Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/718 E. 2023/329 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/718 Esas 2023/329 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/718
KARAR NO : 2023/329

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : 2017/975 Esas 2020/726 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ
DAVA : İstirdat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2017
KARAR TARİHİ : 08/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/03/2023

Taraflar arasındaki bankacılık işleminden kaynaklanan istirdat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankadan asıl borçlu …’in kullanmış olduğu 20.06.2013 tarihli krediye müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, işbu kefalet sözleşmesinin Türk Borçlar Kanununun 583.Maddesine aykırı olarak düzenlendiğini, davaya konu olan kredi sözleşmesinde kefalet miktarı, müteselsil kefil ibaresi ve tarihin müvekkili tarafından doldurulmadığı gibi müvekkilinin bilgisi dahilinde ve müvekkilinin huzurunda doldurulmadığını, kredi borcunun asıl borçlu … tarafından ödenmeyince davalı banka yetkililerinin müvekkilinin ticarethanesine geldiğini ve müvekkiline kredi borcunu ödemesi gerektiğini, aksi halde hakkında icra takibine geçileceğini bildirdiklerini, müvekkilinin icra takibine maruz kalmamak için asıl borçlu tarafından ödenmeyen kredi borcunun büyük bir kısmını ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin hiçbir surette belirlenen kefalet miktarı ile ilgili bilgisinin olmadığını, söz konusu kefalet sözleşmesinde müvekkilinin kefalet miktarı, sorumluluk türü ve sözleşme tarihini kendi el yazısıyla yazmadığını, müvekkilinden haksız surette tahsil edilen 144.966,00 TL’nin davalı bankadan tahsili için işbu davanın açılma sureti hasıl olduğunu belirterek, haksız olarak müvekkilinden tahsil edilen 144.966,00 TL’nin davalıdan 11.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile 144.966,00 TL olarak açtıkları davalarını 12.230,00 TL artırılarak 157.196,00 TL’nin 11.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili banka ile … arasında 27.06.2013 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını, aynı zamanda borçlu … ve müteselsil kefil davacı…’un 27.06.2013 tarihinde kurumsal bankacılık hizmetleri sözleşmesini imzaladıklarını, borçlu …’in ticari krediyi kullandığını, ödeme planı belgesini hem borçlu … hem de müşterek müteselsil kefil…’un imzaladığını, davacı müteselsil kefilin kullanılan kredilerin geri ödeme planlarını kredi borçlusu ile birlikte imzaladığını, imzaladığı geri ödeme planlarında kullanılan kredilerin miktarlarını, ödeme tarihlerini bilerek-görerek imzaladığını belirterek, davacının müteselsil kefaletinin hukuka ve yasaya uygun olduğuna karar verilerek açılan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı bankanın … Şubesi tarafından dava dışı … lehine 27/06/2013 tarihinde 250.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesi kullandırıldığı, davacı…’un 250.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, eşi …’un da davacının kefaletine rıza gösterdiği, davalı banka tarafından dava dışı kredi borçlusu … lehine taksitli ticari krediler kullandırıldığı, ödenmeyen kredilerin yapılandırıldığı, davacının da geri ödeme planlarını, kredi yapılandırma belgelerini, Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildiri formlarını imzaladığı, asıl borçlu … tarafından kredi ödenmeyince banka yetkililerinin davacının işyerine geldiği, davacıya borcu ödemesini, aksi takdir de icra takibine geçileceğini söyledikleri, bunu üzerine davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak ilk ödemeyi 31/12/2014 tarihinde yaptığı, 31/12/2014 tarihinden dava tarihine kadar davacı tarafından kefalet borcuna karşılık 43 defa ödeme yapıldığı, davacının bu süre zarfında asıl borçlu … lehine kullandırılan bütün kredilerin geri ödeme planlarını ve yeniden yapılandırma cetvellerini eksiksiz olarak imzaladığı, tüm bu aşamalardan sonra imzalanan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu iddiasına dayanılmasının TMK’nın 2.maddesindeki iyiniyet kuralı ile bağdaşmadığı, asıl borçlunun borcunu ödememesi yüzünden hakkında başlatılmış bir icra takibi ya da açılmış bir dava yokken davalı banka yetkililerinin borcu ödemesi gerektiğini söylemesi sonucu ihtiyati tedbir kararı ile aleyhine icra takibi yapılmasını durdurma, takip yapılsa bile takibe itiraz etme, menfi tespit davası açma gibi haklarını kullanmadan ve ihtirazi kayıt dahi koymadan kendi serbest iradesi ile ödeme yapan davacının ancak asıl borçluya rücu hakkının bulunduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince grafoloji alanında iki ayrı bilirkişiden rapor alındığını, alınan her iki raporda da genel kredi sözleşmesinin 18.sayfasında yer alan…, 250.000,00 TL, müteselsil kefil, 20/06/2013 tarihli yazıların müvekkili…’un eli mahsulü olmadığının tespit edildiğini, kefaletin TBK’nun 583.maddesine aykırı olduğunu, davanın kabul edilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporda özetle: inceleme konusu sözleşmenin 18. sayfasında sınırlı sayıda harf ve rakam unsuru içeren “TL-250.000-TL”, “Müteselsil kefil” ve “20/06/2013” ibareleri ile…’un mukayese yazı ve rakamları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu ibarelerin mevcut mukayese yazı ve rakamlarına kıyasla kuvvetle muhtemel… ‘un eli ürünü olmadığını,
Grafoloji alanında uzman 3 kişililik bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; inceleme konusu Genel Kredi Sözleşmesinin 18.Sayfasında mevcut “… /TL-250.000 TL müteselsil kefil/20/06/2013/… …” içerikli yazıların…’un eli mahsulü olmadığı,
Bankacı bilirkişi …’den alınan raporda özetle; davacının, davalı bankaya kefalet sözleşmesi nedeniyle yaptığı ödemeler toplamının 157.196,00 TL olarak tespit edildiğini, davacı vekilinin Mahkemeye hitaben verdiği 14/11/2017 tarihinde kayda alınan dava dilekçesinde 144.966,00 TL alacak talebinde bulunulduğunu, davacının talebi yerinde ise de nihai kararın Mahkemenin takdir ve tasarrufunda olduğunu, davacının alacağına ödemeleri yaptığı tarihlerden itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde; kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunun düzenlendiği,
TBK m. 583 f.1’de aranan şekle aykırı olan kefalet sözleşmesi kesin hükümsüz sayılacağı için, kefilin ifasıyla sözleşmenin geçerli hale geleceği söylenemez. İfanın şekle aykırılığın sonuçlarını giderici, kesin hükümsüz bir işleme sağlık kazandırıcı etkisi olmaz. Kefil, “borç olmayan şeyi” ifa etmiş olur. Şekle aykırı kefalet sözleşmesini ifa eden kefil, sebepsiz zenginleşme talebiyle verdiğini geri alacaktır (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Kefalet Sözleşmesi, Doç. Dr. Burak Özen, sahife 232).
Düzenleme ve yukarıdaki açıklama ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı banka ile dava dışı … arasında 27/06/2013 tarihli 250.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aynı limitle imzaladığı, Grafoloji alanında uzman bilirkişi heyetinden ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlara göre 27/06/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 18. sayfasındaki matbu “Kefalet Türü”, “Kefalet Limiti” ve “Kefalet Tarihi” bölümlerinin karşılarında yazılı bulunan yazıların dava dosyasındaki mevcut mukayese yazı ve rakamlarında tespit edilen farklılıklara kıyasen davacı elinden çıkmadığının tespit edildiği, bu hale göre dava konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihi, kefalet türü ve miktarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davacının eli ürünü olmadığı, sözleşmenin davacı kefil yönünden geçersiz olduğundan şekle aykırı kefalet sözleşmesini ifa eden davacı kefilin sebepsiz zenginleşme talebiyle davalı bankaya vermiş bulunduğu 157.196,00 TL’yi talep ve dava hakkı bulunduğu anlaşılmakla, davacının dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğundan ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır (Emsal Mahiyette Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 22/05/2017 tarih 2016/7935 esas 2017/4041 karar sayılı içtihatı ile 27/04/2017 tarih 2016/16320 esas 2017/3435 karar sayılı içtihatı).
İsviçre Federal Mahkeme kararlarında istikrarla belirtildiği üzere şekil noksanı ile sözleşmenin butlanını ileri süren taraf hakkını kötüye kullanmış olmaz. Butlanı ileri süren tarafın böyle bir ithamdan kurtulabilmesi, sözleşmeyi yerine getirmeden kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunu ispata bağlı değildir. Aksine somut olayda butlanı ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını butlanın ileri sürülmesine kabul etmeyen diğer tarafın ispatlaması gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için şekil noksanı ile sakatlanmış bir muamalenin muteberliğine taraflardan birinin itirazda bulunması yeterli değildir; ayrıca özel durumlar sebebi ile onun itirazının dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı görünmesi gerekir. (Medeni Hukukun Genel Teorisi ve Şahıslar Hukuku ile ilgili İsviçre Federal Mahkeme Kararları 1961-1965, Aytekin Ataay)
Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı da her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerelendirilmedir.
Somut olayda davacı kefil, işbu davada genel kredi sözleşmesinde ki kefaleti geçersiz olduğundan bahisle genel kredi sözleşmesi kapsamında borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Davalı banka vekili ise, davacının kefaletin geçersiz olduğu yönündeki iddiasını ileri sürmesinin TMK’nın 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere şekil noksanlığını sonradan ileri sürmek davacı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Meğer ki davalı banka dürüstlük kaidelerine aykırılığı açıkça ortaya koyan bir halin varlığını ileri sürüp ispatlamasın. Davalı banka ilk derece yargılaması sırasında sunmuş olduğu delillerle davacı kefilin şekil şartı yokluğunu bilerek davacının kredi kullandırma iradesini sakatlamak kastı ile şekil noksanlığını yarattığını ispatlayamamıştır. Tarafların kredi ilişkisindeki duruma göre (kredi kullandırıp kullandırmama tamamen bankanın inisiyatifindedir) güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davalı banka, davacının kefaletinin kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumdadır.
TBK’unun 583. maddesindeki şekil/geçerlilik şartına rağmen azami limitin, kefalet tarihinin ve türünün davacının eli ürün olması şartına gerek görmeden kredi kullandıran davalı banka daha sonra şekil şartı eksikliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu açıkça ortaya koymalıdır. Aksi takdirde kanunun aradığı şekil şartının hiç bir önemi kalmayacaktır. Dosyadaki bilgilere göre kredinin açılmasının salt davacı kefilin kefaletinin güçlülüğünden kaynaklandığı anılan kefalet taahhütü olmaması halinde kredinin açılamayacağı ve kredinin kullanıldırılmasının salt kefilin davranışları ile uyandırdığı kefalete dayalı bulunduğu ispatlanamamıştır Bu durumda davacı kefilin şekil noksanlığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılmak vasfında olduğu davalı bankaca açıkça ortaya konulamadığından kefalet geçersiz adledilmelidir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2020 tarih ve2017/975 Esas 2020/726 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın ıslah dilekçesi ile birlikte KABULÜ ile davacının 27/06/2013 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaleti geçerli olmadığından, bu sözleşme kapsamında davalı bankaya ödediği 157.196,00 TL’nin 11.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 10.738,06 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 2.475,66 TL harcı ile ıslah harcı olarak alınan 209,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.053,4‬0 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 2.475,66 TL peşin harç, 31,40 TL başvurma harcı ile ıslah harcı olarak yatırılan 209,00 TL olmak üzere toplam 2.716,06‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yapılan posta, davetiye, talimat ve bilirkişi gideri olmak üzere toplam 6.362,53 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davanın kabul edilen kısmı yönünden, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 24.579,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
B)1-Davacı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 59,30 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 60,50 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 222,6‬0 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/03/2023

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.