun “Ek Tasfiye” başlıklı 547. maddesinde; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri, mahkemenin istemin yerinde olduğuna kanaat getirmesi halinde şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verileceği ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirileceği düzenlemeleri yer almaktadır.
Somut olayda; ihyası istenen Tasfiye Halinde … Şirketi’nin alt işletmecisi, davalı … malik, davalı … … İşletme Limited Şirketinin işletmecisi olduğu park içinde bulunan yüzme havuzunda çocuklarının vefat etmesi nedeniyle vefat edenin anne ve babası tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davasında yapılan yargılama sonunda ihyası talep olunan şirket hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği, anılan karar kapsamında davacı tarafından ödenen tazminatın rücuen tazmini için Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2022/806 sayılı dosyası ile Tasfiye Halinde … Şirketi aleyhine icra takibi başlatıldığı, takip aşamasında borçlu olan şirketin sicilden terkin edilmiş olduğunun anlaşılması üzerine davacı tarafından TTK’nun 547. maddesi uyarınca şirketin ihyasına yönelik işbu davanın açıldığı görülmüştür.
Şirketlerin tüzel kişiliği ticaret sicilinden terkin ile sona ermektedir. Ancak tüzel kişiliğin sona erebilmesi için şirketin tasfiye işlemlerinin eksiksiz ve tam olarak yapılmış olması gerekmektedir. Tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi aynı zamanda hukuki bir işlemdir. Bu işlemin veya kararın hatalı veya eksik olması halinde gerçek anlamda tasfiyeden söz etmek mümkün değildir. Eksik veya hatalı işlem sonucu şirketin sicilden tasfiye sonucu terkinine karar verilmiş ise, bundan zarar görenler veya o işlemi gerçekleştirenler tasfiyenin kaldırılmasını ve şirketin ihyasını talep etme hakkına sahiptir.
İhyası talep olunan şirketin ortaklar kurulunca 06/10/2005 tarihinde tasfiye kararı alınmış, İsmail Yeşilyurt tasfiye memuru olarak atanmış, tasfiye sonu kararı alınarak tasfiye memurunun yaptığı işlemlerden dolayı ibra edilmesine karar verilmiş ve şirketin 27/12/2006 tarihi itibariyle tasfiye nedeniyle sicilden terkini gerçekleştirilmiş ise de, ihya davasına dayanak icra takibinde rücuen tazmine konu edilen Ankara 10. Tüketici Mahkemesinin 2020/12 Esas sayılı dosyasında tazminata konu olan olay 02/08/2003 tarihinde gerçekleşmiştir. Tazminat davası 20/07/2004 tarihinde Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 2019/331 Esas 2019/626 Karar sayılı karar ile davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Anılan karar üzerine Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine dosya Ankara 10. Tüketici Mahkemesine tevzi edilerek 2020/12 Esas sırasını almıştır. Yapılan açıklamadan anlaşılacağı üzere, tasfiye kararı alındığı tarihte ihyası talep olunan şirketin davalı olarak yer aldığı dava bulunmaktadır. Tasfiye memurunun açılan davadan, davaya konu boğulma olayından haberdar olmadığına ilişkin itirazı yerinde değildir. Hal böyle olunca mahkemece, yapılan tasfiye işleminin usul ve yasaya uygun olarak yapılmadığı, tasfiye memurunun tasfiye edilen şirket hakkında derdest dava bulunduğu halde tasfiyeye devam ederek tasfiye kapanışı yapılmak suretiyle şirketin ticaret sicilinden terkinine sebep olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan ihyasına karar verilen şirket ortaklar kurulunca tasfiye kararı alınarak şirket tasfiyeye girmiş, tasfiye memuru olarak atanan davalı… tarafından tasfiye işlemleri tamamlanarak şirketin tasfiye nedeniyle ticaret sicilinden kaydı 27/12/2006 tarihinde terkin edilmiştir. İhyasına karar verilen şirket hakkında tasfiye işlemleri tamamlanıp sicilden terkini yapılmadan önce tazminata konu olay gerçekleşmiş, buna ilişkin şirket hakkında açılan dava derdest durumdadır. Bu durumda mahkemece, şirketin davalı olarak yer aldığı dava dosyası derdest iken tasfiye işlemlerini tamamlayarak şirketin ticaret sicilinden terkinine sebep olan davalı tasfiye memurunun davanın açılmasına sebebiyet verdiği gözetilerek, yargılama giderlerinin davalı… üzerinde bırakılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Davalı…’un ihyasına karar verilen şirket ile aralarında menfaat çatışması bulunduğu, davacı şirketin, kendisinin halen çalıştığı … iştirakı olduğunu belirterek tasfiye memurluğundan azli gerektiğine yönelik istinaf itirazı ileri sürmüş, istinaf dilekçesi ekinde de …memur personel kimlik kartı fotokopisini ibraz etmiştir. Anılan talep tasfiye memuru değişikliğine yöneliktir. Tasfiye memuru değişikliği talebi ise ilk derece mahkemesinin görevi kapsamında olup, davalının haklı gerekçeler ileri sürerek ilk derece mahkemesinden tasfiye memurluğu değişikliğini her zaman talep etmesi mümkündür.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı…’un istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı…’un istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı…’tan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı… tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/12/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.