Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/983 E. 2022/226 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI ….
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 29/04/2005
KARAR TARİHİ : 02/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/03/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı banka arasında 6 ay vadeli euro cinsinden kurulmuş mevduat sözleşmesi gereğince bankanın … Şubesi’nde hesap açıldığını, 4 yılı aşkın süredir banka ile müşteri ilişkileri olan müvekkilinin, hesabının niteliği gereği 10/05/2004 günü 6 aylık vadenin sonunda para çekmeye gittiğinde hesabında 12.306,00 Euro olduğunun belirtildiğini, önceki tarihlerde hesabından müvekkilince hiç para çekilmediğini, ancak 7.000 Euro’nun kendi rızası dışında çekildiğini, bu işlemin banka müdürü … tarafından gerçekleştirildiğini öğrendiğini, söz konusu usulsüzlük ile ilgili banka müdürü ile şef hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/400 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, vade sonunda müvekkili tarafından talep edilen paranın “olay yargılamaya taşınmıştı” denilerek verilmediğini, müvekkili tarafından 7.000,00-Euro gibi bir para çekme işleminin gerçekleştirilmediğini beyanla 12.600,00-TL’nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacıya ait 41001670 ve 41001831 numaralı 2 adet vadeli euro hesabının bulunduğunu, davacının mevcut açık 41001670 ve 41001831 nolu vadeli euro hesaplarından tek bir nakit ödeme işleminin … nolu hesaptan 10/11/2003 tarihinde gerçekleştirildiğini, tutarın ise 7.000,00-Euro olduğunun teftiş raporu ile tespit edildiğini, 41001670 hesap nolu davacıya ait mevduat cüzdanına, 10/11/2003 tarihinde … … fiş ile yapılan faiz tahakkukunun işlendiği, bu işlem sonucunda hesap bakiyesinin 19.095,10-Euro olduğunun görüldüğünü, ancak aynı tarihte … … fiş ile gerçekleşen 7.000,00-Euro nakit ödeme işleminin cüzdana işlenmediğinin belirlendiğini, davanın hesap cüzdanına işlenmeyen ödemenin yapılmadığı iddasına dayandığını, 10/11/2003 tarihli ve … … banka ödeme fişi ile söz konusu miktarın davacıya ödendiğinin anlaşıldığını, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2004/400 Esas sayılı dosyası ile derdest davanın yargılaması neticesinde belirtilen hususlar net olarak tespit edilmeden bankalarının sorumluluğunun kabulünün mümkün olmayacağını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafından davalı aleyhine, davalı banka çalışanı olan …’in kendisinden habersiz hesabından para çektiğinden bahisle mevcut alacak davasının açıldığı, bu çerçevede para çekme işlemine ilişkin dekontlar üzerindeki …’e ait gözüken imzanın üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, her ne kadar 01/05/2006 tarihli bilirkişi raporunda imzanın …’e ait olduğu belirtilmiş ise de söz konusu rapora itiraz edilmesi üzerine alınan 01/12/2006 tarihli Adli Tıp Kurumu ve sonrasında 05/12/2013 tarihli Adli Tıp Kurumu raporlarında imzanın …’e ait olup olmadığının tespit edilemediğinin rapor edildiği, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/105 Esas sayılı dosyasında … hakkında davacının da içinde bulunduğu birden fazla hesap sahibinin hesabından izinsiz sahte evraklar ile para çektiğinden bahisle zimmetten ceza verildiği, söz konusu mahkeme kararının gerekçesinde açıkça …’in mudi Hatice’nin hesabından parayı ondan habersiz çekerek zimmetine geçirdiğinin kabul edildiği, yine söz konusu ceza dosyasında …’in dekontundaki imzaya yönelik Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alındığı, söz konusu raporda da imzanın …’e ait olup olmadığının tespit edilemediği görülmüş olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dekontu delil olarak sunanın davalı banka olduğu, dekonttaki imzanın davacıya ait olduğunu ispat yükünün davalı bankada olduğu, her ne kadar 01/05/2006 tarihli raporda söz konusu imzanın davacıya ait olduğu belirtilmiş ise de sonraki alınan tüm ATK raporları ile ceza dosyasında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan alınan raporlarda söz konusu imzanın davacıya ait olup olmadığının tespit edilemediğinin rapor edildiği, mahkemece söz konusu dekont altındaki imzanın davalı tarafından davacıya ait olduğunun ispat edilemediği yönünde kanaatin oluştuğu, bundan dolayı söz konusu davacının hesabından izinsiz çekilen bedelden davalı bankanın sorumlu olduğundan davanın kabulü ile 12.600,00-TL’nin 29/04/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/492 Esas 2011/425 Karar sayılı kararındaki miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacının hileli işlem neticesinde parasının alındığı iddiasında bulunduğunu davacının iddiasını ispatlayamadığını, yargılama aşamasında şube müdürü … ve diğer çalışanların müvekkili banka yanında davaya katılma istemlerinin mahkemece kabul görmediğini, şube çalışanlarının davaya dahil edilmeleri yönündeki hususun kusur oranlarının tespiti yönünden önem arz ettiğini,
Müvekkili bankanın teftiş kurulu raporunda gerekli incelemenin yapıldığını, soruşturma raporunda 10/11/2003 tarihli ödeme fişine konu paranın davacı tarafından çekildiğinin tespit edildiğini, ayrıca raporda davacının davaya konu mevduat cüzdanına 10/11/2003 tarihli 7.000 Euro’lu nakit ödeme işleminin işlenmediğinin de belirlendiğini, mudinin hesap cüzdanında elle “2” rakamının düzeltildiğini, bu düzeltme işleminin kimin tarafından yapıldığının belli olmadığını,
Müvekkili bankanın durumun gerektirdiği tüm dikkat ve özeni gösterdiğini, bu nedenle BK’nın 55 (TBK’nın 66) ve 100 (TBK’nın 116).maddeleri kapsamında sorumlu tutulmaması gerektiğini, davanın reddi gerektiğini,
Ödeme fişindeki imzanın 01/05/2006 tarihli raporla da davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, ayrıca davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının da kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediğini, aynı konu ile ilgili 2005/624 Esas 2006/575 Karar sayılı dosyasıyla açılan davanın reddine karar verildiğini ve bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
Davacı vekilinin müvekkilinin mühür kullandığı ve yaşlı olduğu iddiasıyla hataya düşüldüğüne ilişkin beyanlarının da mesnedinin bulunmadığını, bu yönde iddiaları destekler kanıt bulunamadığını, ayrıca davacının okuma yazma bildiğini, ödeme fişlerinde de imzalarının yer aldığını, bu kapsamda davaya konu ödemenin de davacıya imzası mukabilinde yapıldığını,
Bekletici mesele yapılan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/105 Esas 2014/182 Karar sayılı dosyasında sanıklar … ve …’ın mahkumiyetine karar verilmiş, karanın temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 15 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresi dolduğundan bahisle zaman aşımı nedeniyle esasa girilmeden kararın bozulduğunu, hukuk hakiminin ceza mahkemesindeki yargılama ile bağlı olmadığını, davacının davasını ispat etmekle yükümlü olduğunu, davacının istinafa konu davasını ve dekont üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığını ispat edemediğini, Adli Tıp Kurumundan alınan raporlara itibar edilmesinin söz konusu olamayacağını, 01/05/2006 tarihli ilk bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddi gerektiğini,
Davacı kendi iradesiyle bilerek ve isteyerek …’e borç para verdiğini ve karşılığında senet almış ise, bu durumun sonuçlarından müvekkili bankanın sorumlu olmaması gerektiğini, bu durumun aksinin kabulü hayatın olağan akışına ve hukukun genel ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, böyle bir durum olsa olsa davalı ile … arasındaki özel bir durumdan kaynaklanan alacak verecek ilişkisinden doğabileceğini, davacı banka kayıtlarına ve 01.05.2006 tarihli bilirkişi raporuna göre, dava konusu 7.000,00.-Euro’nun davacının bizzat kendisine imza mukabili ödendiği sabit olduğunu,
İstinafa konu hukuk yargılamasının ceza yargılamasından farklı olup, davacı dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını ispatla yükümlü olduğunu, hesabından bilgisi dahilinde olmaksızın para çekildiği iddiasında bulunan davacının işbu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu,
Müvekkili bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca Fon Bankası olması sebebiyle yine aynı Kanunun 140. maddesi uyarınca Fon Bankası olmanın getirdiği muafiyetten yararlanma hakkına haiz olup, bu doğrultuda müvekkili bankanın tahsil harcı da olmak üzere her türlü harçtan muaf olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacının mevduat hesabındaki paranın usulsüz bir şekilde çekilmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/492 Esas 2011/425 Karar sayılı mirasçılık belgesi istemine ilişkin kararın incelenmesinde; …’in 21/01/2011 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçı olarak …, ……. kaldığı,
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/400 Esas 2008/111 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; katılanın …., … ve müşterekleri, sanıklarının … ve … … olup, 4389 Sayılı Kanuna aykırılıktan kaynaklı açılan kamu davasında sanık … …’ın bankalar yasasına muhalefet suçundan ve dolandırıcılık suçundan ötürü, sanık …’ın ise bankalar yasasına muhalefet suçundan ötürü mahkumiyetlerine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay Ceza Dairesince bozma sonrası Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan imza incelemesi yaptırıldığı, yapılan imza incelemesinde ödeme fişindeki imzanın …’e ait olup olmadığının tespit edilemediği anlaşıldığından her iki sanığın ayrı ayrı bankacılık zimmet suçunu işlediklerinden bahisle mahkumiyetlerine karar verildiği, Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17/10/2019 tarihinde sanıkların eylemlerinin basit zimmet suçu oluşturduğu kabul edilerek yapılan incelemede, 15 yıllık olağanüstü zaman aşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla zaman aşımı nedeniyle kararın bozulmasına ve zaman aşımı nedeniyle davanın düşürülmesine karar verildiği,
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/624 Esas 2006/575 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının Necmiye Koç, davalılarının … … ve ….olup, banka müdürü …’in yaşlı olan davacının güvenini kazanması sonucu parasını alarak zimmetine geçirdiğinden bahisle ve kendisine verilen 24.500,00 YTL bedelli bono bedeli de ödenmediğinden alacağın tahsiline yönelik olarak açılan davada mahkemece banka yönünden açılan davanın reddine, diğer davalı … yönünden açılan davanın kabulüne karar verildiği, kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/10/2008 tarih ve 2007/3201 Esas 2008/11132 Karar sayılı ilamıyla, bankaların güven kuruluşu olduğu, tüm işlemlerinde özen yükümlülüğünün bulunduğu, TBK’nın 100.maddesi uyarınca personellerinin yapmış olduğu işler dolasıyla personellerinin yapmış olduğu zararlardan da sorumlu olduğu, bu nedenle bankanın personeline yapmış olduğu işlemden doğan zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasından ötürü bozulduğu, mahkemece bozma ilamı doğrultusunda bozmaya uyularak davalı banka ve davalı … yönünden açılan davaların kabulüne karar verildiği, davalı bankanın kararı temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/05/2011 tarih ve 2009/13012 esas 2011/5487 karar sayılı ilamı ile davalı bankanın TBK’nın 100.maddesi kapsamında sorumluluğu bulunduğundan kararın onanmasına karar verildiği, davalı yanın tashih karar talebinin de reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı bankanın Teftiş Kurulunun 09/09/2004/7 no’lu Kanuni Soruşturma Raporunun incelenmesinde;
Raporun 10.sayfasında; banka çalışanı şef yardımcısı …’ın beyanının alındığı, …’ın beyanında 10/11/2003 tarihinde …’in banka şubesine geldiğini, …’in 7.000 Euro’nun çıkışının yapılmasını söylediğini, defterle bankaya geldiğini, işlemi kendisinin yaptığını, fiş yazılırken … …’ın “Sen kasanda parayı hazırla ben fişi getiririm” dediğini, parayı hazırlamak için kasaya geçtiğini, … …’ın fiş ve defterle vezneye geldiğini, o an şubeye müşteri geldiğini, … …’ın da kendisine “Sen müşteriye bak ben öderim” dediğini, bunun üzerine parayı … …’a verdiğini, … …’ın defteri yazdırıp yazdırmadığını görmediğini, ödeme fişi arkasındaki imzanın kendisi tarafından atılmadığını, …’in de parayı alıp imza attığını görmediğini, hesap cüzdanı üzerinde son işlem tarihi olarak görünen faiz tahakkukunun kendisi tarafından 10/05/2004 tarihinde yapıldığını, ancak hesap cüzdanı üzerinde kalemle oynamanın kim tarafından yapıldığını bilmediğini, … …’ın kredi kartlarına çok borcunun bulunduğunu beyan ettiği,
Raporun 12.sayfasında ise; …’in müşteriye vermiş olduğu senet ile 10/11/2003 tarihinde mudinin hesabından çekilen 7.000 Euro’yu mudiye vermediğini, zimmetine geçirdiğini, bu nedenle … hakkında banka mudisinin mevduat hesabından para geçirmek nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasının yerinde olacağı kanaatine varıldığı,
Emniyet Genel Müdürlüğü Grafoloji alanında uzman …’dan … Teftiş Kurulu Başkanlığınca alınan 17/09/2004 tarihli raporda özetle; tetkike konu … tarafından … adına düzenlenmiş 10/11/2003 tarihli “Ödeme Fişi” üzerinde … adına atılı bulunan imza ile …’in mukayese imzaları arasında bir karşılaştırma yapılmasının istenmiş ise de, tetkike konu ve mukayese imzaların kişilere atfedilecek karakteristik hususiyetleri ihtiva etmeyen basit yapıda imzalar olması nedeniyle istem doğrultusunda müspet veya menfi herhangi bir kanaat beyanında bulunmasının mümkün olmadığını belirtildiği,
01/05/2006 tarihli Adli Tıp Uzmanı bilirkişiden alınan 1 sayfalık raporda özetle; inceleme konusu ödeme fişinin ön ve arka yüzündeki …’e atfen atılmış imzalar ile mukayese imzaların tersimi, basit, atımı kolay, yeterli grafolojik özellik ve karakter içermeyen basit imzalar oldukları görülmekle beraber aralarında genel imza yapısı, şekil ve kaligrafik tersim tarzı, işlevlik derecesi, meyil ve istikamet…. başlangıç ve bitiş şekilleri bakımından benzerlikler bulunduğunu, bu nedenle imzaların davacı …’in eli mahsulü olduğu belirtilmiş,
İtiraz üzerine 01/12/2006 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda özetle; inceleme konusu ödeme fişindeki … adına atfen atılı imzanın basit tersimli, taklidi kolay imza olması, teşhise götürecek önemli materyal ve yazı unsuru içermemesi nedeniyle aidiyetinin bu meyanda …’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği,
Raporlar arasında çelişkinin giderilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan 05/12/2013 tarihli raporda özetle; raporlar arasında çelişki bulunduğundan en az 7 uzmanın katılımıyla rapor hazırlanması gerektiği belirtilerek adli belge inceleme cihazları (VSC-5000, VSC 6000,0 HS, FORENSİC XP 4010D, ESDA2) ve optik aletler (… … …) ile donanımlı laboratuvarda yapılan incelemede; aidiyeti yönünden bir tespit yapılabilmesi için imzayı atan şahsı karaterize edecek yeterlilikte ve nitelikte yazı ya da grafik tanı unsuru içermesi gerektiği ve ayrıca söz konusu tanı unsurlarının şüpheli şahsın imza ya da yazı karekteristikleri ile uygunluk ve benzerlik göstermesi gerektiği, teşhise yeter konuda tanı unsuru içermeyen basit tersimli, herkes tarafından kolaylıkla yapılabilecek grafik unsurlarından ya da sınırlı sayıda harften oluşmuş imzalarda aidiyet yönünden bir saptamaya gidilemeyeceğini, davaya konu ödeme fişindeki …’e atfen atılmış imzanın atan şahsı karekterize edecek yeterlilikte ve nitelikte yazı ya da grafik tanı unsuru içermemesi nedeniyle aidiyetinin ve bu meyanda …’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir.
818 Sayılı ETBK’nın “Muavin Şahısların Mesuliyeti” başlıklı 100.maddesinde; bir borcun ifasını veya bir borçtan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara velev kanuna muvafık surette tevdi eden kimsenin, bunların işlerini icra esnasında ika ettileri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesul olacağı, bunların fiilinden mütevellit mesuliyetinin, evvelce iki taraf arasında yapılan bir mukavele tamamen veya kısmen bertaraf edebileceği, alacaklının, borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; borçlunun mukavele ile ancak hafif bir kusurdan mütevellit mesuliyetten kendisini beri kılabileceği,
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 140/9 maddesinde; Fon bankalarının, faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsilini teminen yapacakları her türlü işlem, dava ve icra takipleri, bu dava ve takiplerin borçlularınca kabul edilmek suretiyle kesinleştirilmesi, her türlü vergi, resim, harç ve fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisna olduğu düzenlenmiştir.
Düzenlemeler ile birlikte somut olaya gelince; davacı müteveffa … ile davalı banka arasında 6 ay vadeli Euro cinsinden kurulmuş mevduat sözleşmesi bulunduğu, bu kapsamda … şubesinde …’e hesap açıldığı, …’in bilgisi ve rızası dışında 10/11/2003 tarihinde 7.000 Euro’nun hesabından çekilmesinden kaynaklanan zararın tahsiline yönelik olarak eldeki dava açılmıştır.
Dosya kapsamında, itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan 7 kişilik heyetten alınan raporlarda da belirtildiği üzere, aidiyeti yönünden bir tespit yapılabilmesi için imzayı atan şahsı karekterize edecek yeterlilikte ve nitelikte yazı ya da grafik tanı unsuru içermesi gerektiği ve ayrıca söz konusu tanı unsurlarının şüpheli şahsın imza ya da yazı karekteristikleri ile uygunluk ve benzerlik göstermesi gerektiği, teşhise yeter konuda tanı unsuru içermeyen basit tersimli, herkes tarafından kolaylıkla yapılabilecek grafik unsurlarından ya da sınırlı sayıda harften oluşmuş imzalarda aidiyet yönünden bir saptamaya gidilemeyeceğini, davaya konu ödeme fişindeki …’e atfen atılmış imzanın atan şahsı karekterize edecek yeterlilikte ve nitelikte yazı ya da grafik tanı unsuru içermemesi nedeniyle aidiyetinin ve bu meyanda …’in eli ürünü olup olmadığının tespit edilememiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince 01/05/2006 tarihli Adli Tıp Uzmanından alınan raporda 10/11/2003 tarihli ödeme fişindeki imzanın muris …’in eli ürünü olduğu belirtilmiş ise de, aynı raporda inceleme konusu ödeme fişinin ön ve arka yüzündeki …’e atfen atılmış imzalar ile mukayese imzaların tersimi, basit, atımı kolay, yeterli grafolojik özellik ve karakter içermeyen basit imzalar oldukları belirtilmek suretiyle Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan raporlarda ki açıklamalar aynen kabul edildiğinden ispat külfeti kendisinde olan bankanın davaya konu ödeme fişindeki imzaların davacı muris …’in eli ürünü olduğunu ispatlayamamıştır.
Kaldı ki, davacı bankanın teftiş kurulu raporuna göre de, davaya konu ödeme fişindeki imzanın davacı muris …’e ait olup olmadığının tespit edilemediği, teftiş kurulu raporunda beyanı alınan banka çalışanının da paranın davacı muris tarafından alınıp alınmadığını, ödeme fişindeki imzanın kendisi tarafından atılıp atılmadığını da bilmediği beyan edilmiş, bu kapsamda bankaca alınan grafoloji raporunda da yine imzanın davacı muris eli ürünü olmadığının tespitinin mümkün olmadığı belirtilmiş olmakla, davacı bankanın ispat külfetinin davacı yanda olduğuna ilişkin iddiasına bu nedenle itibar edilmemiştir.
Öte yandan, olay tarihi itibariyle dava konusu olaya Eski TBK’nın uygulanması gerekmektedir. Bankalar, bir güven kuruluşu olup, tüm işlemlerinde özen yükümlülüğü bulunduğundan en hafif kusurdan dahi sorumlulukları bulunduğu gibi Eski TBK’nın 100.maddesi gereğince de personellerinin yaptığı işlemlerin görülmesi sırasında görmüş olduğu zararlardan da sorumlulukları bulunmaktadır. Somut olayda da, dava konusu ödeme fişindeki imzanın davacı muris … eli ürünü olduğunun ispat külfeti kendisinde olan bankaca ispatlanamadığı gibi banka çalışanının teftiş kurulu raporunda da davaya konu işlemi kendisinin gerçekleştirildiğini, ancak bir başka müşteri gelmesi nedeniyle banka müdürü …’in uyarısıyla işlemi yarıda bıraktığı, diğer müşteri ile ilgilendiği, davaya konu paranın banka müdürü … tarafından mudiye verilip verilmediğini, ayrıca ödeme fişindeki imzanın da mudinin eli ürünü olup olmadığını görmediğini beyan etmesi de gözetildiğinde davalı bankanın Eski TBK’nın 100.maddesi gereğince esas olarak sorumlu olacağından açılan davanın kabulüne yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Diğer yandan, davalı banka vekilinin harçtan muaf olduğuna yönelik istinaf itirazları incelendiğinde; davalı bankanın 25/04/2017 tarihinde TMSF’ye devredilmesinden ötürü 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 140. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu halde aleyhine harca hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı bankanın istinaf başvurusunun bu yönüyle yerindedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/02/2016 tarih ve 2015/7477 Esas 2016/1579 Karar ile 23/02/2017 tarih ve 2016/2154 Esas 2017/1051 Karar) i
Tüm bu nedenlerle davalı vekilnin harca yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b.2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının harç yönünden kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin harca yönelik istinaf başvurusunun HMK’nun 353/(1)-b.2 maddesi gereğince KABULÜ ile
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2020 tarih ve 2005/186 Esas 2020/519 Karar sayılı kararının harç yönünden KALDIRILMASINA, sair istinaf itirazlarının reddine,
B)1-Davanın kabulü ile 12.600,00-TL’nin 29/04/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/492 Esas 2011/425 Karar sayılı kararındaki miras payları oranında davacılara verilmesine,
2-Davacının dava açarken yatırmış olduğu toplam 183,30 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 104,50-TL posta ve tebligat masrafı, 153,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 257,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısım var ise karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
C)1-Davalı banka harçtan muaf olduğundan ve istinaf başvurusu sırasında harç yatırılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davalı banka tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi .02/03/2022


Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.