Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/838 E. 2023/344 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/838 Esas 2023/344 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/838
KARAR NO : 2023/344

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI : 2017/56 Esas 2019/731 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 24/01/2017

KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. ile dava dışı …. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının maliki olduğu taşınmaz üzerinde … A.Ş. lehine ipotek tesis edildiğini, sözleşme kapsamında kredi borcunun geri ödenmemesi nedeni ile kredi hesabının kat edildiğini ve hesap kat ihtarnamesinin davalı ve dava dışı dışı asıl borçlu ve kefillere tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen kredi borcunun ödenmediğini, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapıldığını, müvekkilinin alacağı temlik aldığını, ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin takipte taşınmazın satıldığını ve satış sonrasında müvekkilinin bakiye 29.165,00 TL alacakları yönünden rehin açığı belgesi düzenlendiğini, bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibinde asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu kredi alacağı yönünden ipotek veren sıfatıyla hukuki sorumluluğunun ipotekli taşınmazın icra vasıtası ile satılması nedeni ile hukuken sona erdiğini, her ne kadar müvekkilinin ipotek senedinin 2. maddesi gereğince iptek meblağı kadar sorumlu olduğu ileri sürülmüş ise de, söz konusu senedin geçerli bir kefaleti içermediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kredi sözleşmesinden doğan borca karşılık ipotek verenin 3. şahıs konumunda olduğu, 3. şahıs tarafından verilen ipotek akit tablosundan asıl borçlunun borcunun rehin ile teminat altına alındığının anlaşıldığını, rehin açığı belgesine dayanılarak borçtan şahsen sorumlu olmadığı anlaşılan davalı ipotek verenin 3. kişinin rehin açığı belgesine konu davacının bakiye alacağından hukuken sorumluluğu bulunmadığı, davalı aleyhine takip başlatılması ve itiraz üzerine takibin devamına yönelik olarak işbu davanın açılmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, davalının icra takibine vâki itirazının haklı olduğu, davanın haklılığının sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ipotek resmi senedi incelendiğinde sözleşme kapsamında 14/08/2007 tarihli resmi senetle davalının maliki olduğu taşınmaz üzerine banka lehine 100.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, davalının işbu resmi senedi kefaleten imzaladığını, 14/08/2007 tarihli ipotek resmi senedinde davalının ipotekten kaynaklı kefaletinin ipotek ile son bulmadığını, mülga Borçlar Kanunun 484. maddesi gereği sorumluluğunun devam ettiğini, ipotek resmi senedinin 2. maddesinde davalının ipotek limiti miktarınca borçtan müşterek ve müteselsil borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumlu olduğunu kabul ettiğini, ipotek senedinin düzenlendiği tarih itibariyle ipotek akit tablosunda müteselsil kefil olduğuna ilişkin kayıt bulunmasının, genel kredi sözleşmesinde imzası olmaması halinde dahi kefalet sorumluluğunu doğurduğunu, akit tablosunun 2. maddesinde yer alan kefalet koşulunun söz konusu ipoteğin 6098 Sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 14/08/2007 tarihinde kurulmuş olup geçerli bir ipotek akit senedi olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için rehin açığı belgesine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2015/23465 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 27/06/2018 tarihli kök, 05/09/2019 tarihli ek rapor, ipotek resmi senedi, rehin açığı belgesi, alacak temlik sözleşmesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2015/23465 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 29.186,87 TL alacağın tahsili istemi ile rehin açığı belgesine dayanılarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 08/10/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde olacak şekilde 13/10/2016 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 24/01/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Temlik eden … A.Ş. ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında 26/07/2007 tarihli 300.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının sözleşmede kefaletinin bulunmadığı görülmüştür.
İpotek resmi senedi incelendiğinde, davalının taşınmazı üzerinde temlik eden banka lehine, dava dışı … … Ltd. Şti.’nin borçlarının teminatını oluşturmak üzere 14/08/2007 tarihinde, 100.000,00 TL limitli üst sınır ipoteği tesis edildiği, resmi senedin ikinci maddesinde “İpotek limiti miktarınca borçtan müşterek müteselsil kefil olarak sorumlu olduğumuzu, temerrütümüz halinde işbu ipotek resmi senedinin temerrüte ilişkin şartlarının uygulanacağını kabul ve taahhüt ederiz.” hükmünün yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2009/657 sayılı icra takip dosyası ile davalı ve dava dışı asıl borçlu hakkında 100.000,00 TL alacağın tahsili talebiyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıldığı, takip sonucunda bakiye alacak tutarının 29.165,00 TL olduğuna ilişkin icra müdürlüğünce rehin açığı belgesi düzenlendiği görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, dava konusu icra takibinin rehin açığı belgesine dayanılarak yapıldığı, mahkemece davalının sorumluluğunun ipotekli taşınmazla sınırlı olduğu, taşınmazın satışı halinde kalan borç hakkında rehin açığı belgesiyle takip yapılıp yapılamayacağının, davalının sorumluluğunun kefalet akdinden mi rehin açığı belgesinden mi kaynaklandığının mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemece davalının ipotek senedinin ikinci maddesinde borçtan müteselsil kefil sıfatıyla üstlenilen sorumluluk kapsamında borçtan şahsen sorumlu olduğu sonucuna varılması halinde eksik belgelerin dosyaya sunulması gerektiği tespit edilmiş, ek raporda ise kök rapordaki tespitler tekrar edilerek davacıdan temin edilen belgeler kapsamında dava konusu takip tarihi itibarıyla davacının sadece ana para olarak 86.147,92 TL asıl alacak olarak bakiye borcu ve 512.763,32 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu, rehin açığı belgesi ile dava konusu takip tarihi arasında 11 günlük işlemiş faiz olarak 868,87 TL davalı borcunun bulunduğu, taleple bağlılık ilkesi gereği davacının davalıdan 29.265,00 TL asıl alacak, 21,87 TL işlemiş faiz alacağı olduğu, davacının %97,50 oranında faiz talep edebileceği yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi sonucu düzenlenen rehin açığı belgesine dayalı olarak davalı kefil hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise ipotek veren sıfatıyla hukuki sorumluluğunun ipotekli taşınmazın satışıyla sona erdiğini, ipotek senedindeki kefaletin geçersiz olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda rehin açığı belgesine dayanılarak başlatılan icra takibinde davalının borçtan şahsen sorumlu olmadığı, ipotek veren üçüncü kişi konumunda bulunduğu, icra takibine itirazın haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında, temlik eden banka ile dava dışı … … … Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalının anılan sözleşmede kefaletinin bulunmadığı, asıl borçlu şirketin borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalının taşınmazı üzerinde ipotek tesis edildiği, ipotek resmi senedinde ipotek verenin ipotek limiti dahilinde borçtan müteselsil kefil olduğunun düzenlendiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine temlik eden bankanın kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili talebiyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi sonucu ipotekli taşınmazın satıldığı, icra takip dosyasında rehin açığı belgesi düzenlendiği, anılan belgeye dayanılarak davacının dava konusu icra takibini başlattığı, davalının icra takibinde borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, ipotek resmi senedinde yer alan kefalet hükmü gereğince davalının kefaletinin geçerli olup olmadığı, rehin açığı belgesine dayanılarak davalı aleyhine icra takibi yapılıp yapılamayacağı, ipotekli taşınmazın satışı ile davalının hukuki sorumluluğunun sona erip ermeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere davalının davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla herhangi bir imzası yer almamaktadır. Davalının kefaleti 14/08/2007 tarihli ipotek resmi senedinde bulunmaktadır. İpotek resmi senet tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddeleri gözetildiğinde, ipotek resmi senedinde yer alan davalı kefaleti yasanın aradığı şekil koşullarına uygundur.
Bu durumda davacının takip tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçludan herhangi bir kredi alacağının bulunması halinde bu alacağı davalı kefilden talep etmesi yasal olarak mümkündür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek raporu ile de, takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalının genel kredi sözleşmesinde kefaleti bulunmamakla birlikte ipotek resmi senedinde yer alan kefaletinin, senet tarihinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. Maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu, davalının ipotek veren ve kefil sıfatının bulunduğu, ipotekli taşınmazın satışı ile davalının ipotek veren sıfatıyla sorumluluğu sona erecek ise de, kefil sıfatıyla sorumluluğunun sona ermeyeceği, kredi borcundan davalının şahsen sorumlu olduğu, davacının rehin açığı belgesine dayanarak davalı kefilden bakiye kredi alacağının tahsilini talep edebileceği, bilirkişi ek raporuyla davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla talep edebileceği alacak miktarının tespit edildiği, raporun ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, davalının icra takibinde asıl alacağa yönelik itirazının haksız bulunduğu gözetilerek açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu icra takibinde davalının asıl alacağa itirazının iptali talebi ile açılan davada davalının asıl alacağa itirazının haksız olduğu anlaşılmış olup, hüküm altına alınan asıl alacak miktarı likit olduğundan, İİK’nun 67. maddesi uyarınca davacı lehine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine yönelik olarak verilen kararda isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, davacı yararına icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih ve 2017/56 Esas 2019/731 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KABULÜNE, davalının Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2015/23465 sayılı icra takip dosyasında 29.165,00 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, takibin hüküm altına alınan miktar üzerinden, hüküm altına alınan asıl alacağa takip tarihinden itibaren %97,50 oranında temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
2-Davacı yararına hüküm altına alınan 29.165,00 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 5.833,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli 1.992,26 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacının yaptığı 600,00 TL bilirkişi ücreti, 97,00 TL posta ve tebligat gideri toplamı olan 697,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT hükümleri uyarınca vekili için tayin ve takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 496,00 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf aşamasında posta masrafı olarak yapılan 62,00 TL olmak üzere toplam 183,30 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 09/03/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

KARŞI OY

Dava, ipotek senedinde yer alan kefalete dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı ipotek resmi senedindeki kefaletin geçerli olduğunu ileri sürmektedir.
Kefalet akdinin özellliği ve geçerlilik şartı belirliliktir. Eş anlatımla kefalet iradesi bir başka işlem içerisine giydirilmiş bir maddenin imzalatılması ile oluşmaz. Kefilin kefil sıfatı ile bir belirli tutara kefil olduğunu bilerek kefalet akdi imzalaması gerekir. İmzalatılan belgede ayrıca kefaletin de bulunduğunun kefile bildirilmesi ve iradesine uygun sözleşmenin kurulması asıldır. Bu aynı zamanda dürüstlük kuralının da gereğidir.
Bilinen gerçekliğe göre İpotek resmi senedi Tapuda “İPOTEK SENEDİ” ismi altında düzenlenmekte ve ipotek veren tapu sicil müdürlüğüne ipotek verme iradesi ile gelip ipotek senedini imzalamaktadır. Kefalet akdinin kurulması için tapu dairesine gidilmesine gerek bulunmamakta banka şubesinde imzalanan kefalet taahhüdü ile kefalet ilişkisi kurulmaktadır. İradesi ipotek senedi imzalama olan tarafın aynı zamanda kefaleti de isteniyorsa bunun anılan kişiye açıkça anlatılması ve iradesinin oluşturulması gerekir. Buna dair alacaklı banka tarafından ipotek senedinde kefalet hükmünün de olduğuna dair davalının bilgilendirildiğine dair hiç bir belge de sunulmamıştır. İpotek senedinin maddeleri arasında gizlenmiş bir madde ile kefalet ilişkisinin kurulduğunu kabulü kefalet akdinin geçerliliğine dair yazılı kurallarının dürüstlük kuralına aykırı şekilde ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaktadır.
Davaya dayanak yapılan ipotek senedi TBK’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce düzenlenmiştir. Ancak dürüstlük kuralı TMK. 2. maddesinden kaynaklandığından her sözleşmede gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Banka tarafından verilecek bir krediye hem ipotek vererek hem de kefil olarak teminat vermek isteyen kişiye ipotek senedi tapu sicil müdürlüğünde, kefalet sözleşmesi ise bankada imzalatılması asıldır. Eğer banka ipotek senedinde ayrıca kefalet akdinin de kurulmasını istiyorsa bu konuda ipotek borçlusunun aydınlatıldığını ispatlamalıdır. Zira kefalet, ipotek senedine hem amaç (ayni teminat/şahsi teminat) hem düzenlenme yeri ve en önemlisi ise sözleşmenin başlığı itibarı ile yabancı unsurdur.
Bir krediye sadece ipotek teminatı veren kişiye tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen ipotek senedi içine bir cümle kefalet kaydı eklenerek onun banka kredisine kefil yapılmak istenmesi ipoteğin tesisi amacına da aykırıdır. Böyle bir davranışın bir itibar ve güven müessesesi olan bankalar tarafından yapılmış olması hukuk düzenince kabul edilemez.
Açıklanan gerekçelerle davacı ipotek resmi senedi içerisindeki kefalet maddesinin kefilin önceden aydınlatılarak onda kefalet iradesi oluşturulmuş şekilde imzalatıldığını ispatlayamadığından ipotek senedine yabancı olan kefalet maddesinin yerleştirilmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bu şekilde düzenlenmiş kefaletin geçerli olmadığı kanısında olduğumdan istinaf isteminin reddine karar verilmesi görüşü ile sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 09/03/2023
Başkan –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.