Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/761 E. 2023/290 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/761 Esas 2023/290 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/761
KARAR NO : 2023/290

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2021
NUMARASI : 2018/754 Esas 2021/187 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2018
KARAR TARİHİ : 02/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraflar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı banka ile dava dışı ….Şti. arasında 18/09/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalanarak bu kapsamda adı geçen firmaya krediler kullandırıldığını, davalı ….Şti.nin sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu nedenle ödenmeyen kredi borcu nedeni ile borçtan kefil olarak sorumlu olduğunu, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine Ankara 47.Noterliği aracılığı ile 20.09..2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarname gönderilerek ödemekle yükümlü olunan miktarın ihtar edildiğini, davalı ve diğer borçlular hakkında Ankara l0.İcra Müdürlüğünün 2018/11903 nolu dosyası ile yapılan takibe davalının borcun tamamına, yetkiye ve faize itiraz edilmesi üzerine takibin durmasına karar verildiğini, davacı itirazının haksız olduğunu, davalının imzaladığı sözleşme ile borca kefil olduğunu, faiz oranlarını kabul ettiğini, davalı hakkında yapılan takibin taraflar arasındaki sözleşme ve taahhütlere uygun olduğunu, talebin sözleşme hükümlerine uygun olarak hesaplandığını, itirazın sadece borcun ödenmesini geciktirmek için yapıldığını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin ….. Ltd .Şti. ve ….Şti’ne bağlı bir şirket olduğunu, şirketlerin …’nun yönetimi altında olduğunu, …’nun … …. Ltd .Şti. ve ….Şti. için 100.000,00 TL kredi kullandığını, kredi kullanırken bağlı şirketleri kefil gösterdiğini, kredi sözleşmesinde …’nun kredi çeken ve kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, davalı şirketin … tarafından toplamda 20.000.000,00 TL tutarlı kefalet sorumluluğuna sokulduğunu, davalı şirketi devralanların bu sorumluluktan haberleri olmadığını, davalı kefile karşı takip yapılabilmesi TBK 594. Gereği kefile bildirim şartının yerine getirilmesi gerektiğini, kefile başvurabilmek için borcun muaccel olması gerektiğini, borcun muaccel olmadan başlatılan takibe itirazın haklı olduğunu davanın usulden reddi gerektiğini, ayrıca borcu teminen 2.850.000,00 TL tutarlı üç adet taşınmazın ,ipotek edildiği bu taşınmazların paraya çevrilmesine ve takip tutarından mahsup edilmesine ilişkin bir bilgi bulunmadığını, kredi sözleşmesinde kefalet imzasının tarih bölümünün başka kalemle farklı bir kimse tarafından yazıldığının anlaşıldığını, kefalet tarihinin el yazısı ile yazılması şartı yerine getirilmediği için kefaletin geçerli olmadığını, kefalet imzasını atan …’nun davalı şirket adına imzaya yetkisi bulunmadığını, TTK 202 ve 18/11 ve Medeni Kanunu2.maddesine göre yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu, …’nun davalı şirketin, hakim şirketin hakimiyetini kullanılarak kayba uğratılamayacağını, davacı bankanın 100.000,00 TL sermayeli şirketin, 10.000.000,00 TL tutarlı kefaletini kabul etmesinin TTK.18/11 maddesinde belirtilen basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı olduğunu, davacı Bankanın aynı risk grubu içinde olan şirketlere kısa zaman aralığında iki defa kredi kullandırmasının 5411 sayılı Kanunun 49.maddesine aykırı olduğunu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ilkesi kapsamında …’nun asıl borçlu olduğunun kabul edilerek takibin bu şahsa yöneltilmesi gerektiğini, davalı şirketin kefaletinin önceden hazırlanmış tek tip sözleşmede ve belirsiz sorumluluk yükleyecek geniş kapsamda düzenlenmesi nedeni ile hukuka aykırı olduğu ve yazılmamış sayılması gerektiğini, kefaletin süresiz olmasının …’nun kötüniyetini gösterdiğini, kefilin sadece imzaladığı GKS kapsamında kullanılan kredilerden sorumlu olması gerektiğini, TTK 7.madde gereğince kefile ihbar yapılmadan temerrüt faizi işletilemeyeceğini, icra takibinin yasaya aykırı olarak başlatıldığını, takibin hiçbir iletişim kurmadan başlatıldığını,ihtarname bedelinin talep edilmesinin de hukuka aykırı olduğu savunarak davanın reddini dilemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;davacı banka ile dava dışı borçlu ….Şti. arasında 18.09.2012 tarihli, 10.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı şirket adına yetkili temsilci tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan sözleşmede, kefalet limitinin ve müteselsil kefil olma hususunun el yazısı ile belirtildiği anlaşılmakla birlikte kefalet tarihinin el yazısı ile yazılmamış olduğu, buna göre TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu kabul edilerek davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kefaletin müteselsil kefalet olduğunu, sözleşme tarihinin 26.12.2012 ve kefalet limitinin 10.000.000 TL. olduğu ve bu miktarın el yazısı ile yazılıp imzalandığının görüldüğünü, davalının kefalet tarihinin şirket yetkilisinin el yazısı ile yazılmadığı yönündeki iddiası haksız ve kötü niyetli bir itiraz olduğunu, kefalet beyanı metninin şirket yetkilisinin eli ürünü olduğunun kabulüne karşın, tarihin el yazısı ile yazılmadığı yönündeki beyanın davalı şirketin iyi niyetli olmadığını gösterdiğini, yüklü bir miktarda kredi teminine yönelik bir sözleşmede, kefalet beyanının elle yazılıp tarihin elle yazılmadığını iddia etmek basiretli bir tacir gibi hareket etmekle yükümlü olan davalının TMK. Md. 2 hükümlerine göre iyi niyetli olmadığını da gösterdiğini, TMK. Md. 2/2 hükmüne göre de, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasınn hukuk düzenince korunmayacağı belirtildiğini, davalının bu iddiası iyi niyet hükümlerinden uzak ve kabul anlamına gelmemek üzere bir hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup hukuk düzenince korunmaması gereken bir davranış olduğunu, kefaletin geçerliliğine yönelik davalı itirazlarına itibar edilerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bu nedenlerle davanın reddi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesinin muvazaalı olduğu, gerçekleştirilen işlemin TTK’nın şirketler topluluğu hükümlerine, bağlı-şirket hakim şirket ilişkisindeki emredici hükümlere ve Bankacılık Kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu hususlarının mahkeme tarafından inceleme konusu yapılmadığını, müvekkili aleyhine açılmış olan davanın reddedilmiş olsa da verilen kararın yetersiz olduğunu, itirazın iptali davası açan davacı …. Müvekkilinin borçlu olmadığını açıkça bilmesine rağmen önce takip başlattığını sonrasında ise takibe itiraz edilmesi üzerine müvekkili aleyhine itirazın iptali davası açtığını, itirazın iptali davasında haksız ve kötü niyetli olan davacının, reddedilen kısmın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi gerektiğini, davacı tarafın bir banka olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kendisinin kanun hükümlerini bilmediği ileri sürülemeyeceğini, Bankaların her anonim şirket gibi tacir sıfatı taşıdığını, fakat bunların alelade tacirler olmadığını, Ticaret Bakanlığının, BDDK’nın, SPK’nın ve ilgili diğer kurumların denetiminde ve gözetiminde faaliyet gösteren vasıflı tacirler olduğunu, dolayısı ile gerçekleştirmekte oldukları iş ve işlemle ilgili tecrübesiz olduklarından, yanılgıya düştüklerinden ya da bilmediklerinden bahisle sorumluluktan kurtulamayacaklarını, Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinde kefalet sözleşmesinin şekli şartları belirlenmiş, kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağını, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olunması durumunda ise, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girildiğinin kefalet sözleşmesinde kefilin kendi el yazısıyla belirtmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, bütün bunlara rağmen davacı bankanın, yazılı unsurların tamamını barındıran bir evrak olmaksızın Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11903 E sayılı dosyası üzerinden 950.384,65 TL’nin tahsilini talep ettiğini, takibe konu edilen tutarın, müvekkilinin ticari yaşamını sona erdirecek boyutta olduğunu, bir bankanın, yaklaşık bir milyon liralık bir takip yapmadan önce TBK ve ilgili sair mevzuat bakımından geçerli evraklara sahip olması gerektiğinin açık olduğunu, alacağın tam olarak 950.384,65 TL olup likit olduğunu ve tartışmasız olduğunu, davanın reddi sebeplerinde yukarıdaki tüm itirazlarının dikkate alınması gerektiğini, ayrıca İİK 67/2’de düzenlenen kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için bütün şartların oluştuğunu, tüm itiraz sebepleri yönünden davanın değerlendirlerek, ret kararları arasına yazılmamasını, yalnızca davanın reddedilmesini, kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, hatanın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından, davanın ret sebeplerinin itirazları çerçevesinde genişletilerek, ayrıca dava değerinin yüzde 20’sine tekabül eden miktara kötü niyet tazminatı olarak hükmedilmesi şeklinde düzeltilerek kararın onanmasına, davacı vekilinin haksız istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11903 sayılı takip dosyası, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 08/12/2019 tarihli kök, 22/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporu, ödeme planı dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11903 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı ile dava dışı borçlular aleyhine toplam 950.384,65 TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu ….Şti.ne 13/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 15/10/2018 tarihinde icra takibinde yer alan borca itiraz ettiği, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre,Genel Kredi Sözleşmesinde ….Şti. ‘in kefaletinin müteselsil kefalet olduğu, sözleşme tarihin 26.12.2012 ve kefalet limitinin 10.000.000.-TL olduğu ve bu miktarın el yazısı ile yazılıp imzalandığı ancak kefalet tarihinin bulunmadığı,kefaletin sıkı şekil şartlana bağlı olduğu ve kefalet tarihi geçerlilik şartı olduğundan kefaletin geçerliliğinin mahkemenin takdirinde olduğu,mahkemece Davalı kefil ….Şti.nin kefaletinin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde takip tarihi itibari ile toplam 923.628,69 TL borçlu olduğu,davacı bankanın 12.10.2018 Temerrüt/Takip tarihi itibariyle 879.767,63.-TL Asıl Alacağının olduğu, mahkemece takibin devamına karar verilmesi halinde 9.974,73 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar %33 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV, 53,98 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar %33 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV,100.000,00 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar % 64 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV, 350.000,00 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar % 64 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV, 174.924,27 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar %64 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV , 75.000,00 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar % 64 temerrüt faizi ve faizin % 5 BSMV, 169.868,62 TL lık asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar % 64 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV talep edilebileceği belirtilmiştir.

Anılan rapora taraf vekillerinin itirazı üzerine üzerine alınan bilirkişi ek raporunda ise ,mahkemece davalı kefil ….Şti.nin kefaletinin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde kök rapor tekrar edilmiş, mahkemece davalı kefil ….Şti.nin kefaletinin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde takip tarihi itibari ile toplam 923.628,69 TL borçlu olduğu,dDavalı kefilin “… “ kredi kart borcundan sorumlu olduğunun kabul edilmemesi halinde davacı bankanın davalılardan 12.10.2018 temerrüt/takip tarihi itibariyle 869.792,91 TL asıl alacağının bulunduğu belirtilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı ise davalı şirketin ….. Ltd .Şti. ve ….Şti’ne bağlı bir şirket olduğunu, şirketlerin …’nun yönetimi altında olduğunu, …’nun … …. Ltd .Şti. ve ….Şti. için 100.000,00 TL kredi kullandığını, kredi kullanırken bağlı şirketleri kefil gösterdiğini, kefalet tarihinin el yazısı ile yazılması şartının yerine getirilmediği için kefaletin geçerli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı bankanın …Şubesi ile kredi borçlusu ….Şti. arasında 18.09.2012 tarihli 10.00.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı davalı ….Şti.’nin(eski ünvanı ….Şti) müteselsil kefil olduğu anlaşılmıştır.
Davacı banka ile dava dışı ….Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı’nın sözleşmede müteselsil kefil olarak yer aldığı,18.09.2012 tarihli sözleşmede kefalet tarihinin bulunmadığı borcun ödenmemesi üzerine davacı tarafından hesabın kat edildiği, davalı ve dava dışı borçlular aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibindeki borcun tamamına itiraz etmesi üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, dava konusu icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan genel kredi sözleşmeleri nedeniyle herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı,davalının kefalet sözleşmelerinde yer alan kefaletinin yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olup olmadığı, davalının kefil sıfatıyla borçtan sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde, alacağın dayanağı genel kredi sözleşmesi 18/09/2012 tarihli olup, davalı şirketin sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunduğu ancak kefalet tarihinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Sözleşme tarihi gözetildiğinde kefaletin TBK’nun 583 vd. maddeleri uyarınca kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi kefaletin geçerlilik koşuludur.Davacı banka ile dava dışı borçlu ….Şti. arasında 18.09.2012 tarihli, 10.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı şirket adına yetkili temsilci tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan sözleşmede, kefalet limitinin ve müteselsil kefil olma hususunun el yazısı ile belirtildiği anlaşılmakla birlikte kefalet tarihinin el yazısı ile yazılmamış olduğu, buna göre TBK.nun 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu, alacaklı kesin hükümsüz bir kefalet sözleşmesine dayanarak kefilden ifa talebinde bulunamayacağı gibi, kefilin yapacağı ifanın hükümsüzlüğü düzeltici etkisi de olmayacağı,hal böyle olunca, davacı banka ile davalı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde davalı şirketin 10.000.000,00 TL limitle davalı şirket adına yetkili temsilci tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalanan sözleşmede, kefalet limitinin ve müteselsil kefil olma hususunun el yazısı ile belirtildiği anlaşılmakla birlikte kefalet tarihinin el yazısı ile yazılmamış olduğu kefalet sözleşmesine ilişkin geçerlilik koşulunun gerçekleşmediği, davalı kefilin borçtan sorumlu tutulamayacağı gözetilerek davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf nedenlerine itibar edilmemiştir.
TMK’nın 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürmüştür. Şekil noksanlığını sonradan ileri sürmek davacı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Meğer ki davalı banka dürüstlük kaidelerine aykırılığı açıkça ortaya koyan bir halin varlığını ileri sürüp ispatlamasın. DavaCı banka ilk derece yargılaması sırasında sunmuş olduğu delillerle davacı kefilin şekil şartı yokluğunu bilerek davalının kredi kullandırma iradesini sakatlamak kastı ile şekil noksanlığını yarattığını ispatlayamamıştır. Tarafların kredi ilişkisindeki duruma göre (kredi kullandırıp kullandırmama tamamen bankanın inisiyatifindedir) güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davacı banka, davalının kefaletinin kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumdadır.
Davalı vekilinin kefalet sözleşmesinin muvazaalı olduğu, gerçekleştirilen işlemin TTK’nın şirketler topluluğu hükümlerine, bağlı-şirket hakim şirket ilişkisindeki emredici hükümlere ve Bankacılık Kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu hususlarının mahkeme tarafından inceleme konusu yapılmadığına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde; kefalet akdi şekil koşulları taşımadığından geçersiz olduğundan davalı vekilinin istinaf sebebi varıldığı hususlarının değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Davalı vekilinin kötüniyet tazminatına yönelik istinaf itirazına gelindiğinde;davalı vekili cevap dilekçesinde davacı aleyhine %20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddine karar verildiği ancak davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamasında isabet görülmemiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a.6.maddesi gereğince inkar tazminatı esaslı bir talep hakkında karar verilmesi niteliğinde olmayıp, fer’i istem hakkında ilk derece mahkemesince karar verilmediği gözetildiğinde Dairemizce karar verilmiştir.
Davacı banka davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötüniyetli olduğu iddia edilmediği gibi bu yönde herhangi bir delil de sunulmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine hükmedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin reddine,davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun inkar tazminatı istemi hakkında karar verilmediği gerekçesiyle KABULÜNE, sair istinaf isteminin REDDİNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/02/2021 tarih ve 2018/754 Esas 2021/187 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince kötüniyet tazminatı yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
5-Alınması gerekli olan 59,30 TL karar ilam harcının peşin alınan 11.478,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.418,98 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 64.569,23 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim masrafı 54,50 TL olmak üzere toplam 216,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/03/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.