Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/703 E. 2021/1592 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR


İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI …..
DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2017
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı … vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalılardan …’in müvekkili firmanın çeklerinin ödenmesi için, … Müdürlüğüne yatırmış olduğu hesabından 08/12/2005, 15/12/2005, ve 16/12/2005 tarihlerinde 3 adet sahte ödeme talimatı ile toplamda 37.250,00 TL para çektiğini, çekleri karşılıksız kalıp, durumu fark eden şirket yetkilisinin Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunması üzerine sanık hakkında açılan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/119 E. Sayılı kamu davasında sanık …’in … ve kredi kuramlarını araç olarak kullanıp dolandırıcılık suçu ile özel belgede sahtecilik suçunu işlediğinin sabit olduğunu ve kararın 26/04/2017 tarihinde kesinleştiğini, süreç içerisinde … … A.Ş.’nin davalı … A.Ş. ile birleştiğini, davadan önce 27/10/2017 tarihli yazı ile işbu bedelin iadesi için… Bankası A.Ş. … Şubesine müracaat edildiği halde bugüne kadar ödeme yapılmadığını ileri sürerek 37.250,00-TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, son çekilme tarihi olan 16/12/2005 tarihi itibari ile ticari faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; işlemlerin 2005 tarihli olduğu davanın 2017 tarihinde açıldığını, TBK 146, 72 ve 82. Maddelerine göre alacakların 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğunu, her 3 maddeye göre de işbu alacak davasının zamanaşımına uğradığını, davacı tarafça sorumlu hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ve ceza davası açıldığı düşünülse bile, söz konusu suçun Ceza Kanunu’ndaki zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu ve dolayısıyla uzatılmış zamanaşımı süresinin de mevcut olmadığını, bu süre dikkate alınsa bile davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, esasen davacı tarafça doğrudan işlemin sorumlusu hakkında suç duyurusundan bulunulduğunu, anılan ceza davasında müvekkil … ve çalışanlarının taraf olmadığı dikkate alınırsa, … bakımından ceza zamanaşımından bahsetmenin mümkün olmayacağını, yapılan işlemin davacı ile personeli ve muhasebecisi olan, işvereni adına vekalet ile iş yapan diğer davalı … arasında olup müvekkili Bankaya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın diğer davalıya yetki belgesi vermek suretiyle … işlemlerini yapabilmesini sağladığını, daha sonra özel evrakta sahtecilik suçlamasıyla personeli hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, dava sonuçlanıncaya kadar müvekkil bankaya en ufak bir başvuruda dahi bulunmadığını, ilk kez 27/10/2017 tarihli dilekçe ile bankaya başvurduğu dilekçesinde açıkça; “..yaptığımız araştırmalar neticesinde sanıktan tahsili mümkün olmayan zararın tarafınızda kusurlu olması nedeniyle tarafınızdan isteme zorunluluğu doğmuştur. ” Şeklinde hukuken kabulü mümkün olmayan bir gerekçenin ileri sürüldüğünü, müvekkili bankanın ceza davasının tarafı olmadığı gibi, müvekkiline kusur atfının da mümkün olmadığını, oluşan zarardan sorumlu kişinin diğer davalı sanık ve sanığa güvenerek iş yaptıran bizatihi davacı olup sırf sanıktan tahsilat yapamadığı için müvekkil Bankaya husumet yönelttiğini, davacı ile muhasebecisi arasındaki hukuka aykırı işlemlerden bankanın sorumlu tutulmasının mümkün olmadığım, husumet açısından davanın reddinin gerektiğini, davacı ile … arasında yapılan “Tüzel Müşteri Genel Hizmet Sözleşmesi” ile davacı tarafın … ile çalışmaya başladığını, ekte sunulan hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere 27/10/2005 ile 17/01/2006 tarihleri arasında çeşitli bankacılık işlemleri yaptığını, davacı tarafın 16/12/2005 tarihli şirket antetli kağıdına yazdığı ve şirket kaşesi ve yetkili imzasını taşıyan talimatı ile 11.500,00 TL’nin 08/12/2005 tarihli talimatı ile 12.300,00 TL’nin, 15/12/2005 tarihli talimatı ile 7.250,00 TL’nin davacının çalışanı …’e ödenmesini talep ettiğini, ekte sunulan talimatlardan da anlaşılacağı üzere söz konusu talimatlarda …’in isim ve imzasına da yer verildiğini, müvekkili bankanın söz konusu talimatlar doğrultusunda davalı …’e imzası ve kimlik fotokopisi karşılığında ödeme yaptığını, bu ödemeler sonucunda müvekkili Bankaya davacı tarafça herhangi bir başvuru yapılmadığı gibi, ödemelerin usulsüz yapıldığına dair bir bildirimde de bulunulmadığını, müvekkili bankaya diğer davalı ile ilgili ceza davasının sonuçlanmasından ve işlemler üzerinde 12 yıl geçtikten sonra 27/10/2017 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, davacı tarafın kendi muhasebeci olan diğer davalıya bu süreçte bankacılık işlemleri yaptırdığını, 06/12/2005 tarihli talimatla ilgili hiçbir itirazda bulunmazken, daha sonra gelen 8/12, 15/12, 16/12/2005 tarihli işlemleri şüpheli bulduğunu, davalının yasadışı eylemini öğrendikten sonra dahi müvekkil Bankadan herhangi bir talepte bulunmadığını, suç tarihi 06-16/12/2005 olmasına ve davacının söz konusu işlemleri bu tarihte öğrenmiş olmasına rağmen Savcılık dosyasının dahi 2007/13454 esas aldığı, görüleceği üzere yapılan işlemlerde bir kusur varsa muhasebecisine şirket kaşesini teslim eden, işlem yapması için kendisine yetki veren, çalışanı tarafından yapılan ilk işleme hiç ses çıkarmayan davacı şirkette olduğunu, müvekkili bankaya kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davacı şirket ile … arasında yapılan sözleşmenin “Faks Talimatları Doğrultusunda Yapılacak İşlemler” başlıklı 12. Maddesi hükmünü amir olup bankanın teyit alma zorunluluğu bulunmadığı gibi, ilk bakışta sahte olduğu kesinlikle anlaşılamayacak sahte olduğu iddia edilen eylemlerden sorumluğunun bulunmadığını, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/26 esas sayılı karan incelendiğinde de görüleceği üzere dosya 3 kez Yargıtay bozması geçirdiğini, önce sanığın beraatine karar verildiğini, daha sonra yapılan bilirkişi incelemesi sonrası imzanın sahteliğinin anlaşıldığını, konu ile ilgili kesin tespit için 11 sene yargılama yapıldığını, hal böyle iken imzalann sahteliğinden bahisle ve ancak uzman bilirkişi incelemesi ile anlaşılan bir imza sahteliğinden müvekkili Bankanın kusurlu tutulmasının hem hukuken ve hem de yukarıdaki sözleşme maddesi gereğince mümkün olmadığını, kabul ve ikrar anlamına gelmemekle birlikte bir an için Müvekkili bankanın kusurlu olduğu kabul edilse dahi sorumluluğun müşterek ve müteselsil olamayacağını, buna ilişkin Yargıtay kararlan olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde 8/12 15/12 16/12 tarihli 3 adet işlem nedeniyle toplam ödenen miktarın 37.250,00 TL olduğunu iddia etmişse de yukanda 1. Bentte izah edildiği üzere ve ekte sunulduğu üzere toplam 4 talimat mevcut olup, davacının davasına konu 3 talimatın toplam değerinin 24.950,00 TL olduğunu, nitekim ceza kararında da bilirkişi eliyle bu üç talimat için araştırma yapıldığı anlaşılmakta olup bu durumun 2 açıdan davanın haksızlığı ortaya çıkardığını, ilk olarak davacı taraf diğer davalının yaptığı ilk işleme muvafakat verdiğini ve kendisi adına işlem yaptığım kabul ettiğini ki hukuki açıdan diğer davalının kendisinin temsilcisi olduğunu zımnen kabul ettiğini, bu durumda müvekkili Bankanın bu davada sorumlu olmadığını, her ne kadar Bankaya bir sorumluluk yüklenmesi mümkün değilse de kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın zararının 24.950,00 TL olduğunu, bu davanın da tümüyle kötü niyetli ve haksız menfaat elde etme amaçlı olduğunu, davacı taraf ödeme tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuşsa da 27/10/2017 tarihinde kadar müvekkili Bankadan herhangi bir talepte bulunmadığından, müvekkilin temerrüde dahi düşürülmediği dikkate alındığında faize başlangıç talebi ve oranına itiraz ettiklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …’e dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde davalı ve vasisi tarafından süresinde cevap dilekçesi sunulmamış, duruşmalara katılarak beyanda da bulunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, ceza dosyası içeriğine, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davalı … nezdinde bulunan davacı hesabındaki paranın davacı şirket çalışanı davalı …’in sahte belge ile çekildiği iddiasıyla çekilen bu paranın davalılardan müteselsilen tahsili istemiyle açılan davada; davacı … ,,,, şirket isminin yer aldığı antetli kağıt ve şirket kaşesi kullanılmak suretiyle ödemenin …’e yapılması yönünde 06.12.2005, 08.12.2005, 15.12.2005 ve 16.12.2005 tarihli bankaya hitaben hazırlanmış dört ayrı ödeme talimatı hazırlandığı, bu talimatların yine … tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine; davalı bankaca …‘e 06.12.2005 tarihinde 11.500,00-TL, 08.12.2005 tarihinde 12.300,00-TL, 15.12.2005 tarihinde 6.200,00-TL, 16.12.2005 tarihinde 7.250,00-TL olmak üzere toplam 37.250,00-TL tutarında ödeme yapıldığı, davalı bankaca para çekimininde davacı şirket yetkilisinin onayının alınmadığı, şirket yetkilisi imza örnekleri ile para çekim talimatında atılan imzaların tetkikinin ayrıntılı olarak yapılmadığı, davacı tarafça önceki süreçte …‘e para çekme yetkisi verildiğine yönelik bir kaydın bulunmadığı ve ibraz da edilmediği, para çekme işlemine ilişkin olmak üzere şirket yetkilisinden gerekli onayın alınması gerekirken gerekli onayın alınmadığı, davalı …’in davaya konu uygulama ile para çekmesinin daha önce mevcut olmadığı, bu haliyle söz konusu 37.250,00-TL ‘nin davacı şirket hesabından çekilmesinde davacı şirketin kusur ve ihmalinin bulunmadığı, güven kurumu olan bankanın ve para çeken …’in müşterek ve müteselsil kusurlu bulunduğu, Ankara 7.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/119E, 2008/56 K sayılı dosyası, davalı Bankadan davalı …’in para çekme tarihlerine ilişkin 17/07/2020 tarihli cevabı, davalı … Tarafından Ankara 7.Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/119E sayılı dosyasına …’e davacı hesabından yapılan ödemelerde telefon teyidi alınmadığına ilişkin 06/08/2007 tarihli cevap, bilirkişi heyet raporu ve tüm dosya içeriği ile anlaşılmış olmakla, taraflar arasındaki alacak kaynağının sözleşmeye dayalı olması, TCK 158/1-f ve 68. Maddeleri gereği uzamış zamanaşımının 20 yıl olması, para çekim tarihinden dava tarihine kadar uzamış zamanaşımının dolmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 37.250,00-TL’sinin 16/12/2005 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; TCK’nın nitelikli dolandırıcılık suçunu düzenleyen 158/1-f ve ceza zamanaşımını düzenleyen 68. Maddesinde uzamış ceza zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğuna dair bir hüküm bulunmadığını, dava konusu işlemlerin 2005 yılına ait olduğu ve davanın da 2017 yılında açıldığı gözetildiğinde gerek sözleşmeden doğan gerekse sebepsiz zenginleşmeden gerekse haksız fiilden doğan zamanaşamı sürelerinin dolmuş olduğunu, zamanaşımı başlangıcının ceza davasının kesinleştiği tarihten başlayacağı yolunda bir mevzuat hükmünün de bulunmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde 8/12,15/12 ve 16/12 tarihli üç ayrı işlem nedeniyle toplam ödenen miktarın 37.250,00 TL olduğunu iddia ederek bu miktarın tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, bu üç işlemin toplam tutarının 24.950,00 TL olduğunu, bu yöndeki itirazları dikkate alınmaksızın ve bilirkişi raporu alınmaksızın eksik inceleme ile talebi aşar şekilde karar verildiğini, nitekim ceza dosyasında da bu üç talimat yönünden araştırma yapıldığını, davacının, diğer davalının yaptığı ilk işleme muvafakat verdiğinin ve kendisi adına işlem yaptığını kabul ettiğini gösterdiğini, dava konusu işlemin davacının kusuru ile gerçekleştiğini, davacı tarafın kendi muhasebecisi olan diğer davalıya daha önce de bankacılık işlemleri yaptırmış olup 06.12.2005 tarihli talimatla ilgili hiçbir itirazda bulunmazken, daha sonra gelen 08/12, 15/12, ve 16/12/2015 tarihli işlemlerin ise sözde bilgisi dışında olduğunu iddia ederek sözde zararını daha önce hiçbir ihtar ve ihbarda bulunmadığı müvekkili bankadan tahsil etme yoluna gittiğini, yapılan işlemlerde bir kusur varsa muhasebecisine şirket kaşesini teslim eden, işlem yapması için kendisine yetki veren, çalışanı tarafından yapılan ilk işleme hiç ses çıkarmayan davacı şirkette olup müvekkili bankaya kusur atfedilemeyeceğini, taraflar arasındaki tek bağlayıcı hükmün davacı şirket ile … arasında yapılan “Faks Talimatları Doğrultusunda Yapılacak İşlemler” başlıklı 12. Maddesi gereği müvekkilinin teyit alma zorunluluğunun bulunmadığı gibi ilk bakışta sahte olduğu kesinlikle anlaşılamayacak sahte olduğu iddia edilen imzalardan da sorumluluğunun bulunmadığını, ileri sürerek açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili, davalı … vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı şirketin davalı … nezdindeki hesabından, davalı şirketin muhasebecisi olan davalı … tarafından sahte talimatlar düzenlenerek para çekildiği iddiasıyla uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı şirket, şirketin eski çalışanı tarafından şirket yetkilisinin imzası taklit edilerek düzenlenen 08/12/2005, 15/12/2005 ve 16/12/2005 sahte talimatlarla davacı şirketin davalı … nezdindeki mevduat hesabından usulsüz olarak para çekilmesinde davalı bankanın kusurlu olduğunu iddia ederek uğranılan zararın tazminini talep etmiş, davalı … ise dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının kusurlu olduğunu, davacı çalışanının daha önce de bankadan talimat yolu ile para çekmek suretiyle güven oluşturduğunu, davacının yapılan işleme icazet verdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece davalı … ile davalı şirket çalışanının olayda kusurlu olduklarının kabulü ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, usulsüz para çekme işlemi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemiyle açılan bu davada alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davacı şirketin davalı bankadaki mevduat hesabından davalı şirket çalışanı tarafından usulsüz olarak para çekilmesi işleminde davalı bankanın kusurunun, davacının ise müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, doğan zarardan tarafların sorumlu tutulup tutulamayacakları noktalarında toplanmaktadır.
Davalı vekili süresinde vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de davacı şirketin, davalı muhasebecisi aracılığıyla, rızası ve bilgisi dışında sahte ödeme talimatları ile davalı … nezdindeki hesabından para çekilmesi suretiyle gerçekleşen olayda davacının davalı bankada hesabı bulunduğu sürece dava konusu alacağın zamanaşımına uğraması söz konusu olmadığından davalının zamanaşımı def’ine itibar edilmemiştir.
Somut uyuşmazlıkta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan hazırlık soruşturması sonunda Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde özel belgede sahtecilik ve bankayı araç kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçundan açılan kamu davası kapsamında alınan 24.12.2007 tarihli grafoloji raporuyla davacı şirket çalışanı … tarafından, 08/12/2015, 15/12/2015 ve16/12/2015 tarihli ödeme talimatları üzerindeki davacı şirket kaşesi üzerine atılı bulunan imzaların katılan …’a ve şirket imza yetkilisi Yusuf Erdem’in eli ürünü olmadığı, bu belgeler üzerindeki yazıların … eli ürünü olduğu, davacı şirketin antetli kağıdı ve kaşesi kullanılmak suretiyle şirkete ait davalı bankanın … Şubesi nezdindeki hesaptan üç defada toplam 37.250,00 TL para çektiği belirlenmiş, anılan ceza mahkemesince davacı şirket çalışanı olan sanığın cezalandırılmasına dair verilen 05.04.2016 tarihli ve 2016/26 Esas-2016/175 Karar sayılı karar temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 26.04.2017 tarihli ve 2016/4581 Esas-2017/10062 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiş olmakla, ceza mahkemesince, dava konusu üç adet talimattaki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığını tespit eden bilirkişi raporu TBK’nın 74. Maddesi gereği hukuk hakimini bağlayacaktır. Daha açık bir anlatımla işbu bilirkişi raporuyla davalı bankadan 08/12/2005, 15/12/2005 ve 16/12/2005 tarihlerinde gerçekleştirilen üç ayrı para çekme işlemi için düzenlenen talimatların davacı şirket yetkilisi tarafından değil, davacı şirketin muhasebecisi olan davalı … tarafından sahte olarak düzenlendiğine ilişkin kesinleşen tespit hukuk hakimi yönünden bağlayıcıdır.
Yargılama sırasında ilk derece mahkemesince alınan hesap bilirkişisi M. … … ile bankacılık işlemleri konusunda uzman … tarafından düzenlenen raporda; davaccı şirket ile davalı … arasında “Tüzel Müşteri Genel Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, davalı bankanın … Şubesi nezdinde davacı şirkete ait … hesap nolu hesaptan davalı … (şirket muhasebecisi) tarafından, şirket isminin yer aldığı antetli kağıt ve şirket kaşesi kullanılmak suretiyle ödemenin …’e yapılması yönünde 06.12.2005, 08.12.2005, 15.12.2005 ve 16.12.2005 tarihli bankaya hitaben yazılmış 4 ayrı ödeme talimatı hazırlandığı, bu talimatların … tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine davalı bankaca …’e 06.12.2005 tarihinde 11.500,00 TL, 08.12.2005 tarihinde 12.300,00 TL, 15.12.2005 tarihinde 6.200,00 TL ve 16.12.2005 tarihinde 7.250,00 TL olmak üzere toplam 37.250,00 tutarında ödeme gerçekleştirildiği, davalı bankaca para çekimine yönelik olmak üzere davacı şirket yetkilisinin onayının alınmadığı, şirket yetkilisi imza örnekleri ile para çekim talimatında atılan imzaların tetkikinin ayrıntılı yapılmadığı, davacı tarafından önceki süreçte …’e para çekme işlemine ilişkin olmak üzere şirket yetkilisinden gerekli onayın alınmadığı, bu haliyle söz konusu 37.250,00 TL’nin davacı şirket hesabından çekilmesinde davacı şirketin kusur ve ihmalinin bulunmadığı, güven kurumu olan davalı bankanın kusurlu olduğu, belirtilmiştir.
Dosya kapsamından; davacı şirkete ait davacı şirket çalışanı olan davalı tarafından sahte talimatlarla para çekme işleminin gerçekleştirildiği davalı bankanın … Şubesi nezdindeki … nolu mevduat hesabından 27.10.2005-31.12.2016 tarihleri arasındaki hesap hareketleri üzerinde yapılan incelemede, davalı … tarafından …’e 06.12.2005 tarihinde hesaba … … … AŞ’den gelen 11.610,82 TL’nin 11.500,00 TL sinin, 08.12.2005 tarihinde … … … AŞ’den gelen 12.316,98 TL’nin 12.300,00 TL sinin, 15.12.2005 tarihinde … … AŞ tarafından gönderilen 6.165,00 TL’den 6.200,00 TL nin, 15.12.2005 tarihinde … … AŞ tarafından gönderilen 7.260,00 TL nin 7.250,00 TL sinin 16.12.2005 tarihinde ödendiği, hesapta bakiye kalan 180,00 TL ‘nin 17.01.2006 tarihinde hesaptan çekildiği, hesapta başka işlem yapılmadığı davacı şirket vekili tarafından davadan önce davalı bankaya 27.10.2017 tarihinde yapılan yazılı başvuru dilekçesinde; “yapılan araştırmalar neticesinde sanıktan tahsili mümkün olmayan zararın tarafınızın kusurlu olması nedeni ile tarafınızdan isteme zorunluluğunun doğduğu belirtilerek 37.250,00 TL’nin en son çekilme tarihi olan 16.12.2015 tarihinden itibaren ticari faiz uygulanarak bildirilen IBAN hesabına üç gün içinde ödenmesi bildirilmiş olup davalı bankaca 27.10.2017 tarihinde elden teslim alındığı anlaşılmış, davacı şirketin yetkilisi …’ın şikayeti üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 13.04.2007 tarihli iddianame ile müştekisi …, şüphelisi … hakkında kamu davası açılmıştır.
Davalı bankaca Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine verilen 06.06.2007 tarihli cevabi yazıda; …’e yapılan ödemelerde, söz konusu tarihte … uygulamaları dahilinde telefon teyidi alınmadığı bildirilmiştir.
Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK’nın 386. Ve 387. (BK’nın 306 ve 307.) maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 487. (BK’nın 387/1.)maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve … bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Diğer taraftan, ilk derece mahkemesince usul ve yöntemine uygun olarak alınan Dairemizce objektif, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda davalı bankanın … Şubesi nezdinde davacı şirkete ait hesaptan davacı şirketin muhasebecisi davalı … tarafından, şirket isminin yer aldığı antetli kağıt ve şirket kaşesi kullanılmak suretiyle ödemenin …’e yapılması yönünde bankaya hitaben hazırlanan 06.12.2005, 08.12.2005, 15.12.2005 ve 16.12.2005 tarihli 4 ayrı ödeme talimatının davalı … tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine davalı bankaca adı geçene 06.12.2005 tarihinde11.500,00 TL, 08.12.2005 tarihinde 12.300,00 TL, 15.12.2005 tarihinde 6.200,00 TL ve 16.12.2005 tarihinde 7.250,00 TL olmak üzere toplam 37.250,00 tutarında gerçekleştirilen ödeme sebebiyle davacının uğramış olduğu zararda davacı şirket yetkilisinin onayını almayan ve davacı şirket yetkilisinin imza örnekleri ile para çekim talimatında atılan imzaların tetkikini ayrıntılı yapmayan bir güven kurumu olan davalı bankanın ağır kusurlu olduğunun ilk derece mahkemesince kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş ise de davacının zararının doğumuna yol açan sahte ödeme talimatlarını düzenleyen davacı şirketin muhasebecisi olarak çalışan davalı …’i çalıştıran davacı şirketin de meydana gelen olayda iyi adam çalıştırmaması nedeniyle TBK’nın 114/2. Maddesi yollamasıyla aynı Yasa’nın 52. Maddesi hükmü uyarınca zararın oluşumunda müterafik kusurlu olduğu gözetilerek davalı … ile davacının kusur oranları ve sorumlu oldukları miktar belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı … vekilinin açıklanan bu sebeple istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. (bkz.aynı yönde Yargıtay HGK’nın 15.06.2021 tarihli 2021/(19)11-361E.2021/772 K., 29.11.2006 tarihli ve 2006/11-753 E.-2006/752 K. Yargıtay 11. HD’nin 04.06.2014 tarihli 2014/4142 E.-10484 K., 13.09.2018 tarihli ve 2016/11652 E.-2018/5288 K., 13.10.2015 tarihli ve 2015/1661 E. 2015/10400 K. ve 23.02.2012 tarih 2010/3010 E. 2012/2626 K. Emsal niteliğindeki kararları) Bu çerçevede Dairemizce yapılan değerlendirmede, kesinleşen ceza mahkemesi kararıyla davalı bankadan sahte ödeme talimatlarıyla davacı şirketin muhasebecisi tarafından davacı şirketin davalı … nezdindeki hesabından para çekme olayı sebebiyle davacının uğramış olduğu toplam 37.250,00 TL zararın oluşumunda; davacı şirket yetkilisinin onayını almayan ve davacı şirket yetkilisinin imza örnekleri ile para çekim talimatında atılan imzaların tetkikini ayrıntılı yapmayan bir güven kurumu olan davalı bankanın %70 oranında ağır kusurlu, adam çalıştıran sıfatı ile davacı şirketin ise %30 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, bu durumda davacının davalı bankadan kusur oranına karşılık gelen 26.075,00 TL’yi talep edebileceği, davacının zararının oluşumunda %30 müterafik kusuruna karşılık gelen 11.175,00 TL zararı davalı bankadan isteyemeyeceğinin kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin öteki istinaf sebeplerinin reddine, istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak davanın davalı … yönünden kısmen kabulü ile 26.075,00 TL tazminatın olay tarihi olan 16.12.2005 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
A) 1-Davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 24.02.2021 tarihli ve 2017/713 Esas-2021/171 Karar sayılı davalı … hakkındaki KARARININ HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği KALDIRILMASINA,
B) 1-Davalı … hakkında açılan davanın KISMEN KABULÜNE,
26.075,00 TL tazminatın olay tarihi olan 16.12.2005 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine, (ilk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen kararla tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve müteselsilen)
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 1.781,18 TL peşin harçtan başlangıçta peşin alınan 636,14 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.145,04 TL’nin davalı bankadan alınarak davacı tarafa verilmesine, (ilk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen kararla tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve müteselsilen)
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği davada kabul edilen miktar üzerinden belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı bankadan alınarak davacı tarafa verilmesine, (İlk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen kararla tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve müteselsilen),
4-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği davada reddolunan miktar üzerinden belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı bankaya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvuru harcı ile 636,14 TL peşin karar harcı toplamı 667,54 TL’nin davalı bankadan alınarak davacı tarafa verilmesine, (İlk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen kararla tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve müteselsilen),
6-Davacı tarafça yargılama gideri olarak yapılan ( bilirkişi raporu, tebligat gideri, vekalet harcı vs) toplam 1.714,7 TL’nin; davada haklılık oranı gözetilerek 1.200,29 TL kısmının davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, (İlk derece mahkemesince davalı … hakkında verilen kararla tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ve müteselsilen),
7-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
C) 1-İstinafa başvuran davalı … vekili tarafından yatırılan 636,14 TL istinaf nispi karar harcının davacıdan alınarak davalı bankaya verilmesine,
2-İstinafa başvuran davalı … tarafından yapılan 162,10 TL istinaf başvuru gideri, 48,50 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere toplam 210,60 TL istinaf giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,

3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı … yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021
…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.