Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/858 E. 2023/689 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/858 Esas 2023/689 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/858
KARAR NO : 2023/689

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :21/01/2021
NUMARASI : 2019/614 Esas 2021/46
Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/11/2019
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı … A.Ş.’nin …’a vermiş olduğu krediye kefil olduklarını, …’ın bu krediyi ödemediğini, bunun üzerine davalı banka tarafından müvekkillerine Ankara 12. Noterliği’nin 200878 yevmiye no’lu 20.08.2018 tarihli ihtarname gönderdiğini, müvekkillerinin ödenmesi gereken miktarın büyüklüğü karşısında parayı bulmakta güçlük çektiklerini, asıl borçludan tahsilatın sağlanamadığını, müvekkillerin Banka’nın Genel Müdürlüğü ile iletişime geçtiklerini, borcu ödemek istediklerini, bunun üzerine 08.07.2019 tarihinde … Müdürlüğü tarafından müvekkillerine Ankara 12. Noterliği’nin 20087 yevmiye nolu 20.08.2018 tarihli ihtarnamesine istinaden kredi borcu kapama tutarı olarak 642.300,00.-TL ödemeleri halinde borçlarının kapanacağına dair bir yazı verildiğini, müvekkillerinin 09.07.2019 tarihinde tüm yasal hakları saklı kalmak kaydıyla 642.300,00.- TL’yi davalı Banka’nın hesabına yatırdıklarını, davalı Banka’nın müvekkillere para yattıktan hemen sonra 09.07.2019 tarihinde asıl borçlunun üç taksit kredi borcu olan 25.020,00.-TL’nin de ödenmesini istediği bir yazı gönderdiğini, kredi itibarları bozulmasın, icra takibi başlamasın diye kefillerin bu parayı ihtirazi kayıtla ödemek zorunda kaldığını, daha sonraki aylarda da icra tehdidiyle asıl boçlu …’ın ödemediği söz konusu kredinin taksitlerini yasal hakları saklı kalmak kaydıyla ödediklerini, bu ödemelerle ilgili davalı bankaya karşı haksız ödenen paraların iadesi ile ilgili dava haklarını saklı tuttuklarını, davalı banka tarafından müvekkillerine hitaben 28.10.2019 tarihinde, kredi borçlusu …’a ait kredinin kefilleri olduğunu ve toplam borcun 220.510,64,-TL olduğuna dair bir yazı verildiğini, müvekkillerinin bu yazıdan sonra 11.11.2019 tarihinde bir taksit miktarı olan 8.285,00-TL’yi daha ödediğini, kredi borçlusu …’la 23.07.2019 tarihinde, 19.04.2019 tarihli, 1095 sayılı kredi borcundan dolayı İhtarname çekildiğini, bu ihtarnamede müvekkillerinin isminin olmadığını, kendilerinin bu durumu sonradan öğrendiklerini, müvekkillerinin başkaca bir kredi sözleşmesi imzalamadığı için müvekkillerinin isimlerinin bu ihtarnamede olmadığını, ancak söz konusu krediye de kefil oldukları söylenerek icra tehdidiyle bu kredinin borcunun da ödenmesini istediklerini, müvekkillerinin …’ın kendilerine ihtarname çekilen borcundan başka hiçbir kredisinde kefilliklerinin bulunmadığını, söz konusu borcu da ödediklerini ve gayrimenkulleri üzerindeki ipotekleri kaldırdıklarını, bankaya borçları katmış olsa idi bankanın bu ipotekleri kaldırmayacağını, müvekkillerinin hiçbir limit artırımı ya da KGF sözleşmesinde imzalarının olmadığını, imzaları olan KGF ye ait borçları da ödediklerini bildirerek davalıya bankaya borçlu olmadıklarını tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … ile müvekkil Banka arasında 01.06.2015 tarihli ve 432 sayılı genel kredi sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmeyi …’ın müteselsil kefil olarak imzaladığını ve kefillerin sorumluluğunun her bir kefil için 500.000,00.-TL olarak belirlendiğini, …’a ait ……Ltd. Şti. ile imzalanan 01.06.2015 tarihli ve 430 sayılı genel kredi sözleşmesinin de davacılar tarafından 500.000.TL limitle müteselsil kefil olarak imzalandığını, her bir kefilin, müvekkil Banka tarafından 01.06.2015 tarihli kredi sözleşmelerine istinaden …’a ve … Firmasına kullandırılan kredilerden 500.000’er.-TL ile söz konusu tutara ilaveten süreye bağlı olmaksızın akdi faizler ile Türk Borçlar Kanunu’nun kefilin sorumluluğuna ilişkin hükümlerinde yer alan hususlara ilaveten temerrüt ve gecikme faizi, komisyon, KKDF, BSMV ve diğer her türlü vergi, resim, harç ve giderleri ana para ve süreye bağlı olmaksızın akdi faizlerden sorumlu olduğunu, bu durumun 01.06.2015 tarihli GKS’nin kefalet başlıklı 9. maddesinde belirtildiğini, ayrıca şube personeli … ile görüşülerek bilgi sahibi olduklarını, dolayısıyla davacı kefillerin her birinin kefalet tutarı olan 500.000.-TL ile faiz ve masraflarından sorumlu olduğunu, bir kefilin yaptığı ödeme ile borcun tamamen ödenmemiş olduğu durumlarda diğer kefillerin sorumluluktan kurtulamadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; ipoteğin fek edilmesinin kefaletin sona erdiği anlamını taşımadığı, uygulamada bankalar ipoteği konu taşınmazların gerçek değerlerini hesaplattırıp, bu tutarların ödenmesi karşılığında da ipotekleri fek ettikleri, bu nedenle ipoteğin fek edilmesinin tek başına tüm borcun ödendiği anlamını taşımadığı, bu haliyle davacıların 09.07.2019 tarihinde ödedikleri bedel 430 sayılı genel kredi sözleşmesinden doğan 1092 sayılı krediden kaynaklanan kredi borcu olduğu, 432 sayılı genel kredi sözleşmesinden doğan 1095 sayılı kredi borcun halen devam ettiği, bu sözleşmede davacıların 500.000.TL müteselsil kefaletleri bulunduğundan sorumluluklarının devam ettiği, davalı bankaca müteselsil kefaletteki borçlunun ifade gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması hükümlerini yerine getirmek maksatlı ihtarname keşide edildiği, bu nedenle davacıların bu kredi borcundan sorumlu olmadıkları iddialarının yerinde bulunmadığı, davalının kötüniyet tazminatı talebi iddianın yargılamayı gerektirmesi, takip öncesinde davanın açılması nedenleriyle reddi gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı bankaca müvekkillerine gönderilen 20/08/2018 tarihli ihtarnamede belirtilen borç miktarının müvekkillerince ödendiğini ve böylelikle müvekkillerinin kefil oldukları kredinin kapandığını, bankaca verilen 08/07/2019 tarihli yazı sonucu müvekkillerinin kefalet borcundan kurtulduklarını sandıklarını, davalı bankanın müvekkillerini aldattığını, kötüniyetli olduğunu … İnşaata verdiği kredinin borcunu müvekkillerinden …’ın borcu diye tahsil ettiğini, müvekkillerinin sözleşme imzaladığı 01/06/2015 tarihinde KGF kredisi diye bir kredi türünün bulunmadığını, müvekkillerinin ihtarnamede belirtilen parayı ipoteklerin kaldırılacağı ve …’a hiçbir borçlarının kalmayacağını düşünerek ödediklerini, ancak paraya ödedikten sonraki gün davalı bankanın müvekkillerine …’ın çektiği kredinin taksitlerini ödemediğini, kendilerince ödenmezse icra takibi başlatılacağını söyleyerek korkutulduklarını, bu nedenle kredi sicilleri bozulmasın diye …’ın borcunun taktiklerini ödemek zorunda kaldıklarını, müvekkillerinin … İnşaata kredi verildiğinden bile haberinin olmadığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, eksik belgelerle rapor hazırlandığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın bulunmadığına dair takip öncesi menfi tespite ilişkin davadır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Somut olayda davacı yan, davalı banka tarafından dava dışı …’a kullandırılan kredilerin müteselsil kefil olduklarını, bankaca yapılan bildirim üzerine …’ın kredi borçlarına mahsuben yaptıklarını düşünerek bankaya bildirilen miktarı ödemelerine rağmen bu defa … Ltd. Şti.’ne ait kredi borçlarının ödemelerini istendiğini, bundan sonra da bir kısım ödemeler yapmalarına rağmen taşınmaz üzerindeki gayrimenkullerin kaldırılmadığını ve bankaca halen talepte bulunulduğunu iddia etmekte, davalı yan ise davacıların hem …’a hem de … Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredilerin müteselsil kefil olduklarını, dava konusu ödemelerin … Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredi borçlarının mahsub edildiğini, …’ın kullandığı kredi borçlarının ödenmediğini savunmaktadır.
Mahkemece dosyadaki belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
22/07/2020 tarih ve 7251 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35.maddesi ile yapılan değişik HMK’nun 353/1.a-6 maddesi “Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hükmünü içermektedir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda, dosyaya sunulan belgeler incelenmiş, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmadan, dava konusu genel kredi sözleşmeleri ve ipotek akit tabloları getirtilmeden, yine 1095 nolu taksitli ticari kredinin 19/04/2019 tarihinde yapılandırıldığı belirtilmiş olmakla birlikte bu yapılandırma işleminin yeni bir sözleşme imzalanmak suretiyle mi yoksa mevcut kredi sözleşmeleri kapsamında kredi kullandırılmak suretiyle mi yapıldığı hususları tespit edilmeksizin davacının talebinde haklı olmadığı kanaatine varılmış, mahkemece de bilirkişi raporundaki söz konusu kanaat doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece bankacı bilirkişiden dava konusu kredi hesaplarının bulunduğu şubede banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle dava konusu işlemlere ilişkin tüm kayıtlar ve işlem dayanakları, genel kredi sözleşmeleri ve ipotek akit tablolarının incelenerek davacıların yaptıkları ödemenin hangi borca mahsup edildiği, borcun sona erip ermediği, yapılandırma işleminin yeni bir sözleşme düzenlenerek mi yoksa mevcut genel kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırılan krediler ile mi, yeni bir sözleşme yapılmış bu sözleşmede davacıların kefaletlerinin bulunup bulunmadığının tespitine yönelik rapor alınması ve tesis edildiği bildirilen ipoteklerin kim tarafından tesis edildiği, davacıların kefaletlerinin teminatını teşkil edip etmediği uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delil niteliğindedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ise bu hususlara ilişkin herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamış, banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadan uyuşmazlığın çözümüne ilişkin herhangi bir inceleme içermeyen dosya üzerinden inceleme yapılarak hazırlanan rapor ile yetinildiği gibi genel kredi sözleşmelerinin tüm sayfaları ile ipotek akit tabloları dosyaya celbedilmeksizin karar verilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece bankacı bilirkişiden dava konusu kredilerin kullandırıldığı şubeye ait banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılmak suretiyle, davacıların istinaf dilekçesindeki itirazları da değerlendirilmek suretiyle dava konusu işlemler nedeniyle yukarıda belirtilen hususlarda rapor alınıp, genel kredi sözleşmelerinin tüm sayfaları getirtilmek suretiyle davacıların dava dışı … ve … Ltd. Şti.’ne kefaletlerinin bulunup bulunmadığı, kefaletleri var ise kapsamı ve limiti, yapılandırma sözleşmesinin yeni bir sözleşme niteliğinde olup olmadığı, yeni bir sözleşme niteliğinde ise davacıların kefaletlerinin bulunup bulunmadığı, tesis edildiği bildirilen ipoteklerin davacıların kefaletlerinin teminatını teşkil edip etmediği, yapılan ödemenin miktarı, hangi borca mahsup edildiği ve ödemeler ile borcun sona erip ermediği hususları tespit edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli niteliğe sahip delil toplanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli nitelikte olan delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 6.asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/01/2021 tarih 2019/614 Esas 2021/46 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/05/2023

Başkan- Üye Üye Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.