Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/987 E. 2023/811 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/987 Esas 2023/ Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/987
KARAR NO : 2023/811

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : 2019/490 Esas 2021/96 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ
DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 23/09/2019
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2023

Taraflar arasındaki bankacılık işleminden kaynaklanan istirdat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka ile dava dışı … A.Ş. Arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşmede kefaletinin bulunduğunu, ancak dava dışı … A.Ş.’nin müvekkilinin kefaleti olan krediyi kapattığını, banka temsilcisi ile yapılan görüşme neticesinde kefaletlerin sonlandırıldığını, müvekkili tarafından gönderilen Ankara 40. Noterliği’nin 08/11/2018 tarih ve 37339 yevmiye no’lu ihtarnamesi ile kefalete ilişkin borçlanmayı kabul etmediklerinin ihtar edildiğini, davalının Ankara 1. Ticaret Mahkemesi’nin 2019/287 D.İş sayılı dosya üzerinden ihtiyati haciz kararı aldığını ve akabinde Ankara 24. İcra Müdürlüğü’nün 2019/9687 Esas sayılı dosya üzerinden takibe geçildiğini, icra dosya alacağına ve fer’ilerine süresi içerisinde itiraz edildiğini, davalının ihtiyati haciz kararı sonrasında müvekkilinin araçlarına yakalama haczi uygulaması ve banka hesaplarını bloke etmesi nedeniyle müvekkilinin icra tehdidi altında olması sebebiyle mecburen borcun ödendiğini belirterek icra takibi baskısı ile dosya borcunu ödeyen müvekkilinin ödemiş olduğu kısmın istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının dava dilekçesinde dava dışı … A.Ş.’ye kefil olduğunu beyan ve kabul ettiğini, davacı şirketin müvekkili banka nezdinde dava dışı şirkete kefil olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığını, hatta davacı şirketin dava dışı … A.Ş.’nin müvekkili banka nezdinde kullandığı genel kredi sözleşmelerindeki kefillerinden sadece birisi olduğunu, dava dışı … A.Ş.’nin müvekkili banka nezdinde kullandığı genel kredi sözleşmesinin taksitleri ödenmeyince müvekkili banka adına borcun tahsili amacı ile hem dava dışı … A.Ş.’ye hem davacı şirkete hem de diğer kefiller yönünden ihtiyati haciz kararı alınması için Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, bu karar üzerine davacı borçlu şirketin menkul mallarına yönelik ihtiyati haciz işlemi uygulandığını, davacının müvekkili bankaya gönderdiği ihtarname ile kefillikten çekildiğini iddia ettiğini, ancak kefillik durumunun davacının iddia ettiği gibi, ihtar çekmek suretiyle sona ermeyeceğini, kefaletin sona ereceğine dair izlenecek yolların yasal olarak belirlendiğini, davacının genel kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzalamış olması nedeniyle borçtan sorumlu olduğunu belirterek açılan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı banka ile dava dışı … şirketi arasında çeşitli tarihlerde değişik meblağlı genel kredi sözleşmesi tanzim edilmiş olup bir kısmında davacı şirketin müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, 2014 ve 2015 tarihli kredi sözleşmelerine istinaden verilen teminat mektupları ile kredi borçlarının ödenerek kapatıldıkları, davalı banka tarafından takibe konulan ve davacı tarafından icra tehdidi altında ödenen borcun 28/07/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmış olup, bu sözleşmede davacının kefaletinin bulunmadığı, daha önceki kefaletinin bulunduğu sözleşmelerde kaynaklanan borcun ödendiği, bu durumda davacının kefaleti bulunmayan sözleşmeye istinaden yapılan takipten dolayı sorumlu olmadığı ve bu nedenle icra tehdidi altında ödemek zorunda olduğu bedeli istirdat hakkının bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, 445.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davacının da bu sözleşmede kefaleti bulunduğunu kabul ettiğini, dava dışı şirketin genel kredi sözleşmesi kapsamında kullanmış olduğu krediyi ödememesi nedeniyle hem dava dışı şirket hem de kefiller yönünden ihtiyati haciz kararı alındığını, davacı yanca Ankara 40. Noterliğinden 08/11/2018 tarihinde kefaletten kaynaklı borcu bulunmadığı iddia edilmiş ise de, ihtar çekmek suretiyle kefaletin sona ermeyeceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin emsal içtihatları gereğince geçerli bir kefalet ilişkisinin kurulmasından sonra kefilin ancak alacaklının onayı alındıktan sonra kefaletini geri alabileceğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuyla ek raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, raporda ayrıca terditli beyanda bulunduğunu, mahkemece terditli beyan yönünden değerlendirme yapılmadığını, 2016 yılında imzalanan genel kredi sözleşmesinin kefalet başlıklı 9.maddesinde ki düzenleme gözetildiğinde kefilin vermiş olduğu kefaletin süresiz olduğunu, bilirkişinin dayanak gösterdiği 28/07/2017 tarihli 350.000,00 TL’lik sözleşmenin takibe konu alacak miktarını karşılamadığının açıkça görüldüğünü, müvekkili bankanın önceki sözleşmede ki bulunan limit ve kefilliklere dayanarak krediyi kullandırdığını, borçlu aleyhine yapılan takibe itiraz üzerine itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden ve takibe itirazın sonucu beklenmeden bu davanın açıldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan isdirdat istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 24. İcra Müdürülüğü’nün 2019/9687 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … Bankası A.Ş., borçlularının … ….Şti., …, … olup, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 419.557,19 TL’nin tahsili yönünden icra takibi yapıldığı, takibin dayanağı olarak 18/07/2019 tarihli ihtarname, hesap özeti ve kredi sözleşmesi olarak gösterildiği, davacı şirket tarafından 07/08/2019 tarihinde “istirdat davası ve tüm yasal haklar saklı kalmak kaydıyla” şerhi düşülmek suretiyle davalı bankaya ferileri ile birlikte toplam 445.000,00 TL ödenerek dosya borcunun kapatıldığı anlaşılmıştır.
Bankacı bilirkişiden alınan raporda özetle; davalı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında 15/04/2014 tarihli 150.000,00 TL limitli, 22/09/2014 tarihli 750.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, davacı …şirketinin sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, davalı banka ile dava dışı … şirketi arasında 28/07/2017 tarihli 350.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davacının bu sözleşmede kefaletinin bulunmadığını, davalı bankanın dava dışı asıl borçlu şirkete 09/10/2017 tarihli 350.000,00 TL meblağlı teminat mektubu verildiğini, söz konusu teminat mektubu kredisi davacının kefaleti bulunmayan 28/07/2017 tarihli 350.000,00 TL tutarlı sözleşme kapsamında kullandırıldığını, teminat mektubunun 07/09/2019 tarihinden tazmin edildiğini, mütakiben 10/09/2018 tarihinde ana para alacağına mahsuben 2.248,64 TL kısmı tahsilat yapılmış olup bakiye borcun 347.751,36 TL kaldığını, 05/11/2018 tarihinde hesap kat edilerek bu miktarda ana para, işlemiş faiz ve BSMV ile birlikte toplam 367.577,58 TL ihtarname ile talepte bulunduğunu, kısmi ödemeler yapıldığını, yapılandırma ve faizler eklenerek Ankara 24.İcra Müdürlüğünün 2019/9687 esas sayılı dosyası üzerinden 18/07/2019 tarihinde icra takibi başlatıldığını, davacı şirket tarafından 07/08/2019 tarihinde “istirdat davası ve tüm yasal haklar saklı kalmak kaydıyla” şerhi düşülmek suretiyle davalı bankaya ferileri ile birlikte toplam 445.000,00 TL ödenerek dosya borcunun kapatıldığını,
Davacının kefil olarak imzasının bulunduğu sözleşmelere istinaden 15/04/2014 tarihinde kullandırılan 112.000,00 TL tutarlı teminat mektubu kredisinden kaynaklı riskin 16/08/2015 tarihinde sona erdiğini, 22/09/2014 tarihinde 62.500,00 TL ve 4.500,00 TL olarak kullandırılan toplam 67.000,00 TL tutarındaki borçlu cari hesap kredisinin 23/02/2015 tarihinde yapılan ödeme ile sona erdiğini, söz konusu BCH kredisinden kaynaklı faiz borçlarının da sonuncusunun 03/03/2015 tarihinde tahsil edilmiş olduğunu, davacının kefaletinin bulunduğu sözleşmelerde gerek kat tarihindeki alacak miktarına gerekse takip talebindeki istem tutarına intikal etmiş bir borcun bulunmadığını, takibe konu edilen borcun dava dışı asıl borçlu şirkete 09/10/2017 tarihinde verilen 350.000,00 TL tutarlı teminat mektubundan kaynaklanmakta olup bu teminat mektubunun ise davacının kefaletinin bulunmadığı 28/07/2017 tarihli 350.000,00 TL tutarlı sözleşme kapsamında kullandırıldığını, Yargıtay 19. Ve 11.Hukuk Dairesinin içtihatlarında belirtildiği üzere banka tarafından yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırılması halinde yeni sözleşmede ilk sözleşmeye kefalet eden kefilin imzasının bulunmaması ve ilk sözleşmede yeni incelenen sözleşmeye atıfta bulunulmaması halinde bu yeni kullandırılan krediden dolayı borcu ödenerek kapatılan ilk sözleşmeye kefalet eden davacının sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, bu nedenle davacının kefaleti bulunmayan 28/07/2017 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan krediden kaynaklı borçtan sorumlu tutulamayacağı, bundan dolayı icra takibi altında ödediği 445.000,00 TL’nin istirdatını ödeme tarihi olan 07/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı bankadan talep edebileceği belirtilmiştir.
Davacı yanca, davalı banka ile dava dışı şirket arasında 15/04/2014 tarihli 150.000,00 TL limitli, 22/09/2014 tarihli 750.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesinde kefaletinin bulunduğu, bu sözleşmeler kapsamında kullanılan kredilerin ödendiğini, dava ve takibe konu krediden kaynaklı borcunun bulunmadığından takip dosyasına ödediği bedelin istirdadına yönelik işbu davayı açmış olup, ilk derece mahkemesince de açılan davanın alınan bilirkişi raporu gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2016 tarih 2015/4619 esas 2016/379 karar sayılı emsal içtihadında “…dosyada 2005, 2008 ve 2011 tarihli 3 ayrı Genel Kredi Sözleşmesi bulunmaktadır. Davalılar 2005 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’ni müşterek müteselsil kefil olarak birlikte imzalamışlardır. 2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nde …’nın müteselsil kefaleti mevcut olup diğer davalıların bu sözleşmede kefaletleri yer almamaktadır. 2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nde ise davalılardan hiçbirinin kefaleti yoktur. Bu durumda uyuşmazlığın çözümlenmesi açısından dava konusu kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırılmış olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Zira kredinin davalıların kefaletinin bulunduğu Genel Kredi Sözleşmelerine dayanılarak kullandırıldığının saptanması halinde cari hesap şeklinde işleyen Genel Kredi Sözleşmesi’nde borcun bir şekilde sıfırlanmış olması kefaletin sona ermesini gerektirmediğinden aynı sözleşme çerçevesinde yeniden kredi kullandırılması halinde kefil yada kefillerin kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olmak kaydıyla sorumlu olduklarının kabulü gerekecektir. Ancak dava konusu kredinin, davalıların kefaletlerinin bulunmadığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılmış olduğunun saptanması halinde ise davalıların sorumluluğundan söz edilemeyecektir.” denilmek suretiyle kararın bozulduğu görülmüştür.
Somut olayda ise, davacı yanın dava dışı şirket ile davalı banka arasında imzalanan 15/04/2014 tarihli 150.000,00 TL limitli, 22/09/2014 tarihli 750.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmelerinde kefaleti bulunmakta olup, bu sözleşmeler kapsamında kullanılan krediler dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bankacı bilirkişinin rapor ve ek raporuna göre ödenmek suretiyle kapatılmıştır. Davacının 15/04/2014 tarihli 150.000,00 TL limitli, 22/09/2014 tarihli 750.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmeleri gereğince kefaletinin devam edebilmesi için bu sözleşmeler gereğince yeni bir kredinin kullandırılması gerekmektedir. Ancak dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere davalı banka ile dava dışı şirket arasında 28/07/2017 tarihli 350.000,00 TL tutarlı yeni bir sözleşme imzalanarak dava dışı şirkete yeni imzalanan 28/07/2017 tarihli sözleşme gereğince kredi kullandırılmıştır. Davacının imzalanan bu yeni sözleşmede (28/07/2017 tarihli) kefalete yönelik imzası da bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca dosya kapsamına uygun denetim ve hüküm kurmaya elverişli bankacı bilirkişinin rapor ve ek raporunda belirtildiği üzere davacı yanın kefaletinin bulunmadığı 28/07/2017 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan 350.000,00 TL bedelli teminat mektubundan ötürü davacı aleyhine yapılan Ankara 24. İcra Müdürülüğü’nün 2019/9687 esas sayılı icra takip dosyasında icra tehdidi altında yatırmış olduğu 445.000,00 TL’nin davacıya iadesine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 30.397,95 TL harçtan peşin alınan 7.600,3‬0 TL harcın mahsubu ile bakiye 22.797,65‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/05/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.