Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2022/119 E. 2022/1760 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2022/119 Esas 2022/1760 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/119
KARAR NO : 2022/1760

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/10/2021
NUMARASI : 2021/397 Esas 2021/644 Karar
İADE-İ MUHAKEME TALEP EDEN
DAVACI
VEKİLİ :
TEMLİK EDEN :
VEKİLİ :
DAVA : Yargılamanın yenilenmesi
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2022

Yargılanmanın yenilenmesi istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın HMK’nun 379/1-c maddesi uyarınca reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; temlik eden … tarafından 04/02/2010 tarihinde müvekkili aleyhine alacak davası ikame edildiğini, yargılama sırasında bankanın Ankara 41. Noterliği’nin 21/09/2011 tarih ve … yevmiye numaralı temlik sözleşmesi ile alacağını …’e temlik ettiğini, yapılan yargılama sonrasında mahkemece davalılardan müvekkili …’ün davacı bankaya karşı sorumluluğunun Borçlar Kanunu’nun 110 maddesinde sözü edilen 3.şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğunu kabul ederek müvekkilinin garanti sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu kapsamında davanın kabulüne karar verdiğini ve ilamın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, kesinleşen mahkeme ilamına bakıldığında müvekkilinin sorumluluğunun temlik alana da geçtiği kabul edilerek davanın kabul edildiğini, ancak her ne kadar ilam kesinleşse de kesinleşen kararda ağır hukuki hata bulunduğunu, nitekim garanti sözleşmesinden kaynaklanan alacağın temlik ile 3.kişiye temlik edildiği sonucunun doğmadığını, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 110 maddesinde düzenlenen sorumluluğun asıl borçtan tamamen bağımsız bir borç olduğunu, garanti sözleşmesinin borçlusunun açıkça muvafakati olmadığı sürece asıl alacağın temlikinin kendiliğinden garanti alacağının temlikine de yol açmayacağını, nitekim Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğunu, mahkeme kararında ağır hukuki hata bulunduğunu, bilindiği üzere kesinleşmiş olsa da ağır hukuki hataların toplum vicdanını derin bir şekilde zedelediğini ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırdığını, yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise kararlara karşı olağan üstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi yolunun kabul edildiğini beyan ederek, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/82 Esas, 2012/262 Karar sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Temlik alan/davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; istemin HMK 375 maddesinde yargılamanın iadesi sebeplerinin düzenlendiğini, davalı tarafın ileri sürdüğü şekilde hukuki meselenin yorumuna ilişkin konuların yargılamanın iadesi sebebi olmadığını, davanın HMK 377 maddesinde öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Temlik eden … ….’ya dava dilekçesinin tebliğ edildiği, davaya karşı cevap verilmediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 375. maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı sayıda olmak üzere sayılmış olup; buna göre anılan madde hükmü uyarınca yargılamanın iadesi talep edilebileceği, HMK’nun 375. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olan yargılamanın yenilenmesi sebeplerini kıyas yoluyla genişletilmesi olanaksız bulunduğu, 12.12.2019 tarihli celsede, HMK’nun 379. maddesi uyarınca tarafların dinlenmesi sonrasında talebin ön incelemesi yapıldığı, yapılan ön inceleme ile, her ne kadar davacı mahkeme ilamındaki ağır hukuki yanılgı sebebi ile yargılamanın iadesine ilişkin işbu davayı açmış ise de, iddia olunan ağır hukuki yanılgının yargılamanın iadesi sebepleri arasında yer almadığı nazara alınarak; HMK 379/1-c maddesi uyarınca ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Yargılamanın iadesini talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili … aleyhine davacı banka tarafından açılan yargılamanın yenilenmesini gerektiren dosyada mahkemece BK’nun 110.maddesinde söz edilen 3.şahsın fiilinin taahhütü niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu kabul edilerek davalı …’ün garanti sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu kapsamında davanın kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olsa da, 6098 Sayılı BK’nun 110.maddesinde düzenlenen sorumluluğun asıl borçtan bağımsız bir borç olduğunu, garanti sözleşmesinin borçlusunun açıkça muvafakati olmadığı sürece asıl alacağın temlikinin kendiliğinden garanti alacağının temlikine yol açmayacağını, müvekkilinin de muvafakatinin bulunmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/04/1992 Tarih ve 1990/7824 Esas 1992/5567 Karar sayılı ilamı ile aynı Dairenin 15/03/2011 Tarih ve 2009/3464 Esas 2011/2723 Karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere BK’nun 110.maddesi gereğince verilen taahhüdün asıl borç ilişkisinden bağımsız bir taahhüt olduğunun açıkça vurgulandığını, bu nedenle davanın ve talebin kanuni dayanağının BK’nun 110.maddesinden ibaret olduğunun açıkça yazılı olduğunu, alacağın temlik edilmiş olmasının garanti sözleşmesinden kaynaklanan alacağın da temliki sonucunu doğurmayacağını, kararda ağır hukuki hata bulunduğunu, davalının hukuki güvenliği hakkının korunması gerektiğini, bu nedenle HMK’nun 375/1-h.maddesi gereğince yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi gerektiğini,
Temlik eden bankanın daha önce dava dışı şahıslardan birçok taşınmazları ipotek aldığını, bankanın alacağını aldığına dayanarak tapudaki ipotekleri terkin ettirdiğini, ipotek alacaklısı sıfatının temlik edene geçtiği çok yüksek alacakların teminatı ipoteklerin tediyesiz terkin edildiği, bütün bunların gerçekte alacağın dava dışı diğer müşterek ve müteselsil borçluların ipotek borçlularınca ödendiğini çağrıştırdığını, temlik alan davacı …’in dava dışı asıl borçlu şirketi ve dava dışı 30 adet diğer müşterek ve müteselsil borçluları, ipotek borçlularını bedelsiz borçtan kurtarmış olduğunu, sadece garantörlük iddiası dışına hiçbir sorumluluğu bulunmayan davalı müvekkilinin üzerine gidildiğini, bunun da temlik alan davacı …’in paravan şahıs olarak kullanıldığına işaret edildiğini, bu konuda yasal girişim yapılmadığını, bankanın alacağını tahsil ettiği beyanının kendisini ve ilgili herkesi bağlayacağını, bu nedenle alacağı tahsil ettikten sonra alacağın temlik edilmesinin doğru olmadığını, ipotek terkinlerinin ise yeni alacaklı sıfatı kazanan temlik alan …’in terkin ettirilmesi gerektiğini, bankanın basiretli tacir gibi davranmadığını, mahkemece talep edilen delillerin toplanmadığını, Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2012/8027 Esas sayılı takip dosyasının getirtilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 374 ve devamı maddeleri uyarınca yargılanmanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılamanın iadesi istenen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/82 Esas 2012/261 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı temlik edenin …, davacı temlik alan …, davalıların … ve … olup, dava dışı … Şirketi ile davacı temlik eden banka arasında imzalanan 16/10/2006 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden dava dışı şirkete 5 adet proje kredisi kullandırıldığı, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın 25/02/2008 tarihinde kat edildiği, dava dışı şirketin yönetim kurulu başkanlığına … ve genel müdür yardımcılığına …’ın getirilmesinden sonra davalı …’ün dava dışı şirketin proje borçlarının 300.000,00 TL’si peşin 48 ay 40.000,00 TL eşit taksitlerle ödeneceği yönünde 09/04/2009 tarihinde yazılı olarak ödeme taahhüdünde bulunduğu, ödeme taahhüdünün kabul edildiği, ancak ödeme taahhüdüne rağmen borcun ödenmemesi üzerine ıslah dilekçesi ile 700.000,00 TL alacağın tahsiline yönelik olarak alacak davası açıldığı, mahkemece sözleşme öncesi davalı …’ün 09/04/.2008 tarihli dilekçesi ve davalıların dava dışı …’de Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi olmaları dikkate alındığında; davacı banka ile davalılar arasında dava dışı …. Şti’nin 16/10/2006 tarihli Kredi Genel Sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının davacıya karşı bağımsız ve asli bir taahhüt ile yükümlendiği, diğer bir anlatımla, dava dışı …. Şti’nin kredi borcunun ödenmemesinden doğacak fiilinin bağımsız bir sözleşme ile garanti edildiği, sözleşmenin hukuki mahiyeti itibariyle; BK’nun 110. maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu, beş adet protokolün BK’nun 110. maddesinde yazıldığı biçimde üçüncü kişinin fiilini taahhüt anlamında bir garanti sözleşmesi olduğunun kabulünün kaçınılmaz olduğu, … …. ve davalılar arasında yapılan beş adet protokole göre davalıların toplam taahhüdünün 1.920.000,00 TL olduğu, davalılardan … tarafından 300.000,00 TL ödenmekle davalıların taahhüdü 1.620.000,00 TL’ye düştüğü, dava dışı …. Şti’nin toplam borcunun 2.629.329,60 TL olduğu, davalıların taleple bağlı kalınarak 700.000,00 TL’den sorumluluğunun kabulü gerektiği, BK’nın 18/2. maddesine göre borçlunun temlik alacaklısına karşı bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydı ile 700.000,00-TL’nin ıslah harcının yatırıldığı 14/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı …’e verilmesine karar verildiğini, ilamın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/1179 Esas, 2014/8569 Karar sayılı ilamı ile onanmak ve yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14837 Esas, 2015/2096 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek sureti ile 17/02/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “Yargılamanın İadesi Sebepleri” başlıklı 375. maddesinde ise; yargılamanın iadesi sebepleri;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması, olarak belirtilmiş,
6100 Sayılı HMK’nın 376. maddede ise, taraflar dışında üçüncü kişilerin yargılamanın iadesini istemesi durumu düzenlenmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt V, s. 5165).
Belirtmek gerekir ki, karar kesinleşmiş olsa dahi bazı yargısal hatalar çok ağır olabilir, toplum vicdanını derin bir şekilde zedeleyebilir ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırabilir. Bu ağır ve kabulü zor hataların karar kesinleştikten sonra anlaşılması hâlinde dahi, kararı ayakta tutmaya çalışmak, kesinleşmenin amaçladığı hukuki güvenliği zedeleyecek, hukuk barışını bozacak, adalet hissine dokunacaktır. Yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise bu tür kararlara karşı olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi (veya yargılamanın yenilenmesi ya da iade-i muhakeme) yolu kabul edilmiştir (Özekes, M.: Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2323, 2324).
Yargılamanın iadesi sebepleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 375. maddesinde (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun m. 445) sınırlı olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı, yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Bir başka deyişle, maddede sayılan yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez (Kuru, s. 5171).
Somut olaya gelince, bilindiği üzere kesin hükme bağlanmış olan bir davaya bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur.
Yargılanmanın iadesini talep eden … tarafından mahkemenin kabulünün davacı banka ile davalı … arasındaki hukuki ilişkinin TBK’nun 110.maddesinde yer alan 3.şahsın fiilinin taahhüt niteliğinde garanti sözleşmesi kabul edildiğine göre yargılama sırasında davacı bankanın alacağının davacı 3.kişi tarafından ödenmek suretiyle alacağın bu kişiye temlik edilmesi garantör sözleşmesinden kaynaklanan alacağın da temlik edildiği sonucunu doğurmayacağından ve garanti sözleşmesinin borçlusunun açıkça muvafakati de bulunmadığından kararda ağır hukuki hata yapıldığından bahisle yargılamanın iadesine yönelik olarak işbu dava açılmıştır.
İlk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacı … tarafından yargılama sırasında ağır hukuki hata yapıldığı iddia edilmiş ise de, ilk derece mahkemesince 2010/82 Esas 2012/261 Karar sayılı ilamı ile açılan davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın … vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/1179 Esas, 2014/8569 Karar sayılı ilamı ile onanmak ve yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14837 Esas, 2015/2096 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek sureti ile 17/02/2015 tarihinde kesinleştiği, davacı …’ün yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak belirttiği hususların kesinleşen bu dosyada hem ilk derece mahkemesince hem de Yargıtay 11. Hukuk Dairesince incelendiği gibi, söz konusu iddianın yargılamanın iadesi sebepleri arasında da yer almadığı, HMK’nun 375/1-h.maddesi kapsamında karara tesir eden hileli bir davranışda bulunmadığı da anlaşıldığından açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nun 357.maddesi gereğince ilk derece mahkemesince ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenmesi istinaf aşamasında mümkün değildir, davacı … vekili her ne kadar istinaf başvuru dilekçesinde temlik eden davacı banka tarafından bir kısım gayrimenkullerin kullanılan kredinin teminatı olarak ipotek alındığı ve borç ödendiğinden bahisle söz konusu ipoteklerin tapudan terkin edilmek suretiyle müvekkilinin mağdur edildiği ve temlik eden bankanın MK’nun 2.maddesine aykırı davradığı iddia edilmiş ise de, sözü edilen bu iddialar ilk derece mahkemesinde iddia edilmediğinden istinaf aşamasında bu iddiaların değerlendirilmesi mümkün olamayacağından buna yönelik istinaf başvurusuna da itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin yargılamanın iadesini isteminin reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden yargılamanın iadesini talep eden davacı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Yargılamanın iadesini talep eden davacı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yargılamanın iadesini talep eden davacı …’den alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın yargılamanın iadesini talep eden davacı …’den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Yargılamanın iadesini talep eden davacı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.