Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/1215 E. 2022/1143 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/1215 Esas 2022/1143 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1215
KARAR NO : 2022/1143

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2022
NUMARASI : 2022/78 Esas 2022/500 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/01/2022
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı asıl borçlu arasında akdedilen 10/06/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, kefil olunan borcun asıl borçlu tarafından bankaya ödendiğini, davacının kefil olduğu sözleşmeyi dayanak göstererek 2013-2018 yılları arasında asıl borçlunun kullandığı kredilerden sorumlu tutmaya çalışıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalının imzaladığı kefaletnamelerde kefalet limitinin, kefalet türünün ve kefalet tarihinin yazılı olduğu, davalının 6098 sayılı TBK’nun 584. maddesi gereğince eşinin rızası bulunduğuna ilişkin belgeye rastlanılmadığı, genel kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun gerçek kişi olduğu, bu nedenle davalının şirket ortaklığından söz edilemeyeceği, davalının eşinin rızası bulunmadığından geçerli bir kefaletten söz edilemeyeceği, geçersiz kefalet sözleşmesi sebebiyle davalının sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının genel kredi sözleşmesine istinaden 16/08/2010 tarihli 8.500,00 TL limitli, 28/03/2011 tarihli 5.000,00 TL limitli müteselsil kefil sıfatıyla kefaletname imzaladığını, davalının kefalet sözleşmelerinin yasa değişikliğinden önceki tarihli olduğunu, kefaletnamelerin imzalandığı tarihte eş rızasının aranmadığını, kefaletlerin geçerli olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Beypazarı İcra Müdürlüğünün 2021/1159 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi, kefalet sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, dava dışı asıl borçlunun banka hesap ekstresi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Beypazarı İcra Müdürlüğünün 2021/1159 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 13.500,00 TL asıl alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 25/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 30/11/2021 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 21/01/2022 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacı ile dava dışı … arasında 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır.
Dosyada yer alan kefalet sözleşmeleri incelendiğinde, 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi eki sözleşme olduğu belirtilen 28/03/2011 tarihli kefalet sözleşmesinin davacı ile davalı arasında akdedildiği, 5.000,00 TL kefalet limiti olduğu, davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi eki sözleşme olduğu belirtilen 16/08/2010 tarihli kefalet sözleşmesinin davacı ile davalı arasında akdedildiği, 8.500,00 TL kefalet limiti olduğu, davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı görülmüştür.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda eş rızası bulunmadığından davalının kefaletinin geçersiz olduğu, davalının borçtan sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının iki adet kefalet sözleşmesinde imzasının bulunduğu, kredinin ödenmediği iddiasıyla davacının kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili için icra takibi başlattığı, davalının icra takibine itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının kefalet sözleşmelerinde yer alan kefaletinin yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olup olmadığı, davalının kefil sıfatıyla borçtan sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilen kefalet sözleşmeleri 28/03/2011 ve 16/08/2010 tarihli olup, her iki sözleşmede de davacı ile dava dışı asıl borçlu arasında akdedilen 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin eki olduğu yazılıdır.
Davalının anılan kefalet sözleşmelerindeki kefalet imzalarına yönelik herhangi bir inkarı bulunmamaktadır.
Kefalet sözleşmelerinde 28/03/2011 ve 16/08/2010 tarihleri yazılı ise de, mahkemece, kredi sözleşmesinin hangi tarihte imzalandığı hususunda yeterli ve denetime açık bir şekilde inceleme ve araştırma yapılmamıştır (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07/06/2021 tarih 2020/6182 Esas 2021/4784 Karar sayılı ilamı).
Mahkemece yapılması gereken iş, kefalet sözleşmelerinde 28/03/2011 ve 16/08/2010 tarihleri yazılı ise de, bankacı bilirkişiden banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılmak suretiyle rapor alınarak banka kayıtlarında anılan kefalet sözleşmelerinin hangi tarihte banka kayıtlarına işlendiği, kefalet sözleşmelerine konu 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi sebebiyle ilgili kurumlara vergi ve bu gibi adlar altında yapılan ödemelerin hangi tarihte yapıldığı, dava dışı asıl borçluya kullandırıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmayan kredinin kefalet sözleşmelerinde belirtilen 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılıp kullandırılmadığı hususlarının tespit edilmesi ve bu suretle kefalet tarihinin TBK’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önceki tarihli olması halinde mülga BK’nun 484. maddesi uyarınca kefilin eş rızasının aranmadığı, davalının kefalet sözleşmelerindeki kefaletinin geçerli olduğu, takip tarihi itibarıyla davacının davalı kefilden talep edebileceği bir alacak bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna uygun karar verilmesi, kefalet tarihinin TBK’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonraki tarihli olması halinde ise, TBK’nun 584. maddesi uyarınca eş rızasının zorunlu olduğu davalı kefilin ise eş rızasının bulunmadığı gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2022 tarih ve 2022/78 Esas 2022/500 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/09/2022

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.