Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/910 E. 2023/1859 K. 27.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/910 Esas 2023/1859 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/910
KARAR NO : 2023/1859

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2021
NUMARASI : 2017/446 Esas 2021/131 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ
DAVALILAR :
DAVA : Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/06/2017
KARAR TARİHİ :27/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2023

Taraflar arasındaki şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminata ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabülene yönelik olarak verilen hükme karşı taraflar vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ortaklarının %88 pay sahibi Hacettepe Üniversitesi, %10 pay sahibi Polatlı Belediyesi. %2′ si … olmak üzere paylarının %98′ i kamuya ait ve 4691 sayılı Teknoloji geliştirme bölgeleri kapsamında kurulmuş bir şirket olduğunu, … A.Ş.’ nin %50 hissesine bu şirketin sahip olduğunu, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve bu kararnameye dayalı olarak çıkarılan 2016/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi uyarınca yapılan incelemeler neticesinde müvekkili şirketin ortak olduğu belirtilen şirketin 2016 yılı Ocak ayından önceki yıllara ait yapılan incelemeler sonucunda bu şirketin ciddi zararlara uğratıldığının tespit edildiğini, bu zararlardan TTK’ nun 553. ve devamı maddelerine göre şirketin denetçi ve yöneticilerinin sorumlu olduğunu belirterek davalıların 2016 yılından önceki yıllara ilişkin verilen zararlarının tespitine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL zararın zarar tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili şirketin pay sahibi olduğu şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davalılardan …, …, …, …, …, … ve … vekili yapılan tespitin doğru olmadığını müvekkiller hakkında bu konuda herhangi bir soruşturma yapılmadığını, yönetim kurulu üyeliklerinin sorumlulukların oluşması için zararın hukuka aykırı kusur ve illiyet bağı şartlarının birlikte taşınması gerektiğini 30/09/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’ nde 2012 yılına ait ibra kararının yayınlandığını, ibra kararının kaldırılmadığını, 2013 ve 2014 yıllarına ait genel kurulların yapıldığını, 2015 ve 2016 yıllarına ait defterlerin Hacettepe Teknokent’ te bulunduğunu, ihtarlara rağmen verilmediğini, Genel Kurul yapmamanın da suç olmadığını yönetim kurulunun 3 yıllık seçildiğini, davacının 2013, 2014 ve 2015 yıllarında belgesiz 277.042,41 TL harcama olduğuna yönelik iddiasına karşılık belge sunduklarını iş avansları ile ilgili tespitin hatalı olduğunu, 31/12/2015 tarihi itibariyle iş avans tutarının 31.626,00 TL … adına 2015 yılından devreden iş avanslarının 27.758,08 TL olduğunu bu avansların da şirket organizasyon ve seyahatlarında kullanıldığını, söz konusu şirketin ortağı olan … Şirketi’ nin İstanbuldaki personeline bir yer kiralamak yerine İstanbuldaki ofisinin bir kısmına tadilat yapılarak kullanılmasına karar verildiğini, burada şube açıldığını, … şirketinin de masrafların yarısını fatura ettiğini iddia edilen şekilde kiralama olmadığını personelle ilgili herhangi bir soruşturma bulunmadığını, … şirketinin … Şirketi’ ne sermaye sağladığını, bundan dolayı alacaklı olduğunu, menfaat sağlandığı iddialarının gerçek olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ile …’a usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap vermemişlerdir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı şirketin dava dışı … ve Tic. A.Ş.’ nin ortağı olduğu davalıların ise 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında seçilen görev yapan denetim ve yönetim kurulu üyesi oldukları, bilirkişilerden alınan rapor ve ek raporlarda belirtilen davalı yöneticilerin görev yaptıkları sürede iş ve işlemler esnasında görevlerini usulüne uygun yerine getirmeyerek şirketi zarara uğrattıkları, 2013 yılında genel olarak verilen zarar toplamının 215.984,74 TL, uygun olmayan harcamalar nedeniyle 2014 yılında 54.451,65 TL, 2015 yılında 6.602,02 TL, iş avansı hesabında görülen ve kapatılmayan tutar olan 15.605,17 TL, kira kontratına göre fazla ödenen KDV dahil 78.162,11 TL, iş avansı olan davalı …’de görünen 15.996,05 TL’den bilirkişi raporunda belirtilen davalı yöneticilerin kendi yöneticilik sürelerine göre ve iade edilmeyen avans miktarına göre sorumlu oldukları kanaatine varılmakla davanın kısmen kabulü ile belirlenen miktarın TTK 553. maddesine göre sorumlu olan davalılardan tahsili ile dava dışı … ve Tic. A.Ş.’ ne ödenmesine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu alacağa ticari temerrüt faizi uygulanması gerekirken alacağın yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, ticaret şirketi olan …. San. Ve Tic A.ş.’nin işleri ticari nitelikli olup yasal mevzuat uyarınca talepleri doğrultusunda ticari temerrüt faizi ile tahsil edilmesi gerektiğini, 6762 sayılı ttk’nın 21/2. maddesinde, taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukavelelerin, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılacağı düzenlendiğini, buna göre ttk’nın 21/2. maddesi uyarınca ticari temerrüt faizinin uygulanabilmesi için uyuşmazlığın taraflardan birisi için ttk’nın 3. maddesi kapsamında ticari iş olması ve bu ticari işin tacir olan kişi ile tacir olmayan kişi arasında mevcut “akdi ilişki-sözleşme”den kaynaklanması şarttıranılan düzenlenme uyarınca yanlar arasında sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizinin türkiye cumhuriyeti merkez bankasının kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranın istenmesi mümkün olduğunu, eldeki uyuşmazlıkta davalılar tacir olup yanlar arasındaki araç satış sözleşmesi, ttk’nın 3. maddesi uyarınca davalılar için ticari iş niteliğindedir ve davacı tüketici 3095 sayılı kanun’un 2/2. maddesi uyarınca temerrüt hâlinde avans faizi isteminde bulunabilir.aynı yöne işaret eden özel daire kararına uymak gerekirken avans faizine hükmedilemeyeceği yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bu yönden bozulması gerekir.” denildiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında hatalı olarak zarar kalemi olarak kabul edilmeyerek hesap kapsamına dahil edilmeyen sorumluluk kalemleri bulunmasına rağmen yerel mahkeme dosyayı yeni bir bilirkişi heyetine göndermeden mevcut raporlara göre hüküm kurduğundan kararın kaldırılarak reddedilen sorumluluk kalemlerinin yeniden hesaplanması gerektiğini, …. Şti. bünyesinde çalışmakta olan bazı personellerin giderleri de … A.ş. tarafından ödendiğini, bu hususun da yönetim kurulu üyelerinin şirkete verdiği zarar hesaplanırken dikkate alınması gerekirken yine yerel mahkemenin başka bir heyete göndermeden mevcut bilirkişi raporuna uyarak karar vermesi hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, …, …, …, … vekili istinaf dilekçesinde özetle; anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının söz konusu olması için zarar, hukuka aykırılık, kusur ve illiyet bağı şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, kanun açıkça, kanun veya esas sözleşmeye aykırılığın varlığını aradığından, zarar meydana gelse dahi kanun veya esas sözleşmeye aykırılık yoksa anonim şirket yönetim kurulu sorumlulukları doğmayacağını, davacı TTK’nın dava açmak için istediği tüm şartların oluştuğunu, defter ve kayıtlarda yapılan inceleme neticesinde 2012 yılına ait geçersiz bir ibra kararının olduğunu, 2013-2014-2015-2016 yıllarına ilişkin olağan genel kurul yapılmadığının tespitinin yapıldığını belirttiğini, ibra kararı anonim şirketlerde genel kurul tarafından alındığını, genel kurul tarafından verilen bir ibra kararını, sonradan alınan bir genel kurul kararı ile ortadan kaldırılamayacağını, ancak mahkeme kararı ile ortadan kaldırılabileceğini, ibra kararı 30 eylül 2013 tarihli ticaret sicil gazetesinde mevcut olduğunu, kararın kaldırılması için talep, altı aylık hak düşürücü süreye tabidir ve bu sürenin ibra kararının alındığı tarihten itibaren işleyeceği hükmünün açık olduğunu, bu kararın usulüne uygun olarak alındığından ve geçerli olduğundan, ayrıca ibranın kaldırılmasına ilişkin hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle davacının iddialarının haksız olduğunu, şirketin 2013 ve 2014 yılı genel kurul toplantıları yapıldığını, buna ilişkin kararlar 30 eylül 2013 tarihli ve 7 temmuz 2014 tarihli ticaret sicil gazetelerinde mevcut olduğunu, 2015-2016 yıllarına ilişkin olarak ise; şirkete ait defterler hacettepe teknokent muhasebesinde bulunduğunu, bu defterlerin müvekkillerce istendiğini fakat, teslimi yapılmadığından genel kurulun yapılamadığını, defterlerin teslimi için keşide edilen ihtarların dosyada mevcut olduğunu, genel kurul toplantısı yapılmaması suç teşkil etmediğinden şirketin tüzel kişiliği açısından da bir zarar teşkil etmediğini, TTK’nın yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için istediği kümülatif şartlar taşımadığını, dosya kapsamında alınan özel raporları ile kök ve ek raporların çeliştiğini, verilen kararın haksız olduğunu, kaldırılması gerektiğini, tehiri icra talepleri ile birlikte istinaf başvurularının kabulüne, raporlar arasındaki çelişki giderilmek üzere yeni bir rapor alınmasına, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu iddia ve talepler, 2013, 2014, 2015 yıllarına ait olmakla zamanaşımına uğradığını, gerek buna, gerekse iddiaya konu filler suç niteliğinde olmamakla ve esasen bu iddialarla ilgili olarak bir ceza soruşturması ve kovuşturması bulunmamakla, somut olayda ceza zamanaşımının uygulanması da hukuken mümkün olmadığını, taraflarından süresinde ileri sürülen zamanaşımı definin/itirazının yerel mahkemece dikkate alınmadığını olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan yıllara ait … San.Tic.A.Ş.nin 2013 ve 2014 yılları genel kurullarında, şirketin yönetim kurulunun tasarruf ve harcamaları ibra edildiğini, 30 Eylül 2013 ve 07 Temmuz 2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan bu ibralar sonrasında dava açılmadığını, 2015-2016 yılları genel kurulları ise, bu yıllara ait defterler istenilmiş olmasına rağmen teslim edilmemiş olmakla yapılamadığını, bu durumda 2013 ve 2014 yıllarına ait zarar iddialarının dinlenilmesi ve bu yıllara ait zarar taleplerinin hüküm altına alınması da hukuken mümkün olmadığını, 2015-2016 yılları itibarı ile 3 yıllık yönetim kurulu üyeliği sona erdiğini ve son genel kurul kararının üzerinden 3 yıl geçmiş ve yönetim kurulu üyeliği sona ermiş bulunmakla, bu yıllar için sorumluluk davası açılması hukuken mümkün olmadığını, hal böyle iken, yerel mahkemece genel kurulda alınan ibra kararlarının, hukuken kabul edilmesi mümkün olmayan afaki ve soyut gerekçelerle geçerli kabul edilmediğini ve 2013-2014-2015 yılları zararlar taleplerinin hüküm altına alınmış olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın ıslah talebine karşı taraflarından 29.12.2020 tarihli dilekçe ile ve süresi içinde itirazda bulunulduğunu, yerel mahkemece bu dilekçelerinin ve bu dilekçeye konu itirazlarının dikkate alınmadığını ve davacı tarafın haksız, yersiz ve usulsüz ıslah talebinin kabul edildiğinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2013-2014 ve 2015 yıllarında davacı şirket kaynaklarından yapıldığı halde usule uygun şekilde belgelendirilmeyen, dolayısıyla gerçekten yapılıp yapılmadığı veya yapıldıysa tutarının muhasebe kayıtlarına yansıtılan tutarlarda olup olmadığı belli olmayan harcamalar olduğu yönündeki kabul yerinde olmadığı gibi yerel mahkemece bu bilirkişi görüşüne ve tespitine dayanılarak hüküm kurulmasının da yerinde olmadığını, bu yıllara ait davacı tarafça belgesi olmadığı iddia edilen tüm harcamaların belgeleri/dayanakları mevcuttur ve bunlar yerel mahkemeye sunulduğunu, gerek davacı şirketin, gerekse müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğini yaptığı … San.Tic.A.Ş.nin ortağı konumundaki … Eğitim ve Tur. Yat. Dan. Ltd. Şti.’nin İstanbul’da bulunan ofisinin … A.Ş.nin faaliyetiyle ilgili olmadığı halde, bu ofis binası kiralanmış gibi gösterilerek … A.Ş.den … Eğitim A.Ş.’ ye kaynak aktarılmış olduğu ve yine davacı şirketin ortağı konumundaki … Eğitim A.Ş. tarafından kanuni merkez adresi olarak kullanılmakta olan İstanbul’daki ofis binası için yapılan tadilat ve demirbaş alım masraflarının … Eğitim A.Ş. tarafından … A.Ş. adına toplam KDV hariç 297.582,17 TL tutarında fatura düzenlenmek suretiyle aktarılmasına bağlı olarak … A.Ş.’den … Eğitim A.Ş.’ye kaynak aktarımı gerçekleştirildiği ifade ve kabul edilen ve bu miktarın davalılardan tahsili gerektiğini içeren bilirkişi görüşü yerinde ve haklı olmadığı gibi bu görüşe itibar ederek bu yönde hüküm kuran yerel mahkeme kararı da haklı ve yerinde olmadığını, sözü edilen yıllarda … A.Ş.’nin 10/12 personeli İstanbul’da görevli iken, bu personeller için ayrı bir ofis kiralanması ve tadilat için ayrı bir masraf yapılması yerine şirket yöneticileri …’nin İstanbul’da bulunan ofisinin bir kısmının tadilat yapılarak … A.Ş. Personeline tahsis edilmesine karar verdiğini, bu adres … A.Ş.’nin şube adresi olarak 21 Şubat 2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş, bu hususta kira kontratı düzenlendiğini, …, kiracı olduğu bu ofiste çalışan personel ve kullanım yoğunluğuna bağlı olarak kiranın yaklaşık yarısını … A.Ş.’ye fatura ettiğini, ofiste yapılan tadilatın yarısı da aynı nedenlerle … A.Ş.’ye fatura edildiğini, Müvekkilinin şirket yöneticisi olarak … San.Tic.A.Ş.ne verdiği somut bir zararı olmadığını, sunulan nedenlerle, tehiri icra istemleri ile birlikte istinaf başvurularının kabulüne; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, TTK 553. Maddesine dayalı olarak davacı şirketin uğradığı zararın davalılardan tahsili talebine ilişkindir. .
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
6100 Sayılı HMK’nın “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353/(1)-a.6.maddesinde de (Değişik: 22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halinde duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yargılamanın açıklığı ilkesini kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılacaktır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/05/2019 tarih ve 2018/2385 Esas 2019/3954 Karar sayılı emsal içtihatı).
HMK’nın 26.maddesinde taleple bağlılık ilkesi düzenlenmiş olup 26.maddede hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, ancak duruma göre talep sonucunun daha azına karar verilebileceği, HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/2.maddesinde ise, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve terdide tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298.maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarına itibar etmelidir. Anayasanın 141/III.maddesi hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da inceleme sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, kanun yolu incelemesi kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir deyişle, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2.maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Mahkemece 10/03/2021 tarihli celsede kısa kararda”Davanın Kısmen Kabulü ile,a) 2013 yılında verilen zarar toplamı olan 215.984,74 TL’ nin …, …, …, …, … ve …’ dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, b) 2014 yılından 54.451,65 TL, 2015 yılından toplam 6.602,02 TL, toplam 61.057,67 TL’ nin toplamına ait uygun olmayan harcamaların iş avansı olarak görünen ve kapatılmayan 15.605,17 TL’ nin, Kira kontratına göre fazla ödenen KDV dahil toplam 78.162,11 TL’ nin, …, …, …, …, … ve …’ dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, Fazlaya ilişkin talebin reddine”şeklinde karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda”a) 2013 yılında verilen zarar toplamı olan 215.984,74 TL’ nin …, …, …, … ve …’ dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, … ve Tic. A.Ş.’ ne ödenmesine,b) 2014 yılından 54.451,65 TL’nin, 2015 yılından toplam 6.606,02 TL olmak üzere toplam 61.057,67 TL’nin, uygun olmayan harcamalar tutarı 15.605,17 TL’nin, Kira kontratına göre fazla ödenen KDV dahil toplam 78.162,11 TL,’nin …, …, …, …, … ve …’ dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, … ve Tic. A.Ş.’ ne ödenmesine, c) İş avansı olan ve iade edilmeyen 15.996,05 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …’den tahsiline, … ve Tic. A.Ş.’ ne ödenmesine, d) a, b ve c bentlerinde belirtilen davalılardan fazlaya ilişkin taleplerin reddine” karar verilerek tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında dosyada davalı olmayan … yönünden kısa kararda hüküm kurulması,davalı … … hakkında iş avansı alacağı ile ilgili kısa kararda hüküm verilmemesine rağmen gerekçeli kararda 15.996,05 TL’den sorumlu tutulmasına,ayrıca kısa kararda diğer taleplerin reddine karar verilmesine rağmen gerekçeli kararda davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine yönelik hüküm kurulmak suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmıştır.
Bu durum ise gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşmasına sebep olup HMK’nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil etmekte ve 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesini gerektirmektedir.
6100 Sayılı HMK’nın “Hükmün Tashihi ve Tavzihi” başlıklı 305. maddesi 22/07/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 26’ncı maddesiyle, “Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması” şeklinde değiştirilmiş, ihdas olunan 305/A. maddesinde; taraflardan her birinin, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebileceği, bu karara karşı kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
HMK’nın 305/A. maddesine göre karar verilmesi unutulan hallerde tarafların istemi üzerine ek karar verilebilir.
Ancak,İlk derece mahkemesince 10.03.2021 tarihli kısa karardan sonra davacı vekilinin 15.03.2021 tarihli tashih ve tamamlama talepli dilekçesi üzerine HMK’nun 305/A maddesi gereğince tamamlama ek kararı verilmeden gerekçeli kararda hükmün tamamlanmasına karar verilmiş olmasında da isabet görülmemiştir.
Hal böyle olunca, 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince kaldırılmasına,kaldırma kararı doğrultusunda bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine, kaldırma kararının sebep ve şekline göre taraf vekillerinin bu aşamada esasa ilişkin öteki istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE, sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2021 tarih ve 2017/446 Esas 2021/131 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı … tarafından yatırılan 6.606,00TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
6-Davalı … tarafından yatırılan 6.605,68TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
7-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
9-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/12/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -… … … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.