Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/717 E. 2022/1307 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 201 Esas 2021/ Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/717
KARAR NO : 2022/1307

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/11/2020
NUMARASI : 2018/355 Esas 2020/677Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : .
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Ticari Şirket
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2022

Taraflar arasındaki şirketin feshine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin … Gıda Nakliyat İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin kurucu ortaklarından olduğunu, mevcut durumda 200 adet payı ile şirketin %50 hisse ortağı olduğunu, müvekkilinin amacının kâr elde etmek olduğunu, müvekkilinin şirket müdürlüğü döneminde kâr dağıtımlarının usulüne uygun şekilde yapıldığını, ancak şirket müdürlüğünü devrettiği 15.03.2007 tarihinden itibaren, kontrol yetisini kaybettiğini, hak etmiş olduğu kâr paylarının müvekkiline ödenmediğini, müvekkilin defalarca talep ettiği halde faaliyetlerle ilgili bilgi alamadığını, şirket adına alınan kararlar hakkında, müvekkilden hiçbir görüş ya da onay alınmadığını, müvekkilin denetiminden uzak bir çalışma ortamı yaratıldığını, denetim yapamadığını, şirketin yetkili müdürce keyfi biçimde yönetildiğini, şirket kaynaklarının usulsüz ve hukuka aykırı olarak sarf edildiğini, şirketin diğer ortağın çıkarlarına hizmet edilecek şekilde çok kötü yönetildiğini, müvekkilinin bu durumdan zarara uğradığını, müvekkilinin pay defterini görmek istediği halde buna izin verilmediğini, şirket bilançoları, hesap tablolarını inceleme imkanı verilmediğini, bu tutumun ortaklar arasında olması gereken güven ilişkisinin yok olmasına sebep olduğunu, şirket müdürlük yetkisinin de kötüye kullanımını teşkil ettiğini, yaşanan bu olaylar karşısında müvekkili tarafından davalıya Eskişehir 8. Noterliği’nin 07.03.2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı ortaklarından …’in, Eskişehir 6. Noterliği’nin 13.03.2018 tarih ve … yevmiye no’lu cevabi ihtarında, müvekkilin kâr payı alacağı olmadığının, şirket payının devri için görüşme yapılabileceğinin bildirdiğini, ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığını, müvekkilin şirket ortaklığına devam etmesi mümkün olmadığından, müvekkilinin haklı sebeple şirket paylarını gerçek değeri üzerinden satmak ve ortaklıktan çıkmak istediğini belirterek müvekkilin ortaklıktan çıkma talebinin kabülü ile, hüküm tarihine en yakın gerçek / piyasa rayiç değeri üzerinden hesaplanacak hisse ve ayrılma payı değerlerinin, şimdilik 2.000,00 TL olarak hak kazanıldığı günden itibaren işletilecek reeskont faiziyle tahsiline, 15.03.2007 tarihinden bu yana gerçek kârın tespit edilerek şimdilik 2.000,00 TL olarak dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline, bu mümkün olmazsa şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; 01.10.2003 tarihinde yapılan protokol çerçevesinde hal no. 26 (şirket) kâr ve zararı …’e ait olmak üzere …’a verildiğini, anlaşmaya göre … ticari faaliyetleri yürüteceğini, …’ın ise pazarcılık yapacağı fakat hal no. 26 (şirket) da faaliyette bulunmak isterse kâr ve zararı kendisine ait olmak üzere hareket edeceğini, herkesin kendi kestiği faturadan sorumlu olacağını, müvekkili şirket yetkilisi …’in 15.03.2007 tarihinden beri bahse konu şirketin müdürlüğünü yaptığını, davacının şirkette denetimden uzak bir çalışma ortamı olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ayrıca 01.10.2003’te yapılan protokol ile yönetim, denetim, kâr ve zarara ilişkin tüm hakların davacı tarafından devredildiğini, davacı tarafın pay defterini, şirket bilançoları, hesap tablolarını inceleme imkanı verilmediği, bunların ortaklar arasındaki güven ilişkisinin yok ettiği iddialarını kabul etmediklerini, davacının gönderdiği ihtarnameye kadar hiç bir talepte bulunmadığını, şirketin muhasebe kayıtlarını tutan muhasebe bürosunun aynı zamanda davacının pazarcılık faaliyetinden kaynaklanan muhasebe kayıtlarını tuttuğunu, talep ettiğini iddia ettiği bilgilere ve belgelere ulaşmasında hiç bir engel olmadığını, davacı ve müvekkili arasında yapılan görüşmede davacının kâr payı alacağının olmadığını kendisinin de bizzat beyan ettiğini, davacının talep ettiği hususun 26 no.lu hal dükkanını müvekkille hava parası karşılığı devretmek istemesi ve müvekkilinin bu talebi kabul etmemesi sonucu ortaya çıktığını belirterek müvekkiline karşı açılan işbu davada, davacının tasfiye dışındaki taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının davalı şirkette % 50 oranında paya sahip olduğu, şirketin diğer % 50 pay sahibinin aynı zamanda şirketin yetkili temsilcisi olan … olduğu, 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte 2012 yılından itibaren limited şirketlerin her yıl olağan genel kurullarını yapması gerekirken söz konusu şirket müdürünce bu olağan genel kurullarının o tarihten bu yana yapılmadığı, bu hususun şirketin keyfi yönetildiğini ortaya koyduğu, yine hiç kar payı dağıtılmadığı, bu nedenle davacının şirket ortaklığından çıkmasında haklı nedenlerin oluştuğu, bilirkişi raporunda yapılan hesap sonucu belirlenen davacının davalı şirketten 5.000,00-TL sermaye hissesi, 96.650,00-TL kar payları olmak üzere toplam 101.650,00-TL çıkma payı alacağının bulunduğu, her ne kadar davalı vekilince davacının şirketteki hisselerini, diğer ortağa 2003 tarihinde harici yazılı belge ile temliken devrettiğini savunmuş ise de; şirket ana sözleşmesinde hisse devrine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, bu konuda TTK daki hükümlerin uygulanması gerektiği, davalı şirketin delil olarak dayandığı harici yazılı sözleşmenin yapılış tarihi itibari ile 6762 sayılı TTk nın uygulanması gerektiği, anılan kanunun 520 (6102 sayılı TTK 595) maddesi gereğince limited şirket pay devri sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması, imzasının noterce onaylanmasının gerektiği, davalı şirketin dayandığı sözleşmenin bu nitelikte olmadığı anlaşıldığından davalının bu savunmasına mahkemece değer verilmediği, her ne kadar davacı vekilince 23/10/2020 tarihli dilekçesinde dava tarihinden itibaren faiz isteminde bulunmuş ise de çıkma payı alacağı karar tarihi ile birlikte muaccel hale geldiği herhangi bir temerrüdün söz konusu olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesi ile 101.650,00-TL alacağın davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’e husumet yöneltilemeyeceğini, davacının iddialarının gerçekleri yansıtmadığını, davacıdan bilgi saklanmasının söz konusu olmadığını, davacının kar payı alacağının bulunmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; limited şirket ortaklığından çıkmaya izin kar payı ile çıkma payı alacağının tahsili, olmadığı takdirde davalı şirketin feshi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalılar … ile … vekili süresinde vermiş olduğu istinaf başvuru dilekçesinden sonra istinaf incelemesi için dava dosyası Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra UYAP üzerinden e-imzalı olarak sunduğu 25/10/2022 tarihli dilekçe ile istinaf isteminden feragat ettiğini bildirmiştir. Feragat, 6100 Sayılı HMK’nın 307. maddesi ve genel hükümler uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Dosyada mevcut vekaletnamelerde davalılar vekilinin istinaftan feragat yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Başvuru hakkından feragati düzenleyen HMK’nın 349/2. maddesinde; “Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, dava dosyası istinaf incelemesi yapılmak üzere Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra davalılar vekilince istinaf başvurusundan feragat edilmiş olmakla davalılar vekilinin istinaf isteminin feragat sebebiyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 349/2. maddesi gereği FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf yoluna başvuru harcı 162,10 TL ve 1.735,92 TL istinaf karar harcının istek halinde istinafa başvuran tarafa iadesine,
3-İstinaf giderlerinin başvuran taraf üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.