Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/917 E. 2023/424 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/917 Esas 2023/424 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/917
KARAR NO : 2023/424

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2020
NUMARASI : 2014/612 Esas 2020/611 Karar
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI : … – …
KAYYIM :
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 26/08/2014
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023

Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davacılar … ve … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davacı … …. A.Ş. tarafından açılan davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davalı … …. A.Ş. Tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka ile müvekkili şirket arasında 18/10/1988, 11/07/1989, 30/11/1989 tarihli kredi sözleşmeleri ve 16/02/2005 tarihli erteleme kredileri ek sözleşmesi imzalandığını, 16/02/2005 tarihli sözleşmenin kapsam başlıklı 1. Maddesinin 1.2. Bendinde, asıl alacak olan 338.001.352.714 TL’nin neye göre hesaplandığı belirtilmeyen faizlerin de eklenerek 2.852.915.420.638 TL ana para borç kabul edildiğini, emredici kanunlara aykırı ve geçersiz sözleşme ile kabul edilen bu borcun büyük bir kısmının müvekkili şirketçe ödendiğini, sözleşmenin faiz uygulamasını düzenleyen 3/2, 3/3,3/5 ve 3/6 maddelerinin geçersiz ve emredici yasalara aykırı olduğunu, BK 308/3. Maddede yer alan “faizin anaparaya zammedilerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi evvelden mukavele edilmiş olsa bile batıldır.” şeklindeki ve 3095 sayılı Faiz Kanununun 3/1. Maddesindeki “Kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülmez.” şeklindeki emredici hükümlere aykırı kredi sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, emredici hukuk normuna aykırı bir sözleşmenin BK 20/f.1 uyarınca kesin hükümsüz olduğunu, bu nedenle kesin hükümsüzlük müeyyidesi ile karşılaşan sözleşmenin baştan itibaren geçersiz olduğunu, sözleşmenin kefalete ilişkin 18. Maddesindeki düzenlemede yer alan kefilin kredi sözleşmesinin imzalanmasından önce veya sonra doğacak ve ne kadar olduğu bilinmeyen borçlardan da sorumlu olacağına ilişkin düzenlenen BK M. 484’e aykırı olduğunu, sözleşmenin kefaletle ilgili maddesinin ayrıca BK nın emredici 502. Maddesi başta olmak üzere 490, 493 ve 494. Maddelerine de aykırı ve geçersiz olduğunu, sözleşmenin 13. Maddesinde yer alan banka kayıt ve defterlerinin kesin delil olacağı yönündeki düzenlemenin eski Ticaret Kanunu 85. Madde 1. Cümlesine ve anayasa’nın 36/1. Maddesine aykırı olduğunu, davalı tarafın bu sözleşme ile olduğunu kabul ettiği ve ödenmemiş 913,00 TL civarında kalan alacağı için Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2003/93 Esas sayılı dosyası ile müvekkili adına kayıtlı taşınmazı satışa çıkarttığını ve alacağına mahsuben satın aldığını, inceleme aşamasında da görüleceği üzere müvekkilinin davalı bankaya bu meblağda borcu bulunmadığını, 2005 yılından sonra yapılan hiçbir ödemenin bu dosyadan mahsup edilmediği gibi fahiş ve emredici yasalara aykırı ve geçersiz faiz uygulamaları ile müvekkilini mağdur ettiğini, davalı bankanın müvekkili şirketten sözde alacağının tahsiline yönelik Ankara Gayrimenkul Satış İcra Müdürlüğü’nün 2009/2984 Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile, Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün 1997/1865 sayılı dosyasından genel haciz yolu ile, Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosyasından ilamlı icra yolu ile, Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 1999/7579 Esas, 2008/441 Esas , 2001/434 Esas sayılı dosyalarından genel haciz yolu ile, Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2002/136 Esas ve 2003/209 Esas sayılı dosyalarından genel haciz yolu ile Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3558 Esas, Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün 2006/5162 Esas sayılı dosyasından genel haciz yolu ile başlatılan icra takiplerinin halen derdest olduğunu ve yapılan ödemeler mahsup edilmeden gayrimenkulün satışa çıkarıldığını, bütün icra dosyalarının aynı kredi sözleşmesinden doğan borca ilişkin olduğunu, davalı tarafın yapılan ödemeleri hesaptan düşmeden takibe devam ettiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerinin hemen bütün maddelerinin geçersiz ve yasanın emredici kurallarına aykırı olduğunu, bankaca uygulanan geçersiz ve aykırı maddelerle borcun katlanarak müvekkilinden tahsiline çalışıldığını, aslında icra dosyalarında belirtilen kadar borç bulunmadığının yargılama sırasında ortaya çıkacağını ileri sürerek, müvekkili şirket ile davalı banka arasında yapılan ve yasanın emredici hukuk kurallarına aykırı ve geçersiz kredi sözleşmelerinin iptaline ve müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, aksi takdirde tüm icra dosyalarının aynı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanığı göz önüne alınarak gerçek borç miktarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili Av…. 16.10.2014 tarihli dilekçesinde özetle; sözleşmenin iptali, menfi tespit talepli davadan vazgeçildiğini beyan ederek, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı şirket ekili Av. … tarafından verilen 15/06/2015 tarihli dilekçede özetle; davanın dayanağının Ankara 12. İcra Müdürlüğünün 2003/1366 Esas ve Denizli 1. İcra Müdürlüğünün 2003/93 talimat dosyalarında belirtilen alacak miktarı olan 6.480.370,00 TL olduğunu, eksik harcın bu miktar üzerinden ikmal edildiği belirtilmiştir.
Davacı şirketi temsilen Kayyım heyeti tarafından sunulan bila tarihli dilekçede özetle; davacı şirkete Denizli 1.Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2009/307 Esas Sayılı dosyasında verilen 02.06.2014 tarihli ara karar ile idare ve temsil kayyımı olarak atandıklarını, davacı şirket vekili sıfatıyla Av…. tarafından açılan davanın kendilerinin atanma tarihinden sonra açılmış olduğunu, açılan davaya muvafakatlerinin olduğunu, yargılamaya devam edilmesine karar verilmesini talep ettiklerini ancak Av…. tarafından davacı şirket adına verilen vazgeçme/feragat dilekçesini kabul etmediklerini, davanın ”belirsiz alacak/menfi tespit” davası olarak görülmesini istediklerini, harcın bilirkişi incelemesinden sonra ikmal edileceğini belirterek, kredi sözleşmelerinin iptaline, icra takiplerinin durdurulmasına ve davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davacı şirketi temsilen Av…. tarafından sunulan bila tarihli dilekçede özetle; 14.05.2015 tarihli ara karar uyarınca, kendilerine verilen süre içinde beyanda bulunduklarını belirterek, davacılar vekili Av…. tarafından sunulan 15.06.2015 tarihli talebin somutlaştırılması ve harçlandırma dilekçesine muvafakat ettiklerini belirtmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı şirket ile müvekkili banka arasında imzalanan muhtelif tarihli kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacak borç ilişkisinin irdelenerek Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı kararı ile yargı yolları tüketilmek suretiyle kesin hükme bağlandığını kesin hüküm bulunmamasının dava şartı olduğunu, somut olayda ise kesin hüküm bulunduğunu, bu nedenle dava şartı yokluğunun re’sen dikkate alınarak açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, dava değerinin eksik gösterildiğini, huzurdaki davanın açıldığı tarihte alacak-borç miktarı kesinleşen takipler ve yargı kararlarının belirli olduğu için davacı tarafın iddia ettiğinin aksine davanın belirli alacak davası olduğunu, davacı tarafından dava harcının eksik yatırıldığını, davacının dava açmada hukuki yararı bulunmadığını, huzurdaki davanın belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilemeyeceğini, davacıyla müvekkili arasında imzalanan kredi sözleşmelerinin davacı tarafından bilindiğini, açılan takipler ve takip dayanağı belgelerin davacı tarafa tebliğ edildiğini, davacı tarafından yapılan itirazlar üzerine kesinleşen yargı kararları ile borç miktarının kesin ve net bir şekilde belirlendiğini, davacının böyle bir dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğu ile reddi gerektiğini, müvekkili banka ile davacı şirket arasında akdedilen muhtelif kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığını, bu kredilere teminat olarak 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. derecelerden 189.515(yeni) TL (189.515.000.000 eski TL) bedelle banka lehine ipotek tesis edildiğini, kredi sözleşmeleri gereği kullandırılan kredilerin vadesinde ödenmemesi sebebiyle Ankara 34. Noterliğinin 10/12/1996 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 13.047.619.118 TL, 1.975.005 USD ve 1.078.315 DEM üzerinden kredi hesabının kat edilerek tüm borcun muaccel kılındığını, ihtarnameye rağmen tahsilat sağlanamaması üzerine 19/03/1997 tarihinde Ankara Gayrimenkul Satış İcra Müdürlüğü’nün 1997/295 Esas sayılı dosyasıyla 189.515.000.000 TL ipotek miktarı üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ve aynı tarih itibariyle teminatı aşan kısım olan 175.481.058.414 TL üzerinden de Ankara 6. İcra Müdürlüğü’nün 1997/1865 sayılı dosyasıyla genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, bu dosyadan toplam 338.001.352.714 TL asıl alacağa işleyecek %189 faiz talep edildiğini, hacizli takibe vaki borçlu itirazının resmi evrakta tahrifat suretiyle gerçekleştirildiği yönündeki şikayetleri üzerine ilgililer hakkında ceza davası açıldığını, ceza davasının uzun sürebileceği düşüncesiyle müvekkili banka alacağını kesin hükme bağlayabilmek amacıyla Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2001/401 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını ve yargı yolları tamamen tüketilmek suretiyle alacağın maddi anlamda kesin hükme bağlandığını, taraflar arasındaki akdi ilişki ve buna göre oluşan borcun miktarının kesin olarak belirlendiğini, işbu alacak davasında verilen ilamın Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 E sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini ve takibin halen derdest olduğunu, firmaya ait taşınmazın işbu dosyadan satışa çıkarıldığını, borçlunun müvekkili bankaya yapmış olduğu ödemelerin eski BK M 84, yeni BK M. 100 uyarınca dosya borcundan mahsup edilerek mezkur taşınmazın dosya alacağına mahsuben satın alındığını, mezkur ihaleye karşı davacı tarafından Denizli 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2001/17 e sayılı dosyası ile ihalenin feshi davasının açıldığını, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine temyiz edilen davanın müvekkili banka lehine bozulduğunu, bozma üzerine yapılan yargılamada yerel mahkemece davanın reddine karar verildiğini, anılan kararın borçlu tarafından temyize konu edildiğini ve dosyanın halen Yargıtay incelemesinde olduğunu, takipler devam ederken borçlu firmanın müvekkili bankaya olan tüm borçlarının yeniden yapılandırılması talebinin Bankanın Yönetim Kurulu tarafından kabul edildiğini, bu bağlamda borçlunun 30/04/2004 tarihinde borcun ilk taksiti olarak 1.000.000 TL yi müvekkili banka hesabına yatırdığını, ancak firmanın erteleme sözleşmesinin diğer şartlarını yerine getirmemesi üzerine mezkur erteleme sözleşmesinin 1.2. Maddesi hükmü gereğince takip işlemlerine kalındığı yerden devam edildiğini, firma ile 18/07/2006 tarihinde ikinci bir erteleme anlaşması yapıldığını, bu anlaşma uyarınca firma tarafından 23/06/2006 tarihinde 750.000 TL ve 05/09/2006 tarihinde 215.000 USD ödeme yapıldığını, erteleme şartlarının diğer koşullarının yerine getirilmemesi üzerine firma aleyhine takiplere kalındığı yerden devam edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin Borçlar Kanununa uygun olarak akdedildiğini, faizin anaparaya eklenerek birlikte faiz yürütülmesi şartının TTK m. 8 e göre her iki tarafı da tacir olan borçlu cari hesap sözleşmeleri için geçerli olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye öncelikle TTK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, anılan Kanun’un 8. Maddesi uyarınca faiz oranının serbestçe belirlendiğini, taraflar arasında yapılan sözleşmelerin münhasır delil sözleşmesi olduğunu, TBK m. 133 gereği yapılan borç erteleme sözleşmelerinin yenileme olarak nitelendirilemeyeceğini, mezkur sözleşmelerde tarafların borcu yenileme iradelerinin bulunmadığı gibi eski borcun da ortadan kaldırılmadığını, davacı şirket hakkında başlatılan icra takiplerinin bir kısmının sözleşme gereği ödenmesi gereken prim borçlarına, bir kısmının teşvikin iptali nedeniyle ödenen ceza tutarlarından kaynaklandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacılar … ve … bakımından yapılan değerlendirmede; dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinde, davacı gerçek kişiler … ve … tarafından müstakil olarak verilen vekaletnameler uyarınca Av….’ın vekil sıfatıyla görevlendirilmiş olduğu, vekilin 05.03.2012 ve 18.09.2012 tarihli vekaletnamelerinde uzlaşma, sulh ve davadan feragat yetkilerinin bulunduğu, davacı gerçek kişiler adına sunulan vazgeçme beyanının, davalı vekilince 05.03.2015 tarihli celsede imzası ile tasdik ettiği beyanı ile kabul edilmiş olduğu, buna göre davacı gerçek kişiler vekilinin beyanının HMK 123.maddesi kapsamında ”geri alma” olarak nitelendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, HMK 123/1.ikinci cümlesi gereğince geri alma nedeni ile davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesi gerektiği,
Davacı şirket yönünden davanın esası bakımından yapılan değerlendirmede ise; 14.05.2015 tarihli ara karar ile, davacılar vekiline asıl dava dosyasında davaya konu talebini somutlaştırması ve harçlandırması için süre verilmiş, davacılar vekili Av…. tarafından mahkemeye sunulan 15.06.2015 tarihli dilekçe ile; dava değerinin ve davanın dayanağının Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosyası ve bu dosya ile ilintili Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2003/93 Talimat sayılı dosyalarında belirtilen alacak miktarı olan 6.480,370 TL olduğunu, bu miktar üzerinden eksik harcın ikmal edildiği belirtilmiş olup, davacı şirketi temsilen kayyım heyeti tarafından görevlendirilen Av…. tarafından mahkemeye sunulan bila tarihli dilekçe ile de; davacılar vekili Av…. tarafından mahkemeye sunulan 15.06.2015 tarihli talebin somutlaştırılması ve harçlandırma dilekçesine muvafakat edildiğinin belirtmiş olduğu anlaşılmakla, eldeki davanın konusunun Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih 2001/410 Esas, 2002/728 Karar sayılı kararının infazı amacıyla davalı tarafça başlatılan Ankara 12.İcra Müdürlüğünün 2003/1366 esas sayılı ilamlı takip dosyasında borçlu olunmadığının tespiti ile davacı şirket tarafından imzalanan sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti talebine ilişkin olduğu, davacı vekilince açılan dava ile davacı şirket ile davalı arasında imzalanan sözleşmelerin geçersiz olduğunun tespiti ile Ankara 12.İcra Müdürlüğünün 2003/1366 esas sayılı ilamlı takip dosyasında borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiş ise de; menfi tespit talebine konu edilen icra takibinin ilamlı takip niteliğinde olup, mahkemenin kesinleşmiş 26/12/2002 tarih 2001/410 Esas, 2002/728 Karar sayılı ilamına dayalı olarak başlatılmış olması, eldeki dava dosyası ile mahkemenin kesinleşmiş 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı dava dosyasının tarafları ve konusunun, davacı … …. A.Ş ile davalı yönünden aynı olduğu anlaşılmakla, davacı … …. A.Ş tarafından açılan menfi tespit davasının kesin hüküm nedeni (HMK madde 303, HMK .114/1-i) reddi gerektiği anlaşıldığından davacılar … ve … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davacı … …. A.Ş tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı şirket kayyımı istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişi raporlarında dava dilekçesindeki hukuka aykırılıklarla ilgili bölümlerin irdelenmediğini, emredici hukuk normlarına ve kanuna açıkça aykırı olan sözleşmeye dayanarak borç miktarının tespit edilmediğini, yine davacı şirket aleyhine açılan icra dosyalarına yapılan ödemeler dikkate alınmadan gayrimenkulün satışa çıkarıldığını, yapılan ödemeler hesaptan düşülmeden takiplere devam edildiğini, bu hususların bilirkişi tarafından değerlendirilmeden eksik incelemeye dayalı rapora dayanılarak hüküm tesis edildiğini,
Emredici hukuk normuna aykırı olan sözleşmeler kesin hükümsüz olup, sözleşmedeki kefaletle ilgili maddelerin ve davalı bankanın tek taraflı faiz belirleme yetkisinin geçerli olmadığını belirtmiş iseler de bu hususların mahkemece dikkate alınmadığını,
Davaya konu sözleşmede belirlenen fahiş ve emredici yasalara aykırı faiz uygulamalarının davacı şirketi fazlasıyla mağdur ettiğini, davacı şirketin, davalı bankaya borçlu bulunmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı şirket kayyımının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacı şirket ile davalı arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında ödenmeyen kredi alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takipleri nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı kararının incelennesinde; davacısının …A.Ş., davalısının …. A.Ş. olup, alacak istemine yönelik olarak 12.06.2001 tarihinde açılan davada; davalı şirketten 2.928.547 478.786 (eski) TL tutarında alacağı bulunduğu belirtilerek, söz konusu alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek % 180 faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği, davanın kısmen kabulü ile 317.569.157.441 (eski) TL asıl alacak miktarına dava tarihinden itibaren %180 faiz yürütülmek koşulu ile 2.586.489.040,529 (eski) TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesine ait 08.12.2003 tarih ve 2003/4451 Esas 2003/11544 Karar Sayılı karar ile hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme talebinin ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.02.2004 Tarih ve 2004/2701 Esas 2004/3306 Karar Sayılı ilamı ile karar verilmek suretiyle hükmün kesinleştiği,
Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosya örneğinin incelenmesinde; alacaklısının …A.Ş., borçlularının ….A.Ş. olup, davacı şirket aleyhine başlatılan takip ile; 2.586.489.040.529 TL alacak, 976.525.159.131 TL % 180 faiz 317,569.157.441 TL’ye 12.06.2001-17 02.2003) 403.800.000 TL yargılama gideri,17.286.489.041 TL mahkeme vekalet ücreti, 6.000.000 TL karar tebliğ pulu, 1.432.907.849 TL % 55 faiz olmak üzere toplam 3.582.143.396.550 TL alacağın 317.569.157.441 TL’ye işleyecek % 180 faiz, 17.696.289.041 TL’ye işleyecek % 55 yasal faiz ile birlikte tahsilinin Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih 2001/410 Esas, 2002/728 Karar sayılı karar sayılı ilamı gereğince ilamlı icra takibi yapıldığı,
Bankacı bilirkişilerden oluşan heyetten alınan raporda özetle; Ankara 12. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosyasında ilamlı icra takibinde talep edilen asıl alacak ve işlemiş faiz tutarlarının doğru hesaplanmış olduğu gibi, anılan takip dosyasında yalnızca davacı şirket aleyhine takip başlatılmış olduğu, davacı gerçek kişiler aleyhine başlatılmış bir icra takibinin de bulunmadığı, taraflar arasında tanzim olunan 30.11.1989 tarihli ve 16.02.2005 tarihli ek sözleşmenin geçersiz kılındığı için icra takiplerine de dayanak alınmadığı, davacı tarafça banka tarafından tahsil edilmesine rağmen alacağa mahsup edilmediği belirtilen tutarların mahsup işlemlerinin yapılmış olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 303/1 maddesi uyarınca “bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmünü içermekte olup, kesin hüküm HMK’nun 114/1-i maddesi gereğince olumsuz dava şartlarındandır.
Bu nedenledir ki kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de, davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361). Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. 6100 sayılı HMK’nun 303/1.maddesi de, “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/21-30 E. 2003/57 K.; 23.02.2005 gün ve 2005/21-66 E. 2005/93 K.; 03.03.2010 gün ve 2010/11-75 E. 2010/121 K.; 08.12.2010 gün ve 2010/1-602 E. 2010/643 K.; 02.11.2011 gün ve 2011/2-561 E. 2011/668 K. sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır. Mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.ge., C. V, s. 5051- 5053).
Somut olaya gelince; davacı yanca dava dilekçesi ve dava dilekçesinin somutlaştırıldığı 15/06/2015 tarihli dilekçede açıkça davanın dayanağının Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 Esas sayılı dosyası ve bu dosya ile ilintili Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2003/93 Talimat sayılı dosyalarının alacak miktarı olan 6.480.370 TL olduğunun belirtildiği, davacı şirketi temsilen kayyım heyeti tarafından görevlendirilen Av…. tarafından ilk derece mahkemesine sunulan bila tarihli dilekçe ile davacılar vekili Av…. tarafından ilk derece mahkemesine sunulan 15/06/2015 tarihli talebin somutlaştırılması ve harçlandırma dilekçesine muvafakat edildiğinin belirtmiş olduğu anlaşılmakla, eldeki davanın konusunun Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih ve 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı kararında ki alacağın tahsili amacıyla davalı tarafça başlatılan Ankara 12.İcra Müdürlüğü’nün 2003/1366 esas sayılı ilamlı takip dosyasında borçlu olunmadığının tespiti ile davacı şirket tarafından imzalanan sözleşmelerinin geçersizliğinin tespiti talebine ilişkin olduğu, menfi tespit talebine konu edilen icra takibinin ilamlı takip niteliğinde olduğu, takibe konu ilamın Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih ve 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı ilamına dayalı olarak başlatılmış olması ile somut eldeki dava dosyası ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2002 tarih ve 2001/410 Esas 2002/728 Karar sayılı dava dosyasının taraflarının ve dava konusunun aynı olduğu anlaşılmakla, davacı … …. A.Ş. tarafından açılan menfi tespit davasının kesin hüküm nedeni (HMK madde 303, HMK .114/1-i) reddine yönelik ilk derece mahkemesi gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı şirket temsilcilerinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın davacılar … ve … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, davacı … …. A.Ş. tarafından açılan davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı şirketin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı şirket temsilcilerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı şirketten alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacı şirketten alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı şirket tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/03/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.