Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/715 E. 2022/348 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi .
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2018
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 17/12/2015

BİRLEŞEN
ANKARA …
DAVA TARİHİ : 17/07/2017
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022

Taraflar arasındaki … paylarının pay defterine kaydı istemine ilişkin asıl ve birleşen davalarda davanın kabulüne yönelik verilen ilama karşı asıl davada davalı vekili ile fer’i … vekili, birleşen davada davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
ASIL DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirket hissedarlarından …’den, davalı şirkette sahip olduğu 5.900.000,00 TL sermayeye tekabül eden 5900 adet payın 412 adedini 412.000,00 TL bedelle 01.10.2013 tarihli … hisse devir sözleşmesi ile devraldığını, bu sözleşmede dava konusu hisselerin bütün borçları ile … tarafından devralındığının belirtildiği gibi müvekkili adına ortaklar pay defterine işletilmesine de rıza ve muvafakati olduğuna dair beyan ve kabulünün yer aldığını, bu nedenlerle davalı şirkete keşide olunan Ankara 54. Noterliği’nin 02.09.2015 tarihli ihtarname ile hisse devir sözleşmesine konu 412 adet payın şirket pay defterinde kendi adına kayıtlanmasını bildirdiğini, 03.09.2015 tarihinde devralmasına rağmen davalı şirketin söz konusu ihtarnameyi yönetim kuruluna sunmadığını, bunun üzerine Ankara 54. Noterliği’nin 16.11.2015 tarihli ihtarnamesinin davalı şirket ile davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine ihtar edildiğini, bu ihtarnameye cevaben davalı şirketçe Ankara 57. Noterliği’nin 04.12.2015 tarihli ihtarı ile “…’in ..ihtar konusu devir sözleşmesinin hukuken mevcut ve geçerli olmadığını beyan etmesi sebebiyle ihtarnamede talep edilen işlemlerin yerine getirilmesinin mümkün görülmediğini” belirten yönetim kurulu kararı alındığını bildirdiğini, 12.07.2013 tarihli … … Gazetesi’nde yayımlanan davalı şirkete ait Ankara 44. Noterliği’nin 03.07.2013 tarihli şirket ana sözleşmesinde şirket paylarının devrini kısıtlayan herhangi bir hükmün yer almadığını, müvekkilinin davalı şirkette devraldığı hisseler dışında da hissedar olduğunu ileri sürerek müvekkili şirketin, davalı şirket hissedarlarından …’e ait 412 adet payı 03.10.2013 tarihli … Hissse Devir Sözleşmesi ile devraldığından davalı anonim şirketin pay defterine 412 adet payın müvekkili adına kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete bu davada husumet yöneltilmiş ise de müvekkili şirketin bu davanın tarafı olmadığını, zira şirket hakkında karar verme yetkisinin şirket yönetim kuruluna ait olduğunu, şayet davacı ile hissedar … arasında imzalanmış bir sözleşme var ise hissedar olan …’in de davacının talep konusu işlemi kabulü gerektiğini, dolayısıyla davanın öncelikle …’e yöneltilmesi gerektiğini, davacı şirketin ihtarnameye konu talebi hakkında müvekkili şirket yönetim kurulu kararı alındığını, … ile davacı şirket arasındaki hukuki ihtilafı çözüme kavuşturan mahkeme kararı veya tarafların anlaşması söz konusu değil ise müvekkili şirketin şirket payına ilişkin değişiklik yapabilmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davaya asli müdahale eden … 01.09.2016 tarihli beyan dilekçesinde; dava konusu 01.10.2013 tarihli … hisse devri sözleşmesinin “devir alan” kısmının davacı şirketin ortakları olan Hayırlı … … ve … tarafından imzalandığını, anılan ortaklar arasında 18.11.2013 tarihinde imzalanan hisse devri sözleşmesinin devrinin biçimine ilişkin şartları yeniden düzenleyen yeni tarihli bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile devir şartlarının açıkça değiştirildiğini, davacı şirket tarafından 18.11.2013 tarihli protokole dayalı olarak ödenmesi gereken bedellerin müvekkiline ödenmesi ve protokoldeki diğer yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile dava konusu 412 payın devrinin gerçekleşebileceği hukuken mümkün olduğundan ve müvekkilinin davaya müdahale talebinde menfaati bulunduğundan müvekkilinin davaya müdahalesinin kabulüne ve davacının davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İhbar Olunan … vekili dilekçesinde; dava konusu 01.10.2013 tarihli hisse devri sözleşmesinde davacı …. ..Ltd. Şti.’ye devredilecek hisselerin bedelinin tarafına ödenmediğini, dolayısıyla bedeli ödenmeyen sözleşme konusu hisselerin devrinin yapılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin 29.03.2017 tarih ve 2015/854 Esas-2017/195 sayılı kararının davalı şirket, asli … ve ihbar olunan tarafından ayrı ayrı istinaf edilmesi üzerine Dairemiz 21.06.2017 tarih ve 2017/443 Esas-391 Karar sayılı kararında; davalı şirket hissedarı …’in hissesini sözleşmeyle devir aldığını ancak davalı şirketin, hisseyi devir eden …’in hisse devir sözleşmesinin hukuken mevcut ve geçerli olmadığını beyan etmesi nedeniyle pay defterine kayıt işlemini gerçekleştirmediğini belirterek yalnızca … … …İnş. San.ve.Tic. A.Ş aleyhine 412 adet payın davacı adına pay defterine kayıt edilmesine karar verilmesini istediği bu davada iddianın yöneltiliş biçimi ve dava sebebi gözetildiğinde davalı şirket ile birlikte …’e de husumet yönetilmesi gerektiği, …’e davanın ihbar edilmesinin bu zorunluluğu ortadan kaldırmadığı, bu durumda mahkemece davacıya hisselerini devir aldığı …’e karşı dava açmaları için süre verilip, dava açıldıktan sonra birleştirme kararı verilerek iddia ve savunmanın değerlendirilip esas hakkında hüküm kurulması gerekirken (emsal mahiyette Yarg. 11. HD’nin 27/09/2013 tarih 2011/15070 E. 2013/16930 K.sayılı kararı) bu eksiklik tamamlanmadan verilen kabul hükmünün kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
BİRLEŞEN DAVA
Dairemiz kaldırma kararı gereği davacı şirketçe davalı … aleyhine açılan birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirket hissedarlarından …’den, davalı şirkette sahip olduğu 5.900.000,00 TL sermayeye tekabül eden 5900 adet payın 412 adedini 412.000,00 TL bedelle 01.10.2013 tarihli … hisse devir sözleşmesi ile devraldığını, bu sözleşmede dava konusu hisselerin bütün borçları ile … tarafından devralındığının belirtildiği gibi müvekkili adına ortaklar pay defterine işletilmesine de rıza ve muvafakati olduğuna dair beyan ve kabulünün yer aldığını, davaya asli … olan …’in davaya konu hisselerin bedellerinin kendisine ödenmediğini iddia ettiğini, oysa … hisse devir sözleşmesinde açıkça hisse devir bedelinin ödendiğini kabul ettiğini, dava konusu payların usulüne uygun olarak devralındığını, nitekim asıl davada alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında devir olgusunun ve sözleşmenin gerçekleştiğinin kabul edildiğini ileri sürerek öncelikle işbu davanın Ankara 7. Asliye … Mahkemesi’nin 2017/491 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 01.10.2013 tarihli … hisse devir sözleşmesine istinaden müvekkili tarafından devralınan 412 adet payın, şirketi pay defterine kaydının yapılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu hisse devir sözleşmesinin tarafları olan H. … …’in müvekkilinin eşi, …’in ise kardeşi olduğunu, dava konusu hisse devir sözleşmesi sebebiyle müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacının ticari defterlerinde bu konuda bir ödeme kaydının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada iddia, savunma, bilirkişi raporu ve toplanan tüm delillere göre; birleşen dosya davalısı … ile davacı taraf arasında adi yazılı hisse devir sözleşmesi imzalanmış olup, bu sözleşme uyarınca, davalı şirkete ait 412 adet payın devir konusunda anlaşma yapıldığı, bu anlaşmayı ortadan kaldıran yeni bir sözleşme veya mahkeme kararı bulunmadığından sözleşmenin geçerli olduğu, hisse devri yapan davalı … tarafından bu sözleşmenin geçersizliği veya iptaline ilişkin herhangi bir dava açılmadığı, hisse bedelinin davacı tarafça ödendiği sözleşmede açıkça yazılmış olup, davalı şirket ana sözleşmesinde devir işlemini kısıtlayan herhangi bir düzenleme bulunmadığından, davacı tarafın, temlik aldığı payların pay defterine kaydedilmesini talep etmekte haklı olduğu, davalı …’in pay devir bedelinin kendisine ödenmediğini belirterek bu konuda şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmasını istediği, devir bedelinin davalıya ödendiği imzası inkar edilmeyen pay devri sözleşmesinde açıkça yazılı olduğu, ödemeye ilişkin işbu yazılı belgenin aksi ancak yine yazılı belge ile kanıtlanabileceği, işbu konuda ispat yükünün davalıda olduğu, davalı vekilince dosyaya herhangi bir yazılı kanıt sunulmadığı, öte yandan hisse devir bedelinin ödenmiş olduğuna ilişkin yazılı belgenin aksinin ticari kayıtlar ile ispatlanmasının usulen olanaklı olmadığı, bu nedenle davalı vekilinin talebinin yerinde olmadığı, ayrıca, … … 01/09/2016 tarihli dilekçesinde 18/11/2012 tarihli protokole dayalı yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacının davasının reddine karar verilmesini istediği, somut olayda … …’in dava konusu üzerinde bağımsız bir hak iddiası bulunmayıp, davalı taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla fer-i müdahalede bulunduğu anlaşılmakla …’in feri … olarak davaya kabulü gerektiği gerekçesiyle … …’in asli mudahil sıfatının kaldırılmasına, davalılar yanında Feri … olarak kabul edilmesine, karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde yatırdığı harcın iadesine, asıl ve birleşen davanın kabulüne, davacının davalı …’den devraldığı 412 adet payın, davalı şirket pay defterine kayıt edilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Birleşen davada davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı vekilinin 25.02.2021 tarihli dilekçesi ile gerekçeli kararın müvekkili davalı yönünden düzeltilmesine karar verilmesini talep ettiğini, yerel mahkemenin ise talep tarihinden önce 17.02.2021 tarihli tashih kararı ile davalı müvekkilinin ihbar olunan olarak düzeltilmesine karar verdiğini, HMK’nın 304. Maddesine aykırı olarak taraflar dinlenmeden tashih kararı verildiğini, gerekçeli kararın kendilerine 25.02.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, tashih kararının ise 04.03.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, eksik inceleme ve araştırma ile verilen bilirkişi raporuna ve ek rapora yapılan itirazları dikkate alınmadan karar verildiğini, adi yazılı şekilde imzalanmış olan 01.10.2013 tarihli … hisse devir sözleşmesinin şekle aykırı olması nedeniyle geçersiz sayılması gerektiğinin ilk derece mahkemesince gözetilmediğini, şekle aykırı olması nedeniyle yürürlüğe girmediği bilinen sözleşmenin damga vergisinin 23 ay sonra ve pişmanlık zammıyla birlikte ödenmesine rağmen yerel mahkemece bu hususun da dikkate alınmadığını, davacının 01.10.2013 tarihli hisse devir sözleşmesinin bedelinin ödenmemesi sebebiyle yürürlüğe girmediğini bildiğinden ve adi yazılı şekilde hazırlanmış sözleşmeyi tam 23 ay sonra Damga Vergisi Kanunu’na göre … devir sözleşmeleri “damga vergisinden istisna” tutulmasına karşılık 01.09.2015 tarihinde … ..AŞ ye “pay defterine kayıt” talepli ihtarname gönderildiğini, ve daha sonra da anılan sözleşmeyi 15.12.2015 tarihinde Noter’den suret onayı yaptırmak suretiyle (bedeli ödenmeyen ve bu sebeple de geçerli olmayan devir sözleşmesini )talep ve davalarına konu yaptığını, bu hususun da aslında davacı tarafından yürürlüğe girmediği bilinen sözleşmeye damga vergisi yatırılarak geçerlilik kazandırılmaya çalışıldığını gösterdiğini, davacı şirketin yetkilisi … … ile müvekkilinin 11.10.2017 tarihinde boşandıklarını, bu hususun yerel Mahkemece dikkate alınmayarak karar verildiğini, asıl davada davalı olarak sadece davalı … AŞ nin gösterilip müvekkilinin davalı olarak gösterilmeyerek “ödememe” itirazlarının ileri sürülmesinin önüne geçmek olduğunu, yeniden yargılama yapılması taleplerinin mahkemece yerine getirilmediğini, ispat yükünün karşı tarafta olduğu beyan edildiği halde Yerel Mahkemece bu husus değerlendirilmeden karar verildiğini, devralanın çift imzayla temsil edildiği bir … şirketi olması sebebiyle devre konu hisse bedellerinin ödendiği iddiasının davacı şirket kayıtlarında veya banka hesaplarında gösterilmesi gerektiğini, davacı şirket ortağı ve yetkili müdürü fer’i … …’in soyut nitelikte olmayan “ikrar” 22.08.2017 tarihli beyanından anlaşılacağı üzere anılan sözleşme bedelinin “peşin satış” hükümlerine göre ödendiğinin kabulüne hukuken imkan bulunmadığı halde yerel mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, nitekim şirket ortağı ve müşterek yetkilisinin “Bu anlamda olmak üzere dava konusu hisse devir sözleşmesi de düzenlenmiş imza sirküleri uyarınca müvekkili … tarafından müştereken atılmış imzasını taşımaktadır. Bu sebeple ve bu vesileyle ifade etmek isteriz ki dava konusu devir sözleşmesine konu bedelin ödenmesi için müvekkilinin imzasını taşıyan ve müşterek yetkiyle şirket hesaplarından devredene yapılmış herhangi bir ödeme ve şirket defterlerimizde böyle bir ödeme bulunmamaktadır” davaya konu devir sözleşmesi bedeline dair bir ödeme olmadığı gibi bu yönde bir ödemenin şirket kayıtlarında olmadığının da açık bir şekilde ortaya konulduğunu, önceki beyanlarında talep ettikleri halde bilirkişiler tarafından davacı …Ltd. Şti. Nin bilançoları incelenmeden rapor tanzim edildiğini, bilirkişiler tarafından şayet şirket defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmış olsa idi 01.10.2013 tarihli sözleşmenin hiçbir şekilde geçerli olarak yürürlüğe girmediğinin ve bu anlamda “pay devrinin ortaklar pay defterine kaydı” talepli bir davaya konu yapılamayacağının açıkça ortaya çıkacağını, dava konusu hisseler bir malvarlığı değeri olup davacı satın alan şirketin aktifinde yer alması gerektiğini, bilirkişiler tarafından davacı şirketin bilançoları incelendiğinde bu hisselerin aktifte gösterilmediğinin görüleceğini, dava konusu sözleşmenin geçerli olacak şekilde hiçbir biçimde yürürlüğe girmediğinin ilk derece mahkemesince dikkate alınmadığını, zira dava konusu hisselerin ödemelerinin yapıldığına dair davacı şirketin kayıtlarında bir ödeme kaydı bulunmadığının dikkate alınmadığını ve araştırılmadığını, dava konusu hisselerin davacı şirketin bilançosunun aktiflerinde gösterilmediğini ileri sürerek açıklanan bu ve resen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Asıl davada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davanın açılmasına müvekkilinin neden olmadığını, sözleşmenin geçerliliği aydınlatıldığında pay defterine hissenin kaydedileceğinin davacı şirkete dava öncesinde de 04.12.2015 tarihli cevabi ihtarname ile bildirildiğini, davanın kabulü halinde ilk duruşmada mahkemece karar verilemeyeceğini, zira birleşen davanın davalısı olan uyuşmazlık konusu hisseleri devreden davalı ile davacı şirket arasında devir sözleşmesinin geçerliliği hususunda uyuşmazlığın bulunduğunu, kaldı ki müvekkili aleyhine asıl davada yargılama giderlerine hükmedilecekse bile bu giderlerin maktu olması gerektiğini, müvekkili şirketin payları borsaya kote edilmemiş bir … olup payın devrine ilişkin esas sözleşmede de herhangi bir sınırlama bulunmadığını, dolayısıyla şirketin payların devir işleminin bir tarafı olmadığını, davaya konu 412 adet çıplak nama yazılı payın geçerli olarak alacağın temliki hükümlerine göre devredildiği takdirde payların mülkiyetinin ve buna bağlı hakların devralana geçeceğini, asıl dava yönünden konusu ortaklık pay defterine kayıt edilme olan bir eda davasının bulunduğunu, pay defterine kayıt kurucu değil bildirici işlem olup bu davada nispi harç ve yargılama giderlerinin alınmasının da doğru olmadığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Fer’i … … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bidavacı şirketin yetkilisi … … ile müvekkili … arasında 01.10.2013 tarihinde imzalanan … hisse devir sözleşmesinin adi yazılı şekle tabi olarak imzalandığını, noter tarafından düzenlenmediğinden geçersiz olduğunu, söz konusu hisselerin davacı şirketin bilançosunun aktiflerinde gösterilmediğini, devir sözleşmesinin 01.09.2015 tarihinde pişmanlık esaslı damga vergisi beyanına konu yapıldığını, 02.09.2015 tarihinde … AŞ ye gönderilen ihtarnameye konu olduğunu, davacı şirketin, dava dosyasına sunulan Ankara 37. Noterliği tarafından düzenlenmiş 11/05/2012 tarih ve 12920 yevmiye numaralı imza sirküleri incelendiğinde 26/04/2012 tarihinden itibaren 3 yıl süreyle müşterek yetki ile “… Şirketi borç ve yükümlülük altına sokmaya…”, “… Şirket müdürleri aksi kararlaştırılıncaya kadar müşterek imzaları ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmışlardır.” şeklinde düzenlendiğini, müvekkilinin bu müşterek temsil ve ilzam yetkisinin davacı şirket …Ltd. Şti.’deki paylarının devri ve yeni imza yetkilisinin tescili tarihi olan 22/11/2013 tarihine kadar devam ettiğini, dava konusu hisse devir sözleşmesi de, düzenlenmiş imza sirküleri uyarınca müvekkil … tarafından müştereken atılmış imzasını taşıdığını, bu sebeple, dava konusu devir sözleşmesine konu bedelin ödenmesi için müvekkilin imzasını taşıyan ve müşterek yetkiyle şirket hesaplarından devredene yapılmış herhangi bir ödeme ve şirket defterlerinde böyle bir ödeme kaydının da bulunmadığını, ispat yükü karşı tarafta olmasına rağmen yerel mahkeme bu hususu değerlendirmeden usul ve yasaya aykırı karar verdiğini, davacı (bedeli başından beri hiç ödenmediğinden) hiç yürürlüğe girmemiş ve bu sebeple geçersiz olduğu açık bulunan sözleşmeye dayalı olarak, TBK 182. madde hükmünü esas alarak birleşen davayı da şekli hususlara bağlı olarak sonuçlandırmak amacında olsa bile, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince, davacı, bedelinin ödenmediği “ikrâr” edilmiş ve bu sebeple zaten yürürlüğe girmemiş sözleşmeye dayalı olarak “pay devrinin ortaklar pay defterine kaydı” talepli davada haklı çıkmak için, devir bedellerini ödediğini ispat yükü altında olduğunu, devre konu hisse bedellerinin ödendiği iddiasının davacı şirket kayıtlarında veya banka hesaplarıyla gösterilmesi gerektiğini, bu sebeple zaten hiç yürürlüğe girmemiş ve bedeli hiç ödenmemiş sözleşmedeki matbu beyanlar esas alınarak davacının taleplerinin kabul edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağını, mahkeme dışı ikrar sabit olduğu halde Yerel Mahkemece bu hususun göz ardı edilerek hatalı karar verildiğini, ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davalarda davaların reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek asıl ve birleşen davalarda verilen kararların kaldırılmasını istemiştir.
Asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl davada fer’i … vekilinin ve davalı şirket vekilinin, birleşen davada davalı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı şirketçe, birleşen davanın davalısından devralınan … hisselerinin asıl davanın davalısı anonim şirketin pay defterine kaydı istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından; 12.07.2013 tarihli … … … Gazetesi örneğine göre; davalı …’in davalı … AŞ’de 5900 adet pay sahibi olup üç üyeden oluşan şirketin 2 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olduğu, toplam hissesi 13.750 adet olan davalı şirketin diğer ortaklarından …’ın 9800, …’nın ise 4910 adet, … Sanayi ve Tic. AŞ 1960 adet pay sahibi oldukları, davalı anonim şirketin hisse senetlerinin nama yazılı olduğu, davalı şirketin anasözleşmesine göre; kurucuları …, … ve … olan şirketin sermayesinin 13.750.000,00 TL olduğu, bu sermayenin her biri 1.000,00 TL değerinde 13.750.000 paya ayrıldığı, …’in 5.900 adet hisseye sahip olduğu, anasözleşmede hisse devrini sınırlandıran hüküm bulunmadığı, asıl davada davalı anonim şirketin hisselerini devralan davacı şirketin tek ortağı ve yetkilisi birleşen dosyada davalı …’in eski eşi olan Hayırlı … … olup 22.11.2013 tarihli … … … Gazetesi örneğine göre davacı şirketin 500 adet payı fer’i … olan … tarafından devredildiği, davacı şirket ile davalı … arasında 01.10.2013 tarihli adi şekilde düzenlenmiş … hisse devri sözleşmesi imzalandığı, davacı şirketin devraldığı 412 adet pay karşılığı ödediği 412.000,00 TL’nin damga vergisini 10.2013-01/09/2015 arası vergi dönemine ait gecikmeli olarak 5.163,41 TL olarak ödeyip davalı şirkete keşide ettiği ihtarname ekinde bir örneğini gönderdiği, davacı şirketin önce davalı şirkete keşide ettiği Ankara 54. Noterliği’nin 02.09.2015 tarihli ihtarname ile akabinde hem davalı şirkete hem de davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine keşide olunan 16.11.2015 tarihli ihtarname ile pay defterine kaydın yapılmasının ihtar edildiği, davalı şirket tarafından 04.12.2015 tarihli cevabi ihtarname ile şirket yönetim kurulunun 2015/04 nolu kararı ile şirket pay devrinin geçersiz olduğu belirtilerek davacı şirketin talebinin reddedildiğinin bildirildiği, anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 21/11/2016 tarihli rapor ve 25/03/2017 tarihli ek raporda özetle; davacı taraf ile davalı şirkette pay sahibi olan dava dışı … arasında 01.10.2013 tarihli adi yazılı “… Hisse Devir Sözleşmesi” kurulduğu, davacının, bu sözleşme ile …’den, davalı şirketin 412 adet payını tüm hak ve vecibeleri ile birlikte 412.000,00 TL bedel ile devraldığı, devir sözleşmesi içeriğine göre, …’in devir bedeline ilişkin alacağının tamamını aldığı, davacı tarafın gerekli kayıt ve tescil işlemleri yapmak üzere davalı şirkete başvuru yaptığı, davalı tarafın devreden …’in devir işlemine onay vermediği gerekçesi ile pay defterine kayıt yapılması talebini geri çevirdiği, sözleşmenin geçerli olduğu, ana sözleşmede pay devrine ilişkin herhangi bir sınırlama bulunmadığı, davacı şirketin iktisap etmiş olduğu 412 adet payın pay defterine kaydedilmesi gerektiği, belirtilmiştir.
Asıl ve birleşen davada bilirkişi kurulundan alınan 12/05/2018 tarihli raporda; devir sözleşmesinde …’in devir bedeline ilişkin alacağının tamamını aldığı, devir tarihinden itibaren devre konu hisselerin hak ve borçlarıyla birlikte devir alana ait bulunduğu, devir alanının hisse devri sözleşmesini ilgili yere ibrazla kendi adına ortaklar pay defterine işletmesine rıza ve muvafakatinin bulunduğu, devir alanın devir sözleşmesine konu hisseleri dilediği gibi tasarrufa yetkili olduğunu kabul ettiği, asli … … tarafından itiraz dilekçesinde bahsi geçen … … İnş. Taah. İth. İhr. Ve Tic. Ltd.Şti’nin ortaklığın giderilmesi ve Tasfiye Protokolü başlıklı 18.11.2013 tarihli protokolde hisse devreden olarak …’in hisse devralan olarak Hayırlı … …’in imzalarının olduğu, protokol konusunun ise …. … İnş. Taah. İth. İhr. Tic. Ltd.ŞTi ortaklarının şirket ortaklığından kaynaklanan haklarının tespiti ve ortaklığın tasfiyesi olarak belirlendiği, her iki sözleşmenin konusunun ve taraflarının farklı olduğu, asli … … tarafından sunulan 18.11.2013 tarihli protokolün dava konusu hisse devir sözleşmesini geçersiz kılmayacağı, bildirilmiştir.
Bilindiği üzere taraflar arasındaki … hisse devir sözleşmesinin imzalandığı 01.10.2013 tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın “nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrinde ilkeyi düzenleyen 490/1 Maddesinde; Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı payların, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebileceği, 2. Fıkrasında; hukuki işlemle devrin, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabileceği, aynı Yasa’nın 491. Maddesinde; devrin miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra yoluyla gerçekleşmesi halleri haricinde, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı payların, ancak şirketin onayı ile devrolunabileceği; 2. Fıkrasında ise; şirketin sadece, devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemişse onay vermeyi reddedebileceği, ayrıca esas sözleşmeyle sınırlama hakkını düzenleyen TTK’nın 492/1. Maddesinde; esas sözleşmede, nama yazılı payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğinin öngörülebileceği”, hükümlerine yer verilmiştir.
Davacı şirket birleşen davanın davalısı …’den asıl davanın davalısı olan anonim şirketin hisselerini devraldığını ileri sürmüştür. Birleşen davada davalı …’in kardeşi olan asıl davada fer’i … … dava konusu birleşen davanın davalısı …’in asıl davanın davalısı olan anonim şirketteki 412 adet nama yazılı payının davacı şirkete devrine ilişkin davacı şirket adına devralan sıfatıyla imzaladığı 01.10.2013 tarihli hisse devir sözleşmesine konu hisse devir bedelinin devreden …’e ödenmediğini bildirmiş, birleşen dosya davalısı … ise bu beyanın ikrar mahiyetinde olduğunu, sözleşmeye konu hisse devir bedelinin ödenmediğini, nitekim devir bedelinin ödenmediğinin ticari defter ve kayıtlarında inceleme yapıldığında da belirleneceğini savunarak birleşen davanın reddine karar verilmesini, asıl davada davalı şirket vekili ise müvekkili şirketin bu davanın tarafı olmadığını, şayet davacı ile hissedar … arasında imzalanmış bir sözleşme var ise hissedar olan …’in de davacının talep konusu işlemi kabulü gerektiğini, dolayısıyla davanın öncelikle …’e yöneltilmesi gerektiğini, davacı şirketin ihtarnameye konu talebi hakkında müvekkili şirket yönetim kurulu kararı alındığını, … ile davacı şirket arasındaki hukuki ihtilafı çözüme kavuşturan mahkeme kararı veya tarafların anlaşması söz konusu değil ise müvekkili şirketin şirket payına ilişkin değişiklik yapabilmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak asıl davanın reddini, istemiştir.
Somut olayda davacı şirket ile birleşen davanın davalısı …’in davalı anonim şirketteki 412 nama yazılı hissenin davacı şirkete devri için davacı şirket adına devralan sıfatıyla asıl davada fer’i … … ile birleşen dosyada davalı … arasında 01.10.2013 tarihli adi nitelikte hisse devir sözleşmesi imzalandığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, asıl davanın davalısı anonim şirketteki birleşen davanın davalısı …’in 412 adet nama yazılı payının 01.10.2013 tarihli sözleşme ile davacı şirkete devrinin usulüne uygun olup olmadığı, birleşen dosyada davalı devredenin asıl davanın davalısı anonim şirketin hisselerini devrinden dolayı hisse devir bedeli alacağının bulunup bulunmadığı, davacı devralan şirketin, hisselerini devraldığı asıl davanın davalısı şirketin pay defterine kaydı talebinin haklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Birleşen dosyada davalı …, her ne kadar asıl davada davalı anonim şirketteki 412 adet payın devrine ilişkin söz konusu hisse devri sözleşmesinde belirtilen devir bedeli 412.000,00 TL’nin kendisine ödenmediğini, devir tarihinde davacı şirketin ortağı olan ve devredenin aynı zamanda kardeşi olan …’in de asıl davada vermiş olduğu beyan dilekçesinde davacı şirket adına devralan sıfatıyla imzalamış olduğu hisse devir sözleşmesinde kararlaştırılan devir bedelinin ödenmediğine yönelik beyanının da ikrar mahiyetinde olup bu yöndeki iddiasını kanıtladığını ileri sürmüş ise de, senede veya ilmuhabere bağlı olmayan dava konusu çıplak payların devri alacağın temliki hükümlerine tabi olduğundan somut olayda olduğu gibi adi yazılı şekilde düzenlenen 01.10.2013 tarihli … hisse devir sözleşmesi ile devrinin hukuken geçerli olduğu, taraflarca sözleşmedeki imzaların inkar edilmediği, işbu sözleşmenin iptali hususunda dava açılmadığı gibi hissenin pay defterine kaydına engel olmaya yönelik mahkemece verilmiş bir tedbir kararı da bulunmadığı, sözleşmede kararlaştırılan hisse devir bedelinin birleşen dosya davalısı devreden …’e ödendiğinin adı geçen davalı tarafından kabul edildiğinin ve ayrıca devredenin hisseyi devralan tarafı ve diğer hissedarları ibra ettiğinin de açıkça yazılı olduğu gözetildiğinde, birleşen dosyada davalı …’in işbu sözleşmede yazılı olan devir bedelinin kendisine ödendiğine dair beyanın aksini ancak HMK’nın 200/1. Maddesi uyarınca usulüne uygun delil ile kanıtlayabileceği, ancak birleşen davada davalının hisse devir bedelinin ödenmediğine dair iddiasını usulüne uygun yazılı delille dosya kapsamı itibarıyla kanıtlayamadığı, bu bağlamda davacı şirketin ticari defterlerinde ve kayıtlarında inceleme yapılması halinde söz konusu hisse devir bedelinin ödendiğine dair kaydın bulunmamasının davalının hisse devir bedelinin kendisine ödenmediği yönündeki savunmasını kanıtlamayacağı, ayrıca asıl davada fer’i … olan ve davalı anonim şirketin hisselerinin devralındığı tarihte davacı şirketin ortağı ve devralan sıfatıyla devir sözleşmesini imzalayan birleşen dosyada hisseleri devreden davalı …’in kardeşi …’in, davalıya hisse devir bedelinin ödenmediğine yönelik beyanının HMK’nın 182. Maddesi gereği ikrar mahiyetinde kabulü de mümkün değildir. Bu durumda açıklanan bu nedenlerle asıl davada fer’i … ve birleşen davada davalı … vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf sebepleri yerinde görülmemiş olmakla Dairemizce esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Asıl davada davalı şirket vekilinin istinaf sebebi ise yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasına yöneliktir. Asıl davada davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde birleşen davanın davalısı olan uyuşmazlık konusu hisseleri devreden davalı ile davacı şirket arasında devir sözleşmesinin geçerliliği hususunda uyuşmazlığın bulunduğunu, kaldı ki müvekkili aleyhine asıl davada yargılama giderlerine hükmedilecekse bile bu giderlerin maktu olması gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamındaki 12.07.2013 tarihli … … … Gazetesi örneğine göre; davalı anonim şirkette hisselerini devreden davalı …, davalı anonim şirketin aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğundan uyuşmazlığın doğmasına da kendisi yol açtığı gibi esasen HMK’nın 312/2. Maddesi koşulları da somut olayda gerçekleşmediğinden asıl davada davacı şirketin, birleşen dosyada davalı …’in asıl davanın davalısı anonim şirketteki 412 adet payının davalı şirketin pay defterine kaydına yönelik talebinin nispi harca tabi olduğu (bkz. aynı yönde Yargıtay 11. HD’nin 10.06.2015 tarihli ve 2015/1146 Esas-8056 Karar sayılı emsal nitelikteki kararında olduğu gibi) gözetilerek ilk derece mahkemesince asıl davada davalı şirket aleyhine nispi vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi de yerinde görülmüş, davalı şirket vekilinin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; asıl davada davalı şirket ile fer’i … … vekilinin, birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvuru kanun dilekçelerinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran; asıl davada davalı şirket ile fer’i … … vekilinin, birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan asıl davada davalı şirketten, birleşen davada davalıdan ayrı ayrı alınması gereken 21.107,79 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta peşin alınan 7.198,03’şer TL’nin; ayrıca birleşen davada davalı … tarafından fazladan yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcı ile 59,30 TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 13.909,76 TL’nin istinafa başvuran asıl davada davalı şirketten, birleşen davada ise davalı …’den 13.688,36 TL’nin ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvuran asıl davada fer’i … …’den alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından başlangıçta peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL’nin istinafa başvuran taraftan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf aşamasında istinafa başvuran taraflarca yapılan giderlerin kendi üzerilerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi .17/03/2022


Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.