Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/714 E. 2023/842 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/714 Esas 2023/842 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/714
KARAR NO : 2023/842

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 02/02/2021
NUMARASI : 2019/113 Esas 2021/64 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : …(TC: …) …
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/05/2018
KARAR TARİHİ : 01/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin …şubesi şirket hesabından davalı-borçlu tarafça 18/03/2016 tarihinde 25.000,00 TL paranın usulsüz biçimde çekildiğini, çekilen miktara dair hiçbir açıklama yapılmadığını, nereye harcandığının da bilinmediğini, bu nedenle davalı borçluya 14/02/2018 tarihinde Ankara 9.İcra Müdürlüğünün 2018/2083 esas sayılı dosyasında takibe girişildiğini, çekilen paranın şahsi ihtiyaçları için harcandığını, ve takibe haksız ve kötüniyetli olarak itiraz edildiğini, bildirmiş ve fazla hakları saklı kalmak kaydı ile davalının itirazının iptaline takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, esasa dair ise davacı yana herhangibir borçlarının bulunmadığını, çekilen paranın hisse devri öncesinde çekilip parayı çekme yetkisinin bulunduğunu, iddiaların gerçek dışı olup tamamen kötüniyetli olarak takip yapıldığını, davanın reddine karar verilmesini ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalının şirket parası üzerinde tasarruf etme yetkisinin var olduğu ve buna dayalı biçimde ve ortaklık sıfatından ayrılışının kısa bir süre öncesinde çektiği parayı takip devamında ortaklığı devrettiği taraftan tahsil etmesi gerekirken şirket parasından alması ve anılan paranın şirket kararlarına göre bir tevdii kararı olmaksızın çekerek veya başka bir hesaba havale ederek uhdesine geçirmesinin haklı bir açıklamasını yapamayan davalının anılan bedelin 24.925,00 TL olarak gerçekleştiği ve davacı şirketin bu miktarı ticari kayıtlarında davalıyı bu miktar borçlu göstermesine göre ve bu zararı davalıdan sorumluluk kapsamında istirdat olarak talep edebileceği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne,davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda müvekkilinin şirket parası üzerinde tasarruf etme yetkisinin var olduğunun tespit edilmesine rağmen müvekkili aleyhine davanın kabulüne karar verilmesi kabul edilemeyeceğini, daha önceki beyan ve itirazlarında da belirttikleri gibi müvekkili tarafından çekilen bedel yetkisi dahilinde çekilerek şirket kasasına aktarıldığını, dosyadan yaptırılan bilirkişi incelemesinde bilirkişi tarafından hisse devrinin 29.03.2016 tarihinde gerçekleştiği ve paranın 18.03.2016 tarihinde talimat ile …’a ödendiğinin tespit edildiğini, bu ödemede herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığının da tespit edildiğini, ancak bilirkişi tarafından hem ilk rapor hem de ek raporda şirketin esas ve karar defteri değil yevmiye, defteri kebir ve envanter defterinin incelendiğini, bilirkişi tarafından kendisine verilen görevin aşıldığını ve eksik inceleme yapıldığını, 2016 yılında bu paranın çekildiğine ilişkin herhangi bir kayıt yokken davacı şirket tarafından kayıtların değiştirilerek 2018 yılı defterinde müvekkili kendi insiyatifleri ile borçlu gösterdiklerini, müvekkilinin 18.03.2016 tarihinde bankadan çektiği iddia edilen 24.925,00-TL’yi çekmeye yetkisinin olduğunu, müvekkilinin yetkili olduğundan davacı tarafın bu tutarı kendi insiyatifi ile defterlerine borç olarak kaydetmesinin yani davacı tarafın tek taraflı işlemi ile müvekkilini borçlandırmasının kabul edilemeyeceğini, davacı tarafın kendi ticari defterlerinde kendi insiyatifi ile müvekkili borçlandırarak müvekkile karşı icra takibi açmasının müvekkilinin borçlu olduğunu göstermediğini, bilirkişinin raporuna itiraz edildiğini, çekilen meblanın bilirkişi raporunda 136 hesabında göründüğünü, müvekkili tarafından yapılan araştırmada o tarihte 100 hesabında kayıtlı olduğunu, ekte sunduklarını, kasaya çekilen para 100 hesabına kayıtlı iken davacı tarafından 136 hesabına kaydırılarak kayıtlarda usulune aykırı değişiklik yapıldığının anlaşıldığını, ekte evraklarının bulunduğunu, davacı şirketin 2016 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili kurumdan istenmesi talep edilmiş ancak mahkeme tarafından bu talepleri değerlendirilmeyerek savunma haklarının kısıtlandığını ve eksik inceleme ile karar verildiğini, 2016 yılında çekilen meblağın 2015 yılından devir bakiyesi olarak 2016 yılı ticari defterlerinde 102 bankalar hesabında kayıtlı olduğu ve 2016 yılında çekildiğine dair bir ibare olmadan kapanışının yapıldığının görüldüğünü, daha önce itirazlarında da belirttikleri gibi 2017 yılında kendi insiyatifleri ile borçlu olarak gösterildiklerini, bilirkişi tarafından ek raporda da şirket esas ve karar defteri değil yevmiye, defteri kebir ve envanter defteri incelendiğini, davacının tek taraflı kayıtlandırması ile müvekkilinin borçlu haline gelmeyeceğinden mahkemenin kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın müvekkilinden alacaklı olmadığını, şirket yönetiminin kendilerine ait olduğundan muhasebe kayıtlarında istedikleri gibi değişiklik yaparak kapanışı yaptıklarını, müvekkilinin borcu bulunmadığından ve temerrüde düşürülmediğinden faiz taleplerinin de haksız olup mahkeme kararında faiz yönünden de davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, işlemiş faizin hangi tarihte ve neye göre temerrüde düşürülmüş sayılarak hesaplandığını da belirtilmediğini, ayrıca icra inkar tazminatı taleplerinin de reddi gerekmekte iken kabul edildiğini, müvekkilinin itirazında haklı olduğundan tazminat taleplerinin reddi gerekirken kabulünün kabul edilemeyeceğini, öncelikle tehiri icra taleplerinin kabulüne, istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın reddine ve lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirketin eski ortağı ve yönetim kurulu üyesi davalının temsil ve ilzam yetkisi devam ederken şahsi hesabına nedensiz aktardığı paranın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2018/2083 Esas sayılı takip dosyasının incelemesinde; davacı alacaklı şirket tarafından davalı-borçlu aleyhine 25.000,00 TL asıl alacak ve 4.302,74 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.302,74 TL’nin tahsiline yönelik ilamsız icra takibi yapıldığı, takibe davalının yasal süresinde itiraz ettiği ve davanın yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında alınan kök ve ek bilirkişi raporunda özetle,2016 yılı ticari defter kayıtları nezdinde davalı tarafından çekilen 24.925,00 TL’ nin 2015 yılından devir bakiyesi olarak 102 kodlu bankalar hesabında kayıtlı olduğu, 2016 yılında paranın davalı tarafından çekildiğine ilişkin her hangi bir kaydın bulunmadığı, söz konusu tutarın 102 kodlu bankalar hesabında 2017 yılı hesaplarına devredildiği, 2017 yılı ticari defterlerinin Vergi Müfettişi nezaretinde incelenmesinde; 2016 yılından 102 kodlu bankalar hesabında devreden 24.925,00 TL’ nin 2017 yılında 02.01.2017 tarih 2 nolu yevmiye maddesinde davalı … adına açılan 136.01 kodlu diğer çeşitli alacaklar hesabına virman yapılarak davalının borçlandırıldığı, söz konusu tutarın aynı şekilde 2018 yılı hesaplarına kapanış kaydı ile aktarıldığı,2018 yılı ticari defterlerinin incelenmesinde; davalı tarafından çekilen 24.925,00 TL’ nin açılış fişinde 136.02 kodlu diğer çeşitli alacaklar hesabında kayıtlı olduğu, davalının davacı şirkete borçlu olduğu, 2018 yılı kapanış kayıtlarında 136.02. kodlu diğer çeşitli alacaklar hesabında davalı …’ın 2019 yılı hesaplarına 24.925,00 TL borçlu devrettiği, davacının 2016,2017 ve 2018 yıllarına ilişkin ticari defterinin açılış ve kapanış tasdikinin zamanında yapıldığı incelenen ticari defterin 6102 sayılı TTK. nun 64. ve müteakip maddelerinde belirli kanuni şartları tam olarak taşıdığı, davalının 18.03.2016 tarihinden … Bankasından çektiği 24.925,00 TL,tutarında davarı sirkete borçlu olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 553/(1) maddesinde; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanunda ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.”,
Aynı yasanın 555/(1) maddesinde; “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.” şeklinde hükümler mevcuttur.
Davalı yönetici hakkında TTK’nun 553 vd. maddeleri gereğince sorumluluk davası açılabilmesi için anılan yasanın 618/(3).c maddesi uyarınca yasada öngörülen nisapla alınmış bir genel kurul kararının bulunması da gerekmektedir. Anılan bu husus dava şartıdır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/11/2019 tarih ve 2018/2242 Esas 2019/7531 Kararı).
Hal böyle olunca davacı … AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olan davalı …’a karşı davacı şirketin uğradığı zarardan dolayı sorumluluk davası açabilmesi için genel kurulda karar alınması gerekir.
Dairemizce davacı vekiline davalıya karşı sorumluluk davası açılmasına yönelik varsa genel kurul kararını sunması için kesin süre verildiği davacı vekilinin 07.04.2023 tarihli dilekçesi ile ilgili genel kurul kararını da içeren ticari defterlerin
Ankara 52. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2021/249 Esas sayılı dosyasında olduğunun belirtilmesi üzerine mahkemeden genel kurul kararının bulunduğu genel kurul karar defterlerinin istendiği Ankara 52. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 29.05.2023 tarihli müzekkere cevabı ile gerek emanet eşya torbası içerisinde ve gerekse dava dosyası içerisinde söz konusu şirkete ait genel kurul defterinin bulunmadığı belirtilerek koli açma-kapama tutanağının bir örneğinin gönderildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece davacı … AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olan davalı …’a karşı davacı şirketin uğradığı zarardan dolayı sorumluluk davası açabilmesi için genel kurulda karar alınması gerektiği anılan bu hususun dava şartı olduğu ancak davacı tarafından genel kurul kararı sunulmadığı gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/02/2021 tarih 2019/113 Esas 2021/64 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
3-Davalı tarafından yatırılan 425,65 TL istinaf başvuru harcının talep halinde davaLıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.01/06/2023

Başkan- … Üye -… Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.