Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/122 E. 2022/376 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/122 Esas 2022/376 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/122
KARAR NO : 2022/376

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/05/2018
NUMARASI : 2018/150 Esas -2018/365 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09//05/2018
KARAR TARİHİ : 28/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/03/2022

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasının yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı şirket vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosyaya Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin de içinde bulunduğu … Grubu tarafından Almanya başta olmak üzere birçok ülkede müvekkilinin dini ve milli duyguları kullanılarak “yatırılan paraların istendiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği” garantisi ile para toplanıldığını, müvekkiline de yatırmış olduğu 6.212,20 Avro (12.150,00 DM) karşılığında ortaklık durum belgesi verildiğini, nitekim bu sürecin SPK raporlarında detaylı bir şekilde anlatıldığını, davalı tarafın bu eylemleri nedeniyle nitelikli dolandırıcılık, izinsiz halka arz, kanuna aykırı aracılık faaliyeti gibi suçlamalarla ceza davaları açıldığını, yatırılan paranın iadesinin istenmesine rağmen müvekkili tarafından davalı tarafa yatırılan paranın iade edilmediğini, müvekkiline bugüne kadar kar payı dağıtılmadığını ve taahhüt edildiği halde müvekkilinin parasını geri alamadığını, davalı tarafça yapılan para toplama işleminin hukuka aykırı olduğunu, davalının basiretli iş adamı gibi davranmadığını, davalıların eyleminin SPK mevzuatına aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmadığını, taraflar arasında kanuna uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan davalı …’ın davalı şirketle birlikte doğan zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu iddia ederek, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirkete verilen 6.212,20 Avro (12.150,00 DM)’nun tahsil tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/A maddesi gereği işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirketler vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirketler arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, bu nedenle TTK’nın 329 ve 405 maddeleri gereğince hisse senetlerinin geri alınması ve bedellerinin davacıya iadesinin mümkün olmadığını, davacının hile, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, keza şirket ile ortaklar arasındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu sürenin de geçtiğini, davacının dayandığı ortaklık durum belgesi altındaki imzaların müvekkillerine ait olmadığından müvekkillerini bağlamayacağını, davacının müvekkili şirketlere ödediği bir bedel bulunmadığını, davacının müvekkili şirketin hisse senetlerini edinmek suretiyle müvekkili şirkette pay sahibi olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vasisine dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği davalı yanıt vermemiş, duruşmalara katılarak beyanda bulunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı tarafın hak düşürücü süre ve zaman aşımı def’inin yerinde olmadığı, davalı şirketin SPK’ya kendisinin sunduğu CD’ler gereğince alınan bilirkişi raporuna göre davalı şirket tarafından ödeme yapılması sonucunda davacının bakiye 6.771,00 Avro alacağının kaldığı, davacının ıslahı da gözetilerek davanın kabulüne, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, 6.212,20 Avro’nun 23/11/2012 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereği işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının davacının hile ve/veya ödeme iddiasını ispat etmesine yönelik kabulünün dosya içeriğine ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına ilişkin mahkemenin değerlendirmesinin TTK’nın 329 ve 405. maddelerine aykırılık teşkil ettiğinin, geçersiz hükümsüz bir ilişkide zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin uygulanamayacağı ile zaman aşımı def’isinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığı, hak dürüşücü süre ve zamanaşımı süresinin geçtiği, hatta kanunda öngörülen 10 yıllık süreninde dolduğunu, mahkemece geçersiz saydığı hisse senetlerinin davalı tarafa iadesine karar verilmemesinin yerinde olmadığını, davalı tarafından SPK’ye sunulan CD ve üst yazı içeriğinin yanlış değerlendirildiğini, gerekli delillerin toplanmadığını, eksik araştırma ve incelemeyle karar verildiğini, yemin delilini kullanma hakkının engellendiğini, isticvap istemlerinin yasaya aykırı şekilde reddedildiğini, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen hisse senetlerinin şirkete iadesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava dilekçesinde talep kısmında müştereken müteselsilen tahsil talebi bulunmaması rağmen mahkemece hükmedilen alacağın müteselsilen tahsiline karar verildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, taraflar arasında ödemenin yabancı para üzerinden yapılacağına dair bir anlaşma bulunmadığını, bu nedenle hüküm altına alınan faizin de doğru olmadığını, bu nedenlerle ve re’sen göz önünde tutulacak sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkin olarak davacının şirket ortağı olmadığının tespiti ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı şirket vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun yasa nedeniyle kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3332 Sayılı Yasanın geçici 4.maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anılan karara karşı davacı vekilinin temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/11/2021 tarih ve 2021/2176 Esas 2021/6620 Karar sayılı kararı ile;
“…. Dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve 6.212,20 Euro’nun davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı taraflara tebliğ edilmiş olup davalılardan … vasisi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmamıştır. Davada davalı şirket ile davalı gerçek kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı … tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmaması nedeniyle … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiş bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılık halleri dışında, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Somut olayda kamu düzenine aykırılık da söz konusu olmadığından bölge adliye mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davalılar hakkında inceleme yapılması ve bir karar verilmesi gerekmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında davalı … tarafından istinaf başvurusu yapılmadığı gerekçesiyle bu davalı hakkında değerlendirme yapılmamış ise de, davalı … hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararının kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
…” gerekçesiyle bozularak dosya Dairemize gönderilmiş olup, Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda somut olaya gelince,
Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2. fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
İstinaf aşamasında yürürlüğe giren 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. Maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, 7194 sayılı yasanın 41. maddesinin Anayasanın birçok maddesine aykırı olduğunu iddia edilerek somut norm denetimi yolu ile Anayasaya aykırı yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş ise de, Dairemizce Anayasaya aykırılık iddiası uygun görülmemiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve 50/1475 sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiği, anlaşılmakla davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun Yasa nedeniyle kabulü ile davalı şirket hakkında açılan davada 3332 sayılı Yasanın geçici 4. maddesi gereğince davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı … hakkında verilen Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2018 tarih ve 2018/150 Esas 2018/365 Karar sayılı kararının davalı … vasisi … istinaf kanun yoluna başvurmadığından kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı … Holding A.Ş. hakkında açılan davada 3332 sayılı Yasanın geçici 4. maddesi gereğince davanın konusu kalmadığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davalı … hakkında verilen Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2018 tarih ve 2018/150 Esas 2018/365 Karar sayılı kararının kesinleşmiş olduğu gözetilerek bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL karar harcının başlangıçta peşin alınan 214,00 TL karar harcından mahsubu ile bakiye 133,3 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan 7194 sayılı Yasa’nın 41. Maddesi ile eklenen geçici 4. Maddesinin 2. Fıkrası ile AAÜT hükümleri uyarınca belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, (Davalı … yönünden tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla)
4-Davacı tarafça yapılan 21,15 TL başvuru harcı, 54,40 TL karar harcı, 170,80 TL keşif gideri, 1.450,00 TL bilirkişi gideri, 116,00 TL davetiye ve posta gideri olmak üzere toplam 1.812,35 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, (Davalı … yönünden tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla)
5-HMK’nın 333. Maddesi gereği artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-Davalı şirket tarafından yatırılan 246.05 TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davalı şirkete iadesine,
2-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
4-İİK’nın 36. Maddesi gereği davalı şirket tarafından İstanbul 21. İcra Müdürlüğü’nün 2017/25235 Esas sayılı icra takip dosyasına yatırılan teminatın davalı şirkete iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı şirket vekili ve davalı …’ın yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/03/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.