Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/971 E. 2022/1671 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/971 Esas 2022/1671 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/971
KARAR NO : 2022/1671

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2021
NUMARASI : 2020/648 Esas 2021/139 Karar
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 24/11/2014
KARAR TARİHİ : 20/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2023

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı şirket yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya duruşmalı olarak incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar … ve …’in davalı şirketin ortakları olduğunu, şirketin nakit ihtiyacını karşılamak amacıyla müvekkilinden yardım istediklerini, müvekkilinin davalı şirketin bankadan kullandığı kredi için taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettirdiğini, karşılığında davalı senet tanzim edilerek müvekkiline verildiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine banka tarafından kredi hesabının kat edildiğini, müvekkiline ipoteğin paraya çevrileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin ipotekli taşınmazının satılmasını önlemek için bankaya toplam 32.625,00 TL ödeme yaptığını, davalıların ödenen kredi borcu nedeniyle sorumlu olduklarını belirterek 32.625,00 TL’nin ödeme tarihi olan 09/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin bankadan kredi kullandığını, şirketin gayri resmi ortağı ve davacının eşi olan … sebebiyle davacının şirkete kefil olduğunu, dava dışı …’in uygulamaları nedeniyle şirketin battığını, davacının şirketin kullandığı krediyi kefaleten ödediğini, kefaleten ödenen bedel için davacının asıl borçlu şirkete rücu etme imkanı bulunduğunu, müvekkillerine rücu edemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı …. Şti’ne dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen anılan davalı davaya cevap verilmemiştir
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirketin banka ile imzaladığı genel kredi sözleşmesinde davalılar gerçek kişilerin müştereken müteselsilen kefaletlerinin olduğu, davacının taşınmazını bankadan kredi kullanan davalı şirket lehine ipotek ettirdiği, genel kredi sözleşmesinin imzalandığı ve ipoteklerin tesis edildiği tarihte 818 sayılı mülga BK’nun yürürlükte olduğu, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 1. maddesi gereğince somut olayda 818 sayılı Borçlar Kanunun uygulanması gerektiği, bu itibarla 818 sayılı BK’nun 496. maddesinde rehinle ilgili bir düzenleme bulunmadığı, anılan yasanın 109. maddesi ile TMK’nun 884. maddelerinin de davalı kefiller yönünden davacıya bir rücu hakkı vermediğinin görüldüğü, davacı ipotek verenin ipotekli taşınmazların paraya çevrilmesi nedeniyle uğradığı zararlar konusunda lehine ipotek verdiği asıl borçlu davalı şirkete yönelik olarak talepte bulunması mümkün ise de kefillere yönelik olarak talepte bulunmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı şirket yönünden davanın kabulüne, 32.625,00 TL’nin 09/11/2010 tarihiden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davalılar … ve … yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ipotek senedi incelendiğinde müvekkilinin davalının kullandığı ve kullanacağı krediler için müşterek müteselsil kefil olma iradesi gösterdiğini, kredi sözleşmesi haricinde başka bir yolla yazılı şekilde kefalet ilişkisi kurulmasının önünde herhangi bir engel bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde ve kefilin sorumluluğunun gösterilmesi koşuluyla geçerli olacağını, mülga BK’nun 496. maddesinde kefilin borcu ödediği oranda alacaklıya halef olacağının belirtildiğini, anılan yasanın 488. maddesinin müteselsil kefillerin birbirlerine rücu imkanı sağladığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının davalı gerçek kişiler yönünden kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinin ipotek borçlusu ve kefili olan davacı tarafından ödenen kredi borcunun davalı asıl borçlu şirket ile diğer davalı müteselsil kefillerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 06/12/2016 tarihli kök, 09/02/2018 tarihli birinci ek rapor, ipotek resmi senedi, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/116 Esas 2013/101 Karar sayılı dosyası, Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2012/492 sayılı takip dosyası, davacı tarafından yapılan ödemelere ilişkin dekont suretleri, kredi ödeme planı, istinaf aşamasında bilirkişiden alınan 25/04/2022 tarihli ikinci ek rapor, 10/10/2022 tarihli üçüncü ek rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemenin 2014/575 Esas 2018/255 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anılan karara karşı davalı gerçek kişiler vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Dairemizin 18/10/2019 tarih 2019/449 Esas 2019/1252 Karar sayılı kararıyla davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli ve yetkili Ankara asliye ticaret mahkemesine tevzi edilmek üzere Ankara hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmesine karar verilmiştir. Dairemiz kararı üzerine dosya ilk derece mahkemesince sehven yeniden esasa kaydedilmiş ise de, 2020/57 Esas 2020/119 Karar sayılı kararıyla asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararın kesinleşmesi ve davacı vekilince yasal süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi üzerine, dosya Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2012/492 sayılı takip dosyası ile, alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine toplam 19.221,00 TL alacağın tahsili talebiyle bonoya dayalı icra takibi başlatıldığı, borçlu … tarafından Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/116 Esas sayılı dosyası ile anılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebiyle dava açtığı anlaşılmıştır.

Anılan Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/116 Esas 2013/101 Karar sayılı dosyasında, davacı … … tarafından davalı … aleyhine açılan mefi tespit davasında, dava dilekçesinde … tarafından 32.550,00 TL ödendiği, şirketin kredi borcu ödendiğinden …’e hissesine isabet eden 8.125,00 TL borcu bulunduğu, davalının ise teminat senedinin icra takibine koyduğunu belirterek icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda senedin teminat senedi olduğu, kredi borcunun davalının eşi olan dava dışı … tarafından ödendiği, davalı tarafından ödenen bir bedelin söz konusu olmadığı, davacının davalıya teminat senedinden kaynaklı borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Davacı banka ile davalı şirket arasında 13/10/2009 tarihli, 225.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalılar … ve …’in sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davacının kefaletinin yer almadığı, 10/09/2008 tarihli 200.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde ise davalı … ile dava dışı …’ün müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, davalı … … ve davacının bu sözleşmede kefaletinin bulunmadığı dosya içeriğiyle sabittir. Anılan sözleşmelerdeki kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür.
Dava dışı …tarafından 03/11/2010 tarihli hesap kat ihtarnamesi düzenlenerek davalılara, dava dışı diğer kefile, müteselsil kefil ve ipotek veren sıfatıyla davacıya 31.895,10 TL kredi borcunun 24 saat içinde ödenmesi bildirilmiştir.
İpotek resmi senedi incelendiğinde, 09/09/2008 tarihli ipotek senedi ile davacının taşınmazı üzerinde dava dışı … Bankasına davalı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını teşkil etmek üzere 80.000,00 TL limit ile üst sınır ipoteği tesis edildiği görülmüştür. İpotek resmi senedinin ikinci maddesinde de, ipotek veren davacının ipotek limitince borçtan müşterek ve müteselsil borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır. İpotek resmi senet tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddeleri gözetildiğinde, ipotek resmi senedinde yer alan davacı kefaleti yasanın aradığı şekil koşullarına uygundur. Bu durumda dava dışı bankanın asıl borçlu davalı şirketten herhangi bir kredi alacağının bulunması halinde, bu alacağı davalıdan kefil sıfatıyla veya ipotek veren sıfatıyla talep etmesi yasal olarak mümkündür. Nitekim davacı yan işbu davada ipoteğin satılmasını önlemek amacıyla ihtarname üzerine ödeme yaptığını ileri sürmüş, davacıya dava dışı banka tarafından gönderilen hesap kat ihtarnamesinde davacı müteselsil kefil ve ipotek borçlusu sıfatıyla borçlu olarak gösterilmiştir.
Davacı tarafından davalı asıl borçlu şirketin …hesabına 09/11/2010 tarihinde 12.550,00 TL, 09/11/2010 tarihinde 20.000,00 TL, 09/11/2010 tarihinde 75,00 TL ödendiği banka dekontlarıyla sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, genel kredi sözleşmelerinde davacının kefil olarak yer almadığı, ipotek belgesinin sunulması gerektiği, banka kredi borcunun davacı tarafından ödendiği tespit edilmiş, birinci ek raporda ise davacının ipotek senedinde müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğunun hükme bağlandığı, davalı şirketin bankaya olan kredi borcunun davacı tarafından ödendiğinin ihtilafsız olduğu, davacının bankaya yaptığı ödemenin tamamı için kredi borçlusu şirkete rücu edebileceği, davalı kefillere ise, 4 kefil bulunması nedeniyle 8.156,25 TL kısım yönünden halefiyet yoluyla davalı gerçek kişilere müracaat edebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
İstinaf aşamasında banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle rapor alınmak üzere dosyanın yargılama aşamasında rapor düzenleyen bilirkişiye tevdi üzerine alınan ikinci ek raporda, kredi işlemlerinin yapıldığı banka şubesinin kapandığı, hesapların başka bir şubeye devredildiği, bu şube yetkililerinden kayıtların incelenmesi istenildiğinde belgelerin saklama süresi geçtiğinden arşivlerde bulunamayacağının belirtildiği, arşiv incelemesi için de bankanın hukuk müşavirliğinden yazılı görüş alınmasının gerektiğinin belirtildiği, geçen sürede bankadan herhangi bir cevap alınamadığı, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ise davacının dava dışı … Bankasına davalı asıl borçlu şirketin hesabına yaptığı ödeme nedeniyle toplam 32.625,00 TL alacaklı olduğu, ihtarname ile istenen alacak kalemlerinin sonradan imzalanan 13/10/2009 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davacının bu ödemeyi kefil sıfatıyla mı, ipotek veren sıfatıyla mı yaptığına ilişkin bir kaydın dekont ve hesap özetlerinde bulunmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
Anılan ek rapor üzerin Dairemizce dava dışı … bankasına müzekkere yazılarak davacının davalı şirket hesabına ödeme yaptığı 09/11/2010 tarihinde bankanın davalı şirketten alacağı var ise alacağının kaynaklandığı belgeler ile alacağın dayanağı genel kredi sözleşmesi ve tüm belgeler istenilmiş, bilirkişiye yeniden yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle üçüncü ek rapor alınmıştır. Alınan raporda, dava dışı … Bankasının 03/11/2010 hesap kat tarihinde davalı asıl borçlu şirketten 31.895,10 TL alacağı bulunduğu, davacının hesap kat ihtarnamesine istinaden 3 ayrı dekontla 09/11/2010 tarihinde … Bankasına 32.625,00 TL ödediği, bu ödemelerin davalı şirketin mevduat hesabına alındığı, buradan da kredi ödemelerinin tahsil edildiği, davalı şirketin … Bankasına olan borçlarının davacı tarafından yapılan ödeme ile sona erdiği, davacı tarafından yapılan ödeme ile kapatılan davalı şirketin borcunun 04/03/2010 tarihinde kullandırılan 2 ayrı aylık taksitli ticari krediden kaynaklandığı, davaya konu borcun 13/10/2009 tarihli ticari kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerden doğduğu, anılan sözleşmede davalı gerçek kişilerin müteselsil kefalet imzalarının bulunduğu, davacı tarafından yapılan ödemelerin ipotek veren sıfatıyla mı yoksa kefil sıfatıyla mı yapıldığına dair eft dekontları ve hesap ekstresinde hiçbir açıklama yer almadığı, bu hususta banka tarafından da bir açıklama yapılmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan dava dışı bankanın davalı şirket ile akdettiği genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, hesabın kat edilmesi üzerine kredi borcunu ödediğini, ödenen bedelden davalı asıl borçlu şirket ile davalı kefillerin sorumlu bulunduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davalı şirket hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasında davacının davalı şirketin dava dışı … Bankasına olan kredi borcunu ödediği, davacının davalı şirket ile banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde kefaleti bulunmamakta ise de, ipotek resmi senedi uyarınca hem ipotek veren hem de müteselsil kefil sıfatının bulunduğu, davacının bankaya ödediği bedeli asıl borçlu ve kefillerden rücuen tahsili için işbu davayı açtığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının davalı şirketin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcunu dava dışı bankaya ödemesi nedeniyle davalı şirket ve diğer davalılara rücu edip edemeyeceği, edebilecek ise rücuen alacağın miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalı şirket hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiş, davalı şirket tarafından karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır.
Dairemizce yapılan istinaf incelemesi davacı vekilinin davalı … ve … hakkında ilk derece mahkemesince verilen ret kararına yönelik istinaf itirazlarına ilişkindir.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yukarıda açıklandığı üzere davacının dava dışı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde kefil sıfatıyla herhangi bir imzası yer almamaktadır. Davacının kefaleti 09/09/2008 tarihli ipotek resmi senedinde bulunmaktadır.
Davacı yan dava dilekçesinde ipotekli taşınmazın satılmaması için ihtarnamenin tebliği üzerine davalı şirketin kredi borcunu ödediğini bildirmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere davacı dava dışı banka ile davalı şirket arasındaki kredi ilişkisinde hem ipotek veren hem de müteselsil kefil sıfatına sahiptir. Ödeme dekontlarında davacının kredi borcunu ipotek veren sıfatıyla mı yoksa müteselsil kefil sıfatıyla mı ödediğine ilişkin bir açıklık bulunmadığı gibi, banka kayıtlarında da ödemenin hangi sıfatla yapıldığına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır.
Dava dışı banka tarafından davacı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan bir icra takibi bulunmamaktadır. Davacıya gönderilen hesap kat ihtarnamesinde de davacının hem ipotek veren hem de müteselsil kefil sıfatı yer almaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının dava konusu ödemeleri ipotek veren sıfatıyla yaptığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı, davacının müteselsil kefil sıfatının da bulunduğu, yapılan ödemelerin müteselsil kefil sıfatıyla yapıldığı, işbu davanın ödeme yapan kefilin diğer kefiller ve asıl borçluya karşı açtığı rücuen alacak davası olduğu gözetilerek bu hukuki kabul çerçevesinde uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken davacının ipotek veren sıfatıyla yaptığı ödemeyi kefil olan davalı gerçek kişilerden rücuen tahsilini talep edemeyeceği gerekçesiyle davalı kefiller hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. (Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/03/2022 tarih ve 2020/4529 Esas 2022/1630 Karar sayılı ilamı).
Açıklandığı üzere davacı ile davalı gerçek kişiler arasındaki uyuşmazlık kefilin kefile rücu ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davacı kefil olarak ödediği borcun diğer kefil davalılar ve asıl borçludan tahsilini talep etmiştir.
Kefaletin fer’iliği niteliği itibarıyla kefilin sorumluluğu için öncelikle asıl borçlunun muaccel olmuş ve sorumlu olduğu bir borcun bulunması gerekmektedir. İstinaf aşamasında alınan bilirkişi ek raporları ile hesap kat tarihi olan 03/11/2010 tarihinde dava dışı … Bankasının davalı şirketten 13/10/2009 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklı 31.895,10 TL alacağı bulunduğu, davacının 09/11/2010 tarihinde davalı şirketin kredi borcuna istinaden …hesabına 32.625,00 TL ödediği tespit edilmiştir.
Davacının ödediği kredi borcunun dayanağı 13/10/2009 tarihli genel kredi sözleşmesi olup, anılan sözleşmede davalılar … ve … müteselsil kefildir. Davalı kefiller dışında sözleşmede başka müteselsil kefil imzası bulunmamakta ise de, davacı ipotek senedindeki müteselsil kefil sorumluluğu nedeniyle anılan sözleşme kapsamında müteselsil kefil sıfatıyla sorumludur. Bir başka anlatımla, davacının ödeme yaptığı kredi borcunun kendisi dahil 3 müteselsil kefili bulunmaktadır. Davacının kefil sıfatıyla dava dışı bankaya ödediği 32.625,00 TL kredi ödemesinden her bir kefil 1/3 hissesi oranında sorumlu olacağından her bir kefilin hissesine düşen miktar ayrı ayrı 10.875,00 TL olacaktır.
Bu durumda mahkemece davalı kefil …’in davacının kefil sıfatıyla ödediği bedelin 10.875,00 TL’sinden, davalı kefil … (…)’un davacının kefil sıfatıyla ödediği bedelin 10.875,00 TL’sinden sorumlu olduğu, davacının kefil sıfatıyla ödediği miktarın anılan bedelleri yönünden davalı kefillere rücu hakkı bulunduğu gözetilerek davalı kefiller yönünden davanın anılan miktarlar üzerinden kabulüne, hüküm altına alınan miktarın davalı şirket hakkında ilk derece mahkemesince hükmedilen tutarla tahsilde tekerrür olmamak üzere davalı kefillerden tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacı 09/11/2010 tarihinde dava dışı bankaya kefil sıfatıyla ödeme yaptığından kefilin kefile rücu kapsamında hüküm altına alınan alacağa ödeme tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine hükmedilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı kefiller hakkındaki davanın reddi yönündeki kararında isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının davalı kefiller yönünden kaldırılmasına, davalı kefiller hakkındaki davanın kabulüne, 10.875,00’er TL’nin ayrı ayrı 09/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirket hakkında ilk derece mahkemesince hükmedilen tutarla tahsilde tekerrür olmamak üzere, davalılar … ve … … (…)’dan tahsiline, davalı şirket hakkında verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/03/2021 tarih 2020/648 Esas 2021/139 Karar sayılı kararının davalılar … ve … yönünden kaldırılmasına,
2-Davalı şirket hakkında ilk derece mahkemesince verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacının davalılar … ve … hakkındaki davasının kabulü ile 10.875,00’er TL’nin ayrı ayrı 09/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ilk derece mahkemesince davalı şirket hakkında hükmedilen tutarla tahsilde tekerrür olmamak üzere, anılan davalılardan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 1.485,74 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 557,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 928,54 TL’nin davalılar … ve …’dan eşit olarak, davalı …. Şti. hakkında ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan harç miktarı ile tahsilde tekerrür etmemek üzere, tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 25,20 TL başvurma harcı, 557,20 TL peşin harç olmak üzere toplam 582,40 TL’nin davalılar … ve …’dan, davalı ….Şti. hakkında ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan harç miktarı ile tahsilde tekerrür etmemek üzere müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 350,00 TL bilirkişi ücreti, 403,00 TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 753,00 TL yargılama giderinin davalılar … ve …’dan, davalı ….Şti. hakkında ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan yargılama gideri ile tahsilde tekerrür etmemek üzere müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına hesaplanan 9.200,00’şer TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan, davalı ….Şti. hakkında ilk derece mahkemesince davacı yararına hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarı ile tahsilde tekerrür etmemek üzere, müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
B)1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacının istinaf aşamasında yaptığı 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 183,20 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 345,30 TL yargılama masrafının davalılar … … (…) ve …’den müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,
3-İstinaf aşamasında birden fazla duruşma yapılmış olmakla kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 9.200,00’şer TL vekalet ücretinin davalılar … … (…) ve …’den müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalılar … ve … vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.