Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/758 E. 2023/347 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/758 Esas 2023/347 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/758
KARAR NO : 2023/347

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021

NUMARASI : 2019/376 Esas 2021/148 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/07/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kasko sigortacısı olduğu araç sürücüsünün dikkatsizliği neticesinde maddi hasarlı kazaya karıştığını, araçta oluşan hasar bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yapılan inceleme neticesinde şüphe üzerine dosyanın araştırmaya sevk edildiğini, araştırma raporunda sigortalı araç sürücüsünün aslında beyan edilen kişi olmadığı, kazayı yaptığı düşünülen araç sürücüsünün kaza sırasında alkollü olduğu gibi tespitler yapıldığını, bu tespitler sonucunda sigortalı araç sürücüsünün kimliği hususunda şüphe oluştuğunu, davacının doğru beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kazanın meydana geliş şekli, yol ve hava durumu karşısında kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğini, hasarın teminat dışı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacıya ait aracın davalı tarafça kasko sigortası ile sigortalandığı, sigortalı aracın sürücü … idaresinde iken tek taraflı kaza yaptığı, araçta 49.795,21 TL’lik hasar oluştuğu, davalı tarafça aracı alkollü şahsın kullandığı, sürücü değişikliği yapıldığı, oluşan hasarın teminat dışı kaldığı iddia edilmesine rağmen iddianın ispat edilemediği, olaydan kısa süre sonra …’dan alınan kan numunesi uyarınca kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediği, sigortalı araçtaki hasarın sigorta teminatı içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine itirazının kısmen iptaline, takibin 42.640,56 TL asıl alacak, 1.801,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 44.441,56 TL üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacak tutarı 42.640,56 TL üzerinden %20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından talep edilen hasar tazminatının poliçe teminatı dışında kaldığını, hasarın gece geç saatte görüşün açık olduğu yolda anlamsızca sabit cisme çarpma sonrası meydana gelmesi ve tutanak ile alkol ölçüm saati arasında yaklaşık 1 saat 20 dakika zaman farkı olması sebebiyle alkol/sürücü değişikliği hususlarında detaylı inceleme yapılmak üzere araştırma raporu alındığını, raporda kaza yerinde görgü tanığının olmadığı, bilgi ve belge verme konusunda sürücü ve araç sahibinin işbirliği içerisinde davranmadığı, kaza yerinde yapılan inceleme neticesinde kamera mevcut olmadığının anlaşıldığı, ancak kazanın gerçekleştiği sitenin nizamiyesinde cctv sisteminin mevcut olduğu, sürücülerin ve araçta bulunanların yüzleri ve araç plakalarının net olarak göründüğü cctv sistemindeli görüntülerin elde edilemediği, söz konusu görüntülerin sürücüden ve araç sahibinden talep edildiği ancak sonuç alınamadığı, kazanın oluş şeklinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kurumsal bir şirketin sahipleri tarafından kullanılan aracın, gece 02.00′ a kadar şirket çalışanında olmasının ve sürücünün; aracı bıraktıktan sonra şirket sahibi tarafından kaza yerinden yaklaşık 20 km ilerideki evine bırakılacağı beyanının hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususlarının tespit edildiğini, kazanın meydana geldiği yerde mevcut olan ccvt kayıtlarının kendileri tarafından elde edilememesi üzerine sigortalı davacının bu kayıtları temin edebileceğini söylemesine rağmen kayıtları kasten taraflarına ulaştırmaması gibi sebeplerle bizzat sigortalı davacı tarafından müvekkil şirketin haklarının engellendiğini, müvekkilinin sigortalı şeyi görme, gerçek hasarı tespit etme, onarım sürecini gözlemleme gibi haklarının mevcut olduğunu, müvekkilinin bu haklarının engellenmesinin özünün karşılıklı iyi niyete dayalı sigorta sözleşmesinin ruhuna da aykırılık teşkil ettiğini, bu hakların engellenmesi nedeniyle müvekkilinin sorumluluğunun doğmayacağını, sigortalının yükümlülüklerini yerine getirmeyerek hasarı kasten gizleyerek doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, sigortalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, kötü niyetli davranarak kazanın meydana gelişini sigorta şirketinden gizlediğini, doğru beyan ve bilgi vermenin sigortalının yükümlülüğünde olduğunu, bu hususun davacı tarafından yerine getirilmediğini, davacı sigortalının rizikonun gerçekleşmesinden sonra beyan yükümlülüğünü ihlal ederek riziko hakkında müvekkiline doğru bilgi ve beyan vermediğini, inceleme ve araştırmayı engellediğini, davacı sigortalının TTK’nun ve kasko sigortası genel şartlarının maddelerine kasıtlı olarak aykırı hareket ettiğini, tazminat talep etme hakkının ortadan kalktığını, eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağını, bilirkişi raporundaki hesaplamanın teknik verilerden uzak ve hukuka aykırı olduğunu, araçtaki hasar miktarının hüküm kurmaya elverişli olarak tespiti gerektiğini, kaza tarihi itibari ile araçta değişecek, onarılacak parçaların ayrıntılı olarak listelenmesi ve işçilik ücretlerinin de belirtilmesi gerektiğini, bu kapsamda bilirkişi raporunun eksik olduğunu, hükme esas alınamayacağını, teknik veriye dayanmaksızın tespit edilen tutar içerisinde hangi verilerin olduğunun bilinmediğini, objektif zararın tam anlamıyla dahi tespit edilemediğini, poliçedeki muafiyetler uygulanmaksızın hesaplama yapıldığını, bilirkişi raporuıaı bu yönden de hatalı olduğunu, uyuşmazlık konusu hasara dayanak poliçe incelendiğinde, … ile anlaşması olmayan marka yetkili servislere gidilmesi durumunda, hasar bedeli üzerinden %25 tenzili muafiyet uygulanacağı, onarımın yapılacağı ilde … anlaşmalı marka yetkili servisi bulunmaması durumunda muafiyetin uygulanmayacağı” şeklinde muafiyet belirlendiğini, bu muafiyetin uygulanmamasının hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek ve savunmaları baki kalmak kaydı ile, mahkemenin icra inkar tazminatına hükmetmesinin hatalı olduğunu, likit olmayan alacak yönünden icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacı ile müvekkili arasındaki ilişkinin ticari nitelik arz etmediğini, tazminatın biçimi ile ilgili Borçlar Kanunun haksız fiil hükümlerine yollama yaptığını, Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiil sorumluluğunda uygulanacak faizin yasal faiz olup, mahkemenin avans faizine hükmetmesinin yerinde olmadığını, kabul anlamına gelmemek ve savunmaları baki kalmak kaydı ile anılan hasardan müvekkilinin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitlerle sınırlı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigortalı aracın hasarlı fotoğrafları, kasko sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2019/8151 sayılı takip dosyası, sigortalı araç ruhsatı, kaza tespit tutanağı, proforma faturası, yargılama aşamasında makine mühendisi, nöroloji uzmanı, sigorta hesap uzmanı bilirkişi heyetinden alınan 13/01/2021 tarihli rapor, davacı tarafından davalı şirkete yapılan başvuru dilekçesi, araştırma raporu, … müzekkere cevabı, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi müzekkere cevabı, alkol tespit tutanağı, sürücünün yazılı beyanı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2019/8151 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 45.473,53 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 20/06/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 22/06/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 18/07/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Dosya içerisinde yer alan alkol tespit tutanağı 09/03/2019 tarih ve 03:37 ölçüm saatli olup, sürücü …’nın alkol durumunun 0 promil olduğu belirtilmiştir.
Davacı tarafından davalı şirkete yapılan 31/05/2019 tarihli başvuru ile sigortalı araçta oluşan 42.640,56 TL hasar bedelinin 7 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiştir.
Sigortalı araç sürücüsü … bila tarihli yazılı beyanında, aracın iş yerinde olduğunu, kendisinin şirket çalışanı olup, aracı şirket sahiplerinin evine bıraktığı sırada kazanın meydana geldiğini, aracı bıraktıktan sonra şirket sahibi veya oğlunun kendisini …’deki evine bırakacaklarını belirtmiştir.
Davalı tarafından alınan 28/03/2019 tarihli araştırma raporunda, kaza tespit tutanağında kaza saatinin 02:10, alkol muayenesinin 03:37’de yapıldığı, hasarın beyanla uyumlu olduğu, kaza yerindeki site kamera kayıtlarının şirket sahibinin oğlu tarafından getirileceği söylendiği halde temin edilmediği, olay yerinin kurgu kazaya uygun olmadığı, sürücü değişikliği ihtimali bulunduğu, araç koltuk ayarının 1.80-1.85 civarında olduğu, koltuk ayarının değiştirilip değiştirilmediği bilinmemekle birlikte mevcut ayarın sürücü boyuyla uyumlu olmadığı, kazanın oluş şeklinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmiştir.
…’nin 03/11/2020 tarihli müzekkere cevabında, sitenin kamera izleme ve kayıt merkezinde kayıtların 25 gün süreyle saklandığı, belirtilen tarihe ait kaydın bulunmadığı bildirilmiştir.

Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporunda, sigortalı araçta 49.795,21 TL hasar oluştuğu, araç sürücüsünün olay anında alkollü olduğuna dair kanıt olmamakla birlikte, bir an için kaza anında alkollü olduğu kabul edilmesi varsayımı halinde dahi kaza saatindeki alkol düzeyinin 0,21 promil olarak hesaplandığında sürücünün yaptığı kazada alkol oranının kazaya münhasıran etkisinin bulunmadığı, davalının 30/03/2019 tarihinde temerrüte düştüğü, talep edilen 42.640,56 TL’ye takip tarihine kadar avans faizi işletildiğinde davacının 1.801,00 TL faiz alacağı bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan kasko sigortalı aracın karıştığı tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, davalı sigorta şirketinin hasar bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise sigortalı araçta sürücü değişikliği olabileceğini, araç sürücüsünün kimliği hususunda şüphe bulunduğunu, sigortalının doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının aracının davalı tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığı, dava konusu kazanın sigorta poliçesinin geçerlilik süresi içeresinde meydana geldiği, sigortalı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu hasara uğradığı, hasar bedelinin davalı tarafından davacı sigortalıya ödenmediği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, meydana gelen trafik kazasında araçta sürücü değişikliği olup olmadığı, hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunup bulunmadığı, davacının hasar bedelini davalıdan talep edip edemeyeceği, davalının icra takibine itirazının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, 6102 sayılı TTK’nun 1421. maddesinde, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu, anılan yasanın 1409. maddesinde, sigortacının sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumlu olduğu, sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığının ispat yükünün sigortacıya ait olduğu düzenlenmiştir.
Davalı yan cevap dilekçesinde ve aşamalarda davacı sigortalının doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, sürücü değişikliği şüphesi bulunduğunu, sürücünün alkollü olduğunu, hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında bulunmadığını savunmuştur.

Anılan savunma karşısında somut uyuşmazlıkta, ispat külfeti davalı sigorta şirketi üzerinde olup, davalı yan dava konusu hasar bedelinin kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını, davacının doğru ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığını, sigortalı araçta sürücü değişikliği olduğunu, sürücünün alkollü bulunduğunu usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporu ile, alkol tespit tutanağında sürücünün 0 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, sürücünün kaza sırasında alkollü olduğu varsayımından hareket edildiğinde alkol tespit tutanak saati ile kaza tespit tutanağındaki kaza saati arasında geçen süreye göre widmark formülüne göre hesaplama yapıldığında kaza saatinde sürücünün alkol oranının 0,21 promil olarak hesaplandığı, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmediği, bu oranın yasal alkol oranının altında kaldığı, sigortalı araçta 49.795,21 TL hasar oluştuğu, davacı talebinin 42.640,56 TL olup, takip tarihi itibarıyla 1.801,00 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu tespit edilmiştir. Alınan rapor ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli niteliktedir.
Öte yandan kaza mahallini gören kamera kayıtları bulunmadığı gibi, davalı tarafından sigortalı araçta sürücü değişikliği olduğu da usulüne uygun delillerle ispatlanamamıştır.
Sigortalı aracın yetkili/yetkisiz serviste tamir edildiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi, davacı sigortalı aracını tamir ettirmese dahi hasar bedelini davalı sigorta şirketinden talep edebileceğinden kasko sigorta poliçesindeki yetkili servise ilişkin muafiyet klozu somut olayda uygulanamayacaktır.
Hal böyle olunca, mahkemece ihbar edilen kazada davacı sigortalının doğru ihbar yükümlülüğüne aykırı davrandığı, sigortalı araçta sürücü değişikliği bulunduğu, sürücünün alkollü olup, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiği, rizikonun teminat dışında kaldığının davalı sigorta şirketi tarafından usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, yargılama aşamasında alınan bilirkişi heyeti raporunun ayrıntılı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekilinin avans faizi işletilemeyeceğine yönelik istinaf itirazı incelendiğinde; davacı yan dava konusu icra takibinde % 25 oranında temerrüt faizi işletilmesini talep etmiş ise de mahkemece işlemiş faiz alacağı avans faiz oranı üzerinden hesaplandığı gibi takip tarihinden itibaren hüküm altına alınan asıl alacağa avans faizi işletilmesine karar verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık TTK’da düzenlenen ve mutlak ticari işlerden olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda mahkemece hüküm altına alınan tazminata avans faizi işletilmesine karar verilmesi de usul ve yasaya uygundur (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2013 tarih ve 2013/10862 Esas 2013/13042 Karar).
Davalı vekilinin kabul edilen icra inkar tazminatına yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan icra takibi sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin tahsili talebiyle başlatılmıştır. İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca icra takibine itirazın haksız olduğunun anlaşılması durumunda borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit olması gerecektir. Likit alacak ise bilinebilir, hesaplanabilir alacak niteliğindedir. Dava konusu icra takip talebi ile davalı borçludan tahsili talep edilen alacak sigortalı araçta meydana gelen gerçek hasar bedelidir. Araçta oluşan gerçek hasar bedeli ise, takip tarihi itibarıyla bilinebilir ve hesaplanabilir alacak niteliğinde olmayıp, yargılama ve istinaf aşamasında alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, takip konusu alacağın likit, bir başka deyişle bilinebilir ve hesaplanabilir nitelikte olmadığı gözetilerek davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetsizdir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında icra inkar tazminatı yönünden isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun icra inkar tazminatı yönünden kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının icra inkar tazminatı yönünden kaldırılmasına, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun icra inkar tazminatı yönünden KABULÜNE, sair istinaf itirazlarının reddine,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/02/2021 tarih 2019/376 Esas 2021/148 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,
3-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalının Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2019/8151 sayılı dosyasındaki itirazının kısmen iptaline, takibin 42.640,56 TL asıl alacak, 1.801,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 44.441,56 TL üzerinden, hüküm altına alınan asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gereken 3.035,80 TL nisbi harçtan peşin alınan 549,21 TL nispi harç ile 227,37 TL icra peşin harcının mahsubu ile bakiye 2.259,22 TL nispi harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan 549,21 TL nispi harç ile 227,37 TL icra peşin harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 192,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.442,00 TL’nin davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek 2.387,73 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Dava öncesi zorunlu arabuluculuk gideri olarak yapılan 1.320,00 TL’nin davanın kabul ve reddi oranı gözetilerek 1.291,00 TL’sinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, bakiye 29,00 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yargılama aşamasında vekille temsil olunan davacı yararına kabul edilen miktar üzerinden AAÜT uyarınca hesap edilen 6.577,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Yargılama aşamasında davalı vekille temsil olunmuş ise de, reddedilen kısım yönünden mahkemece davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmeyip, aleyhe istinaf itirazı bulunmadığından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
12-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK’nın 333. maddesi uyarınca yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile davalıya iadesine,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 48,50 TL posta ve tebligat giderinin davadaki haklılık oranı gözetilerek 1,00 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 09/03/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.